İçeriğe geç

Ruth Kitap Alıntıları – Lou Andreas-Salomé

Lou Andreas-Salomé kitaplarından Ruth kitap alıntıları sizlerle…

Ruth Kitap Alıntıları

Ruth’un okurları arasında Rainer Maria Rilke (Lou Salome un gerçekten ilk aşık olduğu kişi diye bahsedilir) ve Sigmund Freud gibi ünlü kişiler de vardı. Hatta romandan çok etkilenen Rilke kendi kızına “Ruth” adını vermiştir diye okuyunca kitabı elime almak kaldı geriye ????
Senin kafanda kurguladığından farklıdır hayat her zaman.
Hayal kurmanın bize ne yararı var? Sadece kilit altında tutulduğumuz için eğlendiriyor bu hayaller bizi!
Bence bizlerin – özelikle öğretmenlerin- çalıştığımız malzeme öncelikle insan. Bana öyle geliyor ki, yerimiz bu anlamda çalışma masasının biraz uzağında. Hayatın ortasında bir yere aitiz biz.
Senden rica ediyorum: Bırak hemen yola çıkayım! Hemen şimdi. Zaten yakında gidecektim. Bırak hemen gideyim.
Şimdi sen benim gözümün önünde olmayacaksın, ama elini asla bırakmayacağım. Ben senin için yanında durduğunu görmesen de nereye gidersen git, nerede olursan ol seni koruduğunu bildiğin biri gibiyim. Soru soramadığın, bazı konularda konuşmayan, ama yine de neyin senin canını yaktığını, neyin senin için iyi olduğunu bilen biri gibi
Delilik! İnsan seviyorsa bırakmak delilik!
Mutlulukla acı verici bir iç daralmasının birbirine karıştığı bir duyguydu bu.
İnsan seviyorsa bırakmak delilik!
Sana canını yakacak kadar sevgi duyuyorum. Kendini bu sevgiye bırak, sakınmasız, kuşkusuz, kendini tamamen bırak.
Sevmişti, hem de bir erkek bir kadını ne kadar sevebilirse öyle.
Yalnız bırakmıştı onu, sevgi ve güç vermesini beklediği ve bunlara ihtiyacı olduğu anda onu ortada bırakmıştı.
Kızın peşinen ağır ağır yürürken, Bağışla beni! Canım, dedi pişmanlıkla kendine.
– Sen bana aitsin. Öyle değil misin? – Evet! diye bağırdı kız.
Sadece çok yalnızım ben. Bana biraz olsun yardım eden yok.
İstediği öyle küçük bir şeydi ki, sadece bakışlarının kendisine yöneldiğini görmek, bir an için olsun elinin temasını hissetmek istiyordu.
Öfkesi onu asla korkutmazdı, yeter ki sevgisini unutturmasın
Kollarını boynuna sımsıkı sararak yüzünü omzuna sıkıca gömdü. Böylece kalmak, sonsuza kadar hep böyle kalmak, kök salmışçasına daima aynı yerde kalmak, önü açık paltonun geniş, yumuşak kıvrımları arasına gömülmek, kendisine doğru yükselen güçlü ve boğuk kalp atışlarından başka bir şey duymamak, yaşam boyu, başka hiçbir şey yapmamak istiyordu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendi varlığını unutmadaki bu aşırılığın, kendinden böyle bir uzaklaşmanın temelinde aslında ne vardı? Sevgi miydi?
-Ne kadar sevmek Ruth?
– Sizi sevdiğim kadar
Nişanlanmak için birini sevmek gerektiğini bildiğim için buraya vardım. Benim yapabileceğim bir şey değil artık bu. Tüm dünyada o kadar sevebileceğim biri yok.
İçine sağanak gibi dolan şevkat duygusuyla kızı kendine çekmek, sudan ıslanmış narin kollarını elleri altında hissetmek, gülen dudaklarından, dağınık saçlarından ve güneşten hafifçe esmerleşmiş narin boynundan öpmek istedi
Başka türlüsünün olmayacağını hissetti. Mutlulukla acı verici bir iç daralmasının birbirine karıştığı bir duyguydu bu
Vazgeçmek kendini çöle çevirmek, sadece sevgini değil, eylem gücünü, aslında tüm gücünü verimsiz, cansız bir yalnızlığa gömmek demekti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ne kadar güzel hikâyeler düşünsem de, içlerinde ne kadar çok insanla düşünsem de, ben hep yalnız kalıyordum. İnsanlar selam veriyor ve yürüyüp gidiyorlardı.
Gitmemem mi gerekiyordu Ruth? diye sordu Erik Hayır! Ama beni de götürmeliydin!
Bütün o heyecanın, hayatı boyunca peşinde koştuğu ve kavgasını verdiği onca özlenen takdir ve başarının Ruth’un çocuksu ve inançlı teslimiyetinden yansıyan narin övgülerin yanında ne önemi vardı?
Erkeğin kendi üstünde gördüğü bir dava için her türlü hükmetme arzusunu bir kenara bırakabiliceğini düşünebilirim. Fakat aşkta asla! Ve bu iç güdüye karşı çıkan bir kadını da kadın olarak görmem.
Kadın erkeğin hüküm sürdüğü ülkesidir.
Bazen fazla zorlandığını ve kendi varlığını bastırman gerektiğini biliyorum dedi, bu acı verdi, değil mi?
O küçük, hayalperest kafanı en çok zorlayan neyse, en çetin yol hangisiyse oradan geçmen gerekiyor
Kıza doğru eğilip yüzünü ellerinin arasına alarak dikkatle ona baktı. – Sen ağlamışsın. Niçin?
Günün birinde, sevdiğin birine tümüyle yürekten hizmet edebilmeni dilerim senin de. Bu bu yapabilecek kadar sağlıklı, güzel, iyi ve üstelik akıllı olmanı!
Az önce Erik’in oturmuş olduğu sandalyeye doğru ağır ağır yürüdü. Oturup kollarını masaya, başını da kollarına dayadı. Ve sonra acı acı ağlamaya başladı
Ne kadar güzel hikayeler düşünsem de, içlerine ne kadar çok insanla düşünsem de, ben hep yalnız kalıyorum.
Konuşmaya çalışıyorum zaten! dedi kız yılgınlıkla. Ama o kadar zor ki!
Öylesine çetrefil, dizginsiz, olgunlaşmamış fikirlerle dolu böylesine küçük, şirin bir kafa daha önce hiç karşıma çıkamamıştı.
İçine bir ateş düşüp yüreğinin derinliklerine kadar indi. Bu kadar yoğun ve içini titreten bir şefkati daha önce hiç hissetmemişti
Pekala, bana niçin geldiğini söyle. Elinden geldiği kadarıyla. Bir dene sadece. Ben sana yardım edeceğim
Korkuyor musun? Kız hafifçe başını salladı, yabancı bir avucun içinde bir kuş gibi titriyordu
Ortalıkta duran sandalyelerden birine oturup kızın ellerini kendininkilerin arasınada sıkıca tuttu. Bu eller titriyor, kızın ne kadar solgun ve narin göründüğünü fark etti, daha önce onda görmüş olduğu o taşkın yaşam enerjisi yanıltıcı olmalıydı.
Çok derinden sarsıldığı belli olan bu çocuksu, ürkek varlığın karşısında her türlü görgü kuralını unutmuştu.
Gittiği kısa mesafe, ona gerçekten uzaklara, tamamen başka, uzak bir diyara götürüyormuş gibi uzun gelmişti
Sanki göz yaşları arasında şunları söyledi: Ben öylesine yalnızım ki zaten!
Size şunu söyleyeyim ki, o mutsuz biri ve öylede kalacak! Her zaman.
İnsan okurken büyük bir sabırsızlık, duyuyordu ve aynı zamanda da burada böyle düş kuran ve sayıklayan kişinin dilini, iç dünyası hakkındada bilgi versin diye zorla çözmek için büyük bir istek duyuyordu.
Gerçek yaşamın en küçük kesiti bile binlerce kat daha zengin, daha bilgilendirici değil miydi?
Ergenler ilginçtiler kuşkusuz; insan olarak, dişi olarak, ergen olarak ilginçtiler ve başlı başına bir dünyaları vardı, fakat kompozisyon ödevlerine bunlardan bir şey şey sızmamıştı
Biz öğretmenlerin çalıştığı malzeme öncelikle insan. Bana öyle geliyor ki, yerimiz bu anlamda çalışma masasının biraz uzağı. Hayatın ortasında bir yere aitiz biz
Kendi hakkında hiç düşünmezdi, sadece dolaylı olarak sıra gelirdi
Bütün güzel kadınlar işvelidir. Ve onlara bu nedenle en küçük bir sitem bile bulunulamaz. Güzellikleri gibi bu da onların bir parçasıdır.
Kendisi de bir süreden beri usulca, ama çok usulca ve gizliden gizliye yeni bir umut beslemiyor muydu?
Güçlü olanın da güçsüze ihtiyacı varsa ?
Bahçıvanın elinde böyle bir ağaç olmak ister miydin Ruth? diye sesini yarı alçaltarak sordu. Kız derin bir nefes aldı. Ben bahçıvan olmayı yeğlerim, dedi beklenmedik bir biçimde, ama belki ikisi de aynı şeydir.
İnsan her zaman en başından ve kendi ölçülerine göre başlayabilir.
Bu, yaşamın ona borçlu olduğu buketin yerine gelen geç açmış küçük ve gösterişsiz bir çiçekten başka bir şey değildi..
Pek de kolay değil bu, insan alçakgönüllü olmak zorunda. Önce bunu öğrenmek gerekiyor.
Bedensel, hattâ zihinsel zorlanma bile meşguliyet azlığından daha iyidir.
Bütün o hikâyelerden birden öylesine bıkmıştım ki; bir anda tümüyle tıkandım, artık hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Ne kadar güzel hikâyeler düşünsem de, içlerinde ne kadar çok insanla düşünsem de, ben hep yalnız kalıyordum. İnsanlar selam veriyor ve yürüyüp gidiyorlardı. Sonra içimi öyle bir özlem kapladı ki, dört gündür öyle büyük bir özlem duydum ki. Artık oyuna devam edemiyordum. Artık olmuyordu..
Şaşılacak bir şey yoktu ki! Dünyanın bütün kitaplarında durum aynı değil miydi sonuçta? Gerçek yaşamın en küçük kesiti bile binlerce kat daha zengin, daha bilgilendirici değil miydi?
Klara-Bel, o çılgın ve mutlu öğrenci evliliğinin böyle sakin, düzenli bir seyir almasına sevindi aslında, fakat Erik için üzülüyordu. Çünkü öncelikle bir kadına ve çocuğa bağlı olarak böyle dingin bir yaşam sürmenin çok üzerinde yeterliliklere sahip olduğu kesindi ve ayrıca Klara-Bel onu ancak bir metropolün uçsuz bucaksız evreninde ve kültürlü, seçkin bir çevrede, kendini hem kaptırdığı hem önüne katıp sürüklediği yoğun ilişkiler içinde hayal edebiliyordu. Erik’i ilk kez halktan insanlar arasında gördüğünde genç adam ona büyüye tutulmuş bir prens gibi göründü.

Ama onu tanıyordu ve

Fakat daha zayıf bir insanı böyle mutlak surette hakimiyetinize aldığınızda ondan bir daha ayrılmamak üzere müthiş bir sorumluluk hissediyordunuz .İnsan tüm yaşamı boyunca ne zaman bu sorumluluktan sıyrılmak için en küçük bir girişimde bulunsa utançla merhamet arasındaki bir mücadelenin ortasında kalıyordu.
Erik : Gitmemem mi gerekiyordu Ruth?
Ruth: Hayır! Ama beni de götürmeliydin!
Delilik! İnsan seviyorsa bırakmak delilik!
Delilik! İnsan seviyorsa bırakmak delilik!
Ama fantezi hikayelerin neye iyi geldiğini de biliyorum artık ,çünkü etkili oldukları bir nokta var .İnsanın hayatta neyin eksik olduğunu bulması ve tamamlaması için iyi bu hikayeler.
Bebim en derin ümitsizliğim çaresizliğim, dayanacak bir şey aramak.
Bir kadın ruhunun duyabileceği dehşeti ve merakı kim anlayabilirdi ki!
Keder yaşayabiliriz, ölümcül bir keder hatta. Ama çirkinleşemeyiz. Bu olmamalı. Buna katlanamam.
Benim en derin ümitsizliğim çaresizliğim, dayanacak bir şey aramak, en net gördüğüm bu işte. Bunu benden niçin esirgiyorsun?
Kaderin karşısında
Tükeniyorum ölesiye.
Umudum hüzünden,
Hüznümse umut etmek
(P. A. Genestets – Acemi Şiirler)
Her ne kadar üçü de sıkı bir yakınlık içinde bir arada oturuyor, birbirlerine yürekten bir yakınlık duyuyor olsalar da birbirlerinden fersahlarca uzaktılar, öyle ki hiçbirinin diğerinin suskun dünyasında yeri yoktu.
“Şimdi beni sevmediğinizi biliyorum. O zaman bana bu yeryüzünde mutluluk da yok. Öleyim daha iyi. ”
Beni seviyorsun. Beni seviyorsun, değil mi? Bundan eminim, hissediyorum, varlığını görüyorum; senin sevgini, bir kadının sevgisinin varlığını hissediyorum!
Görünüşünde bir değişiklik yoktu, aynı eskisi gibiydi, bakışlarının dışında. Bakışları değişmişti, güvensizdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir