Ferenc Molnar kitaplarından Pal Sokağı Çocukları kitap alıntıları sizlerle…
Pal Sokağı Çocukları Kitap Alıntıları
Sonra da utançla yutkundu. Ahlaklı bir şey değildi yaptığı ama böylece arkadaşını kurtarmıştı.
Buna artık bir dur demek lazım! Ben size ne zamandır söylüyorum! Bu işe bir dur demek lazım! Ben ne zaman konuşsam, Boka sürekli suratını ekşitiyor. Halbuki eğer bir şey yapmazsak sonunda bize dayak da atacak bunlar.
Hem vücudu , hem de ruhu çok yorulmuştu.
Ticaret kurallarının değişimini izleyenler bilirler ki, fiyatlar, söz konusu ticaret tehlikeye girdiği zamanlarda artma eğilimi gösterir. Mesela, Asya’nın uzak köşelerinden, haydutların kervanlara aman vermediği yörelerden, riskli zamanlarda gelen çaylar pahalı olur. Böyle bir tehlike olduğu için Avrupa’nın batısında yaşayan bizler daha fazla para öderiz.
Yoksul, zavallı basit insanlardı. Şimdiye kadar birçok derdi , kederi birlikte yaşamışlardı. O yüzden artık yakınmamayı da öğrenmişlerdi. Orada öylece durup , başlarını eğmiş, acıya katlanıyorlardı.
Janos Boka gözlerini sıraya dikmiş düşünüyordu. Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu: Hayata dair, hani içinde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu.
..beni dışlayabilirsiniz, ama yüreğimde olanları değiştiremezsiniz.
And içeriz ki, bir daha asla esir halk olmayacağız.
..insanlar arasında genellikle en budala kişi aynı zamanda en geveze de olduğundan, en çok onun sesi duyuluyordu.
Hayatta tesadüflerin önemli yeri vardır.
“ Boka akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti. “
János Boka gözlerini sıraya dikmiş düşünüyordu. Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu: Hayata dair, hani içinde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu.
İşte bunların aklı artık sadece derslerindeydi. Çok çabuk unutuyorlardı. Nemecsek ölmüştü, ama Rácz öğretmen yaşıyordu, Latince dersi de yaşıyordu ve en önemlisi onlar da yaşıyorlardı.
Kimseyi tanımadı. Kim bilir, belki de artık bu dünya gözüyle görülemeyecek şeylere tanık oluyordu.
Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu:
Hayata karşı, hani içimizde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu.
Hayata karşı, hani içimizde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu.
Beni dışlayabilirsiniz, ama yüreğimde olanları değiştiremezsiniz.
Varsın kimse durumun farkında değil sansın.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
And içeriz ki, bir daha asla esir halk olmayacağız!
Boka akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti.
Dargınlıkla, küskünlükle savaşa gidilir mi? Bu savaşı ancak birbirimizle çok iyi dost olursak kazanabiliriz!
Hayatta tesadüflerin önemli yeri vardır.
Benim hayatım bundan böyle hep su içinde mi geçecek?
Kurbağa mıyım ben ?
Kurbağa mıyım ben ?
Dargınlıkla, küskünlükle savaşa gidilir mi? Bu savaşı ancak birbirimizle çok iyi dost olursak kazanabiliriz.
Sizin gözleriniz uzaklara bakmaya, büyük mesafelere alışmıştır.
Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu: Hayata dair, hani içinde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu.
İnsanlar arasında genellikle en budala kişi aynı zamanda en geveze de olduğundan, en çok onun sesi duyuluyordu.
..onun adını da küçük harfle yaz !
Güzel kokulu rüzgârla birlikte müzik sınıfa gelivermişti.
Otomatik piyanodan neşeli bir Macar müziği yükseliyordu.
Otomatik piyanodan neşeli bir Macar müziği yükseliyordu.
yalnız olmak isteyen başkalarını rahatsız etmenin bir anlamı yoktu elbet.
Beni dışlayabilirsiniz, ama yüreğimde olanları değiştiremezsiniz.
And içeriz ki, bir daha asla esir halk olmayacağız.
Boka akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti.
Ya şimdi ya hiçbir zaman.
Bay Csetneky’ye ceket lazımdı, marangoza da para.
İhanet eden bu tür sonuçları hesaba katmalıydı.
Doğru şeyler söylese bile her zaman kontrol edilecekti.
Doğru şeyler söylese bile her zaman kontrol edilecekti.
Çünkü beni dışlayabilirsiniz, ama yüreğimde olanları değiştiremezsiniz.
Üzgünüz, ama yardım önerilerinizi kabul edemeyiz. Biz kendi ülkemizi kendimiz savunmak zorundayız. Kızıl Gömlekliler bizden daha güçlü olabilirler, ama olsun, biz de kurnazlıkla ve akılla onları yeneriz. Ayrıca bu işin sonu nereye varırsa varsın, biz tek başımıza savaşmak istiyoruz.
Bunları söylerken paltosunun altından minik kırmızı-yeşil bayrağı çıkarmıştı. Bayrağı görünce Boka’nın gözleri parıldadı. Bayrak kırış kırıştı, sağı solu zedelenmiş, yırtılmıştı, ama olsun varsın. Uğruna savaşların olduğu belliydi. Tam da bu yüzden güzeldi ve değerliydi bu bayrak. Savaş meydanında zedelenen gerçek bir bayrak gibi buruşmuş ve yıpranmıştı.
Her şeye hazırdı, ama onunla böyle sessiz ve kederli bir şekilde konuşacaklarını ummuyordu. Bu durum ona çok acı veriyordu. Tokat atsalardı, vursalardı daha iyi olurdu.
Savaş böyleydi işte. Kederini bastırdı ve şöyle dedi:
– Emredersiniz efendim!
– Emredersiniz efendim!
Boka akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti.
And içeriz ki, bir daha asla esir halk olmayacağız.
Bayrak kırış kırıştı, sağı solu zedelenmiş, yırtılmıştı, ama olsun varsın. Uğruna savaşların olduğu belliydi. Savaş meydanında zedelenen gerçek bir bayrak gibi buruşmuş ve yıpranmıştı.
Boka akıllı bir çocuktu ama , insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti.
Sizin gözleriniz uzaklara bakmaya, büyük mesafelere alışmıştır.
İnsanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenememişti.
Bir şeyler yapmak istiyorsak gerçeği tam olarak bilmeliyiz.
İçi özlemle yandı.
İnsanlar arasında genellikle en budala kişi aynı zamanda en geveze de olduğundan, en çok onun sesi duyuluyordu.
Yoksul, zavallı basit insanlardı. Şimdiye kadar birçok derdi , kederi birlikte yaşamışlardı. O yüzden artık yakınmamayı da öğrenmişlerdi. Orada öylece durup , başlarını eğmiş, acıya katlanıyorlardı.
İnsanlar arasında genellikle en budala kişi aynı zamanda en geveze de olduğundan, en çok onun sesi duyuluyordu.
Hayatta tesadüflerin önemli yeri vardır.
Çünkü eğer bir şeyler yapmak istiyorsak,gerçeği tam olarak bilmeliyiz.
beni dışlayabilirsiniz ama yüreğimde olanları değiştiremezsiniz.
Yoksul, zavallı basit insanlardı. Simdiye kadar birçok derdi, kederi birlikte yaşamışlardı. O yüzden artık yakınmamayı da öğrenmişlerdi. Orada öylece durup, başlarını eğmiş, acıya katlanıyorlardı.
Büyük savaşlara tanıklık eden gerçek savaş muhabirleri, çarpışmaların kaybedilmesinde kargaşanın büyük tol oynadığını söylerler. Savaş komutanları yüzlerce toptan, kargaşadan korktukları kadar kadar korkmazlar. Çünkü tedirginlik ve panikle başlayan dağınıklık, kısa sürede her şeyi altüst eden bir kargaşaya dönüşebilir.
Dargınlıkla, küskünlükle savaşa gidilir mi? Bu savaşı ancak birbirimizle çok iyi dost olursak kazanabiliriz!
Arkadaşlarımın düşmanlarıyla ittifak kurmaktansa, bir yıl bu soğuk suyun içinde kalmaya razıyım ben!
O evde oturan bir sürü aile bir zamanlar bu arsanın birkaç yoksul Budapeşteli çocuğun mutlu gençliğini yaşadığı yer olduğunu bilmiyor.
Tıpkı aritmetikteki 1 rakamı gibiydi! Çarpsan da, bölsen de söz konusu işlemde durumu değiştirmezdi.
János Boka gözlerini sıraya dikmiş düşünüyordu. Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu: Hayata dair, hani içinde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu.
İşte bunların aklı artık sadece derslerindeydi. Çok çabuk unutuyorlardı. Nemecsek ölmüştü, ama Rácz öğretmen yaşıyordu, Latince dersi de yaşıyordu ve en önemlisi onlar da yaşıyorlardı.
Nemecsek koca mavi gözlerini onun yüzüne dikti:
– İyiydi, dedi usulca. Kıyıda durup, bana bakıp gülüp eğlenmekten, benle alay etmekten çok daha iyiydi! Arkadaşlarımın düşmanlarıyla ittifak kurmaktansa, bir yıl bu soğuk suyun içinde kalmaya razıyım ben! Ne olmuş suya batırdınızsa? Geçen gün kendim düştüm bu göle! O zaman da seni burada, bu yabancılar arasında görmüştüm! Beni aranıza istediğin kadar çağırın! İstediğiniz hediyeleri verin! Beni kandırmaya çalışın! Benim sizle işim olmaz! Bir daha suyada soksanız, hatta yüz kere, bin kere suya batırsanız, beni yıldıramazsınız! Yarın da gelirim, yarından sonra da gelirim! Beni göremeyeceğiniz, fark edemeyeceğiniz bir yere saklanırim! Hiçbirinizden korkmuyorum! Ve bizim Arsa’mıza, bizim toprağımıza, Pál Sokağı’na geldiğiniz zaman, evet, biz ora da olacağız! Sizi bekleyeceğiz! Ve göreceksiniz o zaman! Şimdi benle, konuşmamla alay ediyorsunuz, ama o zaman görürsünüz! Biz de on kişi olduğumuzda nasıl konuştuğumuzu görürsünüz! Benle burada uğraşmak kolay! Güçlü olan yener elbet! Pásztor’lar da Müze bahçesinde bilyalarımı çalarlarken güçlüydüler! Bir kişiye karşı on kişi olmak çok kolay! Ama sizden korkmuyorum! İsterseniz beni dövün! O zaman da korkutamazsınız! İsteseydim beni suya atmanızı engellerdim! Aranıza katılabilirdim! Ama ben, beni suda boğsanız bile sizin aranıza katılmam! Beni öldürseniz bile sizle olmam! Ben, asla işte şurda duran gibi hain olmam!
– İyiydi, dedi usulca. Kıyıda durup, bana bakıp gülüp eğlenmekten, benle alay etmekten çok daha iyiydi! Arkadaşlarımın düşmanlarıyla ittifak kurmaktansa, bir yıl bu soğuk suyun içinde kalmaya razıyım ben! Ne olmuş suya batırdınızsa? Geçen gün kendim düştüm bu göle! O zaman da seni burada, bu yabancılar arasında görmüştüm! Beni aranıza istediğin kadar çağırın! İstediğiniz hediyeleri verin! Beni kandırmaya çalışın! Benim sizle işim olmaz! Bir daha suyada soksanız, hatta yüz kere, bin kere suya batırsanız, beni yıldıramazsınız! Yarın da gelirim, yarından sonra da gelirim! Beni göremeyeceğiniz, fark edemeyeceğiniz bir yere saklanırim! Hiçbirinizden korkmuyorum! Ve bizim Arsa’mıza, bizim toprağımıza, Pál Sokağı’na geldiğiniz zaman, evet, biz ora da olacağız! Sizi bekleyeceğiz! Ve göreceksiniz o zaman! Şimdi benle, konuşmamla alay ediyorsunuz, ama o zaman görürsünüz! Biz de on kişi olduğumuzda nasıl konuştuğumuzu görürsünüz! Benle burada uğraşmak kolay! Güçlü olan yener elbet! Pásztor’lar da Müze bahçesinde bilyalarımı çalarlarken güçlüydüler! Bir kişiye karşı on kişi olmak çok kolay! Ama sizden korkmuyorum! İsterseniz beni dövün! O zaman da korkutamazsınız! İsteseydim beni suya atmanızı engellerdim! Aranıza katılabilirdim! Ama ben, beni suda boğsanız bile sizin aranıza katılmam! Beni öldürseniz bile sizle olmam! Ben, asla işte şurda duran gibi hain olmam!
Kederle iç çekti. Sanki şimdi dünyadaki tüm çileli insanların acısı onun sırtındaydı.
O daha çocuktu. Hayatta sahip olduğu her şeyi, acımadan bu dünyada bırakabilirdi.
Ve hastalığı boyunca olmayan bir şey oldu, Arsa’yı bir daha göremeyeceği düşüncesi üzerine gözlerinin dolduğunu hissetti. Ama kederlendiği için ağlamıyordu. Onu ağlatan çaresiz öfkeydi.Bir daha Pál Sokağı’na, Arsa’ya gitmesini engelelyen, kalelerin, kulübenin dibinde oyun oynamasına izin vermeyen o dehşetli şeye karşı çaresiz isyanıydı onu ağlatan
Evet, kendinden istenenleri yapmaktan zevk alan böyle çocuklar da vardır, ama çocukların çoğunluğu emir almak değil emir vermekten hoşlanırdı.
İnsanlar sonuçta böyleydi.
İnsanlar sonuçta böyleydi.
Peki, o zaman, tam olarak nasıl olduysa, öyle anlat bize.
Çünkü eğer bir şeyler yapmak istiyorsak, gerçeği tam olarak bilmeliyiz.
Çünkü eğer bir şeyler yapmak istiyorsak, gerçeği tam olarak bilmeliyiz.
Akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti.
Bay Csetneky’ye ceket lazımdı, marangoza da para!
Akıllı bir çocuktu ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti.
Dargınlıkla, küskünlükle savaşa gidilir mi? Bu savaşı ancak birbirimizle çok iyi dost olursak kazanabiliriz!
Peki, o zaman, tam olarak nasıl olduysa, öyle anlat bize. Çünkü eğer bir şeyler yapmak istiyorsak, gerçeği tam olarak bilmeliyiz.