Engin Geçtan kitaplarından Rastgele Ben kitap alıntıları sizlerle…
Rastgele Ben Kitap Alıntıları
ALBERT EINSTEIN “Delilik, sürekli aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemektir,” demişti.
Zaman zaman hepimizin yaptığı şey, ama önemli olan bu çıkmaz sokak ritüellerinin hayatımıza ne oranda egemen olduğu.
Zaman zaman hepimizin yaptığı şey, ama önemli olan bu çıkmaz sokak ritüellerinin hayatımıza ne oranda egemen olduğu.
Her yeni deneyimin bir bedeli de var, ama aynı deneyimleri tekrarlayıp durmanın bedeli daha ağır.
Amerika kesinlikle iki yüzlü bir sistem, iki yüzlü olmayan sistemler var mı?
Dünyanın neresindeler? Bilmiyorum.
Dünyanın neresindeler? Bilmiyorum.
Anarşizm, Antik Yunancada an (-sız) olumsuzluk eki ve archos yönetici sözcüklerinden türetilmiştir, yöneticisiz anlamına gelir.
Tek tanrılı dinler, zaman içinde felsefi boyutundan uzaklaşıp biçime indirgendiği, üstelik bazıları politik bir kimlik edindiğinden yaşanan boşluk insanları çeşitli türde bağımlılıklara ya da fanatizme yöneltmekte.
Beraberken yaşanan yalnızlık, tek başınalığın yalnızlığından daha ağır olabiliyor.
Can sıkıcı bir durumla karşılaştığımızda, onunla baş etmek yerine geçiştirmeye çalışmak, doğrudan sorumluluğumuz olan konularda sorumluyu sürekli kendi dışımızda aramak, başkalarından daha akıllı olduğumuza inanmak Bu liste böyle sürer gider, devam etmeme gerek yok, çünkü aslında listeyi hepimiz biliyoruz. Kendi dışımızda birilerinden söz etmiyorum ki. Dolayısıyla, kendimize gerekli soruları sorup cevaplarıyla yüzleşmekten kaçındığımız sürece, psiko-sosyo-politik alanlarda debelenip durmamızın sona ereceğine inanmıyorum. Günün birinde gerçek bir ekonomik deve dönüşsek bile, neyin yanlış gittiğini anlamak için çaba göstermedikçe, çocuk yetişkinlerden oluşan bir toplum olmanın sürüklenmelerinden kurtulabileceğimize de. Tek bir bütün iken, kendimizi iki parça bir ülke haline getirdiysek, bunun sorumlusu her birimiz sayılmalıyız.
İnsan doğası yalnızca belirli bir zaman kesiti içinde nasıl değerlendirilemezse, toplumlar da geçmişlerini özümseyemedikleri sürece kendilerini gereğince anlayamazlar. Şimdiki zamanın hem geleceği hem de geçmişi içerdiğini görmezden gelen toplumların bireyleri ise evrensel olma niteliğine ulaşamazlar!
Satranç şampiyonu Gary Kasparov, diktatörlere biat eden kitlelerde gerçeklik algısının bozulduğunu, bunun da kısa sürede kolektif bir psikoza dönüştüğünü ifade etmiştir.
Cinsel eylem içeren ensest olgularının oranı, farkına varmadan yaşanan maskelenmiş ensest eğilimlerine göre oldukça düşük. Üstelik, maskelenmiş ensest eğilimlerin, bir kuşaktan diğerine aktarılma olasılıkları da hayli yüksek.
Kişisel kimliği yeterince gelişememiş insan, varolan inanç ve ideolojileri fanatik bir boyutta kimliğine katarak boşluğunu ödünleme eğilimindedir.
Yaşadığımız varoluş alanı bizim yazgımız. Bu alandaki sistem benimle ne yapacağını bilememiş ya da ben onunla. Ülkemizin şartlarında kendine uygun bir düzen yoksunluğunu yaşayan kimbilir kaç kişi daha vardır.
Bu ülkede ne zaman çiçekler açsa, birilerinin onları kurutması yeni bir olgu değil, gördüğünüz gibi.
Tek tanrılı dinler felsefelerinden koptuklarında, paganın karikatürü gibi bir hal alıyorlar galiba.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hayatınıza baktığınızda gördüğünüz şey bir yanılsamayı andırdığından geriye kalan gerçek, yaşanmak üzere olan an oluyor.
Bana sorarsanız, yaşam döngüsünü evrelere ayırdığımızda, bu evrelerin en durağanı orta yaştır derim. Sistemin bireyi kendi değerler ağına katarak tepe tepe kullanıp öğüttüğü yıllar. Özellikle de başarılı ve iktidar sahibi olduklarına inananlar için tuzaklarla dolu.
Her yeni deneyimin bir bedeli de var, ama aynı deneyimleri tekrarlayıp durmanın bedeli daha ağır.
Benim yaşam sevincim yeşermemişse, senin yaşam sevincin de körelmeli tavrı, psikolojik faşizmin doğrudan bir ifadesi.
Amerika’da devlet medyayı doğrudan denetler, bunu halkın çoğunluğu bilmez ya da bilmezden gelmeyi yeğler. Hollywood da sistemin denetimindedir, ben oradayken de öyleydi, öncesinde de. Bu da çoğu insan tarafından bilinir. Üstelik sistem sinema endüstrisini akıllıca kullanır da. Bazı filmlerde Amerikan devletinin gücü yüceltilirken, kiminde yönetim yapısı açıkça eleştirilir. Böylece sistem zaten kendini eleştirebiliyor inancı yerleştirilerek, halk açık bir toplum olduklarına inandırılır.
Edward Snowden adında bir CIA analisti tüm Amerikan halkının telefon konuşmalarının devlet tarafından kayıt altına alınıp arşivlendiğini, ülke dışına kaçtıktan sonra ifşa etmişti. Snowden’ın ortaya çıkardığı sır, Amerikan halkına büyük bir şok yaratmış, Obama da yüzünde suçlu çocuk ifadesiyle kem küm ederek, bu bilginin doğru olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı. Birkaç küçük gösterinin ardından halk, Big Brother ‘ın bireyin anayasal haklarına karşı işlediği bu suçu her zamanki gibi kabullenip sustu. Böyle şeyler olduğunda insanlar pankart açıp dolaşarak ve birkaç protesto haykırışıyla içlerini dökerler, ama sistem her zaman bildiğini okur. Buna da bireyin ifade özgürlüğü denir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu ülkede ne zaman çiçekler açsa birileri onları kurutur.
Yaşanan yaşanmakta iken, yaşananı açıklamaya çalışmak , yaşananı öldürür.
”Beraberliği çaba gösterme gereği duymadan yaşayabilmenin benzersiz hafifliği.Çoğumuz, çıkardığımız gereksiz seslerle birbirimize ulaşabilmemizi ne kadar zorlaştırdığımızın farkında değiliz. ”
Yeryüzünde yaşam sevincini cezalandırma eğiliminin yaşandığı başka yerler de herhalde vardır, ama en azından onların uygar olma gibi bir iddiaları yok. Kaldı ki kültürümüzde başarının da cezalandırılmak istendiği oluyor. Benim yaşam sevincim yeşerememişse, senin yaşam sevincin de körelmeli tavrı, psikolojik faşizmin doğrudan bir ifadesi.
Her yeni deneyimin bir bedeli var, ama aynı deneyimleri tekrarlayıp durmanın bedeli daha ağır.
Ankara’daki ilk yıllarımda, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ‘nı her gördüğümde onları, imha edilip yeniden yapılandırılması gereken kurumlar olarak düşündüğüm olmuştu. Bu duygular sonradan kayboldu, şimdilerde imhasını düşlediğim başka şeyler var.
Hani o pencereye konan kuşla ilgili hikaye vardır: Küçük çocuk penceredeki kuşu büyülenmiş bir halde izlerken babası yaklaşır ve Bak o bir kırlangıç. der. Çocuğun yaşamakta olduklarını bilgiye dönüştürüp yaşantısını katlederek.
Lakin huzur, paket programlarla edinilebilecek bir şey değil, çünkü şey değil.
İnsanımızın kimi neye göre yüceltip neye göre yerdiğini hiç anlayamam.
Yetişkin yaşamımızda da umudumuz olmayandan çok, bir şeyler beklediğimiz insanlarla sorun yaşarız.
İnsanlar teknikler içinde değerlendirilmesi yerine, insana göre teknikler yaratma zamanı artık.
Beklentileri var, ama bunların karşılanamayacağına inandığı için hırçın.
Melek gibi davranıyor, ama aslında düşmanca duygularını denetlemekte zorlandığı için öyle
insanın iç dünyasındaki kargaşa, dış dünyanın kargaşasından çok daha ürkütücüdür.
Günümüz dünyasında yeterince güncellenemezsek, dünya içindeki yerimizi kavramakta zorlanabiliriz.
Ve o anda, her şeyi bilen birinin öğreneceği bir şey de olamayacağının farkına vardım.
Yaşanan yaşanmakta iken, yaşananı açıklamaya çalışmak, yaşananı öldürür.
Her yeni deneyimin bir bedeli de var, ama aynı deneyimleri tekrarlayıp durmanın bedeli daha ağır.
Madem buradayım, burayı buralı gibi olabildiğince yaşamalıyım
Her şeyin ille de yorumlandığı o dünyada kurulan ilişkilerin anlamını arama saçmalığıydı bu. İlişkilerimizin anlamı diye bir şey yoktur. İlişki vardır ya da yoktur, anlamı da varsayımdan öte bir şey değildir.
Duygu dünyası yeterince gelişemediğinde, gönül fakirliği performansla giderilir.
Ne var ki duygusal meseleleri proje olarak ele aldığınızda bir yere varmak genellikle mümkün olamıyor.
Turist ve seyyah farklı yaşantılar. Turist proje, seyyah katılımcıdır. Turist korunaklıdır, seyyah bilinmeyen peşinde.
Bazı filmlerde Amerikan devletinin gücü yüceltilirken, kiminde yönetim yapısı açıkça eleştirilir. Böylece sistem zaten kendini eleştirebiliyor inancı yerleştirilerek, halk açık bir toplum olduklarına inandırılır.
insanların farkına varmadan dünyalarını daraltıp onun içinde debelenmeyi seçebildiklerini bilemezdim.
Böyle şeyler olduğunda insanlar pankart açıp dolaşarak ve birkaç protesto haykırışıyla içlerini dökerler, ama sistem her zaman bildiğini okur. Buna da bireyin ifade özgürlüğü denir.
İnsanlar, genellikle, kendilerini dinleyecek ve anlamaya çalışacak bir otorite figürü ya da kurumu bulma umudunu yitirdiklerinde direnişe geçiyor ya da isyan ediyorlar.
Benim için sistemle ilişki deliyi idare etmektir.
Benim yaşam sevincim yeşerememişse, senin yaşam sevincin de körelmeli tavrı, psikolojik faşizmin doğrudan bir ifadesi.
Beklenmedik bir anda evren önüne bir mecra çıkarıveriyor, orada akmaya başlıyorsun, nereye gidilecekse oraya.
“Gözlemciden çok katılımcı olduğunuz oranda hikayeniz olur.”
Roman kahramanları onları okuduğunuz anda orada donup kalırlar. Onları unutabilirsiniz ya da canlı kalabilirler, ama artık hep oradadırlar.
“Her yeni deneyimin bedeli var, ama aynı deneyimleri tekrarlayıp durmanın bedeli daha ağır.”
“Gençlik deneyseldir.”
Şeklen ataerkil olan toplum yapımız aslında gizli anaerkil öğeleri barındırıyor olabilir mi?
Çoğumuz, çıkardığımız gereksiz seslerle birbirimize ulaşabilmemizi ne kadar zorlaştırdığımızın farkında değiliz.
Yaşanan yaşanmakta iken, yaşananı açıklamaya çalışmak, yaşananı öldürür.
Utanç duygusunun hâlâ tedavülde olduğu günlerdi.
Düşman bir dünyada kendini çaresiz hissetmek zorlayıcı bir durum, eziklik ise insanın kendisinden kaynaklanır. Kendine karşı ezik değilsen,kendini çaresiz hissettiğin durumlarda bile seni ezemiyorlar
Geçmez sandığım şeylerin izi
bile kalmadı.
bile kalmadı.
“Bu ülkede ne zaman çiçekler açsa, birileri onları kurutur.”
“Özerk olamayan insan, ifade edemediği kızgınlıklarını sürekli bilinçaltına bastırdığından, bunun yarattığı ikiyüzlülüğü kendinden utanma olarak yaşar. Yargılanmaktan korkar, korktukça başkalarını yargılar.”
Her yeni deneyimin bir bedeli var, ama aynı deneyimleri tekrarlayıp durmanın bedeli daha ağır
Yeryüzünde yaşam sevincini cezalandırma eğiliminin yaşandığı başka yerler de herhalde vardır; ama en azından onların uygar olma gibi bir iddiaları yok. Kaldı ki kültürümüzde başarının da cezalandırılmak istendiği oluyor. Benim yaşam sevincim yeşermemişse, senin yaşam sevincin de körelmeli tavrı, psikolojik faşizmin doğrudan bir ifadesi.
Duygu dünyası yeterince gelişemediğinde, gönül fakirliği performansla giderilir.
Duygu dünyası yeterince gelişemediğinde,
Gönül fakirliği performansla giderilir.
Gönül fakirliği performansla giderilir.
Yaşlılık korkaklara göre değil.
Diktatörlere biat eden toplumlarda gerçeklik algısı bozulur ve durum kısa sürede kolektif bir psikoza dönüşür. Garry Kasparov.
Anarşizm, Antik Yunancada “an” (-sız) olumsuzluk eki ve archos “yönetici” sözcüklerinden türetilmiştir, yöneticisiz anlamına gelir. Toplumsal otoritenin, tahakkümün, gücün ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlar.