Mehmed Niyazi kitaplarından Plevne kitap alıntıları sizlerle…
Plevne Kitap Alıntıları
Günümüzde Doğu ile Batı’yı ayıran pek çok özelliğin başında sanırım şu geliyor: Batıda işimi en iyi şekilde nasil yapar, sivrilirim düşüncesine karşılık, Doğu’da şunun ayağını nasıl kaydırır da yerine geçerim desiseleri hakim.
Diğer milletlerin teslim oldukları noktada Türklerin savunması başlar.
Helmuth Karl Bernhard von Moltke
Kadının silahı gözyaşında değil de, edebinde mi gizliydi
Gücü ele geçiren canavarlaşıyor.
Öyle yenilgiler vardır ki, orada gösterilen şecaat, gelecekteki zaferlerin ateşleyicisi olmuştur. Öyle zaferler de vardır ki yenilgilerin kapısını aralamıştır.
Billahi Tuna, sende biliyorsun ki, böyle onurlu bir savaş dünyanın bir başka yeri için verilmedi.idrakler sınırlı, sevgiler sınırsız olduğundan Plevne’de yaşananları hiçbir milletin hayali almadı; çünkü hiçbir millet seni bizim kadar sevmedi, sana türküler yakmadı, çocuklarına adını vermedi, onları sana kurban etmedi
Silahı, mermisi, suyu ve ekmeğiyle siperine yerleşmiş bir Türk savaşçısı yenilmez bir kuvvettir. Ve yetenekli, güvenilir bir komutanın emri altında çarpışan Türk’ün cesaretinde sınır yoktur.
İçinde yaşadığımız hayat kadar bize yabancı olan ne var? Belki de iyi ki yabancıyız; onun muammasında da boğulabilirdik!.. Ah bir yüzü ile güzel, bir yüzü ile zalim hayat Kimine gülümser, kimini çelikten yumruğunla ezersin!..
Her meslekte risk vardır.
Kalbinin görünmez zembereğine basılmıştı sanki.
Kurşuna doğru gitmek kolay mıydı?
Çünkü devlete baş olmak, kuzguna leş olmayı göze almakla mümkündür.
Kalbinin vuruşları göğsünü çekiç gibi dövüyordu.
İnsan ne muamma varlık.
Türkler, karşısında hiçbir gücün direnemeyeceği sel gibiydi.
Çevremizi ateş sarmış, her adımda ölümle burun buruna geliyoruz.
İnsanın en kolay kendini kandırdığını, ihtirasına mantığında yer bulduğunu unutmayalım.
“İnsanoğlu sadece mantıktan ibaret değildir. Çoğu zaman hisleriyle düşünür.”
Demek ki zafer, sadece yiğitlik, fedakarlıkla elde edilemiyor; bunlarla beraber sayı, donanım, mermi ve yiyecek ikmali ve daha başka unsurların da gerektiğini Plevne’de ki yarma harekatında canlı bir şekilde gördük.
Öyle yenilgiler vardır ki, orada gösterilen şecaat, gelecekteki zaferlerin ateşleyicisi olmuştur. Öyle zaferler de vardır ki yenilgilerin kapısını aralamıştır.
Ümit edip beklemenin ne demek olduğunu bu dünyada belki kimse onlar kadar bilmiyordu.
Sadece kendisini akıllı zanneden, aslında aptalların şahıdır.
Hangi hayvan cinsini parçalıyor? Birbirimizi öldürmemizin hesabını kim verecek!..
Çünkü devlete baş olmak, kuzguna leş olmayı göze almakla mümkündür.
Bize vuracak mermilerde adımız yazılıdır, dedi. Nereye kaçsak gelir, bizi bulur. Adımız yazılı değilse, endişeye gerek yok.
İçlerinde gurbete gidiyorlarmış gibi bir his vardı; oysa Vidin de onlar için gurbetti.
Bize vuracak mermilerde adımız yazılıdır, dedi. Nereye kaçsak gelir , bizi bulur. Adımız yazılı değilse, endişeye gerek yok.
Artık Plevne’nin çapı çok küçülmüş, on kilometreye inmişti. Ruslar şehri iki yüz yetmiş piyade taburu, yüz elli iki süvari bölüğü, beş yüz yetmiş bir topla kuşatmışlardı. Kuvvet getirmeye de devam ediyorlardı.
Bize vuracak mermilerde adımız yazılıdır, dedi. Nereye kaçsak gelir, bizi bulur. Adımız yazılı değilse, endişeye gerek yok
Öyle yenilgiler vardır ki orada gösterilen şeraat, gelecekteki zaferlerin ateşleyicisi olmuştur. Öyle zaferler vardır ki yenilgilerin kapısını aralamıştır.
Sadece kendisini akıllı zanneden, aslında aptalların şahıdır.
İnancın mantıktan üstün olduğunu kim söylemişse insanın anlamını hayatın özünü ifade etmiştir
Moralini yitiren ne hücum edebilir ne de savunma yapabilirdi. Zafer her şeyden önce askerin başarılı olacağına inanmasında gizliydi
Küçük imkanlarla büyük Hülyaları gerçekleştirmeye kalkışmak mumdan gemiyle güneşin zaptına çıkmaya benzer
Diğer milletlerin teslim oldukları noktada türklerin savunması başlar
Devlete baş olmak kuzguna leş olmayı göze almak ile mümkündür
Kuşlar insanın içinden geçene göre ötüyordu sanki
Yıldızlar ışıldarken bir yudum su için çeşitli dillerde feryatlar yükseliyordu
Bu Fakir cahil insanlar ölümlerine bile sebep bulabiliyorken bizim yaşamımıza bir anlam veremememiz felaketimizi Çağırmıyor mu?
Zafer sadece yiğitlik, fedakarlıkla elde edilemiyor; bunlarla beraber sayı, donanım, mermi ve yiyecek ikmali gibi unsurların da gerektiği Plevne’de görülmüştür.
Biz elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz; gerisi Allaha kalmış.
Yiğit insanlar yaptıklarını hatırlamaz!
Paylaşılan felaket insanların aynı heyecanla yürek atışlarında eriyerek onları bir gövdenin uzuvları haline getiriyordu.
Açlık, yoksulluk ve ümitsizlik kimsede sinir bırakmadı!
Savaşı yaşamayan çaresizliğin ne olduğunu bilmez.
Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğu anlatılmakla değil, ancak yaşanılarak idrak edilir.
Sadrazam Mithat Paşa’nın çapı küçük, fakat hayali ve ihtirası büyüktü.
İşte bu tip siyasetçileri, Tanrı hiçbir milletin başına musallat etmesin; zira küçük imkânlarla büyük hülyaları gerçekleştirmeye kalkışmak, mumdan gemiyle güneşin zaptına çıkmaya benzer.
İşte bu tip siyasetçileri, Tanrı hiçbir milletin başına musallat etmesin; zira küçük imkânlarla büyük hülyaları gerçekleştirmeye kalkışmak, mumdan gemiyle güneşin zaptına çıkmaya benzer.
Günümüzde Doğu ile Batı’yı ayıran pek çok özelliğin başında şu geliyor:
“Batı’da işimi en iyi şekilde nasıl yapar, sivrilirim düşüncesine karşılık, Doğu’da şunun ayağını nasıl kaydırır da yerine geçerim desiseleri hâkim.”
“Batı’da işimi en iyi şekilde nasıl yapar, sivrilirim düşüncesine karşılık, Doğu’da şunun ayağını nasıl kaydırır da yerine geçerim desiseleri hâkim.”
“Sadece kendisini akıllı zanneden, aslında aptalların şahıdır.”
İnsan çılgınlaşınca ne vahşi yaratık oluyor!
Azim ve fedakârlık oldu mu, başarı elde edilirdi.
Ah bir yüzü ile güzel, bir yüzü ile zalim hayat… Kimine gülümser, kimini çelikten yumruğunla ezersin!
Kabil ile Habil’in arasında başlayan savaş, adeta hayatın parçası haline gelmişti, insanlığın muhtaç olduğu barış mümkün olabilecek miydi?
Ey vicdan, ne zaman biz insanlara varlığını duyuracaksın!
Gücü ele geçiren canavarlaşıyor!
Bu uçsuz bucaksız evrenle, sırlar yumağı olan hayatla meşgul olmak yerine birbirimizi boğazlıyoruz!
Yiğitler yaptığı işi hatırlamaz
Nerede kadın – erkek varsa, orada aşk vardır.
İnsanların aralarındaki ayrılık duvarlarını eriterek, bizleri yalnızlıktan sadece dostluk ve sevgi kurtarıyor.
İnsanlıktan nasibini alan, bütün ölümlere üzülür; ama yakınının kaybı bir başka oluyor; herhalde onunla müşterek hatıralarını da gömdüğüne inandığı için, insanın yüreğinden bir şeyler kopuyor.
Hayatta olduğuma şükrediyorum
Neylersin ki kader bizi buralara sürükledi.
Savaşın kötü bir şey olduğunu biliyor; ama ne yalan söyleyeyim insanları bu kadar çok çılgınlaştıracağını tahmin edemiyordum.
Dünya tarihine şöyle bir bakın, inancın yenemediği hiçbir güçlük yoktur.
Sadece mantıktan ibaret olmayan ‘insanoğlu çoğu zaman hisleriyle düşünür.’
İhtiras insanın aklını alır; etraflıca düşünemez; arzu ettiğinin esiri olur.
Tahir Paşa’nın yüzünde hayret ifadesi belirdi:
Sadece ihtirası uğruna bir milleti nasıl savaşa sokar?
Sadece ihtirası uğruna bir milleti nasıl savaşa sokar?
İnsanın en kolay kendini kandırdığını, ihtirasına mantığında yer bulduğunu unutmayalım!
Saçlarından kesip kağıtlara sardıktan sonra üzerlerine adlarını yazarak kendisine göndermesini hanımdan isteyecekti. Çocukları kız, erkek veya herhangi bir sebeple birbirinden ayırmak yanlıştı, fakat saçlarını koklarken kimin kokusunu aldığını bilmeliydi.
Ey can, sen ne kadar tatlısın, senin uğruna insanoğlu hangi zalimliklere katlanmıyor!
Ben kuzeydeki soğuk ülkemden, sen gübeydeki sıcak memleketinden geldin, tabiat ana renklerimizi farklı boyadı, yüzümüze değişik çizgiler çizdi. Bütün ayrılıklarımıza rağmen ikimiz de insanız. Hangi hayvan cinsini parçalıyor. Birbirimizi öldürmemizin hesabını kim verecek! Bizi bu duruma getirenler utansın!
Sanki bir tarih, binlerce şehidin kanıyla elde edilmiş zaferler yakılıyordu.