İçeriğe geç

Rasyonel Şizofreni Kitap Alıntıları – Batuhan Dedde

Batuhan Dedde kitaplarından Rasyonel Şizofreni kitap alıntıları sizlerle…

Rasyonel Şizofreni Kitap Alıntıları

Sevgili Noel Baba bütün bir yıl hüzünlü bir çocuk oldum. Harika bir ölümü hak ettiğimi düşünüyorum.
Ben bir çöldüm, silah kumlara sahip, karanlık çöktüğünde kesik başlı hayal kırıklarının volta attığıtepelerde.
Sonbaharın yaprakları, benzemeyecekse saçlarına, benzemeyecekse hasretime, Güz’ü ikaz et, ikna et.
Olmadı Güz’ü yüzünden vur.
Ben seni yağmurlardan korurum.
Kendimden koşarak uzaklaşırken ben en çok aklımı kaybettim. Aklımı kaybederken yüzüm hep sonbahardı. Çok üşüdüm. Bazı geceler öyle şeyler oldu ki ilik donduran kıştım. Olduramadıklarıma kızıp öldüremediklerime bağırdım. En çok kendime
Bugün günlerden Kış olabilir. Mevsim Cumartesi olabilir. Tanrı bugün gri bulutlarını giymiş olabilir. Sanki evrenin pili bitmiş, her yer simsiyah. Yüzler simsiyah, kalpler simsiyah.
Ben hâlâ geride bırakacağım sevgilimi düşünüyorum. Güzel günlerimiz olabilirdi eğer insanlık jileti yaratmasaydı.
Ve saat 12’den sonra bütün yalnızlıklar, gecenin karanlığı, ölümün soğuk nefesi sensin.
Ben hiçbir zaman ölmeyeceğim. Ölüm meleği bulamayacak ruhumu. Çünkü ben ruhumu paramparça ettim birtakım doğruların faaliyete geçmesi adına, inandığım şeylerin hayatımda kanunlaşmasına. Bir parçasını seninle dans etme hayallerinde kopartıp bıraktım. Bir parça ona, bir parça buna, şuna falan. Dağıldım dört yana, hiç bilmediğim hiç görmediğim coğrafyalara.
Hücrelerimin kıvranarak acı içinde öldüğünü bilmek bana büyük zevk veriyor ama katil değilim. Dolaylı yollardan uzun vadeli intihar ediyorum tanrıya çaktırmadan.
Gece çok keskin. Kimi doğrasam diye düşünürken ucuz bir katil gibi aklıma geçmişim düştü.
Arif raftan ölümü uzat.
Yatağın altına zulaladığım onca hayalim kimsesizlikten çıldıracaktı. İşte o zaman umutlanmak beni anlayacaktı. Kimsesiz olmanın ne kadar acı verdiğini, kimsesiz olmanın hangi geçitleri cehenneme çevirdiğini, sabahları günaydın diyebilecek kırışık çarşaflardan başka hiçbir şeyin olmamasının ne anlama geldiğini
Ölümün bıçak gibi kestiği gece yarıları yıldız yağar yüzüme, ıslak.
Yüzüm hüzünlü bir tuvaldi melon şapkalı yarı tanrı yarı ressam bir adamın bol bol intiharlar resmettiği.
Ağzımdan burnumdan yalnızlık akıyor geceleri.
Gecelere küfrederken özlemek kırdı çene kemiğimi, sustum El sallamak için yıldızlara kolumu havaya kaldırdığımda aklıma geldi, ben ellerimi senin ellerinde unuttum.
Gülüyor bütün melekler, dalga geçiyorlar acılarımla. Tam bulutları bıçaklayacağım, Lucifer giriyor koynuma. ‘Boş ver, bunlar hep böyle’ diyor. ‘Ne yapalım?’ diyorum, ‘Hadi gel, intihar edelim’ diyor. ‘ Yanalım.’
Atlamadan hemen evvel bir bulutu bıçaklıyorum, aşağıdan fısıltılar duyuluyor; ‘Bu mevsimde bu yağmur, hayret.’
Kaç sevdiğin adam oturdu sabahın bu saatine kadar? Kaç sevgilin güneşi selamladı yokluğunda? Kaç adam seni düşündü akşam soyunup da aydınlık olana kadar? Ve kaç aşkın güneşle ayın yerini değiştirdi günler boyu elleriyle? Bana cevap ver.
Korkma! Ölmeyeceğim. Hem bir ceset nasıl intihar etsin ki? Ölüler intihar edemez bebeğim.
İradeyle ölüme intihar diyorlar. O halde, intiahara meze olan bir beden ceset değil hızlı bir kovboydur silahını Azrail’den önce çeken. (Bang!)
Şimdi en güzel intiharları sürünüp mezarlığa gitmeliyim.
Gece sessiz. Sessizlik üzerimi örtmüyor ben uyurken sabaha karşı içim ürpermesin diye. Üzerimi örtecek kimsenin olmaması daha çok ürpertiyor içimi. Öyle ki iliklerimde yaşlı bir Eskimo geziyor sanki. Sanki tenimde gezdiriyor buz gibi nefesini. Üşüyorum. Yıldızlara uzansam yüzüne dokunacak gibiyim. Dualar, hıçkırıklar, gözyaşları, sümük, küfürler
Beni buralarda bir tek bu şehrin çıkış tabelası anlıyor.
Dudaklarında yüksek voltajlı elektrik akımı taşırdı sanki. Öptüğünde içim titrerdi. Annesi gözlerinin önünde intihar etmiş bir cocuk gibi şaşkın, garip ve ne yapacağımı bilemezdim. Yaklaşıp bir sarılırdı, bir sarılırdı güneş içime düşerdi. Tanrının koynundan kopmuş bir huzur gibi dolardı ruhuma, dolaşırdı damarlarımda. Biliyordum o bana gelirken cenneti doldurmuştu ceplerine aslında
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Sevgili Noel baba, bütün bir yıl hüzünlü bir çocuk oldum, harika bir ölümü hak ettiğimi düşünüyorum
Hücrelerimin kıvranarak acı içinde öldüğünü bilmek bana büyük zevk veriyor ama katil değilim. Dolaylı yollardan uzun vadeli intihar ediyorum tanrıya çaktırmadan.
Problemlerin cevap anahtarı ölümün koynunda saklı sanki. Seni düşünmek,sıklıkla tercih ettiğim bir intihar yöntemi , bunu biliyorsun
Dudaklarında yüksek voltajlı elektrik akımı taşırdı sanki. Öptüğünde içim titrerdi. Annesi gözlerinin önünde intihar etmiş bir cocuk gibi şaşkın, garip ve ne yapacağımı bilemezdim. Yaklaşıp bir sarılırdı, bir sarılırdı güneş içime düşerdi. Tanrının koynundan kopmuş bir huzur gibi dolardı ruhuma, dolaşırdı damarlarımda. Biliyordum o bana gelirken cenneti doldurmuştu ceplerine aslında

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir