İçeriğe geç

Qumarbaz Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından Qumarbaz kitap alıntıları sizlerle…

Qumarbaz Kitap Alıntıları

&“&”

İnsan her durumda saygınlığını korumasını bilmeli.
Savaşmak insanı yüceltmeli, alçaltmamalı.
Bir Fransiz atasözü der ki &‘Domuzu yemeğe çağırırsan masaya ayaklarını koyar’
Fakat kumardan herhangi bir şey kazanmayı ummanın aptalca ve manasız olduğunu savunan o genel inanç daha komik bence.
Benim özgür kişiliğimin bir başkasının egemenliği altında olduğuna inanılmasını, kendim için bir hakaret sayarım.
Belki de kazanmaya çok ihtiyacınız vardı. Tıpkı uçuruma düşen birinin bir tutam ota sarılması gibi. Kabul edersiniz ki uçuruma düşmeyen biri ağaç dalı diye ota sarılamaz."
… Evet, kimi zaman en çılgın, görünüşte en olanaksız düşünce kafamıza öyle kuvvetle saplanır ki, en sonunda onun gerçekleşebileceğine inanırız…"
… Gerçekten de, arada sırada aklıma ansızın bir düşünce geliyor:’Acaba o zaman deli miydim ben? Bütün bir zamanı acaba bir akıl hastanesinde mi geçirdim? Belki de hala oradayım, belki de bütün bunlar sadece bir görünüştü, belki hala da öyledir…’…"
Asıl mesele şu: Tekerleğin tek bir dönüşüyle her şey bir anda değişir…
Hatıralarınızdan bile uzaklaşmışsınız…
Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz… Dahası bu düşünce şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkânsız bir şey gibi kabul edersiniz!
İnsan acı çekmekten zevk duyar.
Muhtemelen yüreğiniz kötü, zekanızınsa soylulukla ilgisi yok.
“İyi de eğer ona duyduğum aşktan rahatsız oluyorsa, neden kendisine bundan söz etmemi yasaklamıyordu?”
Uğurlar olsun. Şu andan itibaren iki yabancıyız.
İnsan yaradılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever.
Git kendini mahvet, ben kenarda bekleyeceğim.
Kuştan korkan darı ekmez
Gelecek demek benim için yalnızlık, gereksiz varoluş, bayat bir yaşantıdan başka bir şey değil.
Yemin ederim Polina’ya çok üzülüyordum, fakat tuhaftır, dün oyun masasına dokunduğumdan ve para destelerini toplamaya başladığımdan beri aşkım ikinci plana düşmüş gibiydi. Bunu şimdi söylüyorum elbette; o zamanlar bunu bu kadar açık fark etmemiştim. Peki gerçekten de bir kumarbaz mıydım ve Polina’yı böyle… böyle tuhaf mı seviyordum?
Fakat bir türlü anlamıyorum, Polina’da iyi olan ne var gerçekten anlamıyorum? Tamam güzel bir kız; yani güzel galiba. Başkalarının da aklını başından alıyor sonuçta. Uzun boylu, biçimli bir vücudu var. Yalnız incecik. Vücudu o kadar ince ki onu düğümleyebilir veya ikiye katlayabilir insan. Darıcık, uzun bir ayak izi var; insana ıstırap veren bir ayak izi… Gerçekten öyle: Istırap verici. Saçlarının kızıla çalan bir tonu var. Gözleri gerçek bir kedinin gözleri, fakat öyle mağrur, öyle kibirli bakıyor ki. Yaklaşık dört ay önce, yanlarında çalışmaya yeni başladığım zamanlarda, salonda, Des Grieux ile uzun ve hararetli bir konuşma yapmıştı. İşte o sırada adama öyle bir bakmıştı ki… sonradan yatmak için odama çekildiğimde, adama bir tokat attığını, tokadı attıktan sonra karşısında dimdik durup yüzüne baktığını düşündüm… İşte o akşam ona âşık oldum.
Çene çalmama kızmayın. Neden, biliyor musunuz, çünkü delinin tekiyim ben.
Kendi kendini kandırmanın âlemi var mı? Ne gereksiz, ne beyhude bir çaba!
Çünkü hayatıma değer vermiyorum artık.
“Eh, bilirsiniz işte, insanlar bir kaşık suda boğacakları bir kimseyle bile kimi zaman zorunlu ilişki kurarlar.”
Bir ip ile intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri senin elinde."
Konuşmadan anlaşılmak istiyorum…
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Şimdi tekrar soruyorum kendime: Seviyor muyum onu ? Ve bir kez daha yanıt vermeye cesaret edemedim bu soruya…
Neden paraya ihtiyacım olduğunu mu soruyorsunuz? Ne demek neden? Para her şeydir!
Çok değerli gibi görünen bir insan, aslında beş para etmeyen alçağın biri olabilir.
Sizin gözünüzde bir hiç olduğum öylesine içime işlemiş ki!
Derdimin ne olduğunu kendime dahi açıklayamıyorum.
Muhtemelen yüreğiniz kötü, zekânızınsa soylulukla ilgisi yok.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yere denir ki, öyle veya böyle gerçekleştiğini zannedersiniz… dahası bu düşünce şiddetle güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkansız bir şey gibi kabul edersiniz! belki burada başka bir şeyler, önsezileri bir bileşimi, olağandışı bir irade, kendi hayal gücü ile kendini zehirleme veya buna benzer bir şeyler söz konusudur… tam bilemiyorum ama hayatım boyunca unutamayacağım o akşam bir mucize yaşadım. gerçi matematik açıklayabilir belki, yine de benim için hala bir mucizedir. Peki bu kesin inanç nasıl bunca derin ve köklü bir biçimde yerleşmişti içime o zamanlar? çünkü onu bir daha söylüyorum: sıradan gerçekleşmesi mümkün veya mümkün olmayan herhangi bir olay gibi değil gerçekleşmemesi imkansız bir şey olarak görüyordum!
güzel mi değil mi bilmiyorum ama yemin ederim karşımda böyle durduğunda ona bakmaya doyamıyordum
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Yukarıda, odamda tırnaklarımı kemirmeye başlamak için sadece elbisenizin hışırtısını hatırlayıp gözümde canlandırmak bile bana yeter. Hem ne diye kızacaksınız? Kendime köle dediğim için mi? Faydalanın, faydalanın öyleyse köleliğimden! Sizi bir gün öldüreceğimin farkında mısınız bu arada? Sevgimden veya kıskançlıktan değil ama… Sadece sizi bazen yutmak istediğimden öldüreceğim. Ah gülüyorsunuz…
Uğurlar olsun. Şu andan itibaren iki yabancıyız. Sizden hep dert ve tatsızlık gördüm.
Oysa bazı şeylerin konuşulması gerekiyordu. Anlatacak o kadar çok şey birikmişti ki!..
Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz…
İnsan her durumda saygınlığını koruyabilir. Mücadele yüceltir, alçaltmaz.
Kabul edersiniz ki uçuruma düşmeyen biri ağaç dalı diye ota sarılmaz.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Kendi bakış açılarından bütün dünyayı yargılamaya ve suçluları, yani onlardan biraz olsun farklıları cezalandırmaya başlarlar.
Gözünüzde bir hiç olduğumdan artık hiçbir umudum kalmadığı için açık açık konuşuyorum; nereye baksam sizi görüyorum ve geri kalanı umursamıyorum. Sizi niçin seviyorum, nasıl seviyorum, bunu bilemiyorum. Biliyor musunuz, belki de güzel bile değilsiniz? Düşünün bir, yüzünüzün güzel olup olmadığının farkında değilim!
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Sizinle konuşurken aklımdan geçenleri tek tek saymak, her şeyi olduğu gibi söylemek istiyorum. Dış görünüşmüş, biçimi kurtarmakmış, aklımdan çıkıp gidiyor.
Kendimi kaybetmiş gibiyim; tek istediğim sonsuza dek, daima bütün ömrümce onun yanında olmak, onun ışığıyla onun halesi ile aydınlanmak. Ondan ötesini bilmiyorum! ondan kaçabilir miyim hiç?
Benim kaderime gelince o da bütün bunlara bağlıydı biliyorum ama, hemen hemen hiç dert etmiyordum. Tuhaf bir haldeydim doğrusu: Cebimde hepi topu 20 frederik vardı; vatanından uzakta, yersiz yurtsuz, yaşamını sürdürecek imkanlardan yoksun, umutsuzdum ve bir planım da yoktu ve… bunlar yüzünden hiç tasalanmıyordum!
İnsan yaradılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever. Sizse buna bayılıyorsunuz.
Belki de kazanmaya çok ihtiyacınız vardı. Tıpkı uçuruma düşen birinin bir tutam ota sarılması gibi. Kabul edersiniz ki uçuruma düşmeyen biri ağaç dalı diye ota sarılmaz
Evet, bazen en tuhaf, en olanaksız görünen fikir öyle kuvvetli bir saplantıya dönüşür ki bir süre sonra insana nedense makul gelmeye başlar.Ayrıca insan,özellikle tutkulu bir arzuyla birleştirdiği bir fikrin, hayat memat meselesi, zaruriyet ,alın yazısı ve kesinlikle vuku bulması gereken bir şey olduğunu düşünmeye başlar.
Polina’nın gözünde değerimi kendi elimle azaltmış, hiçliği kabul etmiş olmam bu hakkı herkese vereceğim, Baron’un bastonunu kafama yiyeceğim anlamına gelmez hiçbir zaman.
Ben sizin hayatınızın hararetli ve etkili bir döneminden hatırlıyorum;fakat eminim,o günlerden kalan,size kendinizi iyi hissettiren tüm duyguları unuttunuz."
Konuşmadan anlaşılmak istiyorum.
Evet,talihsiz adam,sizi sevmişti.Bunu size artık söyleyebilirim çünkü siz yitik bir adamsınız!Hem sizi hala seviyor olduğunu söylesem bile yine burda kalırsınız! Siz kendinizi mahvettiniz."
Yarın küllerimden doğup yeni bir hayata başlayabilirim! Tamamen mahvolmadan önce içimdeki insanı keşfedebilirim!"
Bir çeşit önsezilerin,olağanüstü bir iradenin ortaya koyduğu çabanın ve kendi hayal gücümün beni zehirlemesinin bir karışımıydı olup bitenler."
Evet,bazen en acayip fikir,görünüşte en mümkün görünmeyen fikir,kafanıza öyle işlenir ki,o en nihayetinde sizin için gerçeğe dönüştürülebilecek bir şey olarak ortaya çıkar…Dahası da var:Eğer bu fikir,güçlü ve tutkulu arzuyla birleşirse,gerekli olur,kader haline gelir,öyle ki bunun gerçekleşmesi ne olursa olsun engellenemez."
Bazen deli olduğumu ve bir tımarhanenin tam ortasına düştüğümü düşünüyorum..
Uğurlar olsun. Şu andan itibaren iki yabancıyız.
Kendimi kaybetmiş gibiyim; tek istediğim sonsuza dek, daima, bütün ömrümce onun yanında olmak, onun ışığıyla, onun halesiyle aydınlanmak. Ondan ötesini bilmiyorum!"
Gözünüzde bir hiç olduğumdan ve umut dahi besleyemeyeceğimden açık konuşuyorum: Her yerde siz varsınız, geri kalanı umurumda değil. Sizi nasıl, neden sevdiğimi bilmiyorum. Yüzünüzün güzel olup olmadığını bile bilmiyorum, düşünebiliyor musunuz?"
Deminden beri zırvalıyorum ama beni durdurmuyorsunuz. Daha sık sözümü kesmelisiniz; sizinle konuşurken size her şeyi, her şeyi anlatmak istiyorum çünkü."
Öyle bir tavrın var ki, sonunda seni gerçekten seveceğim! Madem böylesin ben de birlikte olduğumuz müddetçe seni severim, bir kez bile aldatmam. Şu son günlerde seni sevmiyordum.
Konuşmadan anlaşılmak istiyorum."
&”Bir ip ile intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri senin elinde.&”
Bu kalabalığa karışılabilir, fakat onlardan biri olmadığına sarsılmaz bir inanç besleyen bir gözlemci vasfıyla.
Zahmetsiz kazancın ve menfaatin iğrenç olup olmadığıysa başlı başına bir sorun.
Küllerimden doğup yeni bir hayata başlayabilirim! Tamamen mahvolmadan önce içimdeki insanı keşfedebilirim!
Sizi hiç umudum olmaksızın seviyorum, bundan sonra bin kez daha fazla seveceğimi de biliyorum.
Zaten bilmediğim bir şey söyleyebilirler mi bana?
Her meteliğin ince ince hesaplandığı, dünyanın en çıkarcı çevresinde yaşıyordum.
Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz…
Şu ana dek kendimi anlamış değilim!
Tek istediğim sonsuza dek, daima, bütün ömrümce onun yanında olmak, onun ışığıyla, onun halesiyle aydınlanmak. Ondan ötesini bilmiyorum! Ondan kaçabilir miyim hiç?
Kafamda tek bir insani düşünce kalmadı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir