İçeriğe geç

Pastoral Senfoni – Dar Kapı Kitap Alıntıları – André Gide

André Gide kitaplarından Pastoral Senfoni – Dar Kapı kitap alıntıları sizlerle…

Pastoral Senfoni – Dar Kapı Kitap Alıntıları

lt; lt;Juliétte; Sen, umutsuz bir aşkı, insanın uzun süre yüreğinde sağlayabileceğine inanıyorsun?
Jéromi; Evet, Juliétte.
Juliétte; Ve de hayatın onu her gün söndürmeksizin üfleyebileceğine ? gt; gt;
Ey Tanrım! Çok kez erişebileceğim bir mutluluktan koru beni! Mutluluğumu daha ötelere götürmeyi, sana dek ulaştırmayı öğret bana.
Duydukları kargaşayı yaymak yüce ruhlara yakışmaz.
İkimizin de ruhunu, aşk gücüyle aşkın ötesine sürükleyebilmek!
Seçmem ve sadece seçtiğimi yapmam gereken anı elimden geldiğince geciktiriyorum.
Ne denli mutlu olursa olsun, ilerleme olanağı sağlamayan bir durumu dileyemem ben. Tanrısal sevinci de Tanrı’da erime olarak değil, sonu gelmeyen, sürekli bir yakınlaşma olarak tasarlıyorum ve eğer bir sözcük üzerinde oynamaktan korkmasaydım, ilerleyici olmayan bir sevinci hor gördüğümü söylerdim.
Ey aşkın, hatta aşk aşırılığının o çok tatlı yapmacığı, hangi gizli yoldan götürdün bizi gülmelerden gözyaşlarına ve en yapmacıksız sevinçlerden erdemin gereklerine!
Onun ruhuna benzeyen ruhlar çevrelerinde tutunacak parmaklıklar, onları koruyacak vasiler ve nöbetçiler hissetmedikleri andan itibaren kaybolduklarını sanırlar. Üstelik kendilerinin feragat ettikleri bir özgürlüğü başkalarında görmeyi hoş karşılamazlar ve kendilerine sevgiyle verilmeye hazır olan şeyleri de baskıyla elde etmeyi arzu ederler.
Aşkın beylik tanımlaması benim tanımlayabileceğimden çok başka. Bu konuda hiçbir şey söylenmemesini ve onu sevdiğimi bilmeden sevmeyi isterdim. Özellikle kendisi bilmeden onu sevmek isterdim.
Ama dostum, ermişlik seçilen bir şey değildir : Bir yükümdür.
Aşkların en güzel anı seni seviyorum, denildiği an değildir.
Yaşam tümüyle uzun bir yolculuk gibi görünür bana. Onunla birlikte kitaplar, insanlar, ülkeler arasında.
Söz verseler aşka hakaret gibi gelir bana Ona güvenmeseydim, ancak o zaman nişanlanmayı isterdim.
Ben onu sevmeyi seçmiş değilim ve hiçbir zaman da bunun nedenini sormadım kendi kendime
Alissa her yerde benden önce gidiyordu özgürce ; benim aklım ise ona bakarak seçiyordu yollarını.
İnsan kendini sürükleyeni isteyerek izlediği vakit bağını hissetmez; ama, direnmeye, uzaklaşarak yürümeye başladığı vakit çok acı çeker.
Tanrı’ya vurgun ruh, doğal soyluluğu ile erdeme dalabilir ancak, ödüllendirilmek umuduyla değil.
İnsanların gülmelerinden, çevrenin gürültüsünden sıkılıyorum; belki de ben, sadece onlar kadar gürültülü olmamaya hüzünlü olmak diyorum.
O sıralarda bizi ilgilendiren ve düşünce adını verdiğimiz şey, duygunun bir eğreti kılığından, aşkın bir kaplamasından daha ustalıklı bir şey değildi çoğu kez.
-Ama babacığım, dedi, ruhların mutluluğunu ben de diliyorum.
-Hayır, dostum, sen onların boyun eğmesini istiyorsun.
– Mutluluk boyun eğmededir.
O zaman bana sadece kuşların mı uçan hayvanlar olduğunu sordu.
Kelebekler de var, dedim.
-Onlar da şarkı söyler mi?
-Onlar başka biçimde anlatırlar sevinçlerini, diye karşılık verdim. Sevinçleri kanatlarının üzerinde renklerle işlenmiştir
Gerçekten, diyordu, yeryüzü kuşların anlattığı kadar güzel mi?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sürünün her koyunu tek başına ele alınınca, geri kalan bütün koyunlar topluluğuna oranla en değerlisidir çobanın gözünde. İşte onlar bunu anlayacak düzeye erişemiyorlar bir türlü. Şu sözcüklere bakalım: Bir adamın yüz koyunu varsa ve bunlardan biri yolunu şaşırıp kaybolmuşsa, adam geri kalan doksan dokuz koyunu dağlarda bırakıp kaybolanı aramaya gitmez mi?
Bir gün ona yolculuk etmeyi dileyip dilemediğini sordum. Hiçbir şey dilemediğini, bu ülkelerin varlığını, güzel olduklarını, başka insanların oralara gitmelerine izin verildiğini bilmenin kendisine yettiğini söyledi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yalnız yürüyecek kadar güçlü değil misin? Her birimiz tek başına ulaşmalıyız Tanrı’ya.
Mutluluğu, ancak kendisinin sonucu olması gerekenin aracılığıyla elde etmeye çalışmak onu tehlikeye koyar: Seven ruh bile isteğe boyun eğmekten kıvanç duyar, ama sevgisiz bir boyun eğme kadar hiçbir şey mutluluğu uzaklaştıramaz.
– Söyleyin lütfen rahip efendi bir kötülük buluyor musunuz bunda?
– Aşkta hiçbir zaman kötülük olmaz.
– Yüreğimde hep iyi şeyler hissediyorum. Jacques’a acı çektirmek istemezdim. Kimseye acı çektirmek istemezdim Mutluluk vermekten başka şey istemem.
– Söyle bana, Gertrude seni sevdiğini söyledi mi?
– Söylemedi; ama ben bunu söylemeden de anladım. Beni sizin kadar sevmiyor.
– Ya sen Gertrude? Gitmesinden acı duyuyor musun?
– Gitmesinin daha iyi olacağını düşünüyorum. Ona karşılıkta bulunamayacaktım.
Bana sık sık, bu dünyanın duyduğu en büyük gereksinme güven ve sevgidir dediğinizi hatırlıyorum.
Tanrım bazen, seni sevmek için onun aşkına ihtiyacım varmış gibi hissediyorum.
Gerçek şu ki,o zamanlar evlilik dışı bir aşka olanak tanımıyordum ve Gertrude ”e beni tutkuyla bağlayan duyguların yasak bir aşka dönüşebileceğini düşünemiyordum.
İnsan kendini sürükleyeni isteyerek izlediği vakit bağını hissetmez; ama, direnmeye, uzaklaşarak yürümeye başladığı vakit çok acı çeker.
Bu beklenmedik terslikler ne denli can sıkıcı olurlarsa olsunlar, onları suçlamam boşuna. Her şey bize yardımcı olsaydı bile, kendi huzursuzluğumuzu kendimiz yaratacaktık.
Eğer aşka sınırlamalar konmuşsa, bu senden gelmiyordur Tanrım, insanlar yapmıştır bunu. Aşkım insanların gözünde suçlu görünüyorsa, sen onun kutsal olduğunu söyle bana!
Kendi yiyeceğin için uğrunda İsa’nın can verdiği kişinin yıkımına sebep olma hiçbir vakit.
İncil’de emirleri, tehditleri, yasakları boşuna arıyorum Bunların tümü Saint-Paul’den geliyor. Açıkçası,
Jacques’ın canını sıkan da onları Îsa’nın sözlerinde bulamamaktadır. Onun ruhuna benzeyen ruhlar çevrelerinde tutunacak parmaklıklar, onları koruyacak vasiler ve nöbetçiler hissetmedikleri andan itibaren kaybolduklarını sanırlar. Üstelik, kendilerinin feragat ettikleri bir özgürlüğü başkalarında görmeyi hoş karşılamazlar ve kendilerine sevgiyle verilmeye hazır olan şeyleri de baskıyla elde etmeyi arzu ederler.
Sana dememiş miydim Gertrude: ‘gözleri olanlar bakmasını bilmeyenlerdir’ diye?
Yalnız gözün körlüğü değil, sevgiyi, kötülüğü fark etmeyen ruh körlüğü de vardır.
Gençliğin hoşa giden hiçbir niteliği yoktur ki, yaşlanıldıkça bozulmasın.
İnsanları yaşamlarının bir anına göre yargılamaktan sakınalım.
Ah! Şu kafamızın yarattığı uydurma tehlikelerle korkunç şeylere kulak asmadan sadece gerçek üzüntülerle yetinseydik yaşam ne kadar güzel ve mutsuzluluğumuz ne kadar dayanılır olurdu
İnsan gerçeği söylemezse yüzünden okunmaz mı bu?
Gözleri görenler, dedim sonunda, mutluluklarını tanımazlar.
Oysa kimi insanlar kafalarını belirsiz ya da yanlış birtakım verilerle doldururlar çoğu kez, sonra bunlara dayanarak işlettikleri düşünme düzenleri de bozuk sonuçlara varır.
Kötülüğü tanımayabilselerdi insanlar ne kadar mutlu olurlardı!
Kendimi, diye anlatıyor günlüğünde, derin ve karanlık bir kuyuya eğilip ağzından içeri ip sarkıtan ve bir elin ipi yakalamasını umutla bekleyen bir adam gibi görüyordum.
Kuşkularımız ve yüreklerimizin katılığı yüzünden elde edemediğimiz sevinç hali her Hristiyan için ulaşılması zorunlu bir ruh halidir; her insan az ya da çok sevinmeye yeteneklidir. Her insanın sevince ulaşmak için çaba göstermesi gereklidir.
beyaz, bütün tonların birbirine karıştığı en keskin uçtur; tıpkı siyahın en karanlık uçta olması gibi.
İnsanların kimi zaman uydurmaktan hoşlandıkları kuruntulu karşı koymalarım olmasaydı nice nice sorunlar kolaylıkla çözülebilirdi. Çocukluğumuzdan beri kim bilir kaç kez engellemişizdir kendimizi yapmak istediğimiz bir şey için, sırf çevremizdekilerin durmadan ‘yapamaz onu’ demelerini işite işite.
— Yakında unutacağını umuyor musun ?
— Unutacağımı ummuyorum hiçbir zaman.
Odasında her şeyi düzenli olmadıkça ve çıkardığı giysileri başında güzelce katlanmamış bir durumda bulunmadıkça uyuyamayan o eski küçük kızım hala
“ Kitaptan kitaba ondan kaçıyor ve tekrar onu buluyordum ”
“ Kendilerine vaat edilene erişemediler , Tanrı bizi daha iyi şeyler için sakladığından ”
— Bir sözcük her şeyi açıklayabilirdi ; neden onu söylemeye yüreğin yok?
— Neyi ?
— Yaşlandığımı .
— Sus
Benim de onun kadar yaşlandığımı , aradaki yaş farkının hep aynı kaldığını söyleyerek itiraz ettim hemen
“ Ne olurdu sevdiğimiz ruha eğilerek onda bir aynada olduğu gibi nasıl bir görüntü bıraktığımızı görebilseydik ! Başkalarını kendimiz gibi , kendimizden daha iyi okuyabilseydik ! O zaman şefkat nasıl da huzur içinde , aşk nasıl da arı olurdu ”
– Ölümün ayırabileceğini mi sanıyorsun ?
– Demek istediğim
– Bense tam tersine , yaklaştırabileceğini düşünüyorum Evet , hayatta ayrı kalmış olanları yaklaştırabileceğini .
“ Ey aşkın , hatta aşk aşırılığının o çok tatlı yapmacığı , hangi gizli yoldan götürdün bizi gülmelerden gözyaşlarına ve en yapmacıksız sevinçlerden erdemin gereklerine ! ”
– İleride ne olacaksam hep senin için olmak istiyorum .
– Ama Jerome , ben de seni bırakabilirim .
Ruhum sözlerimde dile geldi .
– Ben seni hiçbir zaman bırakmayacağım .
“ Tanrım , bizim için mi geceyi bu kadar derin ve bu kadar güzel yarattın ? Benim için mi ? Hava ılık , açık penceremden ay doluyor odama ve ben uçsuz bucaksız göklerin sessizliğini dinliyorum . ”
“ Küçük çocuklar gibi olamazsanız cennete girmeyi bilemezsiniz . ”
“ ağladığınızı öğrenmek için yanaklarınıza dokunmaya ihtiyaç yoktu .”
“ Gerçekten , diyordu , yeryüzü kuşların anlattığı kadar güzel mi ? Öyleyse neden daha çoğunu söylemiyorlar ? Ya siz , siz niye anlatmıyorsunuz bunları bana ? ”
Mutluluk denen şey ruha ne kadar az yabancı ve dışardan onu meydana getirdiği sanılan öğeler ne kadar da önemsiz!
Desteğini insanlar üstünde kuran
İnsan için ne bedbahtlık!
Corneille
Onda her şey soru ve bekleyişti ancak
Dar kapıdan girmeye çabalayınız
LUC, ×ııı, 24
Ağlamak isterdim ama, yüreğim bir çölden daha çoraktı.
Bana gelince, eskiden yasalar olmadığından yaşıyordum; Tanrı emirleri gelince günah dirildi ve ben öldüm.
Ne yazık ki, bazı ruhlar mutluluğa özellikle boyun eğmezler; ona karşı elverişsiz ve beceriksizdirler
tanrım, iyi biliyorsun ki seni sevmem için ona ihtiyacım var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir