İçeriğe geç

Papağana Silah Çekme! Kitap Alıntıları – Küçük İskender

Küçük İskender kitaplarından Papağana Silah Çekme! kitap alıntıları sizlerle…

Papağana Silah Çekme! Kitap Alıntıları

Hiçbir serüven mutlu bitmek zorunda değil !
Rakının tadı küflenir çürür bir iki âşık ağlar
Bir iki yalnızın ismi okunur topraktan
Senden hâlâ bir haber yoktur
İnsan üzülmeye görsün ona hayat hep suçluluktur
Özlemek, unutulmak ile hatırlanılmak arasında bir ara istasyondur
Çığlık çığlığa koşarak bir iki teselli yürür ömürlere
Mevsimlerin aşka göre değiştiği rivayet edilir kasabada
Yani artık tamamen sevdayı ele geçirmiştir mevsimler
İnsan üzülmeye görsün hayat hep tutuktur
güle güle. Güle güle ömür. Al, yanında
ilk çiçeklerimi de götür.
Dokun! Dokunabilirsiniz!
kuş ölür
ölen kuşlar şiir olur
kuş öldürenler şair olur
kuşların ölümü hep kuşkuludur !
Nereden havalandıysa, bilemiyorum, o yorgun uyku
baştan başa yırtarak aşkı, aşkın koynunda
bile bile ölümüne uyudu.
ve bilemediler yalnız insanların gidip öldükleri adresi
seviyorum işte ne yapayım
kavuşmak yalnızca varsayım, zayıf ihtimal
özlem hararetli bir esin, kırık bir hayal..
kalbimdeki kasabanın şerifi..
sizi seviyorum
sizi pek seviyorum
sizi sevmem bize ayıp olur mu..
sizi bana bırakmaz bu yalnızlığınız..
kaç yerimden vurdunuz!
kaç yerimde artık sorumsuz kuş yaraları var!
sorarım
kaç yerimde yerimden ettiniz beni!
kaç yerim şimdi lapa lapa kanar!
saysam sayılmazsınız asırlarla..
durunuz!
kaç kalibre o bakışlar..
tutmazsan eğer beni
kendimi en iyi dizemden aşağı da atacağım!
hiçbir kuş, hiçbir kuşa adres sormaz..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
ben sebepsiz bir şiirim
dön bak çıkageldiğin ömre
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
çünkü aşk, israf değil!
mesela kimse görmez kelebeğin gülümsemesini
çiçeğin açarken çıkarttığı sesi kimse işitmez mesela
‘beni sevmene izin vermeyeceğim’
diye yazmıştın kapımdaki not defterine;
ben de eklemişim altına:
‘aşkı dövmek lazım
kalbe terbiyesizlik ettiğinde!..’
biz birbirimizin çatalı, bıçağı
biz birbirimizin incelik hırsızı, gönül süsü
ayrılık, bir yutulmaz lokma gibi kaldı boğazımızda!
sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe..
kısaca, birbirlerine sevgiyi öğretmeye çalışırken
birbirlerine kan içirdiklerini anlayan iki serseri âşık!
gövde’nin tarihi’nde yanyana dururdu yalnızlıklarımız..
çaresiz bir filika gibi sığındığım..
kimseye görünmeyen sekizinci cüceyim..
Ben beni delice seven bir hüzünle büyüdüm.
ve anladım ki bir kez daha talihsizliğimi:
bulanık, boktan bir sudur aşk
insanın kendini görmek için eğildiği!
ey
mahcup valiz, bilesin
ay kırıdır aşk;
deniz savaşlarında balıklar nereye saklanırdı..
çiçek nasıl toplanırdı unuttum
atteşböcekleri
yarayı okşadıkça dökülüyor kabuklar
sözcük öldürmekten dönen soylu unutuş kuşu
aşk nedir biliyor musun seni üçüncü tekil şahıs
Korkuyorum..
korkularım, geceyarıları uyanıp aya bakıyor
bu yangından herkes kahkahalarla çıkacak
bir sen kurtulamayacaksın!
özlemekle mi geçecek yaz
sen baharın tasarrufusun
ölen kuşlar şiir olur kuş öldürenler şair olur
kral öldü, bırak yeni kahpe kral yaşasın
kopan mi telinin yerine kurumuş bir gözyaşı takıyorum
bugün mavinin ayrı bir havası
bugün rüzgârın özel bir şıklığı var,
bugün kuşların yaşgünü çünkü sevgilim!
kalbimdeki kasabanın şerifi,
mutlaka kaymış bir yıldız takardı yakasına!
çiçek açsanız baharla aram bozulur
sonu kötü bitecek, bu kente hiç gelmemeliydim
uzun saçlı martının kolonisi geçti
ben uzanmış yatarken yeryüzünde
gülen cin, ağlayan peri değil içimdeki
hiçbir kuş, hiçbir kuşa adres sormamalı!
Hiçbir serüven mutlu bitmek zorunda değil!
Hiçbir aşk, yeniden tanımlamaz hayatı!
ağlıyordur
denize bakan kırık bir pencerenin kenarında
lay lay lom lay lay lom
bu yüzyılın uzayı çok kalitesiz, tanrıları ucuz haklısın
şarkıları sıradan. radyoda ne var: fm fm dijitalekran
-heey kurtarın! doğaya insan düştü!
mesela kimse görmez kelebeğin gülümsemesini
çiçeğin açarken çıkarttığı sesi kimse işitmez mesela
bir zamanlar ben de istirahate çekilmiş
şehirler geçtim
aşkı dövmek lazım
kalbe terbiyesizlik ettiğinde!..
kimseye görünmeyen sekizinci cüceyim
soyguna da karışmış..
eğer haklı çıkarsa
çiçeklerin adını değiştirecekmiş
tek seçenek var:
bir bitki gibi böğüre
böğüre kendi ormanında
çürümek!
aslında, insanın cebir karşısında zayıflığıdır, aşk!
-”deniz savaşlarında balıklar nereye saklanırdı..”
korkuyorum bu haberi ulaştırmaktan kendime
valizimdeydi kalbim..
valiziniz mi, hani şu:
kilidini açan anahtarın, içinde
kilitli kaldığı
ilk çocukluk giziniz
valiziniz mi, hani şu:
gizli bölmesinde ay tutulması olan
sahte vaftiziniz
parçalanmış bir cesede tabut oldu valiziniz
ey
mahcup valiz, bilesin
ay kırıdır aşk..
avukatlığını reddetmişti
sabit sayılar elde ediyorum
böldüğümde kendimi yeni başlangıçlara
hissediyordum
deniz de senden çekiniyordu!
henüz anlamıyordum
yaşım sana tutmuyordu!
6 deyip kestirip atmak yerine
1+1+1+1+1+1’i tartışarak mı geçirdik
onca acıyı,
neden gurur saydık acaba
işin kolayına kaçmak’la öz’ü birbirine karıştırmayı
çiçek nasıl toplanırdı unuttum..
bir kutu uyku hapıyla kazanılacak bu savaş!
pestili çıkacak yalnızlığın!

cesedinden
başka bir ceset çıkartabilir misin cesedime!

telifi ödenmemiş hayatlar adına.
Korkularımın direksiyon hakimiyeti yoktur.
Dağ durgundur.
Kar suskundur.
çekil!
elleme!
gideceksin. belli. git o halde seni çağıran beldeye
benim ilmim sistir de!
benim ilmim suçtur de!
benim sisim sensin de!
benim suçum sensin de!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir