İçeriğe geç

Rameau’nun Yeğeni Kitap Alıntıları – Denis Diderot

Denis Diderot kitaplarından Rameau’nun Yeğeni kitap alıntıları sizlerle…

Rameau’nun Yeğeni Kitap Alıntıları

Dahi yetirmemiş asırlar hor görülür. Dahiler içinde yaşadıkları halkı onurlandırırlar,
Mutlu olmayan bir çok onurlu insan, onurlu olmadığı halde mutlu olan bir çok insan tanıyorum
Budala olduklarını karşı konulmaz bir şekilde kanıtlayanlar vardır.
Mükemmeliyetle ilgili fikirler diğerleri gibi görelidir. Yeryüzünde her şey mükemmel olsaydı, hiçbir şey mükemmel olamazdı ve daha da kötüsü var olan hiçbir şey var olamazdı.
–Dostum, faziletli olmanın ne olduğunu bilmediğiniz gibi, böyle yaşamayı öğrenecek yaradılışta değilsiniz.
–Çok daha iyi! Böyle yaşasaydım açlıktan, can sıkıntısından ve pişmanlıktan geberirdim.
Mutlu olamayan birçok onurlu insan, onurlu olmadığı halde mutlu olan birçok insan tanıyorum.
Birileri çıkıp da bolluk içindeki hayatlarına son verse onlara iyilik yapmış olur; çünkü mutluluklarını hızla tüketilen değerler üzerine kurmuşlardır.
İnsanın dostu olur mu? Böyle kimseler varsa, onları zorla nankörleştirmek neye yarar? Etrafınıza bir bakın, her yardımın daima bir nankörlükle karşılandığını görürsünüz. Minnet ağır bir yüktür ve kimse bu yükü taşımaz istemez.
Aç midenin gurultuları vicdanın ve onurun sesini bastırır
İnsanın evinde her şeyden önce huzur olmalı.
İnsanda hiçbir şey önünde eğilmeyecek bir ruh asaleti, gizli bir yücelme duygusu olmalıdır.
İnsanın dostu olur mu? Böyle kimseler varsa, onları zorla nankörleştirmek neye yarar? Etrafınıza bir bakın, her yardımın daima bir nankörlükle karşılandığını görürsünüz. Minnet ağır bir yüktür ve kimse bu yükü taşımak istemez.
Diderot, toplumdaki tüm ayrıcalıklara düşmandır. Ona göre bütün haksızlıkların kaynağıdır bu.
Eğitim alanında ise, Diderot’un düşünceleri demokratçadır. Öğretimin herkes için eşit, parasız ve zorunlu olmasını ister. Halka ekmek ve kitap verilmeli der.
Küstah olmak belki de küstah bir yüz ifadesine sahip olmaktan daha iyidir.
Beğeni öyle bir şeydir ki Ne söylediğini ne ben anlarım ne de kendisi
Minnet ağır bir yüktür ve kimse bu yükü taşımak istemez.
Her şeyi bilmek mümkün olmadığına göre, bir şeyi bilmek de mümkün değildir.
İnsanda hiçbir şeyin önünde eğilmeyecek bir ruh asaleti, gizli bir yücelme duygusu olmalıdır.
Şu sizin onurunuz beni güldürüyor.
Son gülen iyi güler.
Ölüler arasında daima, yaşayanların canını sıkanlar bulunuyor. Ne yaparsınız? Herkes kendi ruhunun acısını çekmez.
Müzik ne muhteşem güzellikler barındırıyor.
Başkasına muhtaç olan herkes düşkündür ve kılıktan kılığa girer.
Bir krallıkta dilediğince yürüyen tek bir adam vardır: Kral. Diğerleri hep bir pozdan diğerine geçmek zorundadırlar.
Ne lanet bir ekonomik sistem! Bir yanda tıkabasa karnını doyuranlar, öte yanda mideleri de kendileri gibi bahtsız olan ve yiyecek bir lokma ekmek bulamayanlar.
Zevk aldığı mesleğe dört elle sarılan biri başarıya ulaşabilir.
İnsan mutluluğunu gerçekleşeceği belli olmayan bir başarı uğruna nasıl feda eder?
Kafamın içinde hâlâ bir şeyler var sanıyorum, ama istediğim kadar yumruklayayım, sallayayım hiçbir şey çıkmıyor…
Enayilerin parası açıkgözlerin servetidir.
Fakat benim gibi zenginliğe dünyanın en değerli şeyi gözüyle bakmayan garip insanlar da var.
Sadece gerçeği söylerim, bu da bildiğiniz gibi çoğunlukla insanların hoşuna gitmez.
Çok parası olursa her şeyi elde eder. Hatta sizin saygınlığınızı bile…
Çocuğuma verdiğim eğitim kötüyse bunun sorumlusu bu toplumun yaşam tarzıdır.
Ama insan ne isterse o olmaz ki! Olana razı olmalı, onu en iyi şekilde kullanmasını bilmeli...
“Ah! Ne kadar bahtsızım!”
Çünkü çocuklar da yetişkinler gibi, yetişkinler de çocuklar gibi öğrenmekten çok eğlenmeyi severler.
Zalim aşk, benden ne istiyorsun?.. Bana keyfini sürdüğüm huzurlu yaşamamı, muhakeme gücümü geri ver…
Çünkü sessizlik bile seslerle ifade edilebilir.
Taklide dayanan bütün sanatların doğada örnekleri vardır.
Zaten karakterin yüceliği genellikle birbirine uymayan vasıflar arasındaki doğal dengeden doğar.
Yaptığımız iyiliklere çok güvendiğimiz için, iyilik yaparak ihya ettiğimiz kişilerden sırrımızı saklamayız. İyilik yaptığımız kişiyi pervasızca nankör olmaya zorlamışsak kabahat bizim değil mi?
İnsan, karakteri bütünlük arz ettiği ölçüde değer kazanır.
Ben samimiyetin ve rahatına düşkünlüğün havarisiyimdir.
Siz keyfiniz istediğinde bu kadar iyi bir ev bulamazsınız, ama onlar kaybettikleri bir soytarının yerine yüz tanesini koyabilirler.
Sabahtan akşama kadar oynatılan bir kukla çelikten de olsa aşınır.
Küstah olmak belki de küstah bir yüz ifadesine sahip olmaktan daha iyidir.
İnsanların kusurlarını açığa vuran hallerinden, görünüşlerden sakınmak için onları tanımak gerekir.
Ben bu kitaplardan yapılması ve söylenmemesi gerekenleri öğreniyorum. Mesela Cimri’yi okurken kendi kendime şöyle derim: İstersen cimri ol, ama bir cimri gibi konuşmaktan kaçın.
İyi bir insanı alaylarla hırpalamak çok yaygın bir alçaklıktır.
Onurlu ve değerli insanları çekiştirenler beni methetselerdi kendimi alçalmış hissederdim.
Deha açlığın hediyesidir.
Hâlbuki bu tür densizlikleri ciddi bir şekilde dile getirenler ancak gözü kararmış âşıklar ve budalalar olabilir.
İşin kötüsü duygu denilen o kahrolası şey hep içeride kalır, dışarı en ufak bir ışığı bile sızmaz. Bir şeyleri dışa vuramıyorsak hiçbir şey hissetmiyoruz anlamına gelmez.
Nihayet zekânın da, sanatın da bir sınırı var. Daima yeni şeyler yaratmak Tanrı’ya, bir de bazı dâhilere özgüdür.
Ne güzel, ne incelikli, ne yerinde, ne öngörülü bir söz! Ah kadınların bu yeteneği nereden geliyor? Hiçbir eğitim almadan, içgüdülerin gücüyle, doğanın ışığıyla!
İnsan ısdırap çektiği zaman başkalarına da ısdırap çektirmek ister…
Herkes fazileti över, ama ondan nefret eder, kaçar; fazilet buz gibi soğuktur; insan ayağını sıcak tutmak ister.
Sizler de insanın bahtının üzerinde yücelebileceğini, hayatı boyunca iyi davranışlarda bulunmuş bir insanın hiçbir zaman bedbaht olmayacağını anlayamadınız için acınası yaratıklarsınız.
Etrafınıza bir bakın her yardımın daima bir nankörlükle karşılandığını görürsünüz. Minnet ağır bir yüktür ve kimse bu yükü taşımak istemez.
Bir kutuptan ötekine kadar tiranlarla kölelerden başka bir şey görmüyorum.
Aç midenin gurultuları vicdanın ve onurun sesini bastırır.
Hırsız hırsızı soyarsa buna şeytan bile güler…
“İyi bir ün zengin olmaktan daha değerlidir” derler. Bununla beraber iyi bir ün kazanmış olanların serveti olmadığı halde, günümüzde zengin olanların iyi bir ünden mahrum kalmadıklarını görüyorum.
Ortak bir deyim bir şeyler elde etmek için her yolu denemektir, ortak budalalık ise bu yolları en çok dene çyenin en becerikli olduğuna hükmetmekten doğar.
Kişi ne kadar değerliyse mesleğine o kadar değer kazandırır, bunun tersi de geçerlidir.
Herkesin yaptığını yapmakla kendimi küçültmüş olmam. Bu dalavereleri ben icat etmedim ve bu koşullara uyum sağlamazsam çok garip ve beceriksizce davranmış olurum . Gerçekten eminim hiç dillerinden düşürmedikleri halde asla uymadıkları herhangi bir ahlâkın genel ilkelerini bu davranış tarzına uygulamaya kalkarsanız siyaha beyaz, beyaza siyah denildiğini görürsünüz.
Bir bilimin veya bir sanatın temel ilkelerini kavramak çok derinlikli bir eğitimi gerektirir.
İnsanın evinde her şeyden önce huzur olmalı.
Zaten bu şehirde insanın biliyor göründüğü şeyleri bilmesi gerekmez ki!
Son nefes verilirken herkes birbiriyle eşittir.
Tanrı’nın bize bağışladığı yetenekleri kullanmayı bilemediğimizde nasıl vicdan azabı duyulduğunu ve pişmanlığın insanın yüreğini nasıl parçaladığını anlayacaksınız. Dünyaya hiç gelmemek bundan daha iyidir!
– Ya bana her zaman iffetli bir kız olmamı, dünyada en kıymetli şeyin iffet olduğunu söyleyen annem?
– Aldırmayın. Bunlar mazide kalmış, hiçbir anlamı olmayan sözler.
Ortada yeteneksiz, değersiz bir yığın insan, hiçbir çekiciliği olmayan bir sürü yaratık, şık giyinmiş bir sürü sıradan dalavereci var ve sen çıplak dolaşıyorsun! Demek beş parasız kalacak kadar ahmak ve yeteneksizsin! Sen de başkaları gibi dalkavukluk etmeyi, yalan söylemeyi, yerine getiremeyeceğin sözler vermeyi, yeminler etmeyi beceremez miydin?
Dilenci olmak zor iş… doğrusu bu ya sırtından geçinebileceğim onca zengin enayi var! Ama kendini aşağılanmaya zorlamak, işte bu en katlanılmaz olanı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir