İçeriğe geç

Papaz Kitap Alıntıları – Ken Bruen

Ken Bruen kitaplarından Papaz kitap alıntıları sizlerle…

Papaz Kitap Alıntıları

İnsanın deliliği öylesine kaçınılmazdır ki deli olmamak deliliğe delice bir yön vermek olacaktır. 
Kalp yitirmekten korktuklarıyla var olur.
Onunla konuşabiliyor, ona sorular sorabiliyordum; o da kestirip atmadan beni cevaplıyordu. Artık bunun nadiren elde edilen bir lütuf olduğunu anlıyorum.
Ümit en büyük acı kaynaklarından biridir.
Ölüme, sefalete ve cehalete çare bulamayan insanoğlu mutlu olmak için böyle şeyleri düşünmemeye karar vermiş.
Pervasızca uçuruma doğru koşarız, önümüze onu görmemizi engelleyecek bir şeyler koyduktan sonra.
İrlanda bir sorular ülkesidir, cevaplar çok, çok azdır. Sorulara soruyla karşılık vermekle ünlüyüzdür. Bu doğuştan bilinen bir öğüt gibidir: Asla ne düşündüğünü söyleme. Bu hem zaman kazandırır hem de soruyla ima edilmek istenen şeye kafa yormanızı sağlar.
Saygı, zahmete girmek demektir. 
Babam bana ,
” Aslında niyeti kötü değil , ” diye fısıldamıştı.
En adi davranışlarımızı bu yalanla nasıl mazur gösterdiğimiz beni daima şaşırtmıştır ; aşağılık bir ruhun iyi niyetli olabileceğine bir an bile inanmamışımdır.
” Bizim için harika bir fikrimiz var , ” diye ekledi.
Ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedim.
Karanlık bir şekilde ölmüş karanlık bir yazar varsa o da odur.
” Gitti artık. Kulağı büküldü. Onun gibiler saklanacak bir kaya dibi bulurlar. ”
” Ayıksın , ” dedi.
” Bugünlük. ”
Zihnimin beni kör eden perdeleri kalkmıştı ve içeri ışık doluyordu.
Güzel bir gün ve ben aynı muhitte yer almak şöyle dursun , pek sık aynı cümle içinde bile yer almayız. Şu enfes , çıtır çıtır günlerden biriydi , her şeyin iyi-mükemmel değil belki ama orta karar-olacağını düşündüğünüz türden.
Belki de bu gizli bir lütuftu.
Araştırmamın beni nereye götüreceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu , sanık kürsülerini saymazsak. Bir tür duygusal erime yaşıyordum , sanki camın arkasındaydım. Hiçbir şey kayda geçmiyordu , sanki gün yüzüne çıkan olayları yalnızca seyrediyordum ; engellemeye gücüm yetmiyordu.
Fena üşütmüştüm. Şiir okumayla bir ilgisi var demiyorum ama kitaplar tehlikelidir ; istediğiniz ameleye sorun.
” Her büyük hayal büyük de bir fedakarlık gerektirir , hayalinin gerçekleştiğini görmek için de yanmak gerekir , ancak öyle gerçeğe dönüşebilir ; işte bu , bir adamın hayatına bedeldir.
” Sence hala cesaret denen bir şey var mı? ”
Sanmıyordum ama bir şey söylemiş olmak için ,
” Ya , belki , ” dedim. ” Yapmak istemediğin bir şeyi yaptığında , uzun zaman önce yapman gereken bir şeyi ”
Dondurma , en sevdiği şey. Galiba diğer zevklerden vazgeçtiğinde geriye kalanlar diğer hepsinin gazabını içinde taşıyor.
” Üzerinde kablolar mı var , Jack? Söylediklerimi banda mı kaydettin? ”
Tebessüm etme sırası bendeydi.
” O dediğin bir tek filmlerde olur. Gerçi evet , kablolarla bağlanmış durumdayım ama kastettiğin manada değil. ”
Eskiler şeytan içimdeydi derlerdi , benim tanıdığım tek iblis ölmüştü.
Bardağım boştu kalbim gibi.
Zihnimde canlandırabileceğim hangi tür adaletten nasibini almış olursa olsun bu ödemiş olduğu bedeli nasıl telafi edebilir ki?
” Şu oğul hikayesi ne? ” diye sordu.
Omuz silktim.
” Milletin uydurması işte. ”
Bunu hazmettikten sonra seksen sekiz yabancıyı sınır dışı ettikleri , daha fazlasını da edeceklerini bilip bilmediğimi sordu.
Duymadığımı söyleyip ,
” Sen de listede misin? ” diye sordum.
Omuz silkip ,
” Hepimiz bir listede değil miyiz ki? ” dedi.
Bu benim için fazla derin olduğundan ,
” Yasal iznin var mı? ” diye yokladım.
Kızdı , ters ters ,
” Ben g.tümü toplamaya çalışıyorum , ” dedi.
” Hıristiyanlık tuhaftır ; insana aşağılık hatta menfur olduğunu kabul etmesini buyurur. ”

Pascal , Düşünceler , 537

Sonu akıl hastanesinde olmuş , kırk dokuz yaşında ölmüş.
Yaşam tarzı tuhafın da ötesindeydi.
Hakiki bir münzevi olmuştu.
Kitapların böyle karanlık bir zamanda gelmiş olması kötü bir tesadüftü. Bir şey okuyamayacak kadar uçlardaydım ya da olan bitenle alakalı manidar bir şeyler okuyamayacak kadar. Varlığım öylesine rastlantısal hale gelmişti ki tuhaflık düstur olmuştu.
” Alay mı ediyorsun? ”
” Ben alay etmem. ”
” Kes tıraşı. ”
Bu değerli sözün başımızın üzerinde döne döne gitmesine izin verdik. Sonra gözlerini dikip bakarak ,
” Acayip birisin sen , ” dedi.
Eşcinsel anlamında değil de daha çok tuhafın Behan karşılığı olarak. Ben daha ne olduğunu anlayamadan ,
” Nasıl bir adam bara gidip viskiye bir dolu para öder de bardağa elini bile sürmez , ” diye sordu.
Ona Tanrı’yla yaptığım anlaşmadan söz etmek istiyor muydum?
Hayır.
Siyah kravat takmış , beyaz gömlek , siyah pantolon giymişti ; göz göze gelip de içlerindeki hayatın çekildiğini görene kadar hani neredeyse saygın biri gibi görünüyordu.
BM gözlemcileri gibi duruyorlardı , işe yaramaz , kabak gibi ortada , lüzumsuz.
İrlandalı olup da bir rahibeye küfrettiyseniz acı çekmekten kurtulamazdınız.
Daha önce oradan geçmiş nesillerinkine kendi iç çekişimi de ekledim.
Sustuk , hayatın saçmalıkları katıksız adaletsizliği üzerine kafa yorduk , derken o birden canlanıverip ,
” Bahamalar’a gideceğim dedi.
” Sana iyi gelir. ”
” Gelmek ister misin? ”
İster miydim?
” Tanrım , çok isterdim ama burada halletmem gereken işler var , ” dedim.
En kibar şekilde ,
” Şimdi nasıl? ” diye sordum.
” Ölü. ”
Tanrım.
” Çok pahalı bir tabutta , ” diye ekledi. ” Ne s.kime yarayacaksa. ”
Hiç şüphe yok ki tedaviye ihtiyacım vardı.
Çağların bilgeliğini imleyen sözcükler.
Gerçek ismini saklama , kendi memleketinizde bile desteklenmesi gereken bir şeydir , oyabileceğiniz ve oyduğunuz küçük bir gediktir.
Boktan zaman çizelgesinin canı cehenneme , bu acil bir durumdu.
Sokağın ortasında ağlamaya hiç yaklaşmadığım kadar yaklaşmıştım. İrlanda’da böyle bir şey yapacak olsanız ,
” İçmeye erken başlamış , ” derler.
Hey Allah’ım , nasıl yoldan çıkmıştım ben böyle?
” Yaşlı bir rahibeyi dövdün , bu da ne demek oluyor böyle? ”
Cevap öfke / öfkeydi.
Topraklarımızda cehalet kol geziyordu ve hanemizin üzerine bir sıkıntı çöreklenmişti.
İrlanda’da çok şaşırtıcı bir olay olduğunda ” Şeytanın bir kaburgası kırıldı herhalde , ” deriz.
” Misyonerler Afrika’ya geldiklerinde İncilleri vardı , bizim de toprağımız. ” Dua edelim , ” dediler. Gözlerimizi kapadık. Açtığımızda bizim İncilimiz vardı , onların toprağı. ”
Bu Başpiskopos Tutu tarafından zikredilmiş tarihi bir anekdottur.
” İnançsızlara merhamet etmekle başlayın işe. İçinde bulundukları durum yüzünden yeterince mutsuzlar zaten. ”

Pascal , Düşünceler , 189

Bu zavallı yaratıkla işim daha bitmemişti , hayır.
Sanki öfkem fiziksel olarak uzak durması gereken bir şeymiş gibi geri çekildi. Tanrı biliyor ya sık sık öfkeyle hareket etmiştim ve sonuçları da korkunç olmuştu.
” Bana ne yapacağımı söylemeyin. Kararlı olmak için biraz geç kaldınız. ”
” Seni tekrar gazetelere vermekle tehdit etmem mi gerekiyor? ”
” Şey süresince ben de orada olacağım sorgu. ”
” Neden bu işin peşini bırakmıyorsun? ” diye sordu.
Ona gerçeği söyledim. Sean Connery’nin söylediği gibi bunu yaptığınızda bu artık onların sorunudur.
” Kendimi nazik hissetmiyorum , ” dedi.
” Allah Allah bak bu yeni bir şey. ”
Onu seviyordum çünkü benden yaşlıydı.
Şaka mı yapıyor diye kontrol etmem gerekti. Yapmıyordu.
Cana yakın , sıcak , meraklı ama sırnaşık değil.
Roche’un Yeri’ne gidip dondurma bulana kadar koridorlarda dolandım. Oha , amma da seçenek vardı! Çeşitlilikten nefret ederim , kafamı karıştırır.
Orası onların bölgesiydi.
Bir o yana bir bu yana eğilip bükülmem gerekti. Şekle giriyorlardı , hiç değilse benden daha çok.
Tatlı şeylerden nefret ederim ama şeker beni canlandırıyordu.
Kopkoyu bir çaresizlikle yatağa girdim.
” Sen de kankalarına söyle , kilisemden uzak dursunlar. Burası pansiyon değil. ”
Al işte. Neden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu , ama içimden bir ses hoşlanmayacağımı söylüyordu.
Burnundan soludu. Şaka yapmıyorum. Ben bunun sadece bir deyim olduğunu , bu sesi bir tek atların gerçekten çıkarttığını zannederdim , ama hayır , o gerçekten o korkunç snnnnnn sesini çıkartmıştı.
Daha dolu bir resim oluşturmaya çalışıyorum.
” Bana bir rahibeyle görüşme ayarlayabilir misin? ”
Kahkahalarla güldü.
” Rahibe seni kurtaramaz , evlat. ”
Bir parça homurdanıp suçlamalara başladı ,
” Ayinde yoktun? ”
” Ne? ”
” Sana Peder Joyce’u inciten o zavallı için ayin yapacağım demiştim ya. ”
İnanamıyordum.
” İncitmek mi? Kafasını kesti onun. ”
Nefes alışını duydum.
” Telefonda uygunsuz laflar etme. ”
Faydası yoktu. Bütün gün birbirimize karşılıklı sayıp sövsek de yorulmazdı. Din adamları bunun için özel eğitim almıştır , adına da teoloji derler.
O’ Brien Köprüsü’ne dönerken köşede bir seyahat acentesi vardır. Vitrine baktım , Kanarya Adaları’na , Barbados’a , her yere özel turlar vardı. İçeri girip ılıman iklimli bir yerlere giden ilk uçakla rezervasyon yaptırarak cehennem olma dürtüsünü yenmem gerekiyordu. Bütün bu işler çözülünce Amerika’ya gitmeye ant içtim. Param vardı , tek ihtiyacım olan şey enerjiydi.
Hayatıma geri döndüğü için de mutluydum. Az kalsın ,
Suyun kenarına yerleştirilmiş koca bir tabelada ,
Merhametli İnsanlar , sizin için buradayız
yazıyordu.
Yani size yardım edemeyecek olurlarsa bir sonraki durağınız nehir mi olacaktı?
Autumn Journal’ı ezbere bilirdim dizeler bana geliyor , tıpkı unutulmuş bir savaştan gelen mermiler gibi.
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir