Tevfik Fikret kitaplarından Rübab-ı Şikeste ve Diğer Eserleri kitap alıntıları sizlerle…
Rübab-ı Şikeste ve Diğer Eserleri Kitap Alıntıları
vücudunu, hayatını, ümidini, hayâlini;
bütün ferâg-ı hâlini, olanca şevk-ı bâlini
hemen yutun, düşünmeyin haramını helâlini.
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştihâ sizin;
doyunca, tıksınırca, patlayıncaya kadar yiyin!
geçici bir hayat içinde, sonsuz bir sevgi!..
içim doğru söyledin sanıyor
nasıl canlanır, ey ömrümün sığınağı, bak
İnsan melek olsaydı, cihan cennet olurdu.
düşün: bugünkü adımlar hazırlıyor yarını!
gelecek günlerin durumu kararlaşacaktır
sönmez ebedi, her gecenin gündüzü vardır.
ve muzır bir delisin
gökten ateş harikasını yere indiren kahramanını
Varsın bulunmasın bilecek adını, sanını.
gel dinleyelim gel,
ben şiirin ezgisini, sen de kuşların ahengini.
Canlı bir leş, bir yürür pıhtı.
Salya yahut yalan kusan bir ağız;
Bir organizma ki, kan, irin yalnız.
Yoksa, hayatın rengi uyku içinde anlaşılamaz.
bu bir hayaldir
bir müddet ayrılamaz oradan dikkatiniz, oradan dönmeye kudret bulamaz gözleriniz.
bütün alem uyuyorken böyle
sessiz-sedasız, benim gönül kuşum, bir cansıkıntısının sitemli elinde şaşkın şaşkın gezer;
keder arkadaşıyım, durmadan ve faydasız,
biteviye beklerim, ümit içinde, karanlık
bir sabahın uğursuz doğuşunu
hangi sevdalı kalbindir acaba!
Hep taşyürekliler, alemde neye şenlik ve sevinç içinde?
Gençler, vatanın bütün ümidi şimdi sizdedir.
Her şey sizin, vatan da sizin, her şeref sizin
sen de gittin; senin de arkandan
ağladım, ağladım; fakat insan
ağlamaktan da korkuyor miskin!
istemem, gülmesin o çehre bana,
o veremli ve istihzacı çehre,
onu gördükçe artıyor kederim.
buna biçare beşer katlanıyor!
yürüyen, canlı ölüler hâlinde!..
sonuna kadar kalabilmek için gel, ısrar edelim
ağlamaya değse hayat!..
bilir misin nolur?
hoş geçen her sevda anı, sürüp gidecek sanılır!..
Anlat ciğerlerin niçin yorgun?
Evet; her çiçek solar,
her çehre bir hayalet olur,
mânâlı sorularda her adımda bir durarak;
hayat boyutlarını böyle avare dolaşırım.
sevgililer ki, hepsi de birer mezar süsü olmuş.
O senindir, mükedder olma sakın.
kara taşdan su damla damla akar,
birikir sonra bir gümüş göl olur;
arayan hakkı en sonunda bulur.
Tutunmak isterim, bir nokta yok pîş-i hasarımda.
Bütün boşluk: Döner bir hiçî-i mühiş civarımda;
Döner beynim beraber; ihtiyarım, sanki bir serhoş,
Düşer, lagzîde-pâ, her sâha-i ümmîde bir kerre
Bu yalnızlık, bu bir gurbet ki benzer gurbet-i kabre
İnanmak işte bir âguş-i ruhanî o gurbette.
Karanlık: Her taraf, herşey karanlık, bir hazin yeldâ!
Karanlık: Fehm ü dâniş, akl ü istihraç hep muzlim;
Bütün ruhumda müz’ic bir cemâdiyyet olur nâim,
Kesafetten ibaret bir tecellî arzeder eşyâ,
Hakikat zahir olmaz dîde-i idrâke bir zerre
Bu vehm-âlûd bir zulmet ki benzer zulmet-i kabre;
İnanmak İşte bir şeh-râh-ı nûrânî o zulmette.
(Bütün boşluk: yer boş, gök boş, kalp ve vicdan boş;
Karşımda bir nokta kalmamış ki, tutunabileyim.
Bütün boşluk: Etrafımda vahşi bir hiçlik dönüyor,
beynim de beraber dönüyor; iradem bir sarhoş gibi
her umut alanında ayağı sürçerek bir kere düşüyor
Bu Yalnızlık, bu bir gurbet ki, mezar yalnızlığına benzer;
İnanmak İşte o gurbette avunacak biricik manevi kucak
Karanlık: Her taraf, her şey karanlık hazin bir zulmet
Karanlık: idrak, zeka, akıl, mana hep zulmet içinde
bütün ruhumda sanki üzücü bir donmuşluk yatıyor
bütün eşyada yoğunluktan başka bir şey görünmez
ve hakikati bir zerre olsun anlamak da mümkün olmaz
Evham veren bu zulmet ki, mezar zulmetine benzer
Inanmak İşte o zulmette nurlu bir bulvar.)
bir kuş eder figan
(bir kuş, uzakta çekingen, avare ve harap gönlüyle
bir kuş ağlar. )
açıldı böyle ne hoş piş-i intibahımıza;
seninle gel bu tenezzühte, pürhayat ü huzur,
bu gün de dönmeyelim lane-i harabımıza.
( bu yol, yabani sinede bu nurlu yol
arzumuzun önünde böyle ne hoş açıldı;
seninle gel bu hayat ve rahatlıkla dolu gezintiden,
bu gün de dönmeyelim viran evimize.)
çok garip iki benlik gösterir:
Bir daima titiz bir çalışmanın kanadıyla
amacımın en üst katına yükselir gibidir;
biri ümitsiz bir sükunetle sönmek,
yok olmak ister fakat olamaz.
küller altında muzdarip, muztarr
beklemek, beklemek; soğuk, samit
bir derinlikte aynı bir meyyit
aynı bir müstehase, bir maden
Bir kırık taş; hayır, bu şeylerden
daha manasız, adeta bir sis
Bir duman, bir adem; fakat zîhiss
Bir adem, bir adem, fakat yaşayan
çarpınan, uğraşan, koşan, arayan
Bir adem, bir hayat-ı mahrume.
Unutulmak O gavr-i meşume
Kutsal ve yücedir, ona vicdanla inandım.
Yeryüzü vatanım, beşer cinsi milletimdir İnsan
Ancak böyle düşünürse insan olacağına inandım.
Şeytan da biziz cin de, ne şeytan ne melek var;
dünya dönecek cennete insanla, inandım.
Yaratılışta tekamül prensibi ezelden beridir; bu hale
Tevrat ile, incil ile, Kuran’la inandım.
Beşer çocukları birbirinin kardeşi hülya!
Olsun, ben o hülyaya da bin canla inandım.
İnsan eti yenmez; bu teselliye içimden
-bir an için dedemlerimi unutmakla- inandım.