İçeriğe geç

Post Mortem Kitap Alıntıları – Albert Caraco

Albert Caraco kitaplarından Post Mortem kitap alıntıları sizlerle…

Post Mortem Kitap Alıntıları

&“&”

… üzüntülerimden daha değerli olduğumu hissediyorum…
Ölüler ölü olmaktan acı çekmezler, yalnızca yaşayanlar yaşadıkları için acı çekerler.
Hayır, ağlamıyorum Sayın Anne, ölülerimize akıttığımız yaşlar, bizi onlardan söküp alan gönül borcumuzdur, erkek de kendine ağlar.
Baştan kaybedilmiş bir mücadeleye girmiştik ve sonuç, herkesin hemfikir olduğu gibi, asla beklenmedik değildi.
Yaşam bir dayanaktır, yoksa neden değil, yaşam zorunludur, ama yeterli değildir: Ölülerin bize verdiği ders budur.
Her yerde acı var, ilk görev acıyı ortadan kaldırmak, acı aşkın parasıdır, aşk ve acı aynı çizgide yürüyorlar, ne kadar az seversek o kadar az tehdit altındayız, sevginin özü soysuzlaşıp ürpermektir, severek başkaları için ürpermeyi öğreniyoruz ve kaygı zincirini boynumuzda taşıyoruz.
… ölüler ölüdür, ama bizler onlar yok olmasın diye yaşıyoruz…
Ya ölülerimizi gömmeliyiz ya da peşlerinden gitmeliyiz, ya mezarlarının üzerinde canımıza kıymalıyız ya da tek damla gözyaşı dökmeden oradan ayrılmalıyız…
Ölüler ölü olmaktan ötürü acı çekmezler, yalnızca yaşayanlar yaşadıkları için acı çekerler.
Bir hastalık hikayesi ilgi görmez, erken gelen ölüm ise bir lütuftur.
Ben yaşadım mı, hiç bilmiyorum, benim yaşamım çevrilecek bir sayfadan fazlası asla olmadı.."
İnsanın sürdürmek için yaratılmadığı saflığın içinde varlığımızı asla uzun
süre koruyamayız, azizlerin yaşamı bu nedenle tehlikelere daha açıktır, bir tutku içimizi sardığında biz de kimi zaman onlara benzeriz. Kendime ağlayacak
ve merhumeyi düşünmenin yerine kendimi geçirebilecek miyim? Teselli bulmayan herkes buraya varır, üzüntülerimden daha değerli olduğumu hissediyorum.."
Ölüler ölü olmaktan acı çekmezler, yalnızca yaşayanlar yaşadıkları için acı çekerler."
Onları asla görmeyeceğiz ve bu yüzden onları seviyoruz, hiçlik sevginin bedelidir ve hiçliğin tacı sevgidir, böyle olması da iyidir.."
Sayın Anne, bilgeliğinize şükürler olsun! Beni soğuttunuz, bana yapılacak en büyük hizmet buydu."
Baştan kaybedilmiş bir mücadeleye girmiştik ve sonuç, herkesin hemfikir olduğu gibi, asla beklenmedik değildi."
Yaşam bir dayanaktır, yoksa neden değil, yaşam zorunludur, ama yeterli değildir: Ölülerin bize verdiği ders budur."
Bu açıklamalardan dolayı beni bağışlayın, ama acının çaresi aşkınlıktır, hiçbir acı aşkınlığa direnemez, yol uzun değil, bizim erdemlerimiz de bu yolu kısaltır, erdemin ödülü alışkanlıklarımıza damgasını vuran düzendedir, çoğu zaman alışkanlıklar sayesinde varlığımızı sürdürdüğümüzden, sonunda alışkanlıklarımız en az doğal erdemleri bile doğallaştırırlar, biz de dönüşürüz ve sonuçta bizi dönüştüren hareketin elimizden kaçtığını fark ederiz, nihayet olgunlaşmışızdır ve belli belirsiz yol alarak Doğa durumundan Lütuf durumuna geçeriz."
Ben kendimi erkeklerin de kadınların da uzağında hissediyorum, birleşmeleri bana oldukça gülünç geliyor, evliliktense yalnızlığı, babalıktansa hiçliği tercih ediyorum, kadınlar bizim için teselliden ziyade tehdittir, tersi bir yanılsamadır, ama onların büyülerini bozmak için nefse hâkim olmak gerekir."
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Ölüler ölü olmaktan acı çekmezler, yalnızca yaşayanlar yaşadıkları için acı çekerler.
Benim yaşamım kasvetli ve militan… Çünkü korumam gereken bir sur var.
Kendi yaşamımla pek ilgilendiğim yok. Bu da beni duyarsızlaştırıyor, hoşnutluğumu, sevgimi söküp atalı yıllar oldu. Dalgaların dövdüğü kayalar gibiyim, deniz gri, gök siyah, bulutlar geçiyor ve geride eserler kalıyor.
Ölüler ölü olmaktan acı çekmezler, yalnızca yaşayanlar yaşadıkları için acı çekerler.
(…)dalgaların dövdüğü kayalar gibiyim, deniz gri, gök siyah, bulutlar geçiyor ve geride eserler kalıyor. köklerimi acının olduğu kadar zevkin de reddi içine salıyorum, sevgim ermişçe bir ilgisizliğe varıyor, artık bu ilgisizlikle kaynaşmışım, bütün yaşamım bir ölüm okulu, aslında pek bir meziyetim yok ve çocukluğumdan beri kendimi asla rahat hissetmedim, kalıcı rahatsızlıkların eline düşmüşüm ve ancak deva buldukça varlığımı sürdürüyorum.
Benim yaşamım kasvetli ve militan. Çünkü korumam gereken bir sur var.
Kendi yaşamımla pek ilgilendiğim yok. Bu da beni duyarsızlaştırıyor, hoşnutluğumu, sevgimi söküp atalı yıllar oldu. Dalgaların dövdüğü kayalar gibiyim, deniz gri, gök siyah, bulutlar geçiyor ve geride eserler kalıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir