Amie Kaufman kitaplarından Parçalanmış Dünyam kitap alıntıları sizlerle…
Parçalanmış Dünyam Kitap Alıntıları
” Herşey zaten bir sona doğru gidiyorsa – gelecek savaş getirecekse, ölüm ve kaos getirecekse o halde gerçek, şu an sahip olduğum tek şeydi. İkimizin de sahip olduğu tek şeydi. ”
Cesaret kendine zarar vermek değildir, tatlım. Cesaret başkalarının zarar görmesine angel olmaktır.
“Hayal kurmak bedava, bebek ”
Sadece biz olabileceğimiz bir yerde bir şans istiyordum. Bu şansı istiyordum.
Düşünemiyor, hissedemiyordum. Acıya yer yoktu. Henüz anlam veremiyordum, kabul edemiyordum. Böyle olamazdı.
“Özür dilerim, yapamam.”
Yüzleşemeyecek kadar yorgun olduğum şeylerin hepsi tekrar ortaya çıkmak üzereydi.
Oysa benim hâlâ ona ihtiyacım vardı ve bu yüzden kendimden nefret ediyordum.
Beni bağışladığına dair bir işaret yoktu.
içsel bir mücadele yaşıyordu.
Hiçbir şey normal değildi artık.
Yapamıyorum.
Ama gitmişti. Tek başımaydım.
Biri vardı ama artık yok.
Kimsem yoktu.
Arayabileceğim birisi olsaydı eğer, bu akla hayale gelmeyecek kadar çılgın şeyleri konuşmak için bile olsa arardım.
“Ceset gibi görünüyorsun.”
Beni mahvetmişti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gidişini izlemeye içim bir türlü elvermiyordu.
Geri dönmeyeceğini biliyordum. Yüreğimde, onu bir daha görmeyeceğimi biliyordum.
Aramızdaki mesafe büyüyüp uçurum oldu.
İçimde çaresiz bir arzu vardı; dokunuşuna, bu kargaşanın arasında bulduğu huzura, şifa bulmaya yönelik bir özlem. Ona özlem.
Yanıldığımı gösteren tek kişi oydu. Herkesin olduğumu düşündüğü, benim de olduğuma inandığım ruhsuz bir asker ya da kırılacak bir kalbi olmayan bir kız olmadığıma inanan yegâne insandı.
Kendini ölümle benim arama atan bu çocuğu özlüyordum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Onu özlememem lazımdı ama özlüyordum.
Benden korkuyordu.
Kalbim, yaptıkları yüzünden onun acı çekmesini istiyordu.
Kalbim, ona sarılmamı istiyordu.
Bir an için olanları unutabilmeyi diledim, ona sarılmak ve aramızdaki temasın ikimizi de iyileştirmesine izin vermek istedim. Ama bunu yapamazdım.
“Dayanmak zorundasın.”
“Bırakma kendini,”
Yıldız yoktu çünkü burada yıldız çıkmıyordu, yalnızca kızın boğazından akıp kalbine dolan yoğun bir karanlık vardı.
Beni almalarına izin verip gitseydi keşke. Herhangi bir şey bundan daha kolay olurdu.
“Sana güvenmiştim. Sana güvenmiştim.”
Boğazıma oturan yumruyla savaştım.
İnandığım her şeye ihanet ediyordum. Ruhumu, artık geriye ne kadar kaldıysa, acıtan bir ihlaldi bu.
“Burası,” diye mırıldandı Komutan Towers, “Bizi tüketiyor, yavaş yavaş.”
Başaramamıştım.
“İyiyim ben.” Gene yalan.
Dikkatli ol. Seni kaybedersem
Yüreğim paramparça oldu.
“Umudunu kesme, Hibe.”
“Hayal kurmak bedava, bebek.”
Olmaması gerekiyordu, engel olmam gerekiyordu.
Elimi kaldırmak, kolumun acısına aldırmadan ona dokunmak istedim. Yapamadım.
Her şey büyük bir hızla kontrolümden çıkıyordu ve ben, nasıl hareket edeceğimi bile bilmiyordum.
Tek istediğim gözlerimi kapatıp acının beni alıp götürmesine izin vermekti.
İmkânsızı istiyordum.
Artık parçalanacak bir ruhu yoktu.
Konuşma becerim beni yarı yolda bıraktı.
Gülümsemesi, gözlerine ulaşmıyordu.
Güneşimiz yok, yıldızlarımız yok.
Birisi sanki göğsüme bastırıyor ve nefes almama engel oluyordu.
Hiçbir şeyin yalnızca iki yüzü yoktur.
Etrafınız hiçlikle çevrildiğinde, gözleriniz kendinizi yalnız hissetmeyin diye size binbir türlü oyun oynar.
Kız gözlerini sımsıkı kapattı, sesleri engellemeye çalıştı.
Fakat yorgundum. Çok yorgundum.
“Kendine zarar vermek cesaret değildir, tatlım. Cesaret başkalarının zarar görmesine engel olmaktır. Beni hayal kırıklığına uğrattın.”
Bana, kafayı yemişim gibi baktı. Yemiştim belki de.
Birbirimizden zaten uzaklaşıyorduk, aramızda yaşanan suskunluklardan anlıyordum.
Sean’ın yanımda olmasına ihtiyacım vardı.
Deliydim belki de.
Kızı kimse duymadı.
Kız çığlık attı ama ayağının dibindeki güvercinlerden başka fark eden olmadı.
Savaş ve kan davaları olmadan, bu paramparça dünyanın dört bir yanındaki delilik olmadan, sadece biz olabileceğimiz bir yerde bir şans istiyordum. Bu şansı istiyordum.
“Hayal kurmak bedava, bebek..”
“Hayal kurmak bedava, bebek..”
-Cesur olman gerektiğini sanıyordum.
+Yalnız başıma ölecek kadar cesur değilim.
+Yalnız başıma ölecek kadar cesur değilim.
“Ama bu evrenle ilgili güzel olduğunu söylediğin her şey. Tecrübe edebileceğin şeyler Işık ve dokunuş ” Sesim kesildi.
Flynn başını ağır ağır iki yana sallıyordu. “
Eve dönüş umudu olmadan yaşamak istemiyoruz. Ben dinlenmek istiyorum.”
Flynn başını ağır ağır iki yana sallıyordu. “
Eve dönüş umudu olmadan yaşamak istemiyoruz. Ben dinlenmek istiyorum.”
-“Bu evrenin sunduğu başka şeyler de var,” dedi yaratık. “Işık. Hayat. Dokunuş. Duyular.Hepinizin aynı parçalardan, yıldız tozunun aynı parçalarından yapılmış olmanız, yine de hepinizin birbirinizden bu kadar farklı oluşu, bu kadar tek başına oluşunuz.”
+“Tek başına olmanın iyi bir şey olduğunu mu sanıyorsun?”
#8212; “Bizim için acı demek,” dedi basitçe.“Siz bireysellikten güç alıyorsunuz. Buna hayranlık duyuyoruz. Ama bizler buna uygun yaratılmadık.”
“Ben senin düşmanın değilim, Jubilee Chase,” diye fısıldadım. “Ve senin de benim düşmanım olduğunu sanmıyorum.”
“Artık nefret etmiyorum.” Tekrar yutkundu. Sesi tekrar devam edebilecek hâle geldiğinde yüreğimi sızlattı. “Hayatımı mahvettin, biliyorsun değil mi?”
Bazı şeyler var, onlar olmadan yaşanmıyor.