İçeriğe geç

Reinventing Your Life: The Breakthrough Program to End Negative Behavior…and Feel Great Again Kitap Alıntıları – Jeffrey Young

Jeffrey Young kitaplarından Reinventing Your Life: The Breakthrough Program to End Negative Behavior…and Feel Great Again kitap alıntıları sizlerle…

Reinventing Your Life: The Breakthrough Program to End Negative Behavior…and Feel Great Again Kitap Alıntıları

&“&”

Kusurluluk hislerinizden uyanın. İçinizdeki iyi çocuğu bulun.
“Araştırmaya devam edeceğiz durmaksızın…”
Kendinizi korumaya başlayın. Haklarınızı savunun. Ona artık taciz eden eleştirilerine daha fazla katlanamayacağınızı söyleyin. Olduğunuz gibi kabul edilmeyi isteyin. Atılganlığın ilklerini hatırlayın. O kişiye karşı öfkeli ve saldırgan bir tavır ile konuşmayın. Sakinliğinizi korursanız daha etkili olacaktır. Dik durun ve kişinin gözlerinin içine bakın. Açık olun. Konuya bağlı kalın. Ve hepsinden öte, kendinizi korumaya kalkmayın. Sadece belirtmek istediğinizi sakin ve kontrollü bir şekilde tekrarlayın..
Kendinizle yüzleşmeye devam etmeniz çok önemlidir. Israrcı olun. Değişimi erteleyip durmayın, daha iyi bir zamanı beklemeyin. Değişime başlamak için en iyi zaman şimdidir.
İnsanlara çok fazla uyum sağlamak yerine onlarla yüzleşmeye çalışın. Birisi üzgün, incinmiş veya size kızmış olduğunda da rahat hissedebilmeyi öğrenin.
Fikirlerinizin kaynağını çevrenizdeki diğer insanlar değil, kendiniz oluşturun.
Bazen ilişkiler biter. Ama biz gerçekten umutsuz bir ilişkiyi bitirmenin, Terk Edilme şemasına takılıp kalmak­tan daha iyi olduğunu düşünüyoruz.
Şema, çocukluktan başlayan ve yaşam boyunca sürekli tekrar eden bir kalıptır. Bize ailemiz ya da diğer çocuklar tarafından yapılan bir şeyle başlamıştır. Terk edilmiş, eleştirilmiş, aşırı korunmuş, istismar edilmiş, yok sayılmış ya da yoksun bırakılmışızdır. Sonunda şema hayatımızın bir parçası olur.
Niçin bunu yapıyoruz? Niçin çektiğimiz acıyı uzatmaya devam ediyoruz? Niçin daha iyi hayatlar kurup bu kalıpları kırmıyoruz?
Değişim rastgele olamaz. Sürekli bir pratik gerektirir.
Kuşkuculuk ve Kötüye Kullanılma ile Kusurluluk şemasının birarada görülmesi çok yaygındır. Çocuklar neredeyse her zaman taciz için kendilerini suçlarlar; kendilerinin çok kötü olduklarını ve sevilmeye değer olmadıklarını ve bu tacizi hak ettiklerini düşünürler.
Bağımlı kişilerin gelişmemiş veya iç içe girmiş kendilik algıları vardır. Kimlikleri ebeveyninin veya eşlerinin kimlikleri ile birleşmiştir. Bunun tipik örneği, kocasının hayatı içine tamamen çekilen ve kendi kimlik algısını kaybeden kadındır. Kocasının istediği her şeyi yapar. Kendine ait arkadaşları, ilgi alanları ve fikirleri yoktur. Konuştuğu zaman kocasının hayatından bahseder.
Bağımlılıkla birlikte dünyayla başa çıkabilme duygusunu geliştiremezsiniz. Muhtemelen aileniz aşırı koruyucudur. Sizin yerinize karar verirler ve sizin sorumluluklarınızı üstlenirler. Hatta gizlice sizi küçük görmüş olabilirler ve kendi başınıza bir şey yapmaya çalıştığınızda eleştirmiş olabilirler. Bunun sonucunda, yetişkin olarak daha güçlü ve aklı başında gördüğünüz insanlardan bir yönlendirme, tavsiye veya parasal destek olmadan tek başınıza başa çıkamayacağınızı hissedersiniz. Eğer ailenizden ayrılsanız bile-bu şeması olan çoğu kişi ailelerinden hiç ayrılmazlar- ebeveyn figürü olarak gördüğünüz biri ile ilişkiye girersiniz. Ebeveynin yerini doldurabilecek bir eş veya patron bulursunuz.
Eğer bağlanma sorununuz varsa, o zaman yalnızlık sizin için bir sorundur. Kimsenin sizi derinden bildiğini ve sizinle derinden ilgilendiğini hissetmezsiniz (Duygusal Yoksunluk şeması). Veya dünyadan izole olduğunuzu ve hiçbir yere uyum sağlayamadığınızı hissedersiniz (Sosyal İzolasyon şeması). Yaşadığınız boşluk duygusudur; bağlanmak için açlıktır.
Bağlanma sorunları hemen göze çarpmayabilir. Hatta, çok güzel uyum sağlıyor gibi gözükebilirsiniz. Bir aileniz, sevdikleriniz olabilir ve bir topluluğun parçası olabilirsiniz. Ama yine de içten içe kendinizi kopuk hissedersiniz. Yalnız hissedersiniz ve daha önce sahip olmadığınız bir ilişkiyi arzularsınız. Sadece zeki bir kişi sizin çevrenizdeki insanlarla gerçekten bağ kurmadığınızı fark eder. İnsanları biraz mesafede tutarsınız. Kimsenin çok yakına gelmesine izin vermezsiniz. Veya sizin sorunlarınız çok aşırı olabilir. Yalnız bir kimse olabilirsiniz ya da her zaman yalnız olmuş biri.
Küçükken terk edilen veya tacize uğrayan kişiler en çok zarar görenlerdir. Kendilerini güvende hissettikleri hiçbir yer yoktur. Her an kötü bir şey olacağını hissederler. Sevdikleri biri onları incitebilir veya terk edebilir. Kırılgan ve savunmasız hissederler. Onların dengesini bozmak çok kolaydır. Ruh durumları gergin ve değişkendir. Dürtüsel ve özyıkıcıdırlar.
Çocuk, taciz eden kişinin davranışlarını taklit eder. Bu çocuğun kendini daha güçlü hissetme yoludur.
Şemalar çocukluk çevreleri yıkıcı olduğu zaman gelişir.
Duygusal Yoksunluk, sevilme ihtiyacınızın başkaları tarafından yeteri kadar karşılanmayacağı inancıdır. Kimsenin sizinle gerçekten ilgilendiğini ve sizin hissettiklerinizi anladığını hissetmezsiniz. Soğuk ve verici olmayan insanlardan etkilenirsiniz veya siz kendiniz soğuk veya aşırı vericisinizdir. Bu durumda sonunda kaçınılmaz olarak tatmin edici olmayan ilişkiler kurmanıza neden olur. Kendinizi aldatılmış hissedersiniz ve bu konudaki hisleriniz öfkelenmek ile incinip yalnız hissetmek arasında gidip gelir. Çelişkili olarak, öfkeniz insanları sizden uzaklaştırır ve yoksunluğunuzun devam etmesine neden olur.
Bağımlılık şemasının içindeyseniz, günlük hayatınızı başkalarının yardımı olmadan sürdüremezsiniz. Başkalarının, size koltuk değneği olmasına bağımlısınızdır ve sürekli bir destek ihtiyacınız vardır. Çocukken bağımsız davrandığınız zamanlarda hep engellenmiş ve yetersiz hissettirilmiş olabilirsiniz. Yetişkinken arkanızı yaslayabileceğiniz güçlü figürler ararsınız ve onların sizin hayatınızı kontrol etmesine izin verirsiniz. Kendi başınıza hareket edemezsiniz. Söylemek gereksiz ama bu sizi diğerlerinden geride tutar.
Madeline’in bir erkekle uzun süreli bir ilişkisi hiç olmamıştır. Onun yerine o aşırı bir uçtan diğer uca gitmiştir. Yani ya erkekleri tümüyle yok saymıştır ya da cinselliğini çok ön plana çıkarmıştır. Üniversiteye gidene kadar Madeline erkekleri yok saymıştır. Hiçbir erkekle çıkmamış veya sevgili olmamıştır.

MADELINE: Hiçbir zaman bir erkeğin bana yanaşmasına izin vermedim. İlk kez bir erkek çocuğun beni öptüğünü hatırlıyorum. Ben kaçtım. Bir erkeğin
benden hoşlandığını hissettiğim zaman, o erkek benden uzaklaşana kadar
çok soğuk davranırdım.

Üniversitenin ilk iki yılında Madeline içki içmeye ve uyuşturucu kullanmaya başladı. Bu dönemde otuzdan fazla erkekle cinsel ilişkiye girdi. Hiçbirinin benim için bir anlamı yoktu" diyor Madeline.

Carlton bir memnun edici". Herkesin ihtiyaçlarını kendininkilerden önde tutuyor. Başkaları ona ne istediğini sorduğunda "Benim için farketmez, siz karar verin" diyen taraf hep o oluyor. Carlton, eşinin her istediğine "evet" diyerek onu memnun etmeye çalışıyor. Çocuklarına asla "hayır" demeyerek çocuklarının mutlu ol­masını sağlamaya uğraşıyor. Sevmediği bir iş olsa da, aile işini yürüte­rek babasının isteklerini yerine getirmiş oluyor.
Onu geri kazanmak için her şeyi yapabilirmişim gibi geliyor. Buna
katlanamıyorum. Biliyorum; onu kaybedersem yıkılırım. Buna niye katlandığımı bilmiyorum. Sanki yanımda olmayacağını bildiğim zamanlarda onu daha çok seviyorum. Ben daha iyi olsaydım bunu yapmazdı. Benimle kalırdı" diye düşünmeye başlıyorum. Belirsizliğe katlanamıyorum.

Bana bunu yine yaptığına inanamıyorum. Beni bu duruma düşürdüğüne inanamıyorum. Geçen sefer son olduğuna emindim. Bana ne yaptığını görmüştü. Neredeyse intihar edecektim. Bunu yeniden nasıl yapabildiğini aklım almıyor.

Bana en zor gelen şey beklemek. Onun ne yaptığını bilip eve gelmesini ümit etmek… Günlerce beklediğim zamanlar oldu. Öylece oturup dönmesini beklediğim!
Niçin bunu yapıyoruz? Niçin çektiği­miz acıyı uzatmaya devam ediyoruz? Niçin daha iyi hayatlar kurup bu kalıpları kırmıyoruz?
Psikanalitik psikoterapinin varsayımlarından bir tanesi, çocukluk acılarımızı tekrarlayıp durduğumuzdur. Freud buna tekrarlama zorlantısı" adını vermiştir. Alkolik bir kişinin çocuğu bir alkolikle evlenir. Taciz edilen çocuk ya bunu tekrar eden biri ile evlenir ya da kendisi istismar eden bir yetişkin olur. Cinsel olarak kötüye kullanılmış çocuk, bir fahişe olabilir. Aşırı kontrol edilen çocuk diğerlerinin onu kontrol etmesine izin verir.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Şema, çocukluktan başlayan ve yaşam boyunca sürekli tekrar eden bir kalıptır. Bize ailemiz ya da diğer çocuklar tarafından yapılan bir şeyle başlamıştır. Terk edilmiş, eleştirilmiş, aşırı korunmuş, istismar edilmiş, yok sayılmış ya da yoksun bırakılmışızdır – bir şekilde zarar görmüşüzdür. Sonunda şema hayatımızın bir parçası olur. Büyüdüğümüz evden ayrıldıktan yıllar sonra bile, bize kötü davranılan, ihmal edildiğimiz, aşağılandığımız ya da kontrol edildiğimiz ve istediğimiz hedeflere bir türlü ulaşamadığımız durumlar yaratmaya devam ederiz.
Küçükken terk edilen veya tacize uğrayan kişiler en çok zarar görenlerdir. Kendilerini güvende hissettikleri hiçbir yer yoktur.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Şemalar, yaşamın erken yıllarında öğrendiğimiz kendimiz ve dünya hakkındaki katı inançlarımızdır. Kendilik anlayışımızın merkezinde yer alırlar. Şemaya olan inancımızdan vazgeçmek, kim olduğumuzu ve dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmenin verdiği güvenden de vazgeçmek demektir. Bu nedenle canımızı acıtsa bile ona yapışırız.
Terk edilme veya taciz edilme tehditleri bize en yakın olan kişilerden gelir; bizi sevmesi, koruması ve bize bakması gereken kişilerden.
Bir tacizci genellikle bir kurbana evlendiği için, çocuklar her iki modeli de önlerinde bulurlar. Çocuk, tacizci ebeveyni de, kurban edilen ebeveyni de modelleyebilir.
Kaçmanın dezavantajı şemamızın üstesinden hiç gelemeyişimizdir.
Gerçekle yüzleşmediğimiz için tıkanır kalırız.
Biz eski bir klişeye inanıyoruz:1000 kilometrelik yolculuklar bile tek bir adimla başlar"
Gerçek yeteneklerinizi tanıyın,sınırlılıklarınızı kabul edip,güçlü yanlarınızı gösteren alanlarla devam edin.
Kusurluluk şeması, çocukken sevilmemiş veya saygı duyulmamış olmanın verdiği hislerden kaynaklanır.
Hayat sizin için tehlikleri kontrol etme sürecidir.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Araştırmaya devam edeceğiz durmaksızın
Ve sonucu bütün araştırmalarımızın
Ulaşmak olacak başladığımız yere
Ve bilmek olacak o yeri ilk kez için.
T.S. Eliott
Tek başınıza bir işi başardığınız zaman,kendinize inanın.Bunu küçümsemeyin.Başarısız olduğunuz zaman vazgeçmeyin.O görevde ustalaşana kadar denemeye devam edin.
Bin kilometrelik yol bir adımla başlar
Kendi kendinizi geliştirmenin ilerisinde kendinizi kabul etmek yatar.
… Eğer süreklilik sağlarsanız, en sonunda hedefinize ulaşacaksınız.
Değişmi erteleyip durmayın, daha iyi bir zamanı beklemeyin.Değişime başlamak için en iyi zaman şimdidir.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Sadece çevremizdeki insanları neyin mutlu edeceğinden bağımsız olarak bizi mutlu edeni bulmalıyız.
Birçoğumuz otomatik pilotta hareket ederiz.Düşünme,hissetme,ilişki kurma alışkanlıklarımızı hayatımız boyunca tekrar ederiz.Bu örüntüler rahattır ve tanıdıktır.Üzerine düşünülmüş,kararlaştırılmıştır ve bir çaba harcanmadıkça bunları değiştirmek pek de mümkün değildir.Kendiliğinden bir değişimin olacağını beklersek,kesinlikle olmayacaktır. Değiştirmek için niyetli değilsek ve tutarlı bir çaba göstermezsek geçmişin hatalarını, büyükanne ve büyükbabalarımız ile kendi ebeveynimizin mirasını tekrar etmeye mahkumuzdur.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bir yerden bir yere gitmek için kullandığımız arabalar gibi, ruhumuzda ihtiyaçlarımızı ulaşmak için kullandığımız bir araçtır.
Yetişkin olarak, çocukluğumuzda bize en çok zarar veren durumları tekrardan yaratmayı başarıyoruz.
Bilişsel terapinin temel savı yaşamımızdaki olaylar hakkındaki düşünce şeklimizin (bilişler) hissettiklerimize(duygular) yön verdiğidir. Duygusal sorunları olan kişiler gerçekleri çarpıtma eğilimindedirler.
Ciddi bir sorunun olduğu durumlarda çaresiz bir şekilde oturup bu durumu düzeltmeden izlemek zorunda kalırsam kendimi engellenmiş hissediyordum.
Her şemanın çocukluktan gelen anlaşılabilir bir kökeni vardır ve sezgisel olarak bize doğru gelir.
Hayatınız boyunca içten geldiğini zannettiğiniz duygularınızın tersine davranmanız gerekebilir.
Psikanalitik psikoterapinin varsayımlarından bir tanesi,çocukluk acılarımızı tekrarlayıp durduğumuzdur.Freud buna tekrarlama zorlantısı"adını vermiştir. Alkollü bir kişinin çocuğu bir alkolikle evlenir.Taciz edilen bir çocuk ya bunu tekrar eden biri ile evlenir ya da kendisi istismar eden bir yetişkin olur.Cinsel olarak kötüye kullanılmış çocuk bir fahişe olabilir.Aşırı kontrol edilen çocuk diğerlerinin onu kontrol etmesine izin verir. Bu çok çarpıcı bir durumdur.Niçin bunu yapıyoruz? Niçin çektiğimiz acıyı uzatmaya devam ediyoruz? Niçin daha iyi hayatlar kurup kalıpları kırmıyoruz?Neredeyse herkes çocukluklarından gelen bu olumsuz kalıpları kendini yıkıcı biçimde tekrar eder. Bu terapistlerin neredeyse her seansta ikna oldukları garip bir gerçektir.Her nasılsa yetişkin yaşantımızda çocukluğumuzda bu kadar yıkıcı olanlara benzer durumlar yaratmaya devam ederiz.
Kendi biricikliğiniz ezildiği zaman, diğer kişilerib beklentilerine göre hareket edersiniz.
Sosyalleşmeyi öğrenmenin önemli bir yanı da aktif ve kendi kendini yönlendirebilir bir kendilik geliştirmektir.
Carlton, eşinin her istediğine evet" diyerek onu memnun etmeye
çalışıyor. Çocuklarına asla "hayır" demeyerek çocuklarının mutlu olmasını sağlamaya uğraşıyor. Sevmediği bir iş olsa da, aile işini yürüterek babasının isteklerini yerine getirmiş oluyor. İlginçtir ki, bu kadar çaba harcamasına rağmen diğer insanlar ondan tam olarak memnun değiller.
Niçin bunu yapıyoruz? Niçin çektiğimiz acıyı uzatmaya devam ediyoruz? Niçin daha iyi hayatlar kurup bu kalıpları kırmıyoruz?Neredeyse herkes çocukluklarından gelen bu olumsuz kalıpları kendini yıkıcı biçimde tekrar eder. Bu, terapistlerin neredeyse her seansta ikna oldukları garip bir gerçektir. Her nasılsa, yetişkin yaşantımızda, çocukluğumuzda bu kadar yıkıcı olanlara benzer durumlar yaratmaya devam ederiz.
Şemalar sizin hayatınızın gidişatı üzerine bir süreklilik hissi sağlar. Geçmiş ve şimdi tutarlı bir bütünün parçası gibi gözükebilir. Her şemanın çocukluktan gelen anlaşılabilir bir kökeni vardır ve sezgisel olarak bize doğru gelir.
Terapist : Partide gerçekten insanlarla konuşmadıysan, ne yaptın?
Adam : Kendi küçük dünyama gittim.
Kalabalık içinde olsam bile sanki yalnızım. Aslında, kendimi en çok bir kalabalığın içindeyken yalnız hissediyorum.
…kendini aşağılık hissettiren şeyler, hissettiği kaygının kendisinden kaynaklanır.
Empati, sizin dünyanızı anlayan ve hislerinizi olumlayan bir kişinin hayatınızda olması anlamına gelir.
Kusurluluk şemasında ebeveynin eleştirme davranışı, baskınlık davranışı ise boyun eğicilik şemasında yüksek oranlarda gözükür.
Başkalarını beslemek, kendi karşılanmayan duygusal yoksunluk hislerinizi telafi etmeniz için bir yol olabilir. Benzer olarak arkadaşlarınızın ihtiyacını karşılamak için çok fazla çaba harcayabilirsiniz.
Şemaya olan inancımızdan vazgeçmek, kim olduğumuzun ve dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmenin verdiği güvenden de vazgeçmek demektir.Bu nedenle canımızı acıtsa bile ona yapışırız.
Şemalar çocukluktan başlayan ve yaşam boyunca sürekli tekrar eden bir kalıptır
Madeline: Sanırım, bir erkekle normal bir ilişkim okup olmayacağı konusunda endişeli olduğum için burdayım.
Yirmili yaşların erken dönemlerinde çok fazla içerdim ve az tanıdığım erkeklerle seks yapardım.
-Niçin kendini bu kadar eleştiriyorsun?
+Başkalarına fırsat vermeden kendim yapmak istiyorum bunu
Ne kadar sağlıksız olursa olsun, pek çok insan, kendilerine tanıdık gelen ve büyüdükleri ortama benzeyen ortamlar arar ve oluştururlar.
Size yakın olan kişileri kötüye kullanmayın.
Devamlı olarak, ancak istediğim yere ulaşırsam tatmin olacağımı düşünüyorum.
İnsanlar sizi incitir, aldatır ve kullanır.
Duygusal insanlar ve sakin mantıksal insanlar sıklıkla birbirleriyle ilişki kurarlar.
Bağlanmayan, tutarsız veya kararsız olan eşlerden kaçının bu insanlarla kimyanız yüksek derecelerde uyuşsa bile. Tutarlı insanlarla ilişki kurmaya çalışın. Sizi lunaparktaki eğlence treni yolculuğuna çıkartacak insanlardan kaçının, bu kişiler sizin çok çekici bulduğunuz kişiler olsa bile.
Yeni ilişkilere başlama konusunda kararsızlık hissedebilirsiniz. Bir tarafınız bağlanmak ister, diğer tarafınız terk edilmeyi bekler. Bir parçanız yakınlık ister, diğer parçanız öfkelidir.
.. hislerinizden vazgeçip, mesafeli duygusal hissizlik ile var olursunuz.
Belli rollere ve belli algılanmış biçimlerine göre büyütürüz. Eğer taciz edildigimiz, dikkate alınmadığımız, bağırıp sürekli eleştirildiğimiz ve yöneltildiğimiz bir aileden geliyorsak bu, bizim en rahat hissettiğimiz ortamdır. Ne kadar sağlıksız olursa olsun, pekçok insan, kendilerine tanıdık gelen ve büyüdükleri ortama benzeyen ortamlar arar ve yaratırlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir