İçeriğe geç

Pinball 1973 Kitap Alıntıları – Haruki Murakami

Haruki Murakami kitaplarından Pinball 1973 kitap alıntıları sizlerle…

Pinball 1973 Kitap Alıntıları

Bu dünya felsefenin kavrayamayacağı şeylerle dolu.
Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar.
Bir mevsim kapıyı açıp çıkıp giderken diğer mevsim bir başka kapıdan içeri girmişti. Kapıyı açıp da, Hey, bekle biraz, söylemeyi unuttuğum bir şey var, diye bağırsan da seni duyacak kimse yok. Artık kimse yok. Kapıyı kapatıp döndüğünde odanın içinde diğer mevsimi görüyorsun, sandalyeye oturmuş, kibriti çakıp sigarasını yakıyor. Unuttuğun bir şey varsa bana söyleyebilirsin diyor, işler yolunda giderse ben ona iletirim söylediğini. Hayır, gerek yok diyorsun sen de, önemli değil zaten. Etrafta sadece rüzgarın sesi duyuluyor. Önemli bir şey değil. Bir mevsim öldü sadece.
Bugün biri ölse onun için üzülmeyiz dedi Venüs’lü, sessiz adam. Çünkü yaşadığımız sürece severiz biz. Sonradan pişman olmamak için.
Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar.
Uyumak istedi.
Uyku her şeyi tamamen silip atacaktı sanki. Ah, bir uyuyabilseydi
Uyumak istedi.
Uyku her şeyi tamamen silip atacaktı sanki. Ah, bir uyuyabilseydi
Bir gün yitireceğin şeylerin büyük bir anlamı yoktur. Yitirmenin kaçınılmaz olduğu şeylerin şanı, aslında şan değildir, derler.
Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar.
Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar.
Mutluluk sıcak bir arkadaştır.
Uzaktan bakınca pek çok şey güzel görünür.
Sanki bir şeyler ararken ne aradığımı unutmuş gibiydim.
Her gün bir diğerinin tekrarıydı. Araya bir ayraç koymazsan farkı anlaşılmıyordu.
Geçmiş ile şimdi , gördüğümüz gibidir. Gelecekse olası dır.
İçinden çıktığım karanlığa dönüp baktığımda oradakilerin de belirsiz bir olası dan başka bir şekilde tanımlanamayacağını düşündüm. Bizim açıkça algıladığımız şey şimdi adını verdiğimiz şu andır, o bile bedenimizden kayıp geçer sadece.
Bizim açıkça algıladığımız şey şimdi adını verdiğimiz şu andır, o bile bedenimizden kayıp geçer sadece.
“Bu dünyada yitirilmeyecek bir şey var mıdır?”
“Olduğuna inanıyorum ”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Bir gün yitireceğin şeylerin büyük bir anlamı yoktur. Yitirmenin kaçınılmaz olduğu şeylerin şanı, aslında şan değildir, derler.”
Ben kuyuları severim. Ne zaman kuyu görsem içine taş atarım. Küçük bir taşın derin bir kuyunun dibine vardığında çıkardığı ses kadar yüreğime ferahlık veren başka bir şey yoktur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Farenin şehirden ayrılma kararı hiçbir tereddüde yer bırakmayan bir kesinlikteydi. Uzun uzun düşünerek, farklı açılardan ele alarak varmıştı bu karara. Hiçbir boşluk kalmadığından emindi. Kibriti çakıp köprüyü yakmıştı. Böylece yüreğindeki her şey silinecek, geriye hiçbir şey kalmayacaktı. Şehrin bir kaç yerinde gölgesi kalırdı belki. Ama endişe etmeye gerek yoktu. Şehir değişmeye devam edecek ve sonunda o gölge de yitip gidecekti. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu.
Uyumak istedi.
Uyku her şeyi tamamen silip alacaktı sanki. Ah bir uyuyabilseydi .
Gözlerini kapattığında kulaklarında dalga sesi duydu. Dalgakırana çarpan, sonra beton blokların arasını diker gibi geri çekilen kış dalgaları.
Kimseye açıklama yapman da gerekmiyor böylece, diye düşündü Fare. Denizin dibi her şehirden daha ılık, huzurlu ve sessiz. Hayır, artık hiç bir şey düşünmek istemiyorum.
Hiçbir şey
..kapı ardımdan kapandıktan sonra arkama dönüp bakmadım. Bir kere bile arkama dönmedim.
Ne tuhaf, sanki yaşananlar hiç yaşanmamış gibi.
Hayır gerçekten yaşandı. Ama ortadan kayboldular.
Üzgün müsün?
Hayır deyip başımı salladım. Hiçten doğan her şey eski yerine döndü; tüm olan bu.
‘Venüs bulutlarla çevrili sıcak bir gezegenmiş. Sıcak ve nemden ötürü üzerinde yaşayanların çoğu genç yaşta ölürmüş. Orada otuz yıl yaşayan efsane olurmuş. Ve Venüslülerin yürekleri yaşadığı sürece sevgiyle dolup taşarmış. Venüslülerin hepsi birbirlerini istisnasız severmiş. Kimseye nefret duymaz, kimseyi kıskanmaz ve küçük görmezlermiş. Kötü söz de söyleyemezlermiş. Ne cinayet varmış ne de kavga, sadece sevgi ve şefkat hüküm sürermiş orada.

Bugün biri ölse onun için üzülmeyiz’ dedi Venüslü sessiz adam. Çünkü yaşadığımız sürece severiz biz. Sonradan pişman olmamak için’

Türlü türlü hayaller, türlü türlü acılar, türlü türlü verilmiş sözler vardı. Ama neticede hiçbiri kalmamıştı.
Benim yüzüm, benim kalbim, diğerleri için anlamı olmayan bir kabuktan başka bir şey değildi. Benim kalbimle bir başkasının kalbi birbirini yakalayamıyordu.
Sonsuza dek süren bir sessizliğin içinde yürümüş gibiydim.
Ölüler için ne mırıldanan rüzgar ne koku ne de karanlığa doğru ilerlemelerini sağlayacak duyargalar vardı. Hepsi de zamanı unutmuş ağaçlar gibi görünüyorlardı. Ne düşünceleri vardı ne de onları taşıyan sözcükler. Bunları yaşayanlara bırakmışlardı.
Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar.
Her gün bir diğerinin tekrarıydı. Araya bir ayraç koymazsan farkı anlaşılmıyordu.
Nereye gidersem kendi yerimi bulabilirdim? O yer neresiydi?
Mutluluk sıcak bir arkadaştır.
Bana neredeyse hiç telefon gelmemişti. Bana bir şeyler anlatmak isteyen tek bir kişi bile olmadığı gibi benim duymak isteyeceklerimi bana anlatan da çıkmadı.
Bugün biri ölse onun için üzülmeyiz. dedi Venüs’lü, sessiz adam. Çünkü içinde yaşadığımız sürece severiz biz. Sonradan pişman olmamak için.
Bizim açıkça algıladığımız şey şimdi adını verdiğimiz şu andır, o bile bedenimizden kayıp geçer sadece.
‘Benim övündüğüm hiçbir şeyim yok.’
‘O halde kaybedecek hiçbir şeyin de yok.’
Bir gün gelir ve yüreğimizi bir şey ele geçirir. Bunu yapan herhangi bir şey olabilir; hatta küçük bir şey de olabilir. Bir gülün tomurcuğu, kaybettiğimiz şapka, çocukken sevdiğimiz bir kazak, eski bir Gene Pitney plağı Artık gidecek bir yeri kalmamış mütevazi şeylerin listesi. O şeyi iki üç gün yüreğimizde hissederiz, sonra eski yerine döner Karanlığa. Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar.
Ölüler için ne mırıldanan rüzgar, ne koku ne de karanlığa doğru ilerlemelerini sağlayacak duyargalar vardı. Hepsi de zamanı unutmuş ağaçlar gibi görünüyorlardı. Ne düşünceleri vardı ne de onları taşıyan sözcükler. Bunları yaşayanlara bırakmışlardı. Fare ve kız ormanlığa dönüp birbirlerine sımsıkı sarıldılar. Denizden gelen tuzlu rüzgar, ağaçların yapraklarının kokusu, çimlerdeki cırcırböcekleri, yaşamayı sürdürenlerin dünyasının acısı çökmüştü etrafa
Tuhaflık hissi Bu tuhaflık hissini sıklıkla duyumsarım. Parçalarını birbirine karıştırıp iki farklı yapbozu aynı anda yapmaya çalışmak gibi bir his.
Her gün bir diğerinin tekrarıydı. Araya bir ayraç koymazsan farkı anlaşılmıyordu.
“Gözlerimi kapatınca caddeler ortaya çıkar , evler görünür , insan sesleri duyulur . Uzaklardaki , sonsuza dek o halleriyle kalacak insanların yaşamlarındaki usul ve net hareketleri bile hissedebilirim .”
Baksana J. insanlar da çürürler, değil mi?
Öyle.
Çürümenin de türlü çeşidi vardır dedi Fare farkında olmadan elinin tersiyle ağzını silerek. Ama her insan seçeneklerin kısıtlı olduğunu düşünür. En fazla iki ya da üç olduğunu sanırlar.
düşünceye biçim veren eylemdir. tersi mümkün değildir.
her şeyin bir tekrar olduğunu hissediyordum. sonsuz dejavu; tekrar ettikçe daha da kötüleşiyordu her şey.
yaşadığımız sürece severiz biz, sonradan pişman olmamak için.
hem yüreğimiz hem bedenimiz için ne çok eziyet vardı.
nereye gidersem kendi yerimi bulabilirdim?
benim yüzüm, benim kalbim, diğerleri için anlamı olmayan bir kabuktan başka bir şey değildi.
sanki bir şeyler ararken birden ne aradığımı unutmuş gibiydim.
yara kataloğuydu bedenim.
bir düğmeyi kapatmış gibi başının içindeki tüm ışıklar söndü, yüreği bu yeni karanlığın içine gömüldü.
gözleri yoktu, acıları da.
insanlar da çürürler, değil mi?
benim övündüğüm hiçbir şeyim yok.
o halde kaybedecek bir şeyin de yok.
bir gün yitireceğin şeylerin büyük bir anlamı yoktur. yitirmenin kaçınılmaz olduğu şeylerin şanı, aslında şan değildir.
bu dünyada yitirilmeyecek bir şey var mıdır?
olduğuna inanıyorum.
nereye kadar sürecekti bunlar? hiçbir mantıklı bağlantısı olmayan dağınık kartlar elimdeydi, kaybolmuştum. daha fazla katlanamayacak gibiydim.
neden karanlığın içinde ilerlemeye devam ediyordum ki?
bir kez daha sessizlik oldu aramızda. çok önceden ölmüş olan bir şeylerin parçalarını paylaşıyorduk. buna karşın bu sıcak anıların bazıları, eski zamanların ışıkları gibi yüreğimde gezinmeye devam ediyordu. ve ölüm beni yakalayıp bir kez daha hiçlik kabına sokana dek geçecek o kısa zamanda, ben de o ışıkla birlikte yürüyebilirdim.
tennessee williams şöyle yazmış: geçmiş ile şimdi, gördüğümüz gibidir. gelecekse, olası dır.
içinden çıktığım karanlığa dönüp baktığımda oradakilerin de belirsiz bir olası dan başka bir şekilde tanımlayamayacağını düşündüm. bizim açıkça algıladığımız şey şimdi adını verdiğimiz şu andır, o bile bedenimizden kayıp gider sadece.
Tuhaf bir yıldızın altında doğmuş gibiyim. Diğer bir deyişle, ne istesem elde ettim. Ama bir şeyi elde edince de bir başka şeyin üzerine basıp geçtim. Anlıyor musun?
Bitirme tezi danışman hocam iyi bir şey demişti. Cümlelerin güzel, savunduğun tez net, ama hiçbir şey söylemiyorsun.
Eskiden böyle biri yaşamış, sonra ölmüş, hepsi bu. Yaşamı hakkında kimse bir şey bilmiyor. Derin bir kuyunun dibinde yaşayan bir su böceği kadar gizemli.
Naoko başını salladı, bütün notları A olan kız öğrencilerinkine eş gülümsemesi uzun bir süre aklımdan çıkmadı.
İnsanların başkalarını nadiren dinlediği zamanlar olduğundan, konuştuğum kişiler içtenlikle ve büyük bir hevesle anlatırlardı.
Kaloriferin aşırı açıldığı diş hekiminin bekleme odasındaki gibi bir uyku. Kapının her açıldığında uyanılan türden.
Uzaktan bakınca pek çok şey güzel gözükür
Her gün bir diğerinin tekrarıydı.Araya bir ayraç koymazsan farkı anlaşılmıyordu.
“Yine de insan değişmeye devam ediyor. Değişimin ne anlamı olduğunu ben hiç anlayamadım “ dedi Fare dudağını ısırıp. Sonra masaya bakarak düşüncelere daldı. “Düşündüm de, ne kadar ilerleme ve değişim olsa da neticede bunlar da çürüme sürecinden başka bir şey değil. Yanlış mı düşünüyorum sence?”
Bir kez daha sessizlik oldu aramızda. Çok önceden ölmüş olan bir şeylerin parçalarını paylaşıyorduk. Buna karşın bu sıcak anıların bazıları, eski zamanların ışıkları gibi yüreğimde gezinmeye devam ediyordu. Ve ölüm beni yakalayıp bir kez daha hiçlik kabına sokana dek geçecek o kısa zamanda, ben de o ışıkla birlikte yürüyebilirdim.
Tennessee Williams şöyle yazmış: Geçmiş ile şimdi, gördüğümüz gibidir. Gelecekse, “olası”dır.
İçinden çıktığım karanlığa dönüp baktığımda oradakilerin de belirsiz bir “olası”dan başka bir şekilde tanımlanamayacağını düşündüm. Bizim açıkça algıladığımız şey şimdi adını verdiğimiz şu andır, o bile bedenimizden kayıp geçer sadece.
Bizim açıkça aldıladığımız şey şimdi adını verdiğimiz şu andır, o bile bedenimizden kayıp geçer sadece.
Geçmiş ile şimdi, gördüğümüz gibidir. Gelecekse, ‘olası’dır.
Bunu söylemek istemezdim ama ben böylesi bir dünyada gereğinden fazla kaldığımı hissediyorum.
Bu dünyada yitirilmeyecek bir şey var mıdır?
İnsan dediğin şaşırtıcı derecede beceriksizce yapılmış bir canlı. Düşündüğünden çok daha beceriksiz bir şekilde.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir