İçeriğe geç

P.İ.C Pişman İnsanlar Cemiyeti Kitap Alıntıları – Aytek Teoman

Aytek Teoman kitaplarından P.İ.C Pişman İnsanlar Cemiyeti kitap alıntıları sizlerle…

P.İ.C Pişman İnsanlar Cemiyeti Kitap Alıntıları

&“&”

Her aşk bir öncekinin intikamıdır…..
-Bazen tek bir an tüm zamanlara hükmedebilir.
Nasıl olsa, en fazla pişman oluruz.
“Çünkü bazı pişmanlıklar, tekrar edilecek kadar güzeldir.”
Özlemek; sürekli yürüdüğün sokaktan yürüyememek gibi…
Deli gibi sevdim! İçim titrerdi kaybetme korkusundan, kaybettim. O benim hayatımda belki babamdan bile mükemmel gördüğüm bir adamdı, onun gibi biriyle evlenecektim. Onun gibi seven aradım, onun gibi olanı aradım, herkeste onu aradım, bulamadım… Yıllarca kalbim sızladı adını her duyduğumda. Keşke dedim o olsaydı, olmadı. En çok birgün adını duyduğumda bir şey hissetmemekten korktum, o da oldu. Mükemmel sandığım insan koca bir hiçmiş. Keşke böyle bitmeseydin bende…
Sen kötü bir insansın. Benden önce de, benimle birlikteyken de, benden sonra da hep böyle kalacaksın ne yazık ki.
“Biz büyüdük ve kirlendi dünya!”
“Nokta konmuş, bitmiş en güzel hikayem..”
Vefasızlık diye bir kişilik oluşmuş…
Güven; tek kullanımlık bir şey
Tüm pişmanlıklarımdan memnun ve cesaretliyim
Bazı insanlar ihanet ederek gider.
Bi https://1000kitap.com/yazar/ahmed-arif değiliz
Her aşk bir öncekinin intikamıdır.
Özlersin, gelip gidenleri ya da hiç gelmeyenleri…
Oysa hayat;
uçtuğunu düşünürken,
düşme hali…
Malum, hep gece çöker üstümüze
Çünkü hayat hep acıyla final yapar
Biri olmalı ki, arada sana sen olduğunu hatırlatmalı…
Çünkü bazı pişmanlıklar , tekrar edilecek kadar güzeldir.
Biz büyüdük ve kirlendi dünya!
Sigaram daha erken bitmeye başladı, kahvem daha çabuk soğumaya, daha az ağlamaya başladım. Size göre iyileşmek ama bana göre tükenmek.
Sizi sevmeseler de siz sevin… Fark edeceksiniz ki, sonra sizi siz olduğunuz için sevecekler.
“Alışmak, sevmekten daha zor geliyor…”
“ Biz büyüdük ve kirlendi dünya!” ?
“Kalbim bir kuyunun dibindeki suyun içinde nefes almaya çalışan bir gariban. Yukarı tırmanmaya çalışıyor ama ne yapsın? Kuyunun duvarları düz, kuyunun duvarları ıslak.”

Yılmaz ERDOĞAN

İnsanı sev…
Hayvanı sev…
Hayatı sev…
Dünyayı sev…
Sev ki, sen sevdikçe başkası da sevsin.
Sevsin ki güzelleşsin bu kimsesiz dünya.
Sonra belki, o da bizi sever…
Sen sev yeter… ?
– Bir “veda” vardır,
Bir de “elveda…”
İkisi çok başkadır abi.
Rakı desen; onun da keyfi değil de, sadece hüznü var artık.
Hayatla mücadele etmenin yanı sıra, bir de hayallerle mücadele başlar.
“Kader diyemezsin, sen kendin ettin!..”
Ve gitti…
İçi kanaya kanaya, ağır adımlarla uzaklaştı.
Biri olmalı ki, arada sana sen olduğunu hatırlatmalı…
Yandım…
Yanarken gülümsedim…
Gülümserken yandım…
Sadece gülümsedim…
Aşkları onları ne bir arada tutuyor ne de bir araya getiriyor.
Gelsen sofra hazır aslında…
En sevdiğin peyniri aldım. Çok sevdiğin şalgam, biraz da ben varım gelirsen.
Zordur kadim olmak bu hayatta.
Bazen pişmanlıklar tekrar edilecek kadar güzeldir.
– sen nesin mesela?
Gece mi? Gündüz mu?
-ben ay’im mesela…
Bi’ güneş var, onun ışığıyla aydinlatmaya çalışıyorum her yeri.
O doğduğunda genelde ben batmış oluyorum…
Ben doğduğumda ise, sadece onun ışığıyla hayatta kalabiliyorum.
– belki bir yarın aydınlık ama bir tarafın hep karanlık.
yalnız doğmuyoruz belki, ama yalnız ölüyoruz.
Gelin bozalım gecenin sessizliğini,
Gece yarısı atılan bir kahkaha gibi…
Yedi tepeli, koca bir şehir…
Ve o şehrin üzerinde yaşayan, hergün aynı saatlerde ve aynı koşturmaca içinde olan milyonlarca insan.
On beş milyon insan içinde yalnız olmak hakikaten ütopik değil mi?
Halbuki birbirimize bir dirsek mesafesinde değil miyiz hergün? Nasıl oluyor da hepimiz bukadar yalnızız? Bakıyoruz ama bomboş bakıyoruz birbirimize.
Kimse kimsenin ruhuna dokunmaya meyilli değil artık. Sığ ve sıradan günlük ilişkiler. Hayvansal bir güdü ile birlikte terlemekten başka amacı olmayan, küçük yalan zaferler…
Plastik ruhların içinde geçen saatler, günler.. Boşa akan zaman. Birkaç şişe bira ile uyuşan beyinler.
Hayalimiz bu değildi elbette değil mi? Birinin, kalbimize dokunmasını çok özlemedik mi? İki eliyle yüzümüzü kavrayıp, gözlerimizin içine gerçekten bakmasını çok özlemedik mi?..
&” Zor be abi, &” dedi… &” Zor. Kalbimi ellerine vermiştim. Yere attı. Ben bu kalbi yerden aldım, şimdi üzerindeki kiri temizlemeye uğraşıyorum. &”
Her gece o kafanı yastığa koyduğunda kurduğun hayaller olmasa, ne işe yarar bu dünya?
Düşünsene… Yatmışsın, tavana bakıyorsun.Yüzünde ufak bir tebessüm.Kurduğun hayal ve sen. Dünya da daha güzel ne olabilir?
Hayal ediyoruz güneşli günleri.
Belki de güneşli günlerin hatırına katlanıyoruz bu karanlık gecelere.
Biliyoruz , gelecek o aydınlık günler.
Biraz burun çekmenin ardından, şunu diyorsun kendine :
Bir nefes olmalı,
Sana hayır diyecek.
Belki sinirlenip tüm gece seninle konuşmayacak…
Sabah uyandığında hala kaşları çatık, ama aynı kahvaltı sofrasında oturacağın biri olmalı.
Biri olmalı ki, arada sana sen olduğunu hatırlatmalı…"
Belki de olmayan bir zamanda bir araya geleceğiz.
Çok arkadaşım, az dostum, birkaç sevgilim oldu.
Kiminin kalbini kırdım, kimine kalbimi verdim ve kırdılar.
Darıldıklarım oldu.
Ama hiç kin tutmadım.. Kime darılsan, yine aklımdaydı.
Her defasında, Yarın temizlik yapmalıyım," diyorsun.
Yarın olduğunda diğer gün yapsan da olur, düşüncesi hoşuna gidiyor.
En azından denedik… Nasıl olsa, en fazla pişman oluruz.
Çünkü bazı pişmanlıklar, tekrar edilecek kadar güzeldir."
Bir kalbiniz var hatırlayın."
Bazı pişmanlıklar tekrar edilecek kadar güzeldir..
Bir kalbiniz var hatırlayın.
İmkansız olduğunu bile bile gittim.
Hem çok yakın hem çok uzak bir ihtimaldi.
Hem içim yanıyor hem de deli gibi korkuyordum.
Kimse bilmemeli, kimse görmemeli, kimse dillendirmemeliydi… Ben bile…
– Gelmeyeceğini biliyorsun, ama hâlâ bekliyorsun.
Bir gün gelir diye beklemiyorsun ama… Sadece bekliyorsun anlamsızca….
Şehrin gürültüsü içinde yaşadıkça , insana biraz sakinlik , biraz kır , bir iki kuş ses pek hoş geliyor.
Son pişmanlık neye yarar ? " dedirtmeyin.
Kimse kimsenin ruhuna dokunmaya meyilli değil artık.
Çünkü her şeye yabancı olduğunda , nereye gideceğini de bilemezsin. Çakılır kalırsın yerinde.
Bazen , gelmesini beklediğin herkesten , giden oluyorsun.
Hayal ediyoruz güneşli günleri.
Belki de güneşli günlerin hatırına katlanıyoruz bu karanlık gecelere.
Biliyoruz , gelecek o aydınlık günler.
Geceler siyah , kapkaranlık.
Adeta yoğun bir sis bulutu çökmüş üzerimize.
Silkinemiyoruz , atamıyoruz enkezdan kalan tozları omuzlarımızdan.
Olmuyor.
Herkes , onsuz yaşar… Yani hayatta sadece kendin olmazsan yaşayamazsın.
Mutlu sondu hak ettikleri , ama hayat bazen acımasızdı.
Esas olan ne biliyor musunuz ? Hayallerden öte , insanoğlunun doğduğu günden bu yana verdiği mücadele. Hayal etsen de , etmesen de en büyük içgüdümüz hayatta kalmak ya hani !
Onu hayallere vurduğumuzda ;
Hayallerde kalmak = Hayatta kalmak.
Vazgeçtiğin zaman zaten Hayal " de kalmıyor , yaşadığın hayat da " hayat " olmuyor.
Dünyanın en zor işidir hayallerin peşinden gitmek. Herkes , her şey size karşıdır. İnanmazlar. Normal , çünkü sizin hayallerinize başkası nasıl inansın ki ?
Hepimizin hayatı da en çok kendisine zordur.
Hiç omuzlarınızdaki yük ağır geldi mi ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir