İçeriğe geç

Ricakeş Kitap Alıntıları – Bülent Parlak

Bülent Parlak kitaplarından Ricakeş kitap alıntıları sizlerle…

Ricakeş Kitap Alıntıları

Ellerimi senin ellerinle yıkayacaktım bir gülseydin.
Neyimeydi benim,
olmayanın ardından böyle gürültülü yaşamak.
gülümseyerek bile değil; şakalar içinde, kahkahalar ve
umursamazlıklarla çürüyoruz
ben ardından üzülecek değil
unutulacak adam olarak yaratılmış bir aşiretin
uzak şehirlerdeki başı dik şubesiyim
çarenin de insanı dermansız bıraktığı anlar vardır
sonra
hangi dinde kul olsak
hep ateşe atıldık
bu yanlış tabelalar
gitmeyi ve dönmeyi kalbimize saplıyor
canım yine çok sıkılıyor
ya yanlış sıkılıyor canım, ya canım yanlış
insan,
gençken şımarık bir şekilde ister ölümü
yaşlanınca
kimsenin yüzüne bakmadığı bir ağıtla
en çok ben bilirim ben olmadığımı
takma kafanı kardeşim, nasılsa geçmeyecek
sen yanımda olunca lüks lokantalar çok ucuz
bağışlanmamak neden sadece insana mahsustur
yüzde sekseni sevdiği kızla evlenememiş türkler
ilk aşklarını anlatırken bir anda gençleşirler;
yaş yetmiş iki olsa bile
insan hatıralarını anlattığı yaştadır
saksıda çiçekleri solan yalnız kadınlar yetim sayılsın
ellerimi senin ellerinle yıkayacaktım bir gülseydin
gözlerime nasihatimdir
acının eskisi olmaz, yenisi de
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
içimizden gelen bir şeyi yazıyorsak
içimizden gidenlere çare bulamıyoruz demektir
aşk; insana yaşıtlarından bulaşır
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
artık
ne zaman bir çocuk ağlasa
dünyadan tiksinmek ne güzel şey
diyorum
coğrafyanın başımıza açtığı beladır
bize verilen ormanı şehre ve paraya metres çekenler
hakkımda hiçbir şey bilmiyorken,
fark ettim
ağlamak için tek gözün yettiğini
güneşin ısıtmaya doyamadığı bir
kıtadan gel
gel ve gitme bir daha
Bazen birini seversin ne laiklik kalır ne teokrasi
tek kalıyorum bütün savaşları kazanmak için
yanlış kararların insanıyım
bilmezler
acıya dokunmadan düşmenin bir önemi olmadığını.
müminler kardeştir
işte bu yüzden öldürürler birbirlerini
beni ne güzel anlamıyorsunuz yine
kırgınım,
kimse anlamıyor terk edilmiş bir kızın masasında
susmanın sanat olduğunu
affetmeye değer bir şeylerin olduğunu görüp
yaralasaydık sevinçten birbirimizi
bütün halkları
birer müşteriye dönüştüren dünyaya artık yüz çeviriyorum.
ben çocukken bütün gereksiz ihtimaller ışığında
büyüdüm
sen az zamanda çok sigara içenlerinde rabbisin
yaşamak iyi gelmiyor hiçbir sancımıza
razı değilim
mesela ben ölünce piçlere kalacak bensiz bu dünya
benim suçum değil ki sen mutlu olma diye
hatasız yüzüne attığım iftira
devletin çılgınca güldüğü bir şakadır
yaşlıların koltuğunun altına sıkıştırılmış su faturaları.
nerede
beni her sabah yorgun düşüren hayretim
bazı hayatlar erkeklerin,
bazı hayatlar kadınların bedeninde ruh bulmuştur
Sonra
Hangi dinde kul olsak ,hep ateşe atıldık
bu yanlış tabelalar
gitmeyi ve dönmeyi kalbimize saplıyor
niçin yakışır küstahlık
bir yosmanın
hatırasının elinden tutması gibi bana
İnsan hatıralarını anlattığı yaştadır
saksıda çiçekleri solan yalnız kadınlar yetim sayılsın
Ellerimi senin ellerinle yıkayacaktım bir gülseydin
içimizden gelen bir şeyi yazıyorsak
içimizden gidenlere çare bulamıyoruz demektir
Sen beni attığın yerleri bilmedin, ben düştüğüm rakımları nasılsın
artık
ne zaman bir çocuk ağlasa
dünyadan tiksinmek ne güzel şey
diyorum
Güneşin ısıtmaya doyamadığı bir
kıtadan gel.
Gel ve gitme bir daha
Hakkımda hiç bir şey bilmiyorken,
fark ettim
ağlamak için tek gözün yettiğini
Mahçupları taşlıyorum şiir yazmaktan dönerken
Denedim
Yanlış kararların insanıyım
Her şeye şaşırdığı için kendini şehit sayan
Affetmeye değer bir şeylerin olduğunu görüp
Yaralasaydık sevinçten birbirimizi üşenmezdim
dünya bizi nasıl kırdıysa öyle de gönlümüzü almamayı bildiği yerdir
güneş ancak sen uyanınca doğardı
ben mars’a gitmek istemiyorum
uyandırmayın olur mu
yürüyen merdivenlere ilk kez binen köylüler
tedirgin olmasın ve basamakların tam ortasına
basmasınlar diye
ellerinden tutacağım
heyecan anne
heyecan
anlık da olsa hepimizi parkinson yapıyor

beni de çarmıha gerdiler ama kimse isa demiyor bana
gelmiyor elimden yaşamaktan başka bir şey
esmer tenli çocuklar,
uçaklara doğru el sallarken bozkırın tam ortasında
günün anlam ve önemini belirten küfrü
bir pilot anons ediyor
anne abartma ölümü, arada çık gel

açlıktan düşüp bayılmasa
evdeki pirincinin bittiğini bilemeyeceğimiz kadınlar
“lan oğlum”
diye konuşarak daha samimi olduğunu sanan
yeni yetmeleri
reddediyor evlatlıktan

halbuki anne
cinayet
uzun uzun baktığımız kızın masasına gelen erkek
değil midir

üşüyen parmaklarımdan razı değilim
Benim suçum değilki sen mutlu olma diye
Hatasız yüzüne attığım iftara
Koyverin her durakta aşkı sendeleten beni
Çünkü yakışmıyor bana
Onlar giderken yazgıma üşüşen leke
İlk yeminimden beri gücendirdiğim allah
saksıda çiçekleri solan yalnız kadınlar yetim sayılsın
anne abartma ölümü, arada çık gel
Olmasını istersin, olmasından korkarsın..
yaratacak hiçbir şeyi kalmamış tanrıların
emekli bordrolarını tanzim ederek geçimini sağlayan ben
yani dünyayla çarpışan ve müttefiksiz
yani miting meydanlarında röpteşambırla gezen
yıllardır uykusuz
sen beni attığın yerleri bilmedin, ben düştüğüm rakımları
nasılsın
yaşamak iyi gelmiyor hiçbir sancımıza
sonra
hangi dinde kul olsak
hep ateşe atıldık .
Bazen birini seversin ne laiklik kalır ne teokrasi.
Geç kalmadan kimse gelmez.
Sen beni attığın yerleri bilmedin,ben düştüğüm rakımları
takma kafanı kardeşim, nasılsa geçmeyecek
dünya bizi nasıl kırdıysa öyle de gönlümüzü almamayı bildiği yerdir
bir aşkta elbette iki ceset olmaz
beni de çarmıha gerdiler ama kimse isa demiyor bana
gelmiyor elimden yaşamaktan başka bir şey
yaşamak çok vaktimi alıyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir