Cengiz Dağcı kitaplarından Regina kitap alıntıları sizlerle…
Regina Kitap Alıntıları
Kimse görmüyor beni. Kimse duymuyor sesimi; ben kendim de duymuyorum kendi sesimi.
Aşkın dili insanlığın ortak dilidir.
Yağmurun altında amaçsız yürümek Bak bu yalnızca gerçeklerden değil , hayaller dünyasından da uzaklaşmak olurdu.
Telâşlı dünyadan el ayak çekmiş, kendi küçük dünyamda ve kendi kendimle barış içinde yaşıyorum.
Sessizliği, sükûneti istiyorum yalnızca. Kendi kendiliğime yeşeririm.Dal olurum , çiçek olurum. Yalnızca sessizlik, sessizlik
Çirkin veya güzel, iyi veya kötü, insanları oldukları gibi görmeye ve anlamaya çalışıyordum. Oysa hayat durmadan değişiyordu. Onları anlayabilmem için kendim de değişmem gerekiyordu.Değişemiyordum.
Güzeldir, güzeldir, güzeldir diye defalarca tekrarlarsam, sonunda kendimi aldatır ve hayatın ve yaşamanın güzelliğine kendimi inandırır mıyım acaba?
Bir şeyden eminim; sensiz hayata başka bir gözle bakıyor, hayatı başka görüyorum.
Bir şeyden eminim; sensiz hayata başka bir gözle bakıyor, hayatı başka görüyorum.
Sensiz de Kırım’ı düşündüğüm günlerim oluyor.
Güneşin ışınları içinde yıkanan bahçe Kırım bahçeleri gibi.
Güneşin ışınları içinde yıkanan bahçe Kırım bahçeleri gibi.
“Benim Regina’m, sen benim Kırım’ım kadar güzelsin benim gözlerimde, gönlümde ve yüreğimde.”
“Seninle Kızıltaş’ın bağları yeşerdi yeniden Kırımlıların gönüllerinde; Bahçesaray camilerinin minarelerinde ezan sesleri duyuldu; Hansarayı’nın kapıları açıldı genç nesillere; Alim Aydamak’lar ve Çora Batır’lar süsledi genç nesillerin rüyalarını; sen Kırımlılara Kırımlı olmanın gururunu kazandırdın.”
Biliyorum, hayat dediğin bir yolculuktan başka bir şey değildir. Sen yolun sonuna ulaştın. Bense yoldayım daha. Ama yolun son kesimi karanlık.
Gün batar ortalık kararır, aydınlık günlerden yadigar kalır; yalnız umutlar ocağı söndürmez
Hayat dediğin yolculuktan başka bir şey değildir
Beni Bulduğun gün yalnızca bir tek ben’dim ve hayatta o güne kadar bildiklerimden çok şey bilmiyor, gördüklerimden çok bir şey görmüyordum; sense, senden fazla bir sen’din ve senin yanında ben de senin gördüklerini görmeye başladım
“..Aynı zamanda sensiz ana yurtlarından topyekûn sürgün edilmiş Kırımlılar gibi, sürgün edildiğimi hissediyorum.
..Onlar elli yıl boyunca sürgün yerinde gün günü yeniden yurtlarına dönme umuduyla yaşadılar; benimse, sensiz gerçek hayata dönme umudum yok.”
..Onlar elli yıl boyunca sürgün yerinde gün günü yeniden yurtlarına dönme umuduyla yaşadılar; benimse, sensiz gerçek hayata dönme umudum yok.”
“Yüzyıllar boyu öldürülen ve her öldürüldüğünde yeniden dirilen bir ulusun çocukları değil miyiz biz?”
“Yarım yüzyıl evvelsi milletimin sürgün trenlerine yükletilip yurdumun topraklarından sürülmesinin acısı silinmek bilmiyor içimden.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Önemli olan unutmamaktır. Unutulmayanlar hiç solmaz, hiç sönmez, hiç kurumaz.”
Sokaklarda yürürken kaldirima bakıyor ve her baktiğimda senin ayak izlerini görüyorum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Aşkın dili insanlığın ortak dilidir.
şimdilerde hayallerin rengi uçuk hayaller yitirmiş eski güzelliğini
Âsûde uyu, benim Regina’m.
Yaşayanın kalbinde yaşamak, ne mutlu sana.
Yaşayanın kalbinde yaşamak, ne mutlu sana.
Ölümcül dünyada yalnız aşklar ölümsüz.
Yurt dediğin en derin aşklardan güçlü.
Benim yalnızlığım müstesna bir yanlızlık. Senin nakışın gibi. Elin, gözün, gönlünle işleyip, ve arkada benim için bırakıp gittiğin bir yalnızlık.
Hayattan çok bir şey beklemiyorum artık.
Bir bardak su, bir dilim kuru ekmek
Bir bardak su, bir dilim kuru ekmek
Senin yanında sığındığım bir kaleydi ev.
Şimdi sen yoksun.
Kale boş.
Şimdi sen yoksun.
Kale boş.
Benim Regina’m.
Heyecanlı günler, mutlu günler yaşadım seninle.
Neden?
Biliyorum, hayat dediğin yolculuktan başka bir şey değildir. Sen yolun sonuna ulaştın. Bense yoldayım daha. Ama yolun son kesimi karanlık.
Neden Regina?
Hayatı gereği gibi sevmediğimden mi?
Her zaman sevdim hayatı.
Şimdi de seviyorum.
Ancak senin yanında hayata sevgim başkaydı, şimdi başka.
Heyecanlı günler, mutlu günler yaşadım seninle.
Neden?
Biliyorum, hayat dediğin yolculuktan başka bir şey değildir. Sen yolun sonuna ulaştın. Bense yoldayım daha. Ama yolun son kesimi karanlık.
Neden Regina?
Hayatı gereği gibi sevmediğimden mi?
Her zaman sevdim hayatı.
Şimdi de seviyorum.
Ancak senin yanında hayata sevgim başkaydı, şimdi başka.
Vagon da boş.
Her yer boş.
Bütün dünya boş.
Her yer boş.
Bütün dünya boş.
Sana benzemek aşkın en güzeline sahip olmak demektir; aşksa sukûnet, ruhsal barış, ve mutluluktur; hattâ ölümsüzlüğe inanmak demektir.
Sana kavuşana kadar ölümünü kabul etmeyecek, “Sen ölmedin, sen uyuyorsun”, diyeceğim kendi kendime. Aynı zamanda sensiz ana yurtlarından topyekûn sürgün edilmiş Kırımlılar gibi, sürgün edildiğimi hissediyorum. Onlar elli yıl boyunca sürgün yerinde gün günü yeniden yurtlarına dönme umuduyla yaşadılar; benimse, sensiz gerçek hayata dönme umudum yok.
Sensiz dünyam karanlık deme, sen senin karanlığında buldun korkunç yılların aydınlığını.
Yüzyıllar boyu öldürülen ve her öldürüldüğünde yeniden dirilen bir ulusun çocukları değil miyiz biz?
Sensiz her şey değişti, Regina..
Yurt dediğin en derin aşklardan güçlü.
Benim yalnızlığım müstesna bir yanlızlık.
Hayattan çok bir şey beklemiyorum artık.
Bir bardak su, bir dilim kuru ekmek
Bir bardak su, bir dilim kuru ekmek
Ben ölmeden hayat ölüyor benim içimde.
Senin içinde acı ağacı kök salıp dal budak attığında sen acı ağacının çevresine güzel çiçekler eker ve çiçeklerle senin içinde kök salmış acı yitirirdi acılığını
Hayatımızı yeni baştan yaşayamayacaksam bile,yaşananları bütün bir gün düşleyebilirim
Senin gibi bende yalnızım,gel yalnızlıklarımızı paylaşalım
Ölümcül dünyada yalnız aşklar ölümsüz
Sessizlik senin ruhunla yoğrulu
Asil aşkı açığa vuran bir insanın öfkesinden daha güzel ve insancıl bir öfke olamaz
Yalnız senin yanında özgürdüm yaşam bahçesinde.Sensiz yitiriyor özgürlük anlamını
Ben yalnız seninle ve senin yanında bütün bir ben olabildim
Nerede olduğumu, nereye gittiğimi, niçin gittiğimi bilmiyorum. Boşluğun içindeyim. Tutunabileceğim bir yer yok. Kendimi boşluğun içinde nasıl ve ne zaman bulduğumu hatırlamıyorum. Yalnız boşluğun içindeyken de kim olduğumu unutamıyorum.
Çirkin veya güzel, iyi veya kötü, insanları oldukları gibi görmeye ve anlamaya çalışıyordum. Oysa hayat durmadan değişiyordu. Onları anlayabilmem için kendim de değişmem gerekiyordu. Değişemiyordum.
Farkındayım, korkayım korkmayayım, yalnız başıma geçilecek yol, aşılacak mesafeler var daha benim hayatımda.
yalnızlığım yeni değil; yıllar öncesi ayrılık taşlarıyla inşa ettim yalnızlığımın kalesini.
Arama onu, yüz yıl arasan da bulamazsın onu.
Ama kendini iyice aldatmayı beceren bir kişinin, kısa bir an olsa bile, aldatmada mutluluk duyduğunu düşünmüyor değilim.
Bu akşam her akşamdan fazla ihtiyacım var sana.
Silinip giden görünümlerin ardından bakarken ‘Unutmadım,’ diyorum içimden.
Unutamam.
Sana kavuşacağım güne kadar tatlı anılarımla yaşayacağım.
Unutamam.
Sana kavuşacağım güne kadar tatlı anılarımla yaşayacağım.
Olacaklar oldu bitti.
Yalnız senin hasretinle yaşadığım şu anım kaldı.
Yalnız senin hasretinle yaşadığım şu anım kaldı.
Aşkımın gücü ve büyüklüğü korkutmadı beni. Ancak aşkımın, bir bakıma, benim faciam olacağını aklımdan geçirmedim.
Seni bulamayacağımı bile bile seni arıyorum. Boşluğun içinde, duyarsın diye sana sesleniyorum. Seslenişim dua gibi.
Bitmek bilmiyor gönlümün hicran ağrısı.
Aşkın dili insanlığın ortak dilidir.
Kulaklarım senin sesini duymaya, gözlerim senin gözlerini görmeye öylesine alışmış ki, ağladığımın bile farkında olmuyorum bugünlerde.
Geçmişi unutmaya, geleceği düşünmemeye hazırım.
Güneş ve deniz kıskanıyor senin güzelliğini. Düşlerimin kıyısında, ve benim mutluluğumu yaşıyorsun, ve ben, eski mutluluğumdan bana bir şeyler verirsin diye, sana gidiyorum.
Hayatımızı yeni baştan yaşamayacaksam bile, yaşananları bütün bir gün düşleyebilirim.
Tam olarak demek seninle yaşamak değil mi?
Dünyayla ve kendi kendisiyle barış içinde yaşamak ne güzel.
Sana giden yolun ne kadar uzak veya yakın olduğunu bilmiyor, pencereden bahçeye yağan yağmura bakarak, güneşli günü bekliyorum.
Seviyorum yalnızlığımı.
Kaya dibi saz olur
Gül açarsa yaz olur
Men sana gül deyemem
Gülün ömrü az olur
Gül açarsa yaz olur
Men sana gül deyemem
Gülün ömrü az olur
Senin gibi bende yalnızım, gel yalnızlıklarımızı paylaşalım.
Yaşayanın kalbinde yaşamak, ne mutlu sana.
Eskiden senin sessizliğin anlamlarla yüklü olurdu, şimdilerdeyse
Yaş ilerledikçe insan mutsuzluğun dostu ve yakını oluyor; mutsuzluğun elini tutup yürüyor.
Benim bütün ömrüm beklemeyle geçti; ve bütün eserlerim, benim özlediğim yere götürecek aracı beklerken, yazıldılar.
Benim bütün ömrüm beklemeyle geçti.