İçeriğe geç

OT Dergi – Sayı 46 (Aralık 2016) Kitap Alıntıları – Ot Dergisi

Ot Dergisi kitaplarından OT Dergi – Sayı 46 (Aralık 2016) kitap alıntıları sizlerle…

OT Dergi – Sayı 46 (Aralık 2016) Kitap Alıntıları

İnsan sabahtan akşama kadar
bir şey olmasını bekler ve
hiçbir şey olmaz.
Bekleyip durur insan.
Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler,
bekler, bekler, şakakları
zonklayana dek düşünür,
düşünür, düşünür. Hiçbir şey
olmaz. İnsan yalnız kalır.
Yalnız. Yalnız..
Hiç olmadık bir vakitte durağan bir zaman diliminde mesela öğlen bitiminde yahut tanyerinde
yeniden dirilirim sesini duyabilmek için içimden gelen ve içtenlikle söylediklerim
işte bunlardır
özerk gözlerine
Söylediğim hiçbir şey kimseye ulaşmıyordu. Duyduklarımsa, o sırada bana söylenmesi gerekenlerden başkaydı.
Saat daha sabahın yedi buçuğu, bu kadar erken bir saat bu kadar derin bir kederi hak etmiyor.
Önümüzde bataklıkta debelenen, çamur içine batmış bir ülke var. Yabancı değil, bizim ülkemiz.
Bir şarkının iki anısı olmaz !
“Seni ağlatan şarkıları unutma / Ve hayatını kurtaran şarkıları ”
The Smiths
“SİZLER GİBİ NORMAL OLSAYDIM KAHRIMDAN ÖLÜRDÜM”
Hiçbir şey kırgın durmuş bir kalbin geride bırakacağı yükten daha ağır değil.
Şimdi sana
bir hoşçakal bırakıp
gidiyorum,
bilmeksizin ne zaman
döneceğimi..
Yaşamaktan haz almasaydım, yokluğu halinde elem de duymazdım. O halde varlığının elem verdiğine inansaydım, yokluğunun da haz vereceğine inanmakta zorluk çekmezdim.
Ben bütün bu olumsuz gidişata,
sevgisizliğin neden olduğunu düşünüyorum.
Yıllar önce aşka sadık kalınırdı.
Bugünkü aşklar maalesef çabuk tüketiliyor.
Hiçbir şey bitmiyor, her şeye sana dönüşüyor.
İnsanın kaçacak denizi olmalı. O su temizler her şeyi.

Burak Aksak

Bekleyip durur insan.
Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler,
bekler, bekler, şakakları
zonklayana dek düşünür,
düşünür, düşünür. Hiçbir şey
olmaz. İnsan yalnız kalır.
Yalnız. Yalnız
Dil bilinci, farkındalığı yaratır.
Sizler gibi normal olsaydım kahrımdan ölürdüm.
Birazdan hava aydınlanacak. Bu işe en çok, yanmayan o patlak sokak lambası sevinecek. Kendini gereksiz hissetmenin nasıl bir his olduğunu bilirsin…
Hiç gerçek olduğunu sandığın bir rüya gördün mü? Ya o uykudan hiç uyanmasaydın rüya olduğunu nasıl anlayacaktın?
Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye, öfke nefrete; nefret ise acıya yol açar.
Sizler gibi normal olsaydım kahrımdan ölürdüm.
Sigaranın dumanı odanın tavanını kaplarken içime bir neşe dolardı. Mutlu bir aileydik biz
Sanki yabancı dilde bir gazete kalbim.
Okuyamıyor da boş boş resimlere bakıyor sadece.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Zihin,hep aynı yeri deşer. Yüzeydeki kabuk, derindeki yaraya derttir.
Evet, yine hüsran!
Aslında gidiş yolunu değiştirebilirim ama manzara hoşuma gidiyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Acele karar, birikmiş yalnızlık telaşıdır.
Arzu, hareket gerektirirmiş. Yalan! Uzun uzun bekleyebilmek de hevestir sana.
Küçük adımlarla yürümek, gönlünü almaktır yolun.
Kanıt, masumiyeti lekeler.
Suskunlukta dile gelen gerçeğin kendisidir.
Bir gün daha giyilir mi ki diye kokladığımız tişörtler yerine sevdiğimizi koklasaydık dünyanın daha güzel bir yer olacağını biliyor muydunuz?
Başarı insanı zehirler, uyuşturur, hareketsiz kılar; yaratıcılığını heyecan ve mizah duygusunu öldürür. Tanrı bizi böyle başarılardan korusun.
Tecrübe tecrübe dedikleri, hayattaki hayal kırıklıklarının toplamı kadar bir şeydi.
Ayıptır söylemesi, ben kendisine zil zurna âşıktım. Onu gördüğümde kalbim Veli Efendi’ye çıkmış gibi süratle koşmaya başlardı. Doktorlar buna yüksek nabız, hastalarsa aşk diyor.
Kalbimdeki kavimler sessizce yer değiştirdi ve bütün savaşlardan gönüllü çekildim. Kaybetmekten çekildim. Kazanmaktan çekildim. Muğlaklara teslim olup kesin kanaatlerden çekildim. Tek bir şeyden emindim. Kimseyle küs kalmaya gücüm yok benim.
Aşkın içinde sevgi ve saygı barınmaz.
Öleceğimizi bilerek bin bir dertle yaşadığımız hayatla barışmak kolay değil.
İnsanoğlu için en iyi şey hiç doğmamış olmasıdır.
İntihar etmemek için gerçekçi bir neden var mı?
Aşk, hayatla ve kendimizle barışamamızın ifadesidir. İnsanın kendine yetmemesinden, hayatı olduğu gibi kabul etmemesinden, kendini değersizleştirmesinden kaynaklanır.
Memlekette, hiçbir zaman eskimeyen, her devirde kuşaktan kuşağa aktarılarak ısrarla yaşatılan bir gelenek var: Elini taşın altına koyanları taşa tutma geleneği.
Bir yerde okumuştum. Aşk birbirine sarılıp giden bir çiftesarmaşığın adından geliyormuş. Birbirine sarılıp giden; şarmaşıklardan birinin ötekini usul usul boğduğu, o sarılıp gidişte yok ettiği.
Artık bırakıp gitmek gerekiyordu memleketi!..
Peki yeni bir ülkede çok mu kolaydı hayat?
Modern hayatın hüznü def etmek için bulduğu yegâne çözüm, insanı koyu bir gafletin içine sokmaktan ibaret.
Hayatı ıskaladığımı düşünüyorum
Yaşam en güzel hediyedir.
Ben bütün bu olumsuz gidişata sevgisizliğin neden olduğunu dülünüyorum.
Yaşamaktan haz almasaydım yokluğu halinde elem de duymazdım. O halde varlığının elem verdiğine inansaydım, yokluğunun da haz vereceğine inanmakta zorluk çekmezdim.
Yıllar önce aşka sadık kalınırdı.
Sevgi de yetmiyormuş çok eskiden rastlaşacaktık.
Bekleyip durur insan.
Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler,
bekler, bekler, şakakları
zonklayana dek düşünür,
düşünür, düşünür. Hiçbir şey
olmaz. İnsan yalnız kalır.
Yalnız. Yalnız
KENDİNİ ARAYAN KIZIN
MACERALARI
– Hoş geldiniz?
– Merhaba.
– Birine mi bakmıştınız?
– Şey Ben kendime bakmıştım,
neredeyim biliyor musunuz acaba?
– Burası Yeşilyurt Köyü oluyor.
– Yeşilyurt mu? Hımm. Oldu o
zaman. Ben şöyle bi’ bakınayım.
– Bak balık var taze, lazımsa?
– Yok teşekkürler, iyi günler.
Herkes kendi rüyasında yaşar bu dünyada.
Bitmezdi derdim tabi.
Ben susuyorum, adam susmuyor, o anda mavi gözlerinde biriken yaşlar yavaşça yanaklarına doğru akmaya başlıyor.
Ölüme kulak
vere vere ben de
yaşayan ölülere
dönüşmüştüm. Bazen
böyle olur. Farkında
olmadan karanlığa
çekilirsiniz.
Kafamın içi öğrenci evi. Her şey her yerde.
Kafamın içi şantiye alanı.
Ey eski günler artık bana yaklaşmayınız
Sayılı gün çabuk geçerse sayısız gün zor mu geçer?
Müzik ve fotoğrafın en az kokular kadar
hafızası vardır. Deklanşöre ne yaptığını,
neden çektiğini bilmeden basarsın bazen,
yıllar geçer, arşivine döner tekrar karşılaşır
ve o an anlarsın o fotoğrafı neden çektiğini.
Ben değişmedim,
Değişmedim.
Her şey benim.
Hiç kaybetmedim.
Bırak aksın umutlarım,
Deliklerinden dünyanın.
Umrumda değil.
Umrumda değil.
Yüzümü unutsun, sesimi unutsun
Beni, sevdiğim şeyleri yaparak
hatırlamaya mecbur kalsın.
Hatırlayamasın!
Evet, yine hüsran!
Aslında gidiş yolunu değiştirebilirim
ama manzara hoşuma gidiyor!
Hiçbir şey
kırgın durmuş
bir kalbin
geride bırakacağı
yükten
daha ağır
değil.
Seni çok uzun zamandır sevdim
Ve biliyorum ki bu aşk gerçek
Şimdi sana
bir hoşçakal bırakıp
gidiyorum,
bilmeksizin ne zaman
döneceğimi
Unuturum ben. Her şeyi unuturum.
Hayat çalıştığım yerden sormadı soruları.
Yeni olanın hiçbir kıymeti yoktu artık.
Bu savaş bitecek
Gülecek insanların yüzleri
Karanlıktayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir