Montesquieu kitaplarından Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine Düşünceler kitap alıntıları sizlerle…
Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine Düşünceler Kitap Alıntıları
Dikkatten kaçmaması gereken bir nokta var ki o da, sürekli olarak bütün milletlerle savaş halinde olan Romalıların daha mükemmeli bulur bulmaz derhal kendi adetlerinden vazgeçmeleridir. Bu ise dünya hâkimiyetlerinin en büyük nedeni olmuştur.
Barış para ile satın alınamaz. Çünkü bunu her kim satarsa bir daha onu satın almak gücüne daha çok sahip olur. Barışı elde etmek için para vermektense herhalde kötü bir savaşa girmek daha iyidir.
[Montesquieu – Romalıların Yükselişi ve Düşüşü]
İnsanlara yapılacak hakaretlerin en etkilisi gelenek ve özel törenlere karşı muhalif bir tavır takınmaktır. Onları kışkırtınız, bu hareketlerinizle bazen takdir edilirsiniz, fakat geleneklere ve törenlere ilişince her zaman nefretle karşılaşırsınız.
[Montesquieu – Romalıların Yükselişi ve Düşüşü]
Egemenliğin gasbedildiği özgür bir devlette, tek bir kişinin otoritesini tesis edecek her şey kural olarak adlandırılırken, uyrukların samimi özgürlüğünü muhafaza edecek her şey kargaşa, muhalefet, kötü idare olarak adlandırılır.
Kartaca Roma’dan daha önce zenginlik ve ihtişama ulaştığından doğal olarak da ondan daha önce bozulmuştu. Bunun içindir ki kamusal hizmetler Roma’da ancak liyakat sayesinde elde edilir. Karşılığı ise yalnız şeref ve zorluklara tahammül göstermek iken Kartaca’da makamlar alınır ve satılır hizmetler ancak para karşılığında görülürdü.
[Montesquieu – Romalıların Yükselişi ve Düşüşü]
Devletin büyümesi beraberinde şahsi servetlerin büyümesini de getirmiştir.
Nitekim Romalılar düşmandan çok aylaklıktan korkmuştur.
Bir halk, kendisinden yeni vergiler talep edilmesine rahatlıkla tahammül edebilir. Kendisinden istenen paranın halkın menfaati için kullanılıp kullanılmayacağını bilmez. Ancak halka hakaret edildiğinde sadece kendi talihsizliğini düşünür ve buna olabilecek her türlü kötülük olasılığını da ekler.
Toplumların doğuşunda kurumları yaratan cumhuriyetlerin liderleridir. Sonra da bu kurumlar cumhuriyetlerin liderlerini yetiştirir.
Dünyada kanunların gölgesinde, adalet kisvesi altında işleyen, tabir caizse talihsiz insanları canlarını kurtarmak için tutundukları yegâne tahta parçası üzerinde boğan bir istibdattan daha zorbası yoktur.
Adaletsiz hükümler verilerek insanların canını sırf hayatlarını cehenneme çevirmek için bağışlayan türden adli yönetimlere başvuruluyor.
Devlet kurumlarının zulmettiği yerde, insanların yumuşak tabiatlı ve adaletli olması beklenebilir mi?
Halkın lütfunu cömertlikle elde etmek, yüce bir adama her zaman yakışan bir yoldur.
Kleopatra’nın Antonius’a ihanet ettiğine şüphe yoktur.
Kendimiz hakkında öyle bir kanaate varırız ki, kendimizi canımızdan çok sevmemize neden olan doğal ve anlaşılmaz bir içgüdüyle, yaşamaktan vazgeçmeye razı oluruz.
Bir cumhuriyette tek bir yurttaşa verilen aşırı tavizler daima belli sonuçlar doğurur.
Hırslı kişiler, oyları altüst etmek veya kazanmak amacıyla koca koca şehirleri ve milletleri Roma’ya taşımıştır.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Roma tam olarak ne bir krallık ne de bir cumhuriyet olup, dünyadaki bütün halklardan oluşan bir bütünün başı idi.
Romalılar yemin tutma konusunda dünyanın en sadık halkıydı.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Tarquinius’un oğlu Sextus, Lucretia’ya tecavüz ederek neredeyse bütün tiranların, hükmettikleri şehirlerden kovulmalarına sebep olan bir şey yapmıştır.
Devlet kurumlarının zulmettiği yerde insanların yumuşak tabiatlı ve adaletli olması beklenebilir mi?
Roma, kanun ve kurumlarının şiddet ve gücü sayesinde başarıya ulaşmıştır. Kana savaşında sonra kadınlara, ağlamaya bile izin verilmemiştir.
barış satın alınmaz, zira barışı satan, onu bir kez daha satacak konuma gelir.
İhtiras sadece hissettirir, görmemizi sağlamaz.
‘Romalıların planı gücün eseri, barbarların planı ise güçsüzlüğün eseriydi. Birincisinde tabiyet aşırı boyutlarda iken, ikincisinde bağımsızlık aşırı boyutlardaydı.’
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
‘Pek çok devlet, kanunlar ihlal edildiği için değil de ahlak kuralları ihlal edildiği için mahvolmuştur.’
‘Roma, sırf her bir millet akıl almaz bir talih sonucu bir diğer millet yok edildikten sonra saldırdığı için, dolayısıyla giriştiği savaşlar daima sırayla gerçekleştiği için genişlemişti. Ve Roma, bütün milletler kendisine tek seferde saldırdığı ve her yanından içeri sızdığı için yok olmuştur.’
‘Devlet kurumlarının zulmettiği yerde, insanların yumuşak tabiatlı ve adaletli olması beklenebilir mi?’
‘İnsanların farkına varmadan tabi kılındığı devletlerde, kanunlar işlevsiz hale geldiğinde onları yine de idare edecek ahlak kuralları baki kalır.’
‘Dünyada hiç kimse felaketten, bulundukları konumun sefaleti içinde güvende hisseden insanlar kadar Korkmaz.’
‘İnsanlar son derece tuhaf olsalar da, bir insanın ömrü boyunca düşündüğü bir şeyden bir anda vazgeçtiğine çok nadir rastlanır.’
‘Fatihlerin çılgınlığı, bütün halklara kendi kanunlarını ve adetlerini vermeye çalışmaktır.’
‘Romalılar, saldırdığı düşmanın yanı başında olan orduya birlik gönderebilecek bir müttefik bulmadan, asla uzak mesafe savaşlarına girmezdi. Gönderilen ordu hiçbir zaman kalabalık olmadığından, her zaman düşmana en yakın eyalette başka bir ordu ile Roma’daki her an yürümeye hazır üçüncü bir ordu bulunurdu. Böylece Romalılar kuvvetlerinin sadece küçük bir bölümünü tehlikeye atarken, düşmanları tüm kuvvetlerini riske atardı.’
‘Romalılar düşmanlarıyla ittifak içermeyen hiçbir barış imzalamazdı. Yani kendisine başka halkları çökertmede yardımcı olmayacak hiçbir halkı boyunduruk altına almazdı.’
‘Fetih yapmak kolaydır, zira fetihler eldeki bütün kuvvetlerle gerçekleştirilir. Ancak fetihleri muhafaza etmek güçtür, zira bunlar ancak kuvvetin bir kısmıyla müdafaa edilir.’
‘Daima savaş halindeki bir millet, yönetim prensibi bakımından ya mecburen yok olacaktı ya da kah savaş kah barış halinde, saldıracak ya da kendini savunacak gücü olmayan diğer bütün milletlerin üstesinden gelmek zorundaydı.’
‘Prenslerin hayatları boyunca hırslı dönemleri olur, bunları başka tutkular, hatta aylaklık takip eder. Buna karşılık her yıl değişen ve yeni memuriyetler elde etmek için halihazırdaki memuriyetleriyle ün salmaya çalışan liderlere sahip bir cumhuriyette, hırsın kaybedecek bir dakikası bile yoktu.’
‘İnsanlar her devirde aynı tutkulara sahip olduğuna göre, büyük değişimlere yol açan vesileler farklı olsa da sebepler daima aynı olmuştur.’
‘Bir halk, kendisinden yeni vergiler talep edilmesine rahatlıkla tahammül edebilir. Kendisinden istenen paranın halkın menfaati için kullanılıp kullanılmayacağını bilmez. Ancak halka hakaret edildiğinde sadece kendi talihsizliğini düşünür ve buna olabilecek her türlü kötülük olasılığına da ekler.’
‘Romalıları dünyanın hakimi kılan en önemli unsurun, bütün halklarla savaştıktan sonra daha iyi bir usul buldukları anda kendi usullerinden vazgeçmeleri olduğunun altı çizilmelidir.’
Türkler, Beyazıt diğer bütün padişahları bertaraf ettikten sonra, şayet Tatarlar tarafından yok edilmek tehlikesiyle karşı karşıya olmasaydı, II.Mehmed zamanında başaracakları şeyi daha o zaman başarmış olabilirlerdi.
Doğuya gelen Haçlılar İznik’i kuşatıp ele geçirmiş ve bu şehri Yunanlılara iade etmişlerdir. Ardından kafirlerin içine düştüğü şaşkınlıktan istifade eden Aleksios Ioannis Komnenos Türkleri Fırat Nehri’ne kadar kovalamıştır.
Konstantinopolis’e Suriye’den gelmiş Callinicus adında bir mimar, bir boru aracılığıyla üflenen ve sıradan ateşleri söndüren su ve diğer maddelerle daha da harlanan bir ateş icat etmiştir.
Her millete genel bir ruh vardır ve iktidar bu ruhu temel alır.
II.Mehmet’in Konstantinopolis’i kuşatması da buradaki teolojik düşmanlıkları askıya almaya yetmemiş, insanlar Türk ordusundan çok Floransa konsiliyle ilgilenmeye devam etmişlerdir.
Keşişler prenslerin zihnini zayıflatmış, onların harikulade şeyleri dahi ihtiyatsızca yapmalarına yol açmışlardır.
İlk Romalılarda din görevlileri kamu görevlerinden ve sivil toplumdan dışlanmadıkları halde, devlet işleriyle çok az ilgilenirlerdi.
İmparatoriçe Theodora ikonları geri getirmiş ve kesişler halkın dindarlığını yeniden istismar etmeye başlamışlardır.
İnsan aklını dinin yükselttiği nispette alçaltan cahilce bir batıl inanç, insanların bütün erdemini ve ümidini ikonlara gösterilen ahmakça bir hürmete indirgemişti.
Konstantinopolis tam anlamıyla Hristiyan dininin hakim olduğu tek doğu ülkesi idi.
Justinianus kendine eş olarak tiyatroda uzun süre fahişelik yapmış bir kadını seçmiştir.
Vandallar şehvet içinde çürüyüp gitmiş, zarif sofralarından, efemine alışkanlıklardan, hamamlardan, müzikten, danstan, bahçelerden ve tiyatrolardan vazgeçemez olmuşlardır.
Fransız kelimesi 843 yılında imzalanan Verdun Antlaşmasından sonra ortaya çıkmıştır. Şarlman’a kadar Fransızların ataları Franklar olarak adlandırılmıştır.
Roma, bütün milletler kendisine terk seferde saldırdığı ve her yanından içeri sızdığı için yok olmuştur.
Hükümdarları tarafından hemen her zaman terk edilmiş olan Roma halkı bu sefer kendisi egemen olmaya ve kendi bekası için antlaşmalar imzalamaya başlamıştır.
Attila ile Vandalların kralı Genseric arasında çok sıkı bir ittifak mevcuttu. Genseric Gotlardan korkuyordu. Oğlunu Got kralının kızıyla evlendirmiş olan Genseric, daha sonra gelininin burnunu kestirip geri yollamıştı. İşte bu nedenle Attila’yla ittifak kurmuştu.
Gotlar çok yıkıcı bir milletti. Trakya’daki bütün çiftçileri katletmiş, yük arabası süren herkesin ellerini kesmişlerdir.
Attila uyruklarının korktuğu, fakat görünüşe bakılırsa, nefret etmediği bir hükümdardı.
Hiçbir devlet zayıflamakta olan devletler kadar gelire muhtaç değildir.
İlk Romalılar öyle disiplinliydi ki, emir almadan zafer kazandıkları için çocuklarını ölüme mahkum eden generaller görülmüştür.
İlk Romalılarda nöbet yerini terk eden veya silahlarını bırakan her kim olursa olsun o kişinin ölümle cezalandırılması asla ihlal edilmeyen bir kuraldı.
Silah gücüyle kurulmuş olan bir imparatorluk kendini yine silah gücüyle ayakta tutmak zorundadır.
Romalılar bütün halklara hükmetmeyi sadece savaş sanatı değil, aynı zamanda ihtiyatlılıkları, bilgelikleri, sebatları, zafer ve vatan sevgileri sayesinde başarmıştır.
Yeni yönetimde benimsenen, ilk prensiplerin tam tersi prensipler onların yüceliğini yerle bir etmiştir.
Romalılar bütün halkları prensipleriyle yenmiş, fakat bu hedeflerine ulaşınca cumhuriyetleri ayakta kalamamış ve yönetimi değiştirmek gerekmiştir.
Romalılar nasıl ki zamanında bütün kralların altınlarını ve gümüşlerini kendi ülkelerine taşıyarak zenginleştiyse, şimdi de altınları ve gümüşleri başka ülkelere taşındığı için fakir düşmüştür.
Barış satın alınamaz, zira barışı satın alan, onu bir kez daha satacak konuma gelir.
Palus Maeotis, Kafkas Dağları ve Hazar Denizi arasında kalan bölgede çoğu Hun milletine veya Alan milletine mensup çok sayıda halk mevcuttu.
Augusuts Mısır’ı fethettiğinde, Roma’ya Ptolemaiosların hazinesini taşımıştı.
İmparatorluğun merkezi doğuya kaydığında, Roma’nın hemen hemen tamamı da buraya kaymıştır. İleri gelenler kölelerini, yani hemen hemen bütün halkı buraya taşımış, İtalya, halkından mahrum kalmıştır.
Muhteşem villalarla dolu İtalya, kelimenin tam anlamıyla Roma’nın bahçesinden başka bir şey değildi.
Galerius ve Costantius Chlorus anlaşamadıkları için imparatorluğu gerçek anlamda bölmüşlerdir.
Marcus Aurelius’tan beri pek çok imparator gelip geçmiş olsa da, yine de tek bir imparatorluk vardı.
Asya usulü şatafat ve gösterişin yerleşmesiyle birlikte insanlar bu değişime hemen alışmışlardır.