İçeriğe geç

Roma Hukukunda Kadın Kitap Alıntıları – Fulya İlçin Gönenç

Fulya İlçin Gönenç kitaplarından Roma Hukukunda Kadın kitap alıntıları sizlerle…

Roma Hukukunda Kadın Kitap Alıntıları

&“&”

Kanunlar, erkekler tarafından ve genellikle onların lehine yapılmaktadır.
Belli bir toplumsal cinsiyet ideolojisinin altında yetişen, yaşayan kadın ve erkeklerin özellikleri ve davranışları bu ideolojinin iddialarından ve beklentilerinden etkilenir. Ancak, ortak kültürel normlar tarafından çevrildiklerinde bile, davranışlar çeşitlilik gösterebilir. Kadınların bireysel olarak kendi yaşamlarında meydana getirdikleri değişimler dahi hiç şüphesiz zaman içinde toplumsal dönüşümde etkili olmuştur.
Nişanlı erkek, sol elin dördüncü parmağına takması için nişanlısına bir yüzük (anulus sponsionis causa) veriyordu. Bu parmağın kalple doğrudan bağlantılı olduğu teamülü sonucunda, yüzüğün de nişanlıların kalp beraberliğinin bir teminatı olduğu düşünülmekteydi.
Gelinin babası, beş Roma vatandaşı şahit ve terazi tutan kişi önünde, gelini damada verirdi. Roma’nın en eski işlemlerinden biri olan per eas et libram" yoluyla hakimiyetin babadan kocaya geçmesi sağlanırdı. Gaius’un farazi bir satış olarak söz ettiği işlem, kadının satın alınmasından, kadın üzerindeki hakimiyetin el değiştirmesi şekline dönüşmüştür.
Conferratio, Roma’nın eski dini inanışı tarafından tanınan ve bu inanışları yansıtan bir evliliktir. Gaius, confarreatio’nun isminin kaynağı olan bir bulgur çöreğinin (farreus panis) kullanıldığı ve geleneksel şekildeki sözlerle birlikte, çeşitli merasimlerin yapılmasının gerekli olduğu bir tören olduğunu belirtmektedir.
Bu durumda, bir çocuğun evlat edinilmesi evli çiftin değil, kocanın iradesine bağlıdır ve onun evlat edindiği çocuk ile karısı arasında herhangi bir hukuki bağ mevcut değildir.
Çocukluğunda aile reisinin sert disiplini altında yaşayan kadın, Romalılara özgü pudicitia ve fides’in en büyük erdem olduğu düşüncesi ile evlilik için yetiştirilir, evlendiğinde kocasının hakimiyeti altında en önemli niteliğin univira sıfatı olduğunun bilincindedir; saf, dokunulmamış olarak teslim edildiği kocasına ve evine müşfik bir bağlanmanın, ailesi ve Roma devletinin devamlılığı için çocuk doğurmanın -özellikle erkek- önemini bilir, bu şekilde aileyi, aile dinini ve ocağı sürdürecek çocukların yetiştirilmesi görevini kocası ile birlikte hemen hemen aynı yetkilere sahip olarak en iyi şekilde yerine getirir.
Aristo’ya göre; köleler, kadınlar ve çocuklar ruhun değişik parçalarına değişik yollarla sahiptir Kadınlarda düşünme kabiliyeti eksik biçimde vardır, çocuklarda ise olgunlaşmamıştır. Dolayısıyla onlar doğal olarak evin erkeğine tabidir.
Roma’da haklara ehil oldukları halde sahip oldukları hakları kısmen ya da tamamen kullanamayan kişilerin başında kadınlar gelir. Cinsiyet burada fiil ehliyetinin önemli bir unsuru haline gelmektedir. Cinsiyet dışında fiil ehliyetini kısmen ya da tamamen kısıtlayan diğer haller yaş, akıl hastalığı ve savurganlik halleridir.
kadın yaşamı boyunca büyük bir çocuk olarak kalır; çocuk ile gerçek insanoğlu olarak kabul edilen erkek arasında bir ara aşamadır" ifadesi bir Roman hukukçuya ait olmayıp, ünlü Alman felsefeci Arthur Schopenhauer’a aittir. Nitekim Friedrich W. Nietzsche’nin "kadın özgürleşmek istiyor. Bu Avrupa’nın genel anlamda çirkinleşmesi yolunda ortaya çıkan en üzücü gelişmelerden biridir" ifadesi bize, Roma hukukunda kadının durumunu değerlendirirken, XIX. yüzyılın en büyük düşünürlerinin dahi kadının özgürleşmesine hiç de sıcak bakmadıklarını gerçeğini göz önünde bulundurmamız gerektiği göstermektedir!
D.50.17.2 pr. Feminae ab omnibus officiis civilibus vel publicis remotae sunt et ideo nec iudices esse possunt nec magistratum gerere nec postulare nec pro alio intervenire nec procuratores existere".

"Kadınlar bütün özel ve kamusal işlerden uzak tutuldular ve ne hakim olabilirler ne de magistra’lık yüklenebilirler, ne dava açabilirler, ne başkası lehine faaliyette bulunabilirler, ne de vekil olabilirler."

Nişanlı erkek, sol elin dördüncü parmağına takması için nişanlısına bir yüzük (anulus sponsionis causa) veriyordu. Bu parmağın kalple doğrudan bağlantılı olduğu teamülü sonucunda, yüzüğün de nişanlıların kalp beraberliğinin bir teminatı olduğu düşünülmekteydi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir