İçeriğe geç

Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım Kitap Alıntıları – Paulo Coelho

Paulo Coelho kitaplarından Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım kitap alıntıları sizlerle…

Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım Kitap Alıntıları

“Bir an geliyor, bu kadar çaba göstermeye değip değmediğini soruyoruz kendi kendimize”
“Aşk insana her zaman akılsızca şeyler yaptırır”
“Üçüncü kattan düşmek de, yüzüncü kattan düşmek kadar hasar bırakırdı. Düşeceksem çok yükseklerden düşmeliydim”
“Beklemek insana acı verir.”
“In fairy tales, the princesses kiss the frogs, and the frogs become princes. In real life, the princesses kiss princes, and the princes turn into frogs.”
“There are many ways to commit suicide. Those who try to kill the body violate God’s law. Those who try to kill the soul also violate God’s law, even though their crime is less visible to others.”
“I could have. What does this phrase mean? At any given moment in our lives, there are certain things that could have happened but didn’t. The magic moments go unrecognized, and then suddenly, the hand of destiny changes everything”
“Aşk bizi cennete de, cehenneme de götürebilir, ama her zaman bir yere götürür”
“Sevmek tehlikelidir.”
“Erişilmez bir aşka düşmeyeceğim. Sınırlarımı biliyorum ben, acıya nereye kadar katlanabileceğimi de.”
“Barajlar gibidir aşk, bunu biliyorum: Bir zerre suyun sızabileceği bir çatlak bırakırsanız, bu su duvarları yavaş yavaş kemirir ve öyle bir an gelir ki, akıntının gücünü artık kimse denetleyemez.”
“Böyle bir aşk, olsa olsa, peri masallarında olurdu. Çünkü gerçek yaşamda aşkın, yaşanabilir bir aşk olması gerekirdi. Hemen karşılık görmese bile –o kişi istediği kadar uzakta olsun–, günün birinde sevilen kişiyi fethetme umudu olmaksızın yaşayamazdı. Bunun dışında her türlüsü katıksız düştü.”
“Seninle birlikte gelmemi istiyorsan, beni dinlemen gerekir,”
Yalnızca içinde bulunduğun ânı yaşamaya çalış. Eskiyi anımsamak bizden daha yaşlılara özgüdür.
“İnsanın kendisini tehlikeye atması, çılgınca hareket etmesi gereken anlar vardı.”
“İçimizde yaşamayı sürdüren çocuğa kulak vermeliyiz. O çocuk, büyülü anın hangi an olduğunu bilir. Onun gözyaşlarını kolayca bastırabiliriz, ama sesini boğamayız.”
“Farkına varılmayan büyülü anlar vardır.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“İnsan, tehlikeye atılmayı bilmeli, […] Yaşamın mucizesini ancak, beklemediğimiz şeyler olup bittiğinde gerçekten anlıyoruz”
Çünkü her zaman dönüp arkamıza bakarız.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bütün aşk öyküleri birbirine benzer.
Yalnızca içinde bulunduğun anı yaşamaya çalış.Eskiyi anımsamak bizden daha yaşlılara özgüdür.
Bölünmüş bir krallık, düşmanların saldırısına karşı koyamaz. Kafasının içi bölünmüş bir insan,yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz.
Bilge kişi, sevdiği için bilgedir. Ahmak olana gelince, aşka akıl erdirdiğini ileri sürdüğü için ahmaktır.
Kimi zaman, üstesinden gelemediğimiz bir hüzne gömüldüğümüz izlenimine kaptırırız kendimizi. Yaşadığımız günün büyülü anının geçip gittiğinin, buna karşın hiçbir şey yapmadığımızın farkına varırız. Oysa yaşam, büyüsünü ve güzelliğini kendi içinde gizlemektedir.
Git eşyalarını topla. Düşler boş oturtmaz insanı.
Seni gözlerinden okuyabilirim. Yüreğinden okuyabilirim seni. Âşık olacaksın. Ve acı çekeceksin.
Bütün aşk öyküleri birbirine benzer
Gerçek sevgi, kendini tümüyle vermektir.
Her şeye karar veren kendi yüreğimizdir; onun karar verdiği şeyse artık bizim yasamızdır.
Aşk kalıcıdır, değişen yalnızca insanlardır.
“Aşk tuzaklarla doludur; kendini göstermek istediğinde, bize yalnızca ışığıyla belirir ve bu ışığın içindeki gölgeleri gözümüzden saklar.”
Aşk kalıcıdır, değişen yalnızca insanlardır.
Bir erkek uğruna acı çekmenin ne anlama geldiğini nasıl açıklamalı? Buna olanak yok. İnsan, işte o zaman cehennemi yaşar, çünkü o acıda soyluluk da, yücelik de yoktur. Yıkım vardır, mutsuzluk vardır yalnızca.
Olmayı düşlediğiniz yerde tüm benliğinizle olmanız gerekiyor.Bölünmüş bir krallık,düşmanların saldırısına karşı koyamaz.Kafasının içi bölünmüş bir insan,yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz.
Birçok ana baba çocukları hakkında yanılıyor, çünkü aldıkları kararların çocukları için en uygun kararlar olduğuna inanıyorlar.
Aşk çok soru sormaz, düşünmeye başlarsak, içimize korku düşer. Bu korku açıklanamaz, onu sözcüklerle açıklamaya çalışmak boşuna olur.
Beklemek insana acı verir. Unutmak acı verir. Ama ne karar vereceğini bilememek, acıların en büyüğüdür.
Doğuyoruz, acı çekiyoruz ve ölüyoruz.
Kafasının içi bölünmüş bir insan, yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz.
Susuyoruz – ve bu, bir şeyin belirtisi.
Benim hoşnut olduğumu biliyorsun. Bugün burada, defterlerimin ve kitaplarımın oluşturduğu dağdan uzakta, gerçek dağlara tırmanmakta oluşum senin sayende. Beni mutlu kılıyorsun. Ve mutluluk, bölündükçe çoğalan bir şeydir.
Pencereyi açtım. Ve de yüreğimi. Odaya güneş doldu, ruhuma aşk
Aşk her zaman yenidir. Yaşamımızda bir kez, iki kez, on kez sevmiş olmamızın önemi yok. Kendimizi her zaman bir bilinmezle karşı karşıya buluruz. Aşk bizi cennete de, cehenneme de götürebilir, ama her zaman bir yere götürür.
Ben, aranızda yüreğinin sesini dinleyen herhangi biri gibiyim. Yaşamın gizi karşısında gözleri kamaşan, mucizelere açık, yapıp ettiklerinden sevinç ve heyecan duyan biriyim. Ne var ki şimdiye kadar Öteki, düş kırıklığına uğrama korkusuyla elimi kolumu bağlıyordu.
Öteki, bana olmayı öğrettikleri, ama ben olmayan kişidir, der. İnsanların, yaşamları boyunca yaşlandıklarında açlıktan ölmek istemiyorlarsa nasıl para kazanmaları gerektiğini düşünmek zorunda olduklarına inanır. Ne kadar çok düşünürlerse, o kadar çok plan yaparlar; yaşayan birer varlık olduklarını da, vadeleri dolmak üzereyken anlarlar ancak. O zaman da artık iş işten geçmiştir.
Ama, savaşmayı sürdüreceğim. Yaşamda, sonuna kadar savaş vermeye değer şeyler vardır.
Kimi insanların başkalarıyla arası bozuktur, kendileriyle arası bozuktur, yaşamla arası bozuktur. Bu kişiler tiyatro oynar ve oynadıkları oyunun metnini, yoksun bırakıldıkları şeye göre yazarlar.
Aşk tuzaklarla doludur. Kendini göstermek istediğinde, bize yalnızca ışığıyla belirir ve bu ışığın içindeki gölgeleri gözümüzden saklar.
“Ask tuzaklarla doludur. Kendini gostermek istediginde, bize yalnizca isigiyla belirir ve bu isigin icindeki golgeleri gozumuzden saklar.”
“Yuregim keske soz dinlemese diyorum. Kendimi olaylara bir birakabilsem, yalnizca bir hafta sonu bile olsa, yuzume degen bu yagmur damlalarinin baska bir tadi olurdu. Sevmek kolay olsaydi, birbirimizin kollarinda olurduk ve sarkinin sozleri bir oyku anlatirdi bize, kendi oykumuzu.”
“ seven insan, once kendinden gecmeyi, sonra kendini bulmayi ozler”
Seven insan, önce kendinden geçmeyi, sonra kendini bulmayı özler.
İnsanlar her şeyden, herkesten kaçabilirler; ama “Hiç kimse, kendi yüreğinden kaçamaz.
Gitmeye değer yerlerin kestirmesi yoktur.
“Kimi insanların başkalarıyla arası bozuktur,kendileriyle arası bozuktur, yaşamla arası bozuktur.Bu kişiler tiyatro oynar ve oynadıkları oyunun metnini,yoksun bırakıldıkları şeye göre yazar.”
“Tanri, gunesi her gun yeniden dogurarak, bizi mutsuz kilan her seyi degistirmemiz icin zaman taniyor bize. Oysa biz her gun, boyle bir zamanin bize bagislandigini gormezden geliyoruz, bugunun dune benzedigi gibi, yarina da benzeyecegini dusunuyormus gibi davraniyoruz. Ama dikkatini yasamakta oldugu gune veren kisi, o buyulu anin varligini kesfediyor. O buyulu an belki de sabah anahtari kilide soktugumuz dakikada, aksam yemegini izleyen suskunluk sirasinda, bize birbirinin benzeri gibi gelen binbir seyde gizli. Ama oyle bir an var ve iste o anda yildizlar tum gucleriyle icimize doluyor ve mucizeler gerceklestirmeye hazir hale getiriyor.”
Erkeklerin her zaman kendilerine göre nedenleri vardır, diye cevapladı Öteki. Ama sonunda kadınları terk eden hep onlar olur.
Bırakın ölüleri ölüler gömsün.
İnsanın, inancını kanıtlaması için ille de dağları yerinden oynatması gerekmez.
Bu kadında da benimki gibi bir delilik bulunabilir : çarmıha gerilmiş İsa deliliği.
“Ve bunun bedelini ödemesi gerekiyordu, yani harekete geçmesi. Çünkü kadın, en büyük bedeli ödüyordu: Kendini veriyordu.“
“Onlarda dağlar gibi. Bu dağlar güzel. Karşısında bu dağları bulan kişi, yaratılışın görkemini düşünmeden edemez. Her biri Tanrı’nın bize olan sevgisinin canlı birer örneği, ne var ki onların yazgısı, yalnızca tanıklık etmek. Devinip duran ve doğayı dönüşümü uğratan Irmaklar gibi değil.“
“Doğru. Peki, insanlara neden dağlar gibi olmasın?“
“Kim bilir, belki de dağların korkunç bir yazgısı vardır. Hep aynı doğayı izlemek zorundadırlar.“
“- Tanri’yi hosnut kilan o duayi bize yeniden ogret, biz onu bir turlu animsayamadik.
+ Hic onemi yok, der mucizeyi goren misyoner. Ve Tanri’dan onun her dili bildigini daha once akil edemedigi icin, af diler.”
“Yalnizca icinde bulundugun ani yasamaya calis. Eskiyi animsamak, bizden daha yaslilara ozgudur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir