Can Bonomo kitaplarından Parya Koma kitap alıntıları sizlerle…
Parya Koma Kitap Alıntıları
Şehir kendini unutturacak kadar geride kaldı
Sen de öyle
Ben de öyle
– Hata.
Güllerin ıstırabı dinmedi
Yani unutulacak meselelerimiz var demek
Fakat İçim yanıyor diyeceksek de eğer
En az bir defa yangınlar yutmuş olmak gerek ..
– Nasıl avlanıyorsun ki?
– Avlanıyorum işte.
– Anlat bana.
– Önce bir deniz tutuyorum içimden. Bir deniz berrak ve mavi. Sonra bir olta peydahlanıyor gümüşten. Savuruyorum oltamı önüme doğru yeknesak bir gülüşten
– Dur orada. Nereye savuruyorsun?
– Geçmişe.
– Ne geliyor oltaya?
– Valla ya yosun geliyor ya pet şişe.
– Yanlışın var.
– Olabilir.
İçkiyi bıraktım.
Nereye bıraktın?
Sarhoştum, hatırlamıyorum.
En az bir defa ölmüş olmak gerek
Yan yana
Ve fakat asla beraber değil
Yağmur bile iki dakikadan fazla durmak istemez.
– Düşerken mi?
Bana her günün her saniyesi tutunabilirsin güzel sevgilim
Günlerin sonu gelebilir, yıldızlar ölebilirler
Başka yerlerden uyanabiliriz.
Bilip bilmediğimiz tüm güneşler sönebilirler ve
Sen bana yine de tutunabilirsin
Savrulur ahengiyle tül perde ve diğer imgesel namussuzluklar
Gözlerinde girdaplanan uykusuz bu şeyin adı artık yaşamaktır
Eni konu uzansam yani sana dokunmaya doğru
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor
Akhilleus paradoksu
Sen bana yine de tutunabilirsin
Ve göründüğünden ne kadar fazla
Bilmiyordu hikayeleri
Bilmiyordu.
“Zaten kim ne biliyor?” diyordu.
Eskir ve ölürdü insan
Hayat faniydi
Bütün bunlar ölüme benzer şeylerdi ve fakat ölüm hepsinden daha aniydi
Beni yalnızca bu koruyor işte
Bu bütün taklidi bu çok bilmişlik
Fırtına gibi yükselen bu atmosferden
Sevmek seni böyledir işte
Bir şeydir yani
Tevekkeli bütün meseleler
Daha bir bütündür artık
İnsem geçsem karşı yola şu taksi durağın
Konular aynı
Konular hep aynı
Çözülmüyor da konular hep aynıydı
Bir ilişkisi olmalı bunların kötü yetiştirilmekle
Eziyete sarılı bu merhaba
İşte geldik
Sonsuz bir şiirin başını da es geçip daha da tam ortasında üstelik
kırar kırar yeriz kışın
Yazık
– Yüzüne vursa yeter
Bu sessizliğe itliğin müfrit bir cereyanıdır deyip dağılsak keşke
Hayat zor
Zaman dar
-“Sakın ha!”
-“Ama olmadı işte?”
-“Göğe bakma. Bana bak ”
-“ ”
– İçkiyi bıraktım.
– Nereye bıraktın?
– Sarhoştum, hatırlamıyorum.
algısını bozuyor annesiz çocukların.„
aynı dili susardık kana kana hatırla
aynı düşü kurardık iki deli
ne sen düşerdin karanlığa ne de ben
sen gittin neşe toz oldu
ve de ben bu ölü havada kısıtlı bir rüzgar gibi..
– Düşerken mi?
Bana her günün her saniyesi tutunabilirsin güzel sevgilim
Günlerin sonu gelebilir, yıldızlar ölebilirler
Başka yerlerde uyanabiliriz
Bilip bilmediğimiz tüm güneşler sönebilirler ve
Sen bana yine de tutunabilirsin
Yine gel
Son öpüşmemiz hâlâ sıcak
Ellerin pamuk pamuk hâlâ gidelim
Geç kalmış değiliz” -Can Bonomo
Parya uyan!
Eni konu uzansam yani sana dokunmaya doğru
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor
Akhilleus paradoksu**
Aştım kıyasın dar sınırlarını
Öbür kız daha güzeldi
Ne oldu da küçüldü içimizdeki Roma
Hani muaftı hüzünden bu çelişkiler
Nerede tuhaf yeni siyah tutarsız ilişkiler
Hani durduktu bir ırmağın başında el ele bak bu sonduktu
Bıktılar da içimizdeki tiyatroları yıktılar
Birimizden biri silinene kadar
Yan yana ve fakat asla beraber değil
Çünkü aşk bu biraz toplumsal hijyen meseleleri gibidir
Herkes kendi kapısının önünü süpürse
Bak nerelere geldi güzelim şiir
Hayat faniydi
Bütün bunlar ölüme benzer şeylerdi ve fakat ölüm hepsinden daha aniydi.
– Sen Beni neden seviyorsun?
Çünkü aşk bu biraz toplumsal hijyen meseleleri gibidir
Herkes kendi kapısının önünü süpürse bak nerelere geldi güzelim şiir
– Düşerken mi?
Bana her günün her saniyesi tutunabilirsin güzel sevgilim
Günlerin sonu gelebilir, yıldızlar ölebilirler
Başka yerlerde uyanabiliriz
Bilip bilmediğimiz tüm güneşler sönebilirler ve
Sen bana yine de tutunabilirsin
Eğer büyülü bir dünya ise bu
İlk büyüyü o yapacaktı
Bir gün aldı kendini yürüdü
Dünyadan uzağa baktı kalbiyle kitaplardan doğru
Anıları canlandı kuyularında derin
Kelimeler birikti dudaklarına dökülmedi
Duymuyordu kelimeleri kokluyordu
Yağmur yağdığında göğe bakınca
Tüm kitaplar onun gibi kokar hâlâ.
Neşem eğik bu kalabalık sokaklarda vaktim ziyan
Ne de günler eskir artık
Yat dizime vakit ölsün
Ne de olsa gideceksin
– “Hata.”
Kötüydü insanlar kötüydü
Yalancı ve yabancıydılar
Günlerin sonu gelebilir, yıldızlar ölebilirler
Başka yerlerde uyanabiliriz
Bilip bilmediğimiz tüm güneşler sönebilirler ve
Sen bana yine de tutunabilirsin
Ve göründüğünden ne kadar fazla
Bir kız öptü onu on yedi yaşında Temmuz’da bir gündüzdü
Yan yana
Ve fakat asla beraber değil
Ve göründüğünden ne kadar fazla
Tıp nesneye ek bir mana kazandırmış oluyordu
Kelebekler mutlu ölür
Birbirine benzeyen iki kar tanesi yoktur
Ve fakat sen
İşte öyle
Mutsuzsun
Belki seni kucağından izlemek dünyayı
Algısını bozuyor annesiz çocukların
Her eşyana başka isim takamadım
Gözlerinden öperim
Sen benim elimi tutardın da kuşlar havalanırdı yaşamak diye
Hicbir şey yapmasak diz dize durup bakışırdık
Ve yine de bizi taklit ederdi sinema
Bak işte hafifledi çantalar
Eşyalar azaldılar
Mutsuzum böyle diye buradan
Basık ve kalabalık
Sensiz ve sıradan .
Uçurtma uçuralım dedik misal hava güzeldi
O gün başladı yağmur
Durmadı