Ömer Seyfettin kitaplarından Perili Köşk – Seçme Öyküler kitap alıntıları sizlerle…
Perili Köşk – Seçme Öyküler Kitap Alıntıları
Bir çocuk feryadıyla ağlamak isterim. Kalbimin içinde derin bir sızı büyür. Göğsümü acıtır.
Beni üzen şeylerin hiçbirini unutmadım. Hatıram sanki sırf elem için yapılmış.
Talihim bana hep canımı sıkacak başarılar nasip etti.
Beni üzen şeylerin hiçbirini unutamadım. Hatıram sanki sırf elem için yapılmış
Harp, hayattır! diyen filozofun kırmızı bir canavardan başka bir mahluk olamayacağını iddia eder, uzviyetteki mücadele fiilinin içtimaiyatta, insanlıkta da lazım ve mecburi bulunduğunu fenle, tecrübe ile gösteren Darwin’den nefret ederdi. Hakikate dokunmayarak daima hayal içinde yaşayan o tembel, korkak ve hasta mütefekkirlerin müşterek şiiri, insaniyet hülyası onun mezhebi idi.
Darwin denilen herifin sözüne inanmalı evet ! İnsanlar mutlaka maymundan türemişler çünkü işte neyi görsek taklit ediyoruz oturmayı kalkmayı içmeyi yürümeyi durmayı velhasılı herşeyi
İnsanın kendi kendisinden nefret etmesi kadar dünyada azap verici bir şey yoktur,
Dili, dini bir olan insanlar bir millettendir. Türkler de bir millettir. Fakat şimdiye kadar ümmet teşkilatıyla yaşadıkları için kendi milliyetlerini, harslarını ihmal etmişler. Arap’a, Acem’e benzemeye çalışmışlar.
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür
Ben mezara, kütüphanem mezada diye başını salladı.
İnsan mefkûresiz yaşayamazmış. Mefkûre iflas eder etmez insan ya deli olur yahut intihar edermiş. Mefkûre birdenbire kaybolmayıp yavaş yavaş zayıflarsa, şeker hastalığı, nevrasteni, isteri başlarmış.
(mefkûre: ideal, görüş, düşünce, inanç)
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür.
Yumuk’a göre maddi hayat ne olursa olsun adilikten başka bir şey değildi. Asıl hayatın manası ruhdaydı. Ruhu olan yaşıyor demekti. Uzvi hayatın nebatdan farkı yoktu. Ruhun varlığı da mutlaka aşkla kaimdi. Uzviyyetimiz havasız nasıl yaşayamazsa, aşksız ruhun yaşamasına öyle imkan yoktu. Fakat insanlar aşkın hakikatini gayib etmişlerdi. Hürmet ettikleri, acıdıkları, yahut alıştıkları vücudları seviyorum zannediyorlardı. İşte bu yanlış zann aşkın kıymetini düşürüyordu.
-Yalnız bir şartla bu rahat yalnızlık cennetine veda edebilirim.
-O şart ne?
-Bir aşk!
-O şart ne?
-Bir aşk!
Hayalin tadı, acı hakikatlerden sonra ne derin duyulur!
Cesaret insanın kalıbında değil, kalbindedir.
Ben korkmuyorum, fakat vücudum korkuyor.
Bütün hurafeler, batıl inanışlar, zihnimize göz ve kulaktan girer.
Ben korkmuyorum, fakat vücudum korkuyor!
Beynimde karanlık, meçhul bir kubbenin derin yansımalarını işitiyorum
Fakat mutluluklar rüyadan başka bir şey midir?
Zaten dünyada kalıcı olan ne vardı ki?
Adam kendi öfkelenmez, öfkelendirilir!
Zaten dünyada kalıcı olan ne vardı ki?
Gözümüz, kulağımızdan giren yalanları görür.
Fakat mutluluklar rüyadan başka bir şey midir?
Başka şairlerin hayalinde Seni gördüm ve eyledim tebcil
Birleşme aşkın mezarıdır.
Beynimde karanlık, meçhul bir kubbenin derin yansımalarını işitiyorum.
Ben korkmuyorum, fakat vücudum korkuyor.!
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür,
Ne vakit, nerede nasıl sustuğumu bugün hatırlamıyorum. Sanki ebediyen ağlıyorum
Fakat mutluluklar rüyadan başka bir şey midir?
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür..
Ben korkmuyorum fakat vücudum korkuyor.
Ne vakit, nerede nasıl sustuğumu bugün hatırlamıyorum. Sanki ebediyen ağlıyorum
Biz körsek , işte siz de dilsizsiniz.!
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür
Biz körsek, işte siz de dilsizsiniz!
-Azizim, siz kendinizi bilmiyorsunuz. Avrupa’yı bir şey zannederek kendi güzelliklerinizi görmüyorsunuz. Kendi sırlarınızın farkında olmuyorsunuz.
Ey aşk! Sen yalnız şairlerin hayalinde misin?
Böyle diniyle, anneanneleriyle, adetleriyle, kanunlarıyla, hükümetleriyle, zabıtasıyla, aile teşkilatıyla, hatta kadınlarıyla aşkı yasak eden, nikah düşen erkek ve kadını asla birbirine göstermeyen bir çevrede aşk aramak, sevişmek inadı serserilik değil de nedir?
Öyle bir çevrenin sosyal vicdanına karşı gelmek, en kuvvetli ve muazzam hükümetlere karşı anarşistlik etmekten daha delilik, daha çılgınlık değil midir?
Öyle bir çevrenin sosyal vicdanına karşı gelmek, en kuvvetli ve muazzam hükümetlere karşı anarşistlik etmekten daha delilik, daha çılgınlık değil midir?
Birbirine benzeyen, vakasız , boş günler kadar insanı bitiren bir azap olamaz .
Şairin bir sevgilisi var. Lakin nerede? Şair sevgilisiyle konuşuyor, öpüşüyor. Lakin nerede? Ah, ancak hayalinde…
Hayat, hakikaten en uzun vakalarıyla çabuk biten bir sinema şeridinden başka bir şey değil!
Biz her şeyimizi veriyoruz da, neden hiç kimse bize bir şey vermiyor
Ne abdest, ne oruç, ne namaz, ne niyaz
Karılı erkekli, coluklu çocuklu hepsi akşamdan sabaha kadar sarhoş! Ayol onlara ecienni değil, şeytan bile görünemez!
Karılı erkekli, coluklu çocuklu hepsi akşamdan sabaha kadar sarhoş! Ayol onlara ecienni değil, şeytan bile görünemez!
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür
Ben korkmuyorum, fakat vücudum korkuyor.!
Bu batı var ya; koyun postuna sarılmış kurtlardır. Ansızın dişlerini gösterir insanı parçalarlar
Ah, bu eski kağıtlardan, eski kitap aralarından, unutulmuş eski defterlerden çıkan matem kokusu
Sanki ebediyen ağlıyorum.
Vatan, ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan,
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür.
Bu cesareti, muhakkak ölüm karşısındaki pervasızlığı, şahsiyeti, sözüne bağlılığındaki bu inadı ne kıymetli bir özellikti!
Nâdanla sohbet etmek akıllıya Cehennem ateşinden beterdir
Birbirine benzeyen, vakasız, boş günler kadar insanı bitiren bir azap olamaz.
Ey aşk! Sen yalnız şairlerin hayalinde misin?
Biz körsek , işte siz de dilsizsiniz.!
Gözümüz kulağımızdan giren yalanları görür,
Ben korkmuyorum, fakat vücudum korkuyor.!
Ne vakit, nerede nasıl sustuğumu bugün hatırlamıyorum. Sanki ebediyen ağlıyorum
Her şeyden nefret eden, her şeyi fena gören, berbat, hasta, tedavisi mümkün olmayan bir nesil yetişiyor..
Eşyamızı, elbiselerimizi değiştirirken ruhlarımızı da değiştirdik.
Kızım okuyorsun fakat eğlenemiyorsun. Gözlerin bir bulut gibi sis içinde..