İçeriğe geç

Paket Kitap Alıntıları – Sebastian Fitzek

Sebastian Fitzek kitaplarından Paket kitap alıntıları sizlerle…

Paket Kitap Alıntıları

Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
Bir şeyi değiştirmeden izlemek mümkün değildir.
Sonuna kadar anlatılan bütün öyküler ölümle biter. Onları, bundan mahrum bırakan iyi bir anlatıcı değildir.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
Boşluğa yeterince uzun süre bakarsan, boşlukta sana bakar. (Nietzsche)
Korkuyu iliklerine kadar hissettikten sonra paniğe kapılmak yerine kendini sorunun kökenine inmek için zorla
İntikam.
Size zarar verildiğinde bundan daha fazla ihtiyaç duyduğumuz başka bir his yoktu. Ve onu tecrübe ettikten sonra sizi daha fazla suçlu hissettiren de.
Ah, keşke korku, üzerimden sıyırabileceğim bir gömlek olsaydı.
Panik hissi, görünmez bir canavara benziyordu.
Kendine acıma. Kendini suçlama. Kendini öldürme.
Ah, keşke korku, üzerimden sıyırabileceğim bir gömlek olsaydı
Korku, ruhu kemirir ve insanın içini boşaltır.
Saklayacak bir şeyleri olan, zor müvekkillerde dikkati dağıtan en ufak bir hareket, konuşmalarının akıcılığını bozabiliyordu.
Saçlar.
Zamanın başlangıcından beri cinsellik ve doğurganlığın sembolü. Dünya üzerindeki pek çok kültürde kadınlar, erkeğin içindeki şeytanı baştan çıkarmamak için bu nedenden ötürü başlarını kapatıyorlar.
İnsanların büyük bir çoğunluğu uykunun, ölümün küçük kardeşi olduğunu düşünür, oysa onun en büyük düşmanıdır. Ebedi karanlığın öncüsü uyku değil, yorgunluktur.
Tek bir kadere bağlı olayın, bütün hisleri değiştirmekle kalmayıp tamamen öldürebileceğini bilen bir kadın.
Boşluğa yeterince uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar.
İlişkilerinin zeminini oluşturan şeyin adı ise empatiydi.
Kimi çiftler aynı espri anlayışını paylaşırken, bir başka çiftin buluştuğu nokta, benzer hobiler ya da aynı siyasi görüş olabiliyordu.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
Sözcükleri kafasının içinde duymak ayrı bir konuydu. Onları sesli söylemekse bambaşka bir şey. Canını acıtıyordu.
Bir şeyi değiştirmeden izlemek mümkün değildir.
Korku, ruhu kemirir ve insanın içini boşaltır. Bunu yaparken kurbanlarının yaşam sürelerinden beslenir.
Keşke korku, üzerimden sıyırabileceğim bir gömlek olsaydı.
Ruh sağlığı yerinde olanlar, depresiflere sürekli mutsuz olmamalarını, onun gibi paranoidlereyse bu kadar abartmaktan vazgeçip her kiriş çıtırtısından sokak kapısını kontrol etmeyi bırakmaları konusunda nasihatler verirlerdi. Oysa bu, bacağı kırıp bir adama, maraton koşusuna katılmasını söylemek gibiydi.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
Ah, keşke korku, üzerimden sıyırabileceğim bir gömlek olsaydı.
İnsanların büyük bir çoğunluğu uykunun ölümün küçük kardeşi olduğunu düşünür, oysa onun en büyük düşmanıdır. Ebedî karanlığın öncüsü uyku değil ,yorgunluktur.
Boşluğa yeterince uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
—“Korku, ruhu kemirir ve insanın içini boşaltır. Bunu yaparken kurbanlarının yaşam sürelerinden beslenir.
—“Hemen defol buradan.Yoksa canını acıtırım.”

—“Hasta dağa gidemiyorsa,Dağ hastaya gelmeli.”

—““Sevgiden Emma.Bütün bunları sadece sevgiden yaptım.”

“Başkalarının gerçekleştiği suçlarla övünmeyi seven,ruh sağlığı bozuk kaçıklarla uğraşmak zorunda kalan polislerin ne çektiğini sana anlatmama gerek yok sanırım.”
“Mitomani hastaları”
“Bu nedenle medya kuruluşlarına suçluyla ilgili net bilgiler verilmez.İtirafların gerçekliğini tespit edebilmek için.”
“Normalde bu yöntem kopya katilleri ayırmak için kullanılır.Kurbanları değil.”
Ölümün tadı her nefesle birlikte kendine bir yol açıp Emma’nın ciğerlerine doluyor.en tiz çığlık ya da en berbat öksürükle dahi defnetmesi imkansız bir kanca gibi oraya saplanarak en ücra bronşlara yerleşiyordu.Emma,içinde bulunduğu bu durumdan canlı kurtulmayı başarsa bile ki bu pek olası görünmüyordu,ruhunun derinliklerinde bir yerlerde sonsuzu dek bir iz kalacaktı;bir dehşet tohumu,korkunç kabusları besleyen,verimli toprak.”
“ÇÜNKÜ!BEN!TECAVÜZE!UĞRADIM!
“ Hissettiği şey korkuydu. Harfleri gördüğünde düşündüğü ilk şey kaçmaktı. Banyo aynasının üzerinde. Buhar kaplı camın üzerine, özenli bir biçimde, boylu boyunca yazılmış harfler: ÇOK GEÇ OLMADAN DEFOL..”
Kendini silaha rağmen tamamen korunmasız hissediyordu çünkü şu an ihtiyaç halinde bir neşteri kullanamayacak durumda olmasının yanı sıra, bunun en zalim düşmanına karşı hiçbir etkisi olmazdı.
Zihnimi tahrip eden iblislere karşı.
Ah, keşke korku, üzerinden sıyırabileceğim bir gömlek olsaydı.
Korku, ruhu kemirir ve insanın içini boşaltır. Bunu yaparken kurbanlarının yaşam sürelerinden beslenir.
Zaman her şeyi yok ediyor.
Boşluğa yeterince uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar.
İntikam.
Size zarar verildiğinde bundan daha fazla ihtiyaç duyduğunuz başka hiçbir his yoktu. Ve onu tecrübe ettikten sonra sizi daha fazla suçlu hissettiren de.
Ruhsal hastalıklarda ki sorun, kendi kendinize teşhis koyamamanızdı. Beyninizi kendi beyninizle anlamaya çalışmak, tek kollu bir cerrahın kendi elini dikmeye çalışmasıyla aynı şeydi. Bu mümkün değildi.
Korku, ruhu kemirir ve insanın içini boşaltır.
İnsanların büyük bir çoğunluğu uykunun, ölümün küçük kardeşi olduğunu düşünür, oysa onun en büyük düşmanıdır. Ebedî karanlığın öncüsü uyku değil, yorgunluktur.
Bİr kez yalanını yakaladığın kişinin,
bin kez doğrusunu sorgularsın.

Atasözü

Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
-Atasözü
Ruh sağlığı yerinde olanlar, depresiflere sürekli mutsuz olma_malarını, onun gibi paranoidlerey-se bu kadar abartmaktan vazgeçip her kiriş çıtırtısında sokak kapı-sını kontrol  etmeyi bırakmaları konusunda nasihatler verirlerdi. Oysa bu, bacağı kırık bir adama, maraton koşusuna katılmasını söyle-mek gibi bir şeydi. 
Boşluğa yeterince uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin,
bin kez doğrusunu sorgularsın.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin,bin kez doğrusunu sorgularsın.
Hastalıkları, bilgisiz insanlar tarafından çoğunlukla yoğun mutsuzluk olarak yanlış şekilde tanımlanan depresiflerin ne denli acı çektiğini, son haftalarda kötü bir biçimde öğrenmek zorunda kalmıştı. Gerçekte öylesine derin bir ruhsal boşluğa düşüyordunuz ki sürekli bahsi geçen o meşhur battaniyeyi başınızın üstüne çekecek gücü dahi bulamıyorsunuz. Güçsüzlük belirtilerini azaltan ilaçları ilk kez kullanan depresyon hastalarının intihara kalkışması nedenlerinden biri de buydu. Bu ilaçlar onlara yaşamak için gerekli gücü vermek yerine, onu sonlandırmak için gereken cesareti sağlıyordu.
Zaman her şeyi yok ediyor.
Acil olarak dikilmesi gereken tek şey, paramparça olan hayatıydı.
Keşke korku,üzerimden sıyırabileceğim bir gömlek olsaydı.
Yaşam enerjim sıvı olsaydı, peşimde kırmızı bir iz bırakırdım.
Bilincini yitirdiğinde hep olduğu gibi, her şey bir sesle başladı.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.
Ruhsal hastalıklardaki sorun, kendi kendinize teşhis koyamamanızdı. Beyninizi kendi beyninizle anlamaya çalışmak, tek kollu bir cerrahın kendi elini dikmeye çalışmasıyla aynı şeydi. Bu mümkün değildi.
“İnsanların büyük bir çoğunluğu uykunun, ölümün küçük kardeş olduğunu düşünür, oysa onun en büyük düşmanıdır. Ebedi karanlığın öncüsü uyku değil, yorgunluktur. O, siyah başlıklı adamın bize ıskalamadan, her akşam fırlattığı, uykunun ise her gece tüm gücüyle içimizden çıkarmaya çalıştığı oku. Fakat ne yazık ki bu ok zehirlidir, düş selleri, zehri yıkayıp dışarı atmaya çalışsa da geriye hep kalıntıların yarattığo bir ağırlık kalır. Yaşımız ilerledikçe sabahları yataktan dinlenmiş ve uykumuzu almış olarak uyanmamız da gitgide zorlaşır. Varoluşumuzun kılcal damarları tıpkı, bir zamanlar açık renkli olan ve siyah mürekkebi sonuna kadar emmiş bir sünger kadar doludur, sünger ise hep daha fazla dolar. Bir zamanlar rengarenk ve mutlu görüntülerden oluşan düşler kabus benzeri çarpık görüntülere dönüşür, ta ki uyku, yorgunlukla olan savaşını sonunda kaybedip biz de günün birinde tükenerek düşsüz bir hiçliğe geçiş yapana kadar.”
İnsanların büyük bir çoğunluğu uykunun, ölümün küçük kardeşi olduğunu düşünür, oysa onun en büyük düşmanıdır. Ebedî karanlığın öncüsü uyku değil, yorgunluktur.
Bir kez yalanını yakaladığın kişinin, bin kez doğrusunu sorgularsın..
Varoluşumuzun kılcal damarları tıpkı, bir zamanlar açık renkli olan ve siyah mürekkebi sonuna kadar emmiş bir sünger kadar doludur, sünger ise hep daha fazla dolar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir