İçeriğe geç

Peygamberimizi Nasıl Anlamalı Çocuklarımıza Nasıl Anlatmalı Kitap Alıntıları – Salih Suruç

Salih Suruç kitaplarından Peygamberimizi Nasıl Anlamalı Çocuklarımıza Nasıl Anlatmalı kitap alıntıları sizlerle…

Peygamberimizi Nasıl Anlamalı Çocuklarımıza Nasıl Anlatmalı Kitap Alıntıları

Eğer Yüce Allah’tan başka bir ‘halil(dost)’ edinecek olsaydım Ebu Bekir’i dost edinirdim
..sevince arınır insan, ruh ve bedeniyle, tüm kötülük ve çirkinliklerden
Her insanın hem fikren, hem de beden gücü olarak belli bir kapasitesi vardır. Beş yaşındaki bir çocuğa felsefe dersi veremez siniz, zihni ve aklı onu kaldırmaz. Yine yirmi kilogram kaldırabilecek birine 50 kilogram yüklerseniz ona zulmetmiş olursunuz.
Peygamber Efendimiz, aynı uygulamayı beden gücü yönüyle hayvanlar için de ortaya koymuştu. O’na göre, bir hayvana da kaldırabileceğinin fazlasını yüklemek zulümdür.
Alışkanlıklar, anahtarı kaybolmuş bir kilittir
Şefkatli ol! Zira şefkat her nereye girerse orayı güzelleştirir, her nereden çıkarsa da orayı çirkinleştirir..
Sevgimiz de, nefretimiz de, merhametimiz de acımasızlığımız da imtihanımız kılınmış. Tıpkı sevdiğimiz her şey gibi çocuklarımız da imtihanlarımız kılınmış.”Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir”..(Enfal,28)
Peygamber Efendimizin değiştirdiği isimler arasında :
Aziz, Kadir (Allah’ın isimleri olduğu için)
Hakem(Hakem olan, yani hüküm veren Allah olduğu için)
Sevdiği şeylerle daha çok imtihana çekilir insan.
Ümmetine her fırsatta ilim öğrenmeyi tavsiye eden bir Peygamberin evlatları ve anne babalar olarak çocuklarınıza neyi nasıl öğreteceğiniz hususunda okumalı, kendinizi geliştirmelisiniz.
Yüce Allah, şefkati rahmetinden bir parça olarak insan yüreğine hediye etmişti. Eşsiz bir hediye idi bu gönül için, aşktan da, sevgiden de yüceydi. Sevgi kirlenir, eskir, karşılık bekler, ödün ister. Ama şefkat asla. O, karşılık beklemez, saf ve durudur, temiz bir duygu olarak insan gönlünde ömür boyu devam edip durur.
Öfke tabi bir duygudur. Onu içimizden söküp atamayız, atmayı da kimseye öğütleyemeyiz. Çünkü sevgi gibi o da bize gerekli haklarımızı koruma adına Yaratan’ın verdiği en özel duygudur.
Peygamber Efendimiz çocukla çocuklaşın diyor anne babalara. Çocuğa Sen de annen baban gibi ağır başlı ol, onların yaşındaymış gibi oturup kalk, demiyor.
İlim anlayışını Müslümanların akıl ve ruhlarına yayıp sindirdiği içindir ki, ebedi aleme göç ettiğinde,büluğ çağına ermiş insanlardan en yaşlısına kadar okuma yazma bilmeyen hemen hemen hiç kimse kalmamıştı.
Ebedi âleme göz ettikten sonra bile bizimle ilgisi devam eden ve bizi unutmayan Peygamber Efendimizi(sav) biz nasıl unutabiliriz ki ?
Sevgi dilini O’nun gibi mükemmel kullanan bir başkasını dünyamız tanımadı,görmedi ve görmeyecek de
Biz televizyonda bize vereceği manevi zarar ziyana aldırmadan her türlü diziyi seyreder de çocuğumuza bu konuda ambargo uygularsak, doğru bir şey yapmış olmayız. Daha önemlisi çocuğumuzun nazarında inandırıcılığımızı kaybederiz.
Sevgi, su gibi bir ihtiyaçsa, çocuğa bunu içirmekte neden cimri davranıyoruz ki? Salıverin sevgi selini gönül bahçesine çocuklarınızın, göreceksiniz orada ne güller bitecek.
Edep şekillenmiş, Fatıma diye görünmüştü.
Yahudi alimleri, Kur’an’ın ifadesiyle Peygamber Efendimizi Öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlardı (Ahzab, 45) Bir gün Hazreti Ömer, bu ayetle ilgili büyük bir Yahudi alimiyken Müslüman olan Hazreti Abdullah Ibni Selam’a. Allah Resûlünü öz evladın gibi tanıyor muydun? diye sorunca Evet! demişti.

Hatta öz evladımdan da iyi tanıyordum. Hanımım beni kandırmış olabilir düşüncesiyle evladım hakkında şüphe edebilirim! Ama Allah Resûlünün son peygamber olduğundan asla şüphem yoktu!

Hazreti Ömer, onun bu cevabından öylesine hoşnut olmuştu ki, kalkıp Hazreti Abdullah’ın alnından öpmüştü.

O, insanlığın Peygamberiydi ve insanı seviyordu. Ey insanlar! diye sesleniyordu; Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır.
Sevgimiz de, nefretimiz de, merhametimiz de acımasızlı ğımız da imtihanımız kılınmış. Tıpkı sevdiğimiz her şey gibi çocuklarımız da imtihanlarımız kılınmış. Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir

Çocuklarımız, hem süsümüz, hem imtihanımız Sevdiği şeylerle daha çok imtihana çekilir insan.

Nankörlük olmaz mı nimeti vereni unutup, sadece nimete sımsıkı sarılmamız.
“Kur’an okuyan mü’min portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’an okumayan mü’min hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’an okuyan münâfık fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’an okumayan münâfık Ebû Cehil karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.” (Buhârî, Et’ime 30 Fezâilü’l-Kur’ân 17, Tevhîd 36; Müslim, Müsâfirîn 243. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Edeb 16; Tirmizî, Edeb 79; İbni Mâce, Mukaddime 16)
Kur’anı, hayatıyla yaşatıyordu, kainat kitabını ise çok iyi okuyordu.
Her canlı varlığı Allah, bir gaye ve vazife için yaratmıştır. Canlı varlıklar içinde gayesini ve vazifesini unutup nankörlük eden tek varlık insandır.
Bal arısının vazifesi, belki de tesbihi ve ibadeti bal yapmaktır.
İnsanoğlu bugün ne yazık ki, bir çok canlıyı yaratılış maksatlarının dışında bir çok alanlarda kullanmakta.
Hayat, O’nun Hayy isminin eseridir.
Hoşgörü, hatalar yapsak da kendimizi affedebilmektir.

Hoşgörü,insanların hataları olsa da onları ve hatalarını affedebilmektir.

Hoşgörü, diğerlerini kabul etmek ve farklılıklarımızı doğru değerlendirebilmektir.

Ya Rabbi! Bu nasıl bir yücelik, bu nasıl bir merhamet, bu nasıl bir sevgiydi? Bu nasıl hoşgörü dolu bir yürekti ki daha fetih günü bile ordusuna karşı koyan birini bağrına basıp kucaklıyordu?
Ebu Cehil’in oğlu İkrime mümin ve muhacir olarak yanınıza geliyor. Sakın babasına kötü söz söylemeyin! Zira ölüye kötü söz söylemek, diriyi rahatsız eder. Ama ölüye bir şey ulaşmaz.
Hadis-i Şerif
Gurbet, sevdiklerini kaybetmektir(görememektir) der.
Hazreti Ali (r.a)
Sevgi dilini O’nun gibi mükemmel kullanan bir başkasını dünyamız tanımadı, görmedi ve görmeyecek de
Hayata O’nun (sav) penceresinden bakmaya çalışmak kurtarır bizi ancak.
Peygamber efendimize (sav) göre, insanlarla iletişim kurmanın gönüllerini kazanmanın ve onları memnun etmenin üç önemli yolundan biri selamlaşmaydı. Diğer ikisi ise, sevdiğini belli etme veya söyleme ile hediyeleşmeydi.
Allah her canlı varlığı bir gaye ve vazife için yaratmıştır. Canlı varlıklar içinde gayesini ve vazifesini unutup nankörlük eden tek varlık insandır. Diğer canlılar asla gayelerinin dışında hareket etmezler ve vazifesini eksiksiz yerine getirirler. Bal arısının vazifesi, belki de tesbihi ve ibadeti bal yapmaktır. Hiç zehir yapan bal arısı gördünüz mü?
Cennette O’na (sav) komşu olmanın, sevgisinden ve yaşayışımızda O ‘na benzemekten geçtiğini biliyor ve düşünüyor muyuz?
İlim, müminin yitik malıdır;nerede bulursa onu alır
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Mesela torunum Fatıma Elif’i örnek vereyim size: Anne ve babası daha doğumunun ilk haftasından itibaren ona Kur’an dinletmeye başladılar. Çocuğun aklı kutsi manaları anlamazsa da ruhu hisseder. Biraz büyüyünce bu sefer televizyonda sadece ilahileri dinletmeye ve Kâbe’de namaz kılınışı seyrettirmeye başladılar.
Kuvvetli kimse, pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli , öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir.
Allah, güzeldir, güzel yaratmıştır ve güzeli sever.
Çocuklar için sevgi büyüme hormonu gibi bir şey yani!!
Nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez ! Bu kendi öz çocuğu bile olsa….
Kim Allah’a ve Peygamberlerine itaat ederse, işte onlar, Alllah’ın nimetlerine erdirdiği peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaşlar!
Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler davamdan vazgeçmem.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ibadeti camiye hapsetmiş değildi, sınırını oldukça geniş tutmuştu.
Çocuklarınızla konuşurken onun da bir birey olduğunu, yanlış dâhi yapsa saygıyı hak ettiği gerçeğini unutmayın.
Hoşgörü, hatalar yapsak da kendimizi affedebilmektir. Hoşgörü, insanların hataları olsa da onları ve hatalarını affedebilmektir. Hoşgörü, diğerlerini kabul etmek ve farklılıklarımızı doğru değerlendirebilmektir.
Dünyada insan elinin ulaşmadığı ve karışmadığı her yerde mükemmel bir temizlik vardır.
Yetim, babasızdır evet, ama sahipsiz değildir. Yetimin sahibi Allah’tır. O’nu alacağım. dedi ve Peygamberimizi (sav) kucaklayıp kokladı.
Oyuncaklar, çocuk gelişiminde büyük bir yer tutarlar. Ancak çocuğa sarılmaz, sevmez ve öpemezler. Ne kadar meşgul olursanız olun, çocuğa ayıracak olduğunuz birkaç zaman diliminde onunla sohbet etmeniz, ona sarılmanız, yerlerde yuvarlanmanız, onun oyuncakları ile oyun oynamamız onu mutlu edecektir.
Meşhur sahabeden Adiyy bin Hatem, ekmek ufalayarak karıncalara atar ve bunlar misafirlerimiz, komşularımızdırlar; üzerimizde hakları vardır, derdi.

İnsan hiç misafir ve komşusunu incitir mi?

Ne dersiniz?

nini, Bir de şunu hatırlayalım: Bırakın Peygamber Efendimiz zama1964 yılına kadar dünyada hayvan hakları diye bir şey var mi, yok mu bilinmiyordu ve kimsenin de umurunda değildi. Diyeceksiniz insan hakları var mıydı ki! Ve bilir misiniz, UNESCO’nun Hayvan Hakları Bildirgesi’ni ancak 1978’de yayınladığını. Peygamber Efendimiz ise, her biri bin bildirgeye bedel hayvan haklarıyla ilgili sözlerini, ta 630’lu yıllarda söylemişti.

Şimdi bir kez daha anladık mı dünyanın, her konuda olduğu gibi bu konuda da Peygamber Efendimizin düşünce ufkunu ve hayatı anlamaya ve anlamlandırmaya getirdiği anlayışı ne kadar geriden takip ettiğini? Anne babaların bunu, anladıktan sonra çocuklarına anlayacakları kelimelerle anlatmaları Peygamber sevgisini aşılamak için göz ardı etmemeleri gereken konuların arasında yer alıyor.

………dünya malı onlar için sadece ahiret yurdunda yararlı olabilecekse önemliydi. Kabir kapısına kadar akıl ve gönül omuzlarında bir yük olarak taşınacak mal, onlar için bir hiçti.
Sevdiği şeylerle daha çok imtihana çekilir insan..
Dünyada Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Çocuk Hakları Beyannamesi nin kabul tarihi 20 Kasım 1959 dur, ki bu beyannamede belirtilen hususlar bile Peygamber Efendimiz’in ortaya koyduğu anlayıştan uzaktır. O beyannameye imza atan sözüm ona medeni, insancıl geçinen devletlerin, bugün hala çocuk, kadın, yaşlı demeden milletlerin üzerine acımadan bomba yağdırdığını görüyoruz. Ve bir kez daha doğusuyla batısıyla dünyanın Peygamber Efendimiz’in insanı sevme, şefkat ve merhamet etme anlayışına ne kadar muhtaç olduğunu anlıyoruz.
Sevgi su gibi bir ihtiyaçsa, çocuğa bunu içirmekte neden cimri davranıyoruz ki ? Salıverin sevgi selini gönül bahçesine çocuklarınızın, göreceksiniz orada ne güller bitecek.
Çocuklarımızın o körpe dimağlarının ve nazik kalplerinin de günahlarla kirlenmemesi için tir tir titremek zorunda değil miyiz? Çünkü onlar gözümüzün nuru, dünyamızın süsü ve Allahın bize en değerli emanetleridir.
Veda yokuşundan doğdu dolunay üzerimize,
Allah’a yalvaran oldukça, şükretmek gerekir bu mutlu halimize.
Bize gönderilen,sen ey yüce Peygamber!
İtaat etmemiz gereken bir emirle geldin bize!
Hayata O’nun (s.a.v) penceresinden bakmak kurtarır bizi ancak.
Saygı duyan, sevgi ve iltifat görür.
Alışkanlık, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir.
Yüce Allah, Kur’an’da Peygamber Efendimizi âlemlere (tüm varlığa) rahmet olarak gönderdiğini söyler. Rahmetin bir anlamı da bereket ve ihsandır. Bu nedenle yağmura da rahmet diyoruz. Bu anlamla demek oluyor ki, Peygamber Efendimiz tüm varlığa Yüce Allah’tan bereket ve ihsanın gelmesine vesiledir.
Gönlümüzdeki sevgi Allah’ın ‘Vedûd’ isminin yansıması. Vedûd, seven, sevilen ve canlılar arasında sevgi var eden, yayan dağıtan demek. Yine bu ismin yansıması, içlerinde yer etmesi ile tüm canlılar sever birbirlerini. Kuşun yavrusunu sevmesi de bu ismin yansımasından, annenin çocuğunu sevmesi de
Gerçek manada İslam’ı anlamış bir müslüman, camide çocuklara yüz ekşitmek şöyle dursun onları bu mukaddes mekanda görmekten mutlu olur, onlara gülümseyerek bakar, saçlarını başlarını şefkatle okşar ve mümkünse hediyeler verir. Bu tarz davranışlar çocuğun camiyi sevmesine ve zaman buldukça oraya koşmasına vesile olur.
Nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez
Çocuk haklarına özel bir konu olarak tesbit ve tayin eden Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem olmuştur. Hadislerinde Hakku’l Veled (çocuğun hakkı) adı altında konu ile ilgili birçok hükümler ortaya koymuş, bununla çocuk meselesini büyüklerden ayrı olarak değerlendirmeye tabi tutmuştur. Ne O’ndan önce ne de O’ndan sonra 19. asrın sonlarına gelinceye kadar çocuk hakları konusunu müstakil ele alan bir başkasına rastlanamaz. Batı ancak 19. asrın son çeyreğinde onun yaklaşık 1500 sene önce ortaya koyduğu hüküm ve prensiplere bir nebze de olsa yaklaşmıştır.
Unutmayın ki çocuğunuzun aile okulunun ilk öğretmenleri sizlersiniz şimdi düşünün,
Çocuğunuzun yaşamında nasıl bir öğretmen olmak istersiniz ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir