İçeriğe geç

Rüveyda Kitap Alıntıları – Nurullah Genç

Nurullah Genç kitaplarından Rüveyda kitap alıntıları sizlerle…

Rüveyda Kitap Alıntıları

Gözlerin gecenin intiharıdır
Sen henüz gelmeden gidensin ellerimden
Bu nasıl bir yağmur, nasıl zelzele
Gittiğim her yerde ıslanıyorum
İçimde göklerin karanlığı var
Yolumu kesiyor dereler, dağlar
Ruhum bir denizde büyüyen ada
Bir rüya mı gördüm bilmem aynada
Neden yıldızlara yaşlanıyorum
Hâlâ papatya kokar hâtıralarda yüzüm
Tellerini özleyen kırık bir saza döndüm
Yokluğunda bilmem ki neden böyle öksüzüm
Çocukluğun ortasında beliren aza döndüm
Gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
Beni kahrediyor geceler boyu
Ya topla yaralı kırlangıçları
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir
Uyku tutmuyor karanlıkları
Yitik düşlerimi kovalıyorum
Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum
Avareyim, asudeyim, yorgunum
Bilmiyorum neden sana vurgunum
Yüreğimden fışkıran bir “ah” mıdır gözlerin Beni benden koparan “eyvah” mıdır gözlerin
Acıyla dalgalanan sularda
Özlemi çoğaltan bir gemidir yüreğim
her bakışın ruhuma dokunan bir iğnedir
mıknatıslı gözlerin bilirim şahânedir
tutkusu yumak yumak sarıyor benliğimi
bana gülüşün lazım, gözlerin bahânedir
Gönül memleketimde seyyah mıdır gözlerin
Renkler avare;sitem başıboş kuytularda
Mavi midir, yeşil mi, siyah mıdır gözlerin
Yoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin
oysa iliklerime işliyor bakışların
Aldılar bulutları yorgun düşlerimizden
Farkında mısın, hayat gidiyor elimizden
At vuruldu içim paramparça Rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orada kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetmem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terk ederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
Ey ruhumun yoldaşı bedenim,aynaya bak
Eskiden beri ateş yurdundasın.
Alaca bir at koşar içimde
Zamansız, mekansız nefese doğru
sessizliğim binlerce hıçkırıktır bilesin
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
nedir çevremizde bu kesif duman
Gün olur da, ayrılık yumağı çözülür mü
Bergüzârım ayaklar altında ezilir mi
Rüveyda, görür müyüm ufuklarını
Seninle bir sonsuzluk bulur muyum Rüveyda
Yoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda

Siz hangi ülkenin sürgünüsünüz çocuklar

Duygularına ölüm yüklüyorum ömrümün ..
Acı yok; intizar yok; eskide kaldı hasret
Devrini tamamladı endişe, korku, hayret
Buz ve köz tarih oldu; bitti zaman ve mekân
Zaman biziz, mekân biz; imkânsıza yok imkân
Gözlerine bakmasam,doğar mi güneş
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gözlerinde mi mehtab; mehtabın mi gözlerin
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
Göğsümde bir yanardağ kıvranıyor Rüveyda
Yaraları kapandıkça kanıyor Rüveyda
O’nda bir meczubun imanı kaynar.
Beni bekleyen hayal ölümden az ilerde
Öldür kelimelerin feryadını ruhunda
Suskunluğun sarayı ya kalbindir, ya mezar
Buzlu bir vadide gelindir, sevda
Sevda benim sessiz ağırlığımdır
İliştir beni memnu bahtına.
At vuruldu; içim paramparça Rüveyda
Söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
Yeniden bir Nil olup taşar mıyım çöllere
Belki de uykuyu hayat bellemişsiniz.
Hayalin bittiği menfeze doğru
Alaca bir at koşar içimde
Zamansız, mekânsız nefese doğru
umut kuş tüyüdür şimdi
uçuşuyor aykırı bacalarda
İhanet kurşunuyla vurulmuşum vay anam
Bazen bir melek saatler boyu
Yakama ölümsüz çiçekler takar
Yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
Yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
Adını söylemek istemiyorum
Her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
Ey körebe oynayan hayallerim, gitmeyin
Sular durulmayacak biliyorum bu yerde
Beni bekleyen hayal ölümden az ilerde
Biraz dinlen ve yürü, kabuğuna dön, uyan
İnandığın her vuslat bir ayrılık dağıdır
Toprağa bak, gülümse, müsterih ol ve dayan
Hayat, bir inkisarın mutlu karanlığıdır
Kabuslar çeker anca derdimi yeryüzünde
Söyle, pencerelerden ufka bakan ayrılık
Beni böyle susturan yüzün baharı kim

At vuruldu; içim paramparça Rüveyda
Gölgelerin ardına sakladım kusurumu
Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
Ben burda damla damla eriyip akıyorum
Yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
İstenmediğim yeri sessizce terkederim
Hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim

Kendi hayalimden geçtim de artık Onun hayalinden geçemiyorum ..
Gölgelerin ardına sakladım kusurumu
Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
Ben burda damla damla eriyip akıyorum
Yine de bırakamam yerlere gururumu
İstenmediğim yeri usulca terk ederim
Hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
Kayar da üzerime Rüveyda
Oysa ben hiç görmedim dünyada gözlerini
Takılmadım engellerine nilüfer bakışlarının
Kendi hayalimden geçtim de artık
Onun hayalinden geçemiyorum
ne vakit sancılansam
damarlarıma sokuluyorsun
soranlara fısıltıyla
hamal olduğumu söylüyormuşsun
ben leylanın hamalıyım sevgilim
bu yürekten daha ağır
yük taşımadı yeryüzü hamalları
sana tutundukça sarsılıyorum
seni düşündükçe esaretteyim
iliklerime kadar kasırgalıyım
Acıyla dalgalanan sularda
Özlemi çoğaltan bir gemidir yüreğim
ne sevdiğim belli artık, ne sevmediğim
aşkın tadı kalmadı
en sonunda sen çıkınca karşıma
karar verdim yaşamaya yeniden
ruhumun vergi olarak
alıyorlar her yıl bir parçasını
milli gelirden payıma düşen
kıt kanaat yaşamak
Siyah gözlerine beni de götür
Artık bu yerlere sığamıyorum.
Nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin
Anladım; söndürmeliyim tutuşan yüreğimi
Kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
Çünkü sen her şeyinle bendesin
Gittin;dünya bir kafes, deva mahpus, söz ketum
Gittin; çekildi suyu can nehrinin;kaldı kum
Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
Koşup geldim;iliştir beni memnu bahtına
Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
Bir güvercin gibi uçurup kıtalar arasından
Çağırdın beni

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir