Kolektif kitaplarından Psikoloji Kitabı kitap alıntıları sizlerle…
Psikoloji Kitabı Kitap Alıntıları
Watson insan davranışı konusundaki anlayışını 1920’lerde reklam sektörüne uyarlamış ve insanların ürünleri içerikleriklerinden değil resimlerinden etkilenerek satın almaya yönlendirilebileceğini göstermişti.
Shakespeare’in Kral Lear’ı zor koşulların delirttiği bir adamın ikonik örneğidir. Laing’in görüşüne göre Lear’ın deliliği doğal,sağlıklı durumuna dönme girişimidir.
Deliliğin mutlaka bir çöküntü durumu olması gerekmez. Aynı zamanda bir dönüm noktası da olabilir.
Bizi insanlar ve olaylar üzmez. Biz onların bizi üzeceklerini düşünerek kendimizi üzeriz.
İyi hayat süreci kişinin kendisini yaşamın akışına tamamen bırakması anlamına gelir.
Yapmam gereken şey,ne bilmek zorunda olduğum hakkında değil ne yapacağım hakkında net olmaktır.
Galen suyukçuluk kuramını bir kişilik kuramı olarak genişletir; bedendeki salgılarla duygusal ve davranışsal eğilimler – veya kişilik yapıları – arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu düşünmüştür.
Galen’in dört kişilik yapısı – iyimser, soğukkanlı, sinirli ve melankolik – bedendeki salgıların dengesini temel almaktadır.
Galen’in dört kişilik yapısı – iyimser, soğukkanlı, sinirli ve melankolik – bedendeki salgıların dengesini temel almaktadır.
Bazılarının psikoloji denince gözlerinin önüne ya akıl hastalıklarıyla uğraşan bir kuruluşta çalışan ya da fareler üzerinde laboratuvar deneyleri gerçekleştiren beyaz gömlekli insanlar gelir. Bazıları ise hayalinde, kanepedeki hastasına Orta Avrupa aksanıyla konuşarak psikanaliz yapan veya eğer film senaryoları gerçeği yansıtıyorsa bir tür zihin kontrolü gerçekleştirmek için entrikalar çeviren bir adam canlandırır.
Düşüncelerinizi bilinciniz üzerinde odaklanırsanız, çok geçmeden bilinç deneyimlerimizin sürekli değiştiğini fark edersiniz. Örneğin bu kitabı okurken geçmiş deneyimlerinizi anımsayabilir veya konsantrasyonunuzu bozan rahatsızlıklarınızın farkına varabilirsiniz ya da gelecek için bir takım planlar aklınıza gelebilir.
Kişinin sahip olduğu zeka, karakter ve beceriler kendine özgü belirli eğilimlerin ve aldıkları eğitimin sonucudur.
Kişilik, düz ceketin bağlanmasından çok daha karışık bir şeydir.
Çocuklar, yüksek bir ihtimalle başkalarının davranışlarını taklit ederek,cinsiyetleri için en uygun kabul edilen davranışla pozitif teşvik kazanır.Cinsiyetleri için uygun görülmeyen davranışlarda bulundukları takdirse ise doğrudan ya da dolaylı olarak vezgeçirilecektir.
Ahlak düşüncesi kısmen de olsa kendi bilgimize göre oluşur.
Lawrence Kohlberg
Lawrence Kohlberg
Ergenlik, insan ruhunun en iyi ve en kötü dürtülerinin sahip olmak için birbirlerine karşı mücadele ettikleri bir dönemdir.
G. Stanley Hall
Pek çok insan için eğitim,çocuğu ait olduğu toplumun tipik bir yetişkini olmaya yönlendirmek demektir.
Jean Piaget
Jean Piaget
Glasser kalıcı psikolojik sorunların genellikle kişisel ilişkilerimizdeki sorunlardan kaynaklandığını ve üzüntünün psikiyatrik ilaçlar kullanmadan bu ilişkileri onararak iyileştirebileceğini vurgular.
Bireyin zekası sabit bir nicelik değildir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dogrular gerçeklerden doğar ama bu arada gerçekler doğru değillerdir sadece gerçektirler.
O, gerçek umutsuzluğun, kendi benliğiyle ilgili farkındalığın artmasıyla ortaya çıktığını öne sürmektedir ve bu daha derin düzeydeki umutsuzluk, kendi benliğinin şiddetle farkinda olmaktan kaynaklanır ve kendi benliğinden ciddi şekilde hoşnutsuz olmak da buna eşlik eder.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hipnoz terimi, İlk kez 1843’te İskoç cerrah James Braid tarafından kullanılmıştır. Braid hipnozun bir uyku türü olmayıp tek bir düşünce üzerinde yoğunlaşma ve böylece telkine açık hale gelme olduğu sonucuna varmıştır.
Transa ya da hipnoz uykusuna geçme gücü tamamen bireyin kendisiyle ilgilidir, başka hiçbir özel güce gerek yoktur çünkü tüm fenomen sadece telkin gücüne bağlıdır.
Descartes’e göre maddesel olmayan zihin ya da ‘ruh’ epifiz bezinde yer alır ve düşünme işlevini yerine getirir, beden ise ‘hayvani ruhlar’ veya sinir sisteminin içinde akan sıvılarla hareket eden bir makinedir.
Aslında kontrol edebileceğimiz tek şey,kendi davranış ve düşünme biçimlerimizdir;başkalarınınkini kontrol edemeyiz. Glasser bunu yapmaya çalışmanın başkalarına saygı eksikliğimizi gösterdiğini ve mutsuzluğun nedeni olduğunu söyler.
Duygularımızı kontrol etmeyi başaramayabiliriz,ancak onları tetikleyen şeylerde ve bunların yol açtığı davranışlarda değişiklik yapabiliriz.
Aksiliklerden sağlıklı biçimde çıkabilmek için olayları kişiselleştirmeye son vermek, dışa vurmaya başlamak,bazen kötü şeylerin olabileceğinin farkına varmamız gerekir.
İdeal benlik,gerçek benliğin yolculuğunda zihni gerçekçi ve uygun olmayan fikirlerle doldurur.İdeal benliğin beklentilerine ulaşabilmek için gerçek benliğin “başarısızlıkları”üzerine geribildirimler üretir.Bu da üçüncü ve mutsuz bir benliğin -“küçümsenen benliğin” -gelişmesine neden olur.
Bir çocuk geçmişte,en temel fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının bile karşılanmaması gibi ,yıkıcı bir hayal kırıklığına uğramışsa,savunma mekanizmaları oluşturur.Bunlar,çocuğu tekrar hayal kırıklığına yol açabilecek bir umuttan koruyan bilinçdışı güçlerdir.Winnicott bu savunma mekanizmalarının nefretin varlığını açıkladığını söyler.
Abraham Maslow kendimizi hem gerekli hem de iyi hissedebilmemiz için başarılarla birlikte başkalarından saygı görmeye ihtiyacımız olduğunu söyler.
Bilinç, bilinçdışının ellerindeki bir kukla gibidir.Bilinçli zihin sadece karmaşık bir ruhsal dünyanın yüzeyidir.
Zekada,eksikliği ya da bozukluğu gerçek hayatta büyük sorun yaratacak temel bir unsur mevcuttur.Bu da yargıdır.
Alfred Binet
Alfred Binet
Ancak Kierkegaard bir çözüm önerir.Kişinin başka biri olmayı istemek yerine,gerçek benliğini bulma cesaretini göstererek huzuru ve iç uyumu bulabileceği sonucuna varır.
Özellikler aileye sımsıkı bağlıdır.
Francis GALTON
Francis GALTON
Perls’e göre kişi için ulaşabileceği tek gerçeklik kendi kişisel gerçeğidir.
Toplumun ve ailenin sunulmuş değerlerini atıp kendi gerçek değerlerimizi keşfetmeliyiz.
Bir tartışmanın tüm tutumları değiştirmesini bekliyoruz.
~Edwin Guthrie~
~Edwin Guthrie~
Ben kendi yolumdan giderim, sen de senin yolundan gidersin. Ben bu dünyaya senin beklentilerine göre yaşamak için gelmedim. Sen de benim beklentilerime göre yaşamak için burada değilsin. Sen sensin, ben de ben ve eğer şansımıza birbirimizi bulursak bu çok güzel olur. Eğer bulamadıysak kimsenin yapacağı bir şey yok.
Sokrates “Sorgulanmamış bir hayatın
yaşamaya değmediğine inanır.
yaşamaya değmediğine inanır.
MÖ 4. ~yıl Yunanlıfilozof Platon bedenin maddi dünyadan ruhun ya da aklına ise ideaların ölümsüz evreninden geldiğini iddia eder.
MÖ 4. ~yıl Yunanlıfilozof Aristoteles ruh ve bedenin ayrılamayacağını ruhun, bedenin gerçekliğiolduğunu söyler.
SONRA
1710 İrlandalı-İngilizfilozof George Berkeley, İnsan Bilgisinin İlkeleriÜzerine adlı eserinde bedenin sadece zihnin bir algısı olduğunu iddia eder.
1904 William James Bilinç Gerçekten Varmı?adlı kitabında bilincin ayn bir varlık olmadığını ama belirli deneyimlerin bir fonksiyonu olduğunu ileri sürer.
MÖ 4. ~yıl Yunanlıfilozof Aristoteles ruh ve bedenin ayrılamayacağını ruhun, bedenin gerçekliğiolduğunu söyler.
SONRA
1710 İrlandalı-İngilizfilozof George Berkeley, İnsan Bilgisinin İlkeleriÜzerine adlı eserinde bedenin sadece zihnin bir algısı olduğunu iddia eder.
1904 William James Bilinç Gerçekten Varmı?adlı kitabında bilincin ayn bir varlık olmadığını ama belirli deneyimlerin bir fonksiyonu olduğunu ileri sürer.
Galen suyukçuluk kuramını bir kişilik kuramı olarak genişletir; bedendeki salgılarla duygusal ve davranışsa!eğilimler
– veya kişilik yapıları – arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu düşünmüştür.
Galen’in dört kişilik yapısı – iyimser, soğukkanlı, sinirli ve melankolik- bedendeki salgıların dengesini temel almaktadır.
– veya kişilik yapıları – arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu düşünmüştür.
Galen’in dört kişilik yapısı – iyimser, soğukkanlı, sinirli ve melankolik- bedendeki salgıların dengesini temel almaktadır.
Rene Descartes psikolojinin gelişiminde büyük rolü olacak ruh ve beden ayrımının anahatlarını çizmiştir. Descartes, tüm insanların ikici! bir varoluşu olduğunu, makine benzeri bir bedenle maddesel olmayan, düşünen bir akıl ya da ruhtan oluştuğunu öne sürmüştür.
En acı verici olanı da kendi benliğini inkâr etmektir.
Bilgisizlik, mutluluk hissine çok yakındır.
Kaderinin içinde bulunduğu grubun kaderine ne denli bağlı olduğunu öğrenen kişi kendi refahı adına, üzerine düşen sorumluluğu almakta istekli olacaktır.
tüm kalbimizle inandığımız bir şeyin mutlaka gerçek olması gerekmez
Doğal üzüntüyü depresyona dönüştürmek için tek yapmanız gereken, gelen felaket için kendinizi suçlamaktır.
Konuştuklarımız ve doğan duygular aracılığıyla kendimizi sürekli diğer insanlarla karşılaştığımız durumlarla öreriz . Bir ilmeği kaçırırsak hayatımızın söküleceğini sanırız. Aslında sadece bir ilmek bile kalmış olsa her şeye yeniden başlayabiliriz .
İçedönükler, dışadönüklerden daha aktiftir. Dolayısıyla beyinleri, dışadönüklerden daima daha fazla uyarılır.
Dışadönükler girişken ve konuşkandır. İçedönükler ise utangaç ve sessizdir. Eysenck, aradaki farkın beyin aktivitelerinden kaynaklandığına inanır. İçedönükler sürekli gergindir ve aşırı uyarılma durumundadır. Dışadönükler ise sürekli sıkılırlar ve yetersiz uyarılma.
Kadın ve erkek doğasından kaynaklanan farklar üzerine çıkan bütün tartışmalar aslında toplumsal düzenin nasıl sağlanması gerektiğiyle ilişkili siyasal soruların bir devamıdır. Bu noktada aslında kadınların ve erkeklerin nasıl doğalarına uygun roller oynayabileceği tartışılır.
Dolto için eğitimin amacı her çocuğa kendi kişisel eğilimlerini keşfetmesine olanak sağlayacak özgürlüğü tanımak olmalıdır.
Diğer insanları kontrol altına alma girişimlerimizle tatmin etmeye çalıştığımız, insanın temel gereksinimlerinden olan güce işaret eder. Aslında kontrol edebileceğimiz tek şey, kendi davranış ve düşünme biçimlerimizdir; başkalarınınkileri kontrol edemeyiz. Glasser bunu yapmaya çalışmanın başkalarına saygı eksikliğimizi gösterdiğini ve mutsuzluğun nedeni olduğunu söyler.
Zaman, çiftlerin birbirine olan empatisini artırmakta ve insan duyguları yüz ifadeleri aracılığıyla iletildiğinden dolayı, birbirinin ifadelerini taklit ederek zaman içinde aynı kırışıklıklara sahip olmalarıyla sonuçlanmaktadır.
Bir şeye ne kadar çok maruz kalırsanız ona karşı o kadar bağlılık hissedersiniz.
Yaşam tiyatro oyunu gibi canlandırılan bir şeydir.
Travmatik bir olayı doğru hatırladığımıza inanırız ancak:
1 anımız verilecek cevabı belirleyen bir soruyla veya sahte bir bilgiyle şekillendirilmiş olabilir.
2 güvendiğimiz biri tarafından telkin edilmiş olabilir.
3 sonraki deneyimlerle değiştirilmiş olabilir.
4 mevcut duygularımız veya düşüncelerimiz tarafından değiştirilmiş olabilir.
Ancak anımızın duygusal önemi yüzünden onu canlı bir biçimde hatırlıyor gibi görünürüz.
Tüm kalbimizle inandığımız her şey doğru olmayabilir.
1 anımız verilecek cevabı belirleyen bir soruyla veya sahte bir bilgiyle şekillendirilmiş olabilir.
2 güvendiğimiz biri tarafından telkin edilmiş olabilir.
3 sonraki deneyimlerle değiştirilmiş olabilir.
4 mevcut duygularımız veya düşüncelerimiz tarafından değiştirilmiş olabilir.
Ancak anımızın duygusal önemi yüzünden onu canlı bir biçimde hatırlıyor gibi görünürüz.
Tüm kalbimizle inandığımız her şey doğru olmayabilir.
Sosyal ilişkiler büyük mutlulukları garanti etmez ancak onlar olmadan da ortaya çıkmaz.
Herkes mutlu olabilir ama birini mutlu etmenin öğrenilmesi gerekir
Bizi insanlar ve olaylar üzmez. Biz onların bizi üzeceklerini düşünerek kendimizi üzeriz.
İyi bir yaşam bir durum değil, bir süreçtir.
Kendini bilmek insanın gücünü ve mutluluğunu hedefleyen temel ilkelerden biridir.
Fromm’a göre sevgi kendi dışında bir kimseyle veya bir şeyle kendi benliğinin ayrılığını ve bütünlüğünü koruyarak birleşmektir .
İnsanın asıl görevi kendini doğurmaktır.
Seni seviyorum derken Sende kendimi görüyorum , Ben sen olacağım ya da Sana sahip olacağım demeye çalışıyoruzdur.
Bir annenin aşırı duygusallığı çocuk açısından hiç de iyi değildir.
-Donald Winnicott
-Donald Winnicott
Eğer teşviğe, övgüye, herkesin sırtınızı sıvazlamasına ihtiyaç duyuyorsanız o zaman herkesi kendi yargıcınız yaparsınız.
-Fritz Perls
-Fritz Perls
Aklınızı kaybedin ve duyularınıza gelin
-Fritz Perls
-Fritz Perls
Hayatınızın en iyi yılları sorunların kendinizin olduğuna karar verdiğiniz yıllardır. Kendi kaderinizi kendinizin kontrol ettiğini fark edersiniz.
Severken benzersizliğimizi kaybetmeye ya da onu diğer kişiden çalmaya çalışırız.
Eğer seçimlerimizin sorumluluğunu başka insanlara ya da kurumlara yıkmaya çalışırsak kendimize yabancılaşırız. Oysa yaşamlarımızın birincil amacı kişisel benzersizliğimizi kucaklayarak kendimizi tanımlamak, kendi fikirlerimizi ve yeteneklerimizi keşfetmek ve her birimizi diğer insanlardan ayıranları kucaklamaktır. İnsanın asıl görevi kendini doğurmaktır. Böyle yaparak kendini karmaşadan, yalnızlıktan ve kayıtsızlıktan kurtarır.
Nefret reddetmeye neden olmayıp tolere edildiğinde yok olmaya başlayabilir.
Kendi kurallarımızı yazma becerisi kendi fikirlerimizi, felsefemizi, arzularımızı ve ilgilerimizi belirler. Kendimize hesap verme, kendimize güvenme ve kendi içimize bakabilme farkındalığımız arttıkça kendi dünyamızı ya da gerçeğimizi inşa ettiğimizi anlarız. Yaşadığımız hayatlara katlanması daha kolaylaşır çünkü gerçek ancak kendiniz keşfettiğinizde katlanılabilirdir .
Kişisel gerçeklik duygumuz algı yoluyla, yani olayların kendisiyle değil, deneyimlerimizi gördüğümüz bakış açısıyla oluşmaktadır.
Kendimizi nasıl gördüğümüz başkalarının bizi nasıl gördükleriyle ilgili düşüncelerimize dayanır.
Bilinçle bilinçdışı arasındaki çatışmadan doğan mesajlar, muhtemelen kılık değiştirmiş ya da şifrelenmiş olacaktır; psikanalistin görevi bu mesajları, psikanaliz araçları yardımıyla yorumlamaktır.