Tami Hoag kitaplarından Paranoya kitap alıntıları sizlerle…
Paranoya Kitap Alıntıları
Karanlık duygular bir yılan gibi tüm ruhu etkisi altına
alır. Giderek dolanır, sarılır ve sonunda da ele geçirir. Bu
öylesine hükmedici bir güçtür ki önüne çıkanı yıkıp
geçen bir sel misali, giderek artan korkuyu körükler.
alır. Giderek dolanır, sarılır ve sonunda da ele geçirir. Bu
öylesine hükmedici bir güçtür ki önüne çıkanı yıkıp
geçen bir sel misali, giderek artan korkuyu körükler.
Saldırılar yarının cinayetleridir.
Kendini küçümseme, sen buradaki herkesten daha ukalasın.
Kendime yaşlandıkça huysuzlaştığımı söyleyip duruyorum ama bu kesinlikle koca bir yalan. Ben hep huysuzdum zaten
Saldırılar yarının cinayetleridir.
Hayat bazen ne kadar da ucuz
Bazen kendimizi hayatın akışına bırakıp, bizi nerelere sürükleyeceğini de görmek gerekir.
Topraktan gelen toprağa döner.
Uyuyan yılanın kuyruğunu basma
İnsanlar karmalarışıktır.
Dünya giderek cehenneme dönüşüyor.
İnsan çocuklarından uzun yaşamamalı, dedi kederle. Kalbi onlar tarafından kırılmadan bu dünyadan çekip gitmeli.
Pişmanlık zaman israfıdır. Günü yaşa. Belki de son günündür .
Eğer hiçbir beklentin yoksa hayel kırıklığı da yaşamazsın .
Kimse karşısındakini tam olarak tanıyamaz ki. Hatta çoğumuz kendimizi bile doğru dürüst tanıyamayız.
Kadınların fiziksel saldırısına maruz kalan erkekler .
Sonu ölümle biten hiçbir şey eğlenceli değildir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Siz bir avuç sadistsiniz!
Hiç bir iyilik cezasız kalmaz
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Biri sana yaşamayı öğretmeli! Çamurun içine düşmüş, debelenip duruyor gibisin .
İnsan çocuklarından uzun yaşamamalı.
Kalbi onlar tarafından kırılmadan bu dünyadan çekip gitmeli.
Kalbi onlar tarafından kırılmadan bu dünyadan çekip gitmeli.
Nedense hiç kimse bir türlü elindekilerle yetinmiyordu. Belki de daha iyisini, ulaşamayacağını umut etmek insanın doğasında vardı.
Eğer hiçbir beklentin yoksa hayal kırıklığı da yaşamazsın.
Ben seçimlerimi hep en iyiye, en doğruya ulaşmak için yaptığım fikrine sıkı sıkı bağlanmaya çalışırım. Bazen birileri bu tercihlerim yüzünden acı çekebilir. Ama ben o kararı kesinlikle doğru bir nedenle verdiğimi bilirim. Bu da takdir edilecek bir şey değil midir?
Çocukluk dönemimizin üzerimizde bıraktığı izler
asla yakamızı bırakmaz. Ve de aile bağları asla
kopmaz. İyi de olsa kötü de.
asla yakamızı bırakmaz. Ve de aile bağları asla
kopmaz. İyi de olsa kötü de.
Biz tüm yaşamımız boyunca birbirimize yalanlar söyleyip durduk. Bu konuda da gerçekten çok becerikliydik.
Topraktan gelen toprağa döner.
Eğer hiçbir beklentin yoksa hayal kırıklığı da
yaşamazsın.”
yaşamazsın.”
Hiç kimse bir başkasının kalbinden
geçenleri anlayamaz. Zira arada aşılmaz engeller
vardır.
geçenleri anlayamaz. Zira arada aşılmaz engeller
vardır.
Saldırılar yarının cinayetleridir.
Nedense hiç kimse bir türlü elindekilerle yetinmiyordu. Belki de daha iyisini, ulaşamayacağını umut etmek insanın doğasında vardı.
Eğer hiçbir beklentin yoksa hayal kırıklığı da yaşamazsın.
Hayat ne kadar ucuz, demişti.
Ve üstü de kalmıyor.
Ve üstü de kalmıyor.
bazen kendimizi hayatın akışına bırakıp, bizi nereye sürükleyeceğini de görmek gerekir.
zamana, düşünmeye ihtiyacı vardı. bir süre kendiyle baş başa kalmalıydı.
bazen fiziksel acıyı hissetmek iyi gelirdi. en azından daha derindeki acılara odaklanmayı bir nebze de olsa engelleyebiliyordu.
içinde bitip tükenmek bilmeyen bir huzursuzluk duygusu vardı. ne olduğunu bir türlü anlayamadığı, peşini bir gölge gibi hiç bırakmayan garip bir huzursuzluk.
kendini savunmasız kırılgan küçük bir çocuk gibi hissediyordu.
çok yorgundu. bedenen, psikolojik olarak ve de zihnen çok yorgundu.
hepimiz bir dolu suçluluk duygusuyla yaşamıyor muyuz? adeta tüm yaşamımız benzeri duygularla dolu değil mi? belki de bizi ağırlaştırıp, yükselerek gerçek mutluluğa erişmemizi engelleyen de bu duygudur. bize değerli olmadığımızı, bizden beklenileni vermekten çok uzak olduğumuzu bu duygu hatırlatır durur, belki de.
dünya tam anlamıyla zıvanadan çıkmış olmalı.
eski bir zırhın zamana yenilip, parça parça olduğunu, kendini her geçen saniye daha savunmasız hissetmesini sağlayarak, işlevini yitirdiğini hissediyordu.
konu beni azarlamak olunca hemen heyecanlanırdı, hiçbir zaman doğru bir şey yapmazdım onun gözünde. hiçbir başarım ona kafi gelmezdi.
kaybetmekten korkuyordu.
o güçlü olmaya ya da en azından öyle gözükmeye alışmıştı.
dünya trajedilerle dolu.
belki de ben koca bir aptalım.
pişmanlık zaman israfıdır. günü yaşa. belki de son günündür.
nedense hiç kimse bir türlü elindekilerle yetinmiyordu. belki de daha iyisini, ulaşamayacağını umut etmek insanın doğasında vardı.
bazı günler, yapılması gerekenleri yaparken insan yaşamının ne kadar da çekilmez olabileceğini fark ediyordu.
belki her zaman yaptığı şeyleri yaparak acısını bir nebze olsun unutabilirdi insan.
hiçbir beklentin yoksa hayal kırıklığı da yaşamazsın.
tüm bedeninin sanki hastalanıyormuş gibi tepeden tırnağa ürperdiğini hissediyordu. bir tür zayıflık duygusu. güçsüzlük hissi. terk edilmişliğin korkusu.
eski günleri yad edip bir nebze de olsa mutlu olmanın yolunu ararlardı.
elinden geldiğince kaybettiği şeyleri düşünmemeye çalıştı.
karanlık duygular bir yılan gibi tüm ruhu etkisi altına alır. giderek dolanır, sarılır ve sonunda da ele geçirir. bu öylesine hükmedici bir güçtür ki önüne çıkanı yıkıp geçen bir sel misali, giderek artan korkuyu körükler.
beyninde yükselen pişmanlığın sesi dışında hiçbir şey duymuyor, ruhunun derinliklerindeki büyük acıyla kıvranıyordu. tam anlamıyla iç dünyasına gömülmüş, kendini dış gerçekliğe kapatmış gibiydi.
elini sıkı sıkı tutmayı geçirdi aklından. çünkü birine dokunup, destek almaya çok ihtiyacı vardı.
sonra yaşamın en hassas anı gelir. ölümden önceki son kalp atışı.
ve sonra her şey sona erer.
nihayet.
ve sonra her şey sona erer.
nihayet.
kendini yalnız ve boşlukta hissediyordu.
İnfaz
Bu kelime geçmişte kalmış bir çok duyguyu hatıra getirdi. Pişmanlık, nefret, rahatlama, heyecan.
Korku
Yapılanların korkusu, o son anda hissedilen delice heyecanın korkusu.
Bu kelime geçmişte kalmış bir çok duyguyu hatıra getirdi. Pişmanlık, nefret, rahatlama, heyecan.
Korku
Yapılanların korkusu, o son anda hissedilen delice heyecanın korkusu.
belirli bir düzen içindeydiler. Tükenen hayat, sıçrayan kan. Parçalanan kemikler. Yaşamın sona erişi. İnsan bedeninin ne kadar kırılgan olduğunun kanıtı. Soyut. Şiddet dolu. Acıklı hatta dokunaklı. Çok kolayca bitti herşey.
Hey! En azından gerçek dostluğu biliyoruz, değil mi? dedi. Hadi ortak gel de
sana bir fincan kahve ısmarlayayım.
sana bir fincan kahve ısmarlayayım.
Beni hayal kırıklığına uğratacağını bilmek Buna izin vermeyerek yanlış birşey yaptığımdan korkmak
Ama yine de sana böyle bir şans vermeyeceğim. Çünkü beni inciltmenden bıktım artık.
Ama yine de sana böyle bir şans vermeyeceğim. Çünkü beni inciltmenden bıktım artık.
uyuyan yılanın kuyruğuna basma.
Önyargılar da zaten yüzündeki bu makyajdan doğuyor, kendisi hakkında karara sırf makyajını değerlendirerek varıyorlardı.
Asla asla demem ben. Çünkü; ne zaman artık bunu da gördüm ya beni hiçbir şey şaşırtamaz desem, karşıma hayal bile edemeyeceğim korkunç birşey çıkmıştır.
Hiçbir şeyi riske etmezsen hiçbir şey kaybetmezsin.
Nedense hiç kimse bir türlü elindekilerle yetinmiyordu. Belki de daha iyisini, ulaşamayacağını umut etmek insanın doğasında vardı.
Ben bu oyuna daha yeni girdim. Anlaşılan öğrenmem gereken çok şey var
İnsanlarla görüşürken bilinmesi gereken en önemli şeylerden biri bu görüşmeyi ne zaman bitireceğidir.
Olay sadece tacizle sınırlı olsa bu tür şeyleri yapabilecek o kadar çok insan sayabilirim ki size. Ama cinayet çok farklı bir şey. Bunu düşünmek bile korkutucu. O zaman yaşamın hiç bir anında can güvenliğimizin olmadığını düşünmeye başlıyorsun.
Gururum dışında kırılan bir yerim kalmadı