İçeriğe geç

Otobiyografi Kitap Alıntıları – Sigmund Freud

Sigmund Freud kitaplarından Otobiyografi kitap alıntıları sizlerle…

Otobiyografi Kitap Alıntıları

&“&”

…ama acıdan hiçbir zaman kurtulamadım…
“Unutulmuş olan her şey bir şekilde acı vericiydi. “
“ İki cinsiyette de ilk sevgi nesnesi annedir .”
“ Bir bilimden diğerine savrulman boşuna : her insan ne öğrenebilirse ancak onu öğrenir. “
1886 sonbaharında bir hekim olarak Viyana’ya yerleştim ve dört yıldan fazla bir süre beni uzak bir şehirde beklemiş olan kızla evlendim. Burada biraz geriye dönüp, o erken yaşımda çoktan ünlü olmamamın nasıl nişanlımın suçu olduğunu açıklayabilirim"
İmgelem dünyası, gerçek hayatta terk edilmesi gereken içgüdüsel doyumların yerini dolduran ve haz ilkesinden gerçeklik ilkesine doğru acı verici geçiş sırasında yaratılmış bir sı­ğınak" gibi gözüküyordu. Sanatçı, nevrotik gibi, doyum vermeyen bir gerçeklikten imgelem dünyasına sığınıyor­du; ancak nevrotikten farklı olarak, ondan geri dönmek için bir yol bulabiliyor ve bir kez daha gerçeklikte sabit bir tutunma noktası elde edebiliyordu. Yaratımları, sanat ça­lışmaları, rüyalarda olduğu gibi bilinçdışı arzuların imge­sel olarak doyurulmasıydı ve rüyalar gibi uzlaşma niteli­ğindelerdi; çünkü onlar da bastırma güçleri ile açık bir çatışmadan kaçınmaya zorlanmışlardı. Ancak diğer insan­larda ilgi uyandırmayı hesap etmeleri ve onlarda da ben­zer bilinçdışı arzu dürtülerini ortaya çıkarmaları ve bunları doyurabilmeleri açısından, rüya görmenin asosyal, narsist ürünlerinden farklılaşıyorlardı. Bunun dışında, "kışkırtma payı" olarak adlandırmış olduğum, biçimsel güzelliğin algısal hazzından istifade ediyorlardı.
Psikanalizin Schopenhauer’in felsefesi ile geniş ölçüde kesişmesi -yalnızca duyguların baskınlığı ve cinselliğin çok önemli olduğunu ileri sürmekle kalmadı, aynı zamanda bastırma mekanizmasının bile farkındaydı­- öğretisi ile tanışık olmamdan kaynaklanmaz. Hayatımın çok geç bir döneminde Schopenhauer okudum. Tahminleri ve görüleri, psikanalizin bin bir zahmetle elde edilmiş bul­guları ile çoğu zaman çok şaşırtıcı şekilde örtüşen başka bir filozof Nietzsche’yi tam da bu sebepten görmezden geldim; bu ilk olmayı sorun etmemle değil, zihnimi rahat tutma isteğimle ilgiliydi.
Unutulmuş olan her şey bir şekilde acı vericiydi.
Psikanalizin yapa­bildiği; sanatçının yaşamı ile ilgili izlenimleri, deneyimle­diği fırsatları ve çalışmaları arasındaki ilişkileri ele alarak, onlardan bünyesel yapısını ve bünyesinde etkin olan dür­tüleri -yani tüm insanlarla ortak olan kısmını- yeniden inşa etmektir.
Hipnoz ile çalışmak caziptir öncelikle bir kişinin çaresizliğinin üstesinden gelmiş olma duygusu vardı ve bir mucize yaratmanın itibarı da oldukça Onur verici ve keyifliydi.
Her şeyden öte, bir yahudi olduğum için kendimi değersiz ya da yabancı hissetmemin beklendiğini fark ettim. Özellikle değersiz hissetmeyi kesinlikle reddettim. Neden soyumdan ya da, insanların söylemeye başlamış olduğu gibi, ırkımdan utanmam gerektiğini hiçbir zaman anlayamadım.
Birçok bulgu her ırkın, en gelişmiş olanların bile, Totemizm evresinden bir kere geçmiş olduğuna işaret eder.
Totemizmde onurlandırılan varlık her zaman en nihayetinde bir hayvandır, klanında aynı zamanda bu hayvanın soyundan geldiği iddia edilir.
Yeni bir konu üzerinde kendilerine ait bir yargı oluşturmaları gerektiğinde, çoğu insanın ne kadar yanlış davrandığı aslında dikkat çekicidir.
Aktarım insan zihninin evrensel bir fenomenidir, her tür tıbbi müdahalenin başarısını belirler ve aslında her bireyin çevresi ile ilişkilerine hükmeder.
Direnç ve bastırma, bilinçdışı, cinsel yaşamın etiyolojik anlamı ve çocukluk deneyimlerinin önemi ile ilgili kuramlar psikanalizin teorik yapısının temel bileşenlerini oluşturur.
Ergenlikteki cinsel yaşam, ilk yılların itkileri ve gizil dönemin ketlenmeleri arasındaki bir mücadeledir.
Nevrotik semptomlar doğrudan gerçek olaylarla değil ancak arzuların toplandığı fantezilerle ilişkiliydi ve nevroz söz konusu olduğunda ruhsal gerçeklik maddesel gerçeklikten daha önemliydi.
Cinsel işlevin kötüye kullanımına bir son vermek ve yerine normal cinsel etkinliğin geçmesine izin vermek mümkünse; ödül, durumun çarpıcı bir şekilde iyileşmesi oluyordu.
Bir bilimden diğerine savrulman boşuna: her insan ne öğrenebilirse ancak onu öğrenir.
Neden soyumdan ya da, insanların söylemeye başlamış olduğu gibi, ırkımdan utanmam gerektiğini hiçbir zaman anlayamadım.
Bir bilimden diğerine savrulman boșuna: her insan ne öğrenebilirse ancak onu öğrenir.
“…rüyalar,benlikteki bastırılmış bir dürtünün talepleri ve bir sansürcü gücün direnci arasındaki uzlaşmalardır.”
“cinselliğin bastırılmasına ve bastırılanların yerine geçen semptomlara neden olan patojen durumlarla ilgili araştırmalarımda,hastanın yaşamında daha da gerilere doğru ilerledim ve çocukluğun ilk yıllarına ulaştım.”
…ama acıdan hiçbir zaman kurtulamadım…
Öyleyse yazgı ve kehanet içsel gereksinimlerin vücut bulmasından başka bir şey değildir…
…belirsizlikten hiçbir sonuç çıkarılamazdı.
…rüyalar, benlikteki bastırılmış bir dürtünün talepleri ve sansürcü gücün direnci arasındaki uzlaşmalardır.
Rüyaların bir anlamı olduğunu kanıtlamak ve onu keşfetmek mümkün hale geldi.
Çocuk cinselliği bu zamana kadar tamamen görmezden gelinmişti, sapıklık fark edilse bile ahlaki infial ile karşılanmış ve anlamaya çalışılmamıştır.
Bir çocuğun ilk nesne-seçiminin bir &‘ensest’ seçim olduğunu böylece görüyoruz.
İnsanoğlunun doğuştan çift cinsiyetli yapısı kendisini burada hissettirir…
Bebekliğin ilk yıllarında, Oedipus kompleksi olarak bilinen ilişki kurulur: erkek çocuklar cinsel arzularını anneleri üzerine odaklarlar ve rakip olan babalarına karşı düşmanca dürtüler geliştirirler…
Çocukluk masum" ve cinsel şehvetlerden uzak olarak görülürdü ve "şehvaniyet"in uğursuzluğu ile mücadelenin sıkıntılı ergenlik çağına kadar başlamadığı düşünülürdü.
Anne ve babam Yahudi idi ve kendim de bir Yahudi olarak yaşamıma devam ettim.
İmgelem dünyası, gerçek hayatta terk edilmesi gereken içgüdüsel doyumların yerini dolduran ve haz ilkesinden gerçeklik ilkesine doğru acı verici geçiş sırasında yaratılmış bir &‘sığınak’ gibi gözüküyordu.
Aktarım insan zihninin evrensel bir fenomenidir, her tür tıbbi müdahalenin başarısını belirler ve aslında her bir bireyin çevresi ile ilişkilerine hükmeder.
Hekim tarafından harcanan güç açıkça hastanın gösterdiği direncin ölçüsüydü.
Unutulmuş olan her şey bir şekilde acı vericiydi; hastanın kişiliğine ait normlarına göre utanç verici ya da uyumsuz ya da korkutucu olabiliyorlardı.
Çocukluk masum" ve cinsel şehvetlerden uzak olarak görülürdü ve "şehvaniyet"in uğursuzluğu ile mücadelenin sıkıntılı ergenlik çağına kadar başlamadığı düşünülürdü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir