Zygmunt Bauman kitaplarından Özgürlük kitap alıntıları sizlerle…
Özgürlük Kitap Alıntıları
Özgürlük bir ayrıcalık olarak doğmuş ve o zamandan bu yana öyle kalmıştır. O böler ve ayrıştırır. En iyiyi geri kalanlardan ayrı tutar.
Özgür birey, insanoğlunun evrensel bir durumu olmaktan çok uzaktır; o tarihsel ve toplumsal bir yaratımdır.
Umut edecek hiçbir şey yoktur ama korkacak bir şey de yoktur.
Özgür birey, insanoğlunun evrensel bir durumu olmaktan çok uzaktır; o tarihsel ve toplumsal bie yaratımdır.
En karmaşık politik sorulardan biri: Gözetleyenleri kim gözetleyecek?
Kişiler ancak kurtulmak istedikleri bir çeşit bağlılıkları olduğunda özgürleşebilirler. Eğer özgür olmak her yere gidebilme izninin olması anlamında kullanılıyorsa, bu aynı zamanda evlerine bağlı, özgürce hareket etme hakkından feragat etmiş birilerinin var olduğu anlamına gelir.
Özgürlüğün, tek başına bireye ait bir özellik değil, sadece geçmiş ya da gelecekteki bir başka durumla karşıtlık oluşturduğunda anlamlı bir toplumsal ilişki halini alan, bireyler arasındaki belirli bir ayrıma dayanan bir tür nitelik olduğunu göreceğiz.
Özgür birey, insanoğlunun evrensel bir durumu olmaktan çok uzaktır; o tarihsel ve toplumsal bir yaratımdır.
Bu son cümleyi kitabın ana fikri olarak görebiliriz.
Bu son cümleyi kitabın ana fikri olarak görebiliriz.
Bir “birey olmayan” insan, zihinsel kimliğini kurmakla, kendi refah ve memnuniyetiyle meşgul, özgür seçim yapamayan insan; biz bunu asla tam olarak hayal edemeyiz. Onun, kendi yaşam tecrübemizde bir karşılığı yoktur. O bir canavardır, bir uyuşmazlıktır.
Tüm dilekler özgürdür ama bazı dilekler daha özgürdür: Bilerek ya da bilmeyerek eğitimci rolü üstlenen bazı insanlar, başkalarının bilişsel yatkınlıklarını, ahlaki değerlerini ve estetik tercihlerini işler (ya da değiştirir) ve böylece niyetlerine ve ardından gelen eylemlerine paylaşılan. Ortak birtakım öğeler katar.
Belirli insanlar gerçek ihtiyaçlarının ne olduğunu bir kere bilemeyince, ihtiyaçları onlar yerine bunu yapabilen diğerleri tarafından belirlenir.
Bentham gelecekteki girişimci adına der ki: “Hukukun benim duvarlarımın içerisinden defedilmesini isterdim.” Ve o, bunun sadece girişimcinin kişisel kazancı uğruna değil, aynı zamanda (bu ikisi birbirinden ayrılmaz) bir toplumsal düzen fabrikası olarak panoptikonun başarısı adına da olduğunu söyler. Bu tam da girişimcinin özgürlüğünü eşsiz biçim de arzulanır kılan ve toplumsal anlamda yasalara bağımlı görevlilerin yönetiminden çok daha fâydalı yapan şeydir ( )
Artık özgürlük söylemi aslen özgür olmayan bir insanlık durumunda kimin özgür olma hakkına sahip olacağı sorusuna odaklanmıştır.
Varlığın üretildiği toprakta varsa bile çok az sayıda el değmemiş
arsa bırakılmıştır.
arsa bırakılmıştır.
Dikkat çekici olan şey, yanlış eylemleri ya da apaçık adaletsizlikleri
gördüğümüzde, onları tanıyabilmemizdir. Bizi şaşırtan, her birimiz
yalnızca zararsız eylemlerde bulunurken tüm bunların nasıl meydana geldiğidir. Hepimizin tiksindiği bu korkunçlukları açıklamak için
kurulmuş tezgâhlar ve suçlayacak birilerini ararız. Tüm bunları
planlayan ya da bunlara neden olan bir kişi ya da grubun olmadığı
fikrini kabullenmek zor gelir.*
gördüğümüzde, onları tanıyabilmemizdir. Bizi şaşırtan, her birimiz
yalnızca zararsız eylemlerde bulunurken tüm bunların nasıl meydana geldiğidir. Hepimizin tiksindiği bu korkunçlukları açıklamak için
kurulmuş tezgâhlar ve suçlayacak birilerini ararız. Tüm bunları
planlayan ya da bunlara neden olan bir kişi ya da grubun olmadığı
fikrini kabullenmek zor gelir.*
Philippe Dandi yakınlarda “ilkel, Batılı güç söylemi” dediği şeyin kısa ve öz tasvirini sunmuştur: “Doğayı zapt edecek, fizik kurallarına hükmedecek ve şeyler üzerinde güç sahibi olacağız. Bu zihniyet, insanlara da şeylere davranmayı öğrendiğimiz gibi davranma arzumuzla ifade bulur. İnsanları da birbirimize şekil
veren ve manevra yapan enstrümanlarmış gibi, şeylermiş gibi görürüz.”
veren ve manevra yapan enstrümanlarmış gibi, şeylermiş gibi görürüz.”
Hayatta kalmak için kişisel yönetimindeki kaynaklara ne kadar bağlı olursa olsun,
kararlarının bağımsızlığına ne kadar inanırsa inansın, hiçbir insan toplumun dışarısında değildir.
kararlarının bağımsızlığına ne kadar inanırsa inansın, hiçbir insan toplumun dışarısında değildir.
Haberleri olmasa da üzerine düşünmeseler ya da sorulduğunda düpedüz inkâr etseler de içinde tüm insanların kaçınılmaz biçimde özgür olduğu bazı güncel özgürlük anlamları vardır.
”Mark Guillaume, pazardan satın alınan malların, tüketimcilik evresinde ‘simge işlevi’ en yüksek mevkiyi alırken ‘kullanım işlevi’nin gölgede kaldığını söyler. İstenen rağbet gören, satın alınan ve tüketilen simgelerdir. Malların kişinin bedenini ya da zihnini geliştirme (onları daha sağlıklı, zengin ve yapmacık yapma) kapasiteleri için değil, bedene ve ruha büyülü bir şekilde özel, seçkin ve dolayısıyla arzu edilen bir biçim (farklılığın doğru tarafında aidiyet belirten bir rozet işlevi gören özel bir görünüş) verme potansiyelleri için istendiklerini söyleyebiliriz. Aynı zamanda Guillaume’den öteye gidip, pazarlanabilir malların esas çekiciliğini hatta gerçek ‘kullanım işlevlerini’ oluşturanın simgeleme kapasitesi olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, ‘kullanım’ ile ‘simge’ işlevleri arasındaki ayrımın pek bir şey ifade etmediğini de söyleyebiliriz. ”
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Bir şeyin çok uzun süre belirli bir şekilde olması, o şekilde olmaya devam edeceğini kanıtlamaz. Tarihin her saniyesi geleceğe doğru yönelen bir dizi yolların kavşağıdır. Yol ayrımlarında olmak insan toplumunun var olma şeklidir.
Sosyolojinin görevi geleceğin başladığı noktada biter. Toplumun gelecekteki şeklini düşünürken bir sosyoloğun yapabileceği en iyi şey mevcut şeklinden yola çıkarak tahmin yürütmektir.
Tüketici için gerçeklik hazzın düşmanı değildir. Trajik an, zevke yönelik doyumsuz dürtüden çıkarılmıştır. Tüketicinin deneyimlediği şekliyle gerçeklik, bir haz arayışıdır. Özgürlük daha çok ile daha az tatmin arasındaki seçimle ilgilidir, akılcılık ise ilkini ikincisine tercih etmektir.
Pazar yöntemi geniş satılık mal havuzundan kimlik sembolleri seçmeye dayanır. Seçilen semboller bin bir yolla birleştirilebilir ve dolayısıyla çok sayıda özgün kombinasyonu mümkün kılabilir. Hemen hemen tasarlanmış benliği ifade etmek için satın alınabilen işaretler vardır. Şimdilik eksik olsalar bile kısa sürede temin edileceği konusunda pazarın kar güdümlü mantığına güvenilebilir.
Kişinin benliğini kurması adeta bir gerekliliktir. Benliğin tasdiki ise imkansızdır.
İstenen, rağbet gören, satın alınan ve tüketilen; simgelerdir.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Komut ile icra arasında, tasarım ile uygulama arasında uzun bir toplumsal mesafe vardır: her biri katıldığı faaliyetin başlangıçtaki amacı ve nihai hedefi hakkında yalnızca belli belirsiz bir bilgiye sahip insanla dolu bir mesafe.
Özgürlük esasında bir ayrıcalıktır: tutumlu ve genellikle isteksizce teklif edilen bir ayrıcalık.
Daha felsefi bir bakışla, insan aslen özgürdür çünkü hayatı kendi projesinden, gelecek odaklı bir amaç faaliyetinden başka bir şey değildir; her ne kadar çoğunlukla bu hayat, gereklilikler dizisinde teslimiyet olarak algılanıp geçmişin belirlediği nedeniyle lerle yorumlansa da.
Bu analiz ışığında özgürlük, bir yönetme kapasitesi, bir güç teşebbüsü olarak belirir. Birileri bağlı olduğu sürece özgürlük, gücün kendisidir.
Yönetenler özgürdür, özgür olanlar yönetir. Yönetilenler özgür değildir, özgür olmayanlar yönetilir.
Yine de seçim yapmak bir mutluluk arama yöntemidir, mutluluğun kendisi değildir. Bu nedenle seçim yapanlar, sahip olunduğu andan itibaren seçime yer ve ihtiyaç bırakmayan, o barış ve sakinlik durumunu tercih ederler.
Özgür birey, insanoğlunun evrensel bir durumu olmaktan çok uzaktır; o tarihsel ve toplumsal bir yaratımdır.
Bir bakıma özgürlük, soluduğumuz hava gibidir. Bu havanın ne olduğunu sormaz, onun hakkında düşünüp taşınmaya zaman harcamayız. Şayet kalabalık ve havasız bir odada nefes darlığı çekmiyorsak.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Özgür birey, insanoğlunun evrensel bir durumu olmaktan çok uzaktır; o tarihsel ve toplumsal bir yaratımdır.
Bir bakıma özgürlük, soluduğumuz hava gibidir. Bu havanın ne olduğunu sormaz, onun hakkında düşünüp tartışmaya zaman harcamayız. Şayet kalabalık ve havasız bir odada nefes darlığı çekmiyorsak.
Tüm gelecekler gibi , özgürlüğün geleceği de önceden belirlenmiş değildir.
Seçim olmadan gelecek yoktur
Bir şeyin çok uzun süre belirli bir şekilde olması, o şekilde olmaya devam edeceğini kanıtlamaz…
Sosyolojinin görevi geleceğin başladığı noktada biter
Tüketim ve ifade özgürlükleri, siyasi açıdan etkisiz kaldıkları sürece politikanın müdahalesine uğramaz.
Halkı yalnızca gösterilmek istenen şeyleri görebilecekleri bir mesafede tutmak , politikacılara fazladan özgürlük tanır ve ‘devletin çıkarları için’ diye tanımladıkları her şeyin , bilecek olsa halkın desteklemeyeceği şeylerin bile ardına düşmelerine izin verir.
Belirli bir marka çamaşır deterjanı olmadan aile saadeti yaşanabilir; belirli bir hoş koku olmadan güzel, genç bir cilt sahibi olunabilir.
Canın istediğinde ülkeyi terk etmekte özgür olsan da bilet için paran olmayabilir…
Bir bakıma özgürlük soluduğumuz hava gibidir. Bu havanın ne olduğunu sormaz, onun hakkında düşünüp tartışmaya zaman harcamayız.
Yoksullar, bir sonu ve anlamı olmayan yerel saygınlık çatışmaları içinde birbirlerini sakatlamak için zenginler tarafından cömertçe sağlanan silahları kullandığı sürece, meydan okuma ihtimali tehlike seviyesinin altında
tutulur.
tutulur.
Yol ayrımlarında olmak insan toplumunun var olma şeklidir.
Politik kararları etkileyebilenler
bunu yapmak için cılız bir dürtüye sahipken, politik kararlara
en fazla bel bağlayanların gerekli kaynaklara sahip olmaması
tüketici evresindeki politikanın paradoksudur.
bunu yapmak için cılız bir dürtüye sahipken, politik kararlara
en fazla bel bağlayanların gerekli kaynaklara sahip olmaması
tüketici evresindeki politikanın paradoksudur.
Büyük sayılar basitçe büyüklükleriyle yetki sahibi olurlar ;paylaşılan varsayım şöyle der :”Bu kadar fazla insan yanılıyor olamaz “
Özgürlüğün bedeli üzerine
“Özgürlük ,bu yüzden ,iyi ve kötü yanlarıyla harmanlanmış bir lütuftur .Kişi kendi gibi davranmak için onu ister ; ne var ki yalnızca kendi özgür kararlarına dayanarak kendi gibi davranması ,hata şüphesi ve korkusuyla dolu bir hayat anlamına gelir “
“Kitleler” der Freud:
tembel ve akılsızdır Kısacası, uygarlık düzeninin yalnızca belirli ölçüde baskıyla devam ettirilebileceği gerçeğinden sorumlu iki yaygın insan niteliği vardır. Yani insanlar kendiliğinden çalışmaya düşkün değildir ve tutkuları karşısında argümanların yararı yoktur
tembel ve akılsızdır Kısacası, uygarlık düzeninin yalnızca belirli ölçüde baskıyla devam ettirilebileceği gerçeğinden sorumlu iki yaygın insan niteliği vardır. Yani insanlar kendiliğinden çalışmaya düşkün değildir ve tutkuları karşısında argümanların yararı yoktur
Birileri bağlı olduğu sürece özgürlük gücün kendisidir.
Savaş artık daha iyi maaş, daha kısa çalışma saatleri, çalışma
koşullarının kalitesine verilecek daha fazla özen adına yapılır.
koşullarının kalitesine verilecek daha fazla özen adına yapılır.
Özgürlük bir ayrıcalık olarak doğmuş ve o zamandan bu yana öyle kalmıştır. O böler ayrıştırır. En iyiyi geri kalanlardan ayrı tutar. Özgürlüğü cazip hale getiren farklılıktır: Onun varlığı veya yokluğu; yüksek ile düşük, iyi ile kötü, istenen ile aykırı olan arasındaki zıtlığı açığa çıkarır ve temellendirir.
Özgürlük, ayrıcalık ve güçtür.
Yönetenler özgürdür, özgür olanlar yönetir. Yönetilenler özgür değildir, özgür olmayanlar yönetilir.
Tüketicilere kişisel yeteneksizlik ve kitle pazarı üreticilerine bağımlılık öğretilir.
“Baskı deneyimi yaygınlaştığında özgürlük dürtüsü de onunla birlikte yaygınlaşır.”
“ dilediğini söyleyebilirsin ama sesinin hiç duyulmama ihtimali vardır.”
“Dilediğini söyleyebilirsin. Burası özgür bir ülke.”
Paradoksal olarak; toplum bireyi “özgür” bir birey yaparken aynı toplum, toplumsal baskınında sorumlusudur.
Varlık ve sefalet aynı madeni paranın iki yüzüdür; gereksinimin zincirleri demirden olmak zorunda değildir, pekâlâ ipekten de olabilir.
Anlık zenginlik için duyulan ölümcül tutku” hiçbir zaman hissi bir ahlaksızlık olmamıştır zira bu yoksulun hayalidir
Anlık zenginlik için duyulan ölümcül tutku” hiçbir zaman hissi bir ahlaksızlık olmamıştır zira bu yoksulun hayalidir
Yoksulun peşinde olduğu şey farklı bir kâğıt oyunu değil, daha iyi bir ele sahip olmaktır. Yoksul özgür olmadığı için acı çeker. Acıların sonunu pazar özgürlüğünü elde etmek olarak hayal eder. Tüketici dünyasının koşulları dışarıdakilerin sadece konumunu değil
hayal edebildikleri çıkışları da tanımlar.
hayal edebildikleri çıkışları da tanımlar.
Ufkun ötesindeki gizli manzarayı düşünürken, onun çevremizde gördüklerimize benzer olduğunu hayal ederiz; “aynısından biraz daha” olmasını bekleriz.
Yoksunun yaşamında politika her şeye gücü yeten ve her zaman her yerde olandır; bir
yandan uzak, yabancı ve ulaşılmaz kalırken,bir yandan da kişinin varoluşunun en mahrem alanlarına derinden nüfuz eder.
yandan uzak, yabancı ve ulaşılmaz kalırken,bir yandan da kişinin varoluşunun en mahrem alanlarına derinden nüfuz eder.
Belirli insanlar özgürlüklerini iyi değerlendirme konusundaki yeteneksizliklerini bir kez
gösterdiğinde, kendi başlarına karar verme hakları ellerinden alınmak ya da kesintiye uğratılmak ve bir şeylerin kararı onların yerine diğerleri tarafından verilmek zorundadır.
gösterdiğinde, kendi başlarına karar verme hakları ellerinden alınmak ya da kesintiye uğratılmak ve bir şeylerin kararı onların yerine diğerleri tarafından verilmek zorundadır.
Özgürlük, soluduğumuz hava gibidir. Bu havanın ne olduğunu sormaz, onun hakkında düşünüp tartışmaya zaman harcamayız. Şayet kalabalık ve havasız bir odada nefes darlığı çekmiyorsak.
Yani dilediğini söyleyebilirsin ama sesinin hiç duyulmama ihtimali vardır. Bu yüzden özgürlük, kısıtlamaların yokluğundan daha fazlasıdır. Bir şeyler yapabilmek için kişinin imkânlara ihtiyacı vardır.
Yani dilediğini söyleyebilirsin ama sesinin hiç duyulmama ihtimali vardır. Bu yüzden özgürlük, kısıtlamaların yokluğundan daha fazlasıdır. Bir şeyler yapabilmek için kişinin imkânlara ihtiyacı vardır.
Kişiler ancak kurtulmak istedikleri bir çeşit bağlılıkları olduğunda özgürleşebilirler.
Yani dilediğini söyleyebilirsin ama sesinin hiç duyulmama ihtimali vardır. Bu yüzden özgürlük, kısıtlamaların yokluğundan daha fazlasıdır. Bir şeyler yapabilmek için kişinin imkânlara ihtiyacı vardır.
özgür bir ülkede olmanın anlamı
kişinin kendi yaptıklarından sorumlu olmasıdır. Kişi hedeflerinin peşinde koşmakta (şanslıysa onlara ulaşmakta) özgürdür ama aynı zamanda hata yapmakta da özgürdür. İlki İkincisiyle birlikte aynı paket içinde gelir. Özgürsen kimsenin senin giriştiğin eylemi yasaklamayacağından emin olabilirsin. Ancak yapmayı dilediğinin ve yaptığının, seni beklediğin faydaya, hatta herhangi bir faydaya götüreceğinin garantisi yoktur.
kişinin kendi yaptıklarından sorumlu olmasıdır. Kişi hedeflerinin peşinde koşmakta (şanslıysa onlara ulaşmakta) özgürdür ama aynı zamanda hata yapmakta da özgürdür. İlki İkincisiyle birlikte aynı paket içinde gelir. Özgürsen kimsenin senin giriştiğin eylemi yasaklamayacağından emin olabilirsin. Ancak yapmayı dilediğinin ve yaptığının, seni beklediğin faydaya, hatta herhangi bir faydaya götüreceğinin garantisi yoktur.
özgürlük, soluduğumuz hava gibidir. Bu havanın ne olduğunu sormaz, onun hakkında düşünüp tartışmaya zaman harcamayız. Şayet kalabalık ve havasız bir odada nefes darlığı çekmiyorsak.
Sistematik bir şekilde dolandırılmış hissettikleri bir oyunun içinde, yeniden dağıtımla ilgili oyunun kendisinin de başlı başına bir kazık olduğunu düşünebilirler. Zengin milletlerin dünyanın yoksullarını birbirlerini katletme konusunda desteklemeye dünden hevesli olması, olayların böyle beklenmedik yönde gelişmesinden kaçınmak içindir. Yoksullar, bir sonu ve anlamı olmayan yerel saygınlık çatışmaları içinde birbirlerini sakatlamak için zenginler tarafından cömertçe sağlanan silahları kullandığı sürece, meydan okuma ihtimali tehlike seviyesinin altında tutulur.