Paul Auster kitaplarından Qaranlıqdakı Adam kitap alıntıları sizlerle…
Qaranlıqdakı Adam Kitap Alıntıları
sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar.
“İnsanlar kırık kalp yüzünden ölürler. Bu her gün olur, sonsuza kadar da böyle olmaya devam edecek.”
Kendinden kaçmak için filme sığınmak, kitaba sığınmaya benzemez. Kitaplar, sizi kendilerine bir karşılık vermeye, aklınızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar; oysa film izlerken hiçbir şey düşünmeden kendinizi kaptırır seyredersiniz, hatta keyif duyarsınız
Şu garip dünya yuvarlanıp giderken.
Bunu yapmamalıyım.Kendi kendime Sonia düşüncelerinin ,Sonia anılarının tuzağına düşmeyeceğim ,kendimi kapıp koyvermeyeceğim diye söz verdim .Şimdi Çözülüp bir acılar ve yakınmalar batağına saplanmak istemiyorum
İnsanlar kırık kalp yüzünden ölürler.’
Bu eski aşınmış yollarda yürümekte neden inat ediyorum;eski yaraları deşip kendimi yeniden kanatmaktaki ısrarım neden?
.
Bir filme kaçmak, bir kitaba kaçmaya benzemez.
Bir filme kaçmak, bir kitaba kaçmaya benzemez.
Kitaplar sizi onlara bir şeyler vermeye, zekanızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar, burada bir film izleyebilir ve hatta ondan zevk alabilirsiniz, akılsız bir pasiflik halinde
Sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onlar iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler.
Başkalarının en çok da kendi çocuğunuzun duygularına karışamazsınız, çocuklar da ebeveynlerinin yanlışlarından ders almazlar. Onları rahat bırakmamız, kendi yanlışlarını yaşamalarına izin vermemiz gerekir.
.
Betty kırık bir kalpten öldü.
Betty kırık bir kalpten öldü.
Bazı insanlar bu cümleyi duyduklarında gülerler ama bunun nedeni dünya hakkında hiçbir şey bilmemeleridir.
İnsanlar kırık kalplerden ölürler. Her gün oluyor ve zamanın sonuna kadar da olmaya devam edecek.
.
Bir filme kaçmak, bir kitaba kaçmaya benzemez. Kitaplar sizi onlara bir şeyler vermeye, zekanızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar, burada bir film izleyebilir – ve hatta ondan zevk alabilirsiniz akılsız bir pasiflik halinde
Bir filme kaçmak, bir kitaba kaçmaya benzemez. Kitaplar sizi onlara bir şeyler vermeye, zekanızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar, burada bir film izleyebilir – ve hatta ondan zevk alabilirsiniz akılsız bir pasiflik halinde
.
Çünkü sadece iyiler kendi iyiliklerinden şüphe duyarlar, bu da onları en başta iyi yapan şeydir.
Çünkü sadece iyiler kendi iyiliklerinden şüphe duyarlar, bu da onları en başta iyi yapan şeydir.
Kötüler iyi olduklarını bilir ama iyiler hiçbir şey bilmez. Hayatlarını başkalarını affederek geçirirler ama kendilerini affedemezler.
Dünyaya huzur, herkese iyi niyet.
Yaşam insanı hayal kırıklığına uğratıyor, değil mi?
Senin mutlu olmanı istiyorum.
Senin mutlu olmanı istiyorum.
Yaşam insanı hayal kırıklığına uğratıyor , değil mi ?
sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar,onları iyi yapan budur zaten.kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler,iyiler ise hiç bilmezler.ömürlerini başkalarına bağışlayarak tüketirler,ama kendilerini bir türlü bağışlamazlar.
Benimki pek keyifli bir hikâye değil Katya. İçinde bir yığın üzücü şey var.
Dün çocuktum, bugün yaşlı bir adam; o zamandan bugüne kalp kaç kez çarptı, kaç kez soluk alınıp verildi, kaç sözcük söylendi ve kaç sözcük dinlendi.
İnsanlar savaşa gider, bazen de savaşta ölürler. Bir telgraf ya da telefon gelir, biri oğlunuzun ya da kocanızın veya eski erkek arkadaşınızın öldüğünü haber verir. Ama bunun nasıl olduğunu görmezsin. Kafanda bir şeyler kurarsın, ama gerçekte nasıl olduğunu bilmezsin. Olanları orada bulunan birinden dinlesen bile, kafanda kalan yalnızca sözcüklerdir ve sözcükler belirsizdir.
Dünyaya huzur, herkese iyi niyet.
Sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar.
İnsanların birbirlerine yaptıkları kötülüklerin yalnızca doğru yoldan çıkmak olmayıp kimliğimizin temel bir parçası olduklarını bir an önce öğrenmesi için Tanrı’ya dua ediyorum.
Henüz çok erken, şimdi kendimi kaptıracak olursam saatlerce onu düşünürüm.
Ben kitabı okumayı sevdim, işte o kadar
Kırık kalbiyle baş başa uyuyor.
dünyayı kafamın içinde döndürerek yeni bir uykusuzluk nöbetiyle boğuşurken karanlıkta tek başınayım.
– ( ) Sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar
Dün çocuktum, bugün yaşlı bir adam; o zamandan bugüne kalp kaç kez çarptı, kaç kez soluk alınıp verildi, kaç sözcük söylendi ve kaç sözcük dinlendi. Dokunun bana, biriniz dokunsun. Elinizi yüzüme koyup benimle konuşun
Bir akşamüstü sokakta eve doğru yürürken, birden içinde bir sevinç, açıklanamayan, güçlü bir coşku duymuş. Sanki bütün evren gövdesinin içine giriyormuş gibi bir duyguya kapıldığını söyledi. Her şeyin başka her şeyle bağlantılı olduğunu, dünyadaki herkesin diğer herkese bağlı olduğunu, her şeyi ve herkesi bir arada tutan bu bağlayıcı gücün Tanrı olduğunu o anda anladığını anlattı. Aklına gelen tek sözcük buymuş. Tanrı. Yahudilerin ya da Hıristiyanların Tanrısı değil, herhangi bir dinin Tanrısı değil, sadece bütün canlılara hayat veren bir varlık olarak Tanrı. O günden sonra söylediklerini onun duyabileceğine inanarak onunla konuşmaya başladığını, bu monologların, bu duaların, bu yakarmaların –artık ne ad verirsen ver– kendisine huzur verdiğini, kendi kendisiyle barışık olmasını sağladığını anlattı.
Sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar.
Ben kitabı okumayı sevdim, işte o kadar
Galiba modası geçmiş bir yaşam sürüyoruz.
Yumurta yumurtadır. Yanında başka bir şey olan yumurta demek değildir.
Kızım çok zeki, çok akıllı olmasına karşın, naif ve kırılgan bir yanı da vardır; o yüzden insanların birbirlerine yaptıkları kötülüklerin yalnızca doğru yoldan çıkmak olmayıp kimliğimizin temel bir parçası olduklarını bir an önce öğrenmesi için Tanrı’ya dua ediyorum. O zaman daha az acı çeker. Kötülükle her karşılaştığında dünya başına yıkılmaz, sabahlara kadar ağlayıp kendini harap etmez.
Ne yaptığını biliyorsan söze gerek yok.
Kendinden kaçmak için filme sığınmak, kitaba sığınmaya benzemez. Kitaplar, sizi kendilerine bir karşılık vermeye, aklınızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar; oysa film izlerken hiçbir şey düşünmeden kendinizi kaptırır seyredersiniz, hatta keyif duyarsınız.
Hiçbir zaman hiçbir şeyin doğrusunu kestiremem.
Ama bir süre sonra bu film izleme saplantısının, bir tür tedavi, geleceğini düşünmemek için bir tür uyuşturucu işlevi yaptığını gördüm. Kendinden kaçmak için filme sığınmak, kitaba sığınmaya benzemez. Kitaplar sizi kendilerine bir karşılık vermeye, aklınızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar; oysa film izlerken hiçbir şey düşünmeden kendinizi kaptırır seyredersiniz, hatta keyif duyarsınız.
Nasıl da çabuk geçiyor. Dün çocuktum, bugün yaşlı bir adam; o zamandan bugüne kalp kaç kez çarptı, kaç kez soluk alınıp verildi, kaç sözcük söylendi ve kaç sözcük dinlendi. Dokunun bana, biriniz dokunsun. Elinizi yüzüme koyup benimle konuşun
aklın istediği yere gitmesi nasıl engellenebilir? Aklın da kendi aklı var.
İnsanlar kırık kalp yüzünden ölürler. Bu her gün olur, sonsuza kadar da böyle olmaya devam edecek.
sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar.
Şu garip dünya, şu hırpalanmış dünya, etrafımızı savaş alevleri sarmışken yuvarlanıp giden tekinsiz dünya
Kendinden kaçmak için filme sığınmak, kitaba sığınmaya benzemez. Kitaplar, sizi kendilerine bir karşılık vermeye, aklınızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar; oysa film izlerken hiçbir şey düşünmeden kendinizi kaptırır seyredersiniz, hatta keyif duyarsınız.
Ben kitap okumayı sevdim, işte o kadar, kitapları okuyup sonra onlar üzerine yazı yazmayı sevdim
“Yaşam insanı hayal kırıklığına uğratıyor, değil mi?”
“Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar.”
“Ne yaptığını biliyorsan söze gerek yok.”
“Ama bir süre sonra film izleme saplantısının, bir tür tedavi, geleceğini düşünmemek için bir tür uyuşturucu işlevi yaptığını gördüm.”
“Her şey onun kafasında. O kafayı ortadan kaldırdın mı savaş da biter. İşte bu kadar basit.”
“Dikkatimi yoğunlaştırmayı başaramıyorum, başarılı olmaktan çok daha sık başarısızlığa uğruyorum; ama bu, elimden gelen çabayı göstermiyorum demek değil.”
Şu garip dünya yuvarlanıp gidiyor
Gülümsemeye devam et, diyorum. Gülümsediğin zaman çok güzel oluyorsun.
Sadece gülümsediğim zaman mı?
Her zaman. Her günün her dakikasında.
Sadece gülümsediğim zaman mı?
Her zaman. Her günün her dakikasında.
Dünyayı kadınların nasıl sırtlandığıyla ilgili. Bahtsız erkekleri ortalıkta dolanıp işleri berbat ederken ya da hiçbir şey yapmadan yan gelip yatarken, gerçek işleri kadınlar yapıyor
Sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar.
Başkalarının, en çok da kendi çocuğunuzun duygularına karışamazsınız; doğrusu, çocuklar da ebebeynlerinin yanlışlarından ders almazlar. Onları rahat bırakmanız, kendi yanlışlarını yaşamalarına izin vermeniz gerekir.
Bazı filmler, kitaplar kadar iyidir, en iyi kitaplar kadar iyidir.
Bu konuyu yıllarca düşündüm ve pek mantıklı olmasa da bulabildiğim tek açıklama, bende bir terslik olduğu, mekanizmada bir aksaklık, mekanizmanın işlemesini aksatan bir bozukluk olduğu. Ahlak zaafından söz etmiyorum. Aklımdan, zihinsel yapımdan söz ediyorum. Sanırım şimdi biraz daha iyiyim; yaşlandıkça sorun hafifler gibi oldu; ama o zaman, otuz beş, otuz sekiz, kırk yaşlarındayken yaşamım hiçbir zaman gerçekten bana ait değilmiş, hiçbir zaman benliğimi gerçekten bulmamış, hiçbir zaman gerçekten olmamışım duygusu vardı içimde. Ve kendim gerçek olmadığım için de başkalarının üzerindeki etkimi, beni sevenleri yaralayabileceğimi, incitebileceğimi kavrayamıyordum.
Yaşam insanı hayal kırıklığına uğratıyor, değil mi?
sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar.
Ama bir süre sonra bu film izleme saplantısının, bir tür tedavi, geleceğini düşünmemek için bir tür uyuşturucu işlevi yaptığını gördüm. Kendinden kaçmak için filme sığınmak, kitaba sığınmaya benzemez. Kitaplar, sizi kendilerine bir karşılık vermeye, aklınızı ve hayal gücünüzü kullanmaya zorlar; oysa film izlerken hiçbir şey düşünmeden kendinizi kaptırır seyredersiniz, hatta keyif duyarsınız.