Halil İnalcık kitaplarından Osmanlı’da Devlet, Hukuk ve Adalet kitap alıntıları sizlerle…
Osmanlı’da Devlet, Hukuk ve Adalet Kitap Alıntıları
Osmanlı Kanun-i Esasi’si devletin dini islamdır derken, öbür taraftan Fransız bürokratlar kanunlarını tercüme edip uygulamakta, bunu din ve devletin selameti için yaptıklarını ileri sürmektedirler.
Osmanlı padişahlarının en güçlüsü ve serbest fikirlisi olarak Fatih, yasa ve kanun hükümdarı olmuştur.
İnsan akıl ile yükselir, bilgi ile büyür.
Tanrıdan sonra hükümdarları ayakta tutan ve kuvvetlendiren şey para ve askerdir.
Hükümdarın dikkatini çekmek ve şikayet sunmak için saraya yakın yerde ateş yakmak adetini, 17.yüzyılda İngiliz tüccarlarıda kullanmışlardır.
Hükümdarın gücü askeri güce, askeri güç hazineye, hazine reayanın ödediği vergilere, vergilerin artışı adalete bağlıdır. Bu nedenle akıllı hükümdar, kendi egemenliğini korumak ve gücünü arttırmak istiyorsa , reayaya adaletle muamele etmeli, zulümden kaçınmalıdır:Adalet mülkün temelidir .
II. Mehmed, kendi devletinin temel kanunları olarak biri devlet düzeni, öteki tebaanın statüsünü belirleyen iki kanunname ilan etmiştir. Bu kanunnameler, doğrudan doğruya herhangi bir Şeri’at ilkesini içermemektedir;sadece İmparatorluğun kamu kurumlarının oluşturulmasını ele almaktadır
Bir bakıma Şeri’at için müfti ne ise, örfi kanunlar için nişancıda öyle sayılır. Bunu belirtmek için Koca Nişancı Celal-zade’ye müfti-i kanun lakabı verilmiştir. Padişahın çıkardığı bütün örfi kanunlar nişancının elinden geçer; zira onların tasdiki, yani padişah tuğrasının çekilmesi nişancı eliyle yapılır.
Fatih devrindeki hukuki gelişme, bir temel faktöre dayanır; o da İstanbul’un fethinden sonra Fatih’in sınırsız bir otorite kazanması ve merkezi onun mutlak imparatorluğu kesin olarak kurma çabasıdır.İstanbul’un Fatihi, mutlak otoritesini, devlet teşkilatında, kanunlarda yaptığı yeniliklerle gerçekleştirmek istemiş ve mutlak otoritesi sayesinde örfi hukuk üstün bir duruma gelmiştir. İmparatorluğun gerçek kurucusu, Fatih Sultan Mehmed’dir. Osmanlı hukuk anlayışı ve kanunları üzerinde de kesin ve sürekli bir etki yapmış olan Osmanlı hükümdarı Fatih’tir. Eskiye bakarak, onun getirmiş olduğu derece farkı , sonuçta bir nitelik farkı doğuracak derecede güçlü olmuştur denebilir. Osmanlı padişahlarının en güçlüsü ve serbest fikirlisi olarak Fatih, mutlak hükümdarlık otoritesini, devleti belli bir amaca göre düzenleme ve serbestçe kanun koyma doğrultusunda kullanmıştır. Kısaca o, yasa ve kanun hükümdarı olmuştur
Hükümdarın sırf kendi iradesiyle koyduğu kanunlar İlhanlılar’dan sonra gerek Osmanlılar’da gerekse Doğu-Anadolu ve İranda’da kurulan Türkmen devletlerinde Yasa veya Yasakname adı altında toplanacaktır. Keza, Timur’a atfolunan Tüzükat’ta Yasa ruhu egemendir.
Kutadgu Bilig’in ne çeşit bir eser olduğunu, ona sonradan nesir ve nazım olarak eklenen önsözlerde doğru bir şekilde belirtilmiştir. Buna göre, bu nevi eserlere başka memleketlerde (Edebü’l mülûk, Âyîn ü’ l memleke veya Pendnâme-i mülûk, Turanlılar arasında ise Kutadgu Bilig) denmektedir.
1702’de Eyüp oğlunu payitahtta koruyan devlet adamlarına karşı burada adalet icra olunmazsa nereye varalım diye bağrıştılar. Padişah Adalet Köşkü’nde bunu duydu ve ertesi günü olağanüstü bir divan toplanarak Eyüp oğlu’nun idamına karar verildi
Ayni mahsul gelirini paraya çevirmek ve zamanında devlet masraflarını karşılamak Osmanlı maliyesinin en önemli meselesidir.
Müslüman olan Cengiz Han oğulları dahi, özellikle devlet idaresinde Yasa esaslarına sadık kalmışlardır.
Hükümdarın sırf kendi iradesiyle koyduğu kanunlar, İlhanlar’dan sonra gerek Osmanlılar’da gerekse Doğu Anadolu ve İran’da kurulan Türkmen devletlerinde (mesela Akkoyunlular) Yasa veya Yasak Yasakname adı altında toplanacaktır. Keza, Timur’a atfolunan Tüzükat’ta Yasa ruhu egemendir
Her insan toplumu İslam toplumu da dahil olmak üzere, bekası için sivil bir otoriteyi kabul etmelidir
“Canı ve malı huzur içinde olmayan bir raiyet mal üretip zenginleşemez ve fakir olan raiyetin vergi verme kabiliyeti de azalır. O hâlde hazineyi doldurmak için hükümdarın reayayı yumuşak ve âdil bir idare altında tutması, zulmü önlemesi gerekir.”
hükümdarın gücü askeri güce, askeri güç hazineye, hazine reayanın ödediği vergilere, vergilerin artışı adalete bağlıdır. Bu nedenle akıllı hükümdar kendi egemenliğini kurmak ve gücünü arttırmak istiyorsa reayaya adaletle muamele etmeli, zulümden kaçınmalıdır. Adalet mülkün temelidir.
Kelile ve Dimne’ye göre, akıl saadetin temel direğidir ve gayeye erişme için bir anahtardır.
Kün_Togdı’nın adaleti:Taht üç ayak üzerindedir, hiçbir tarafa eğilmez. Hareketin ve sözüm bütün halk için aynıdır. Ben işleri doğruluk ile hallederim insanları bey veya kul olarak ayırmam, ben işleri bıçak gibi keser atarım, hak arayan kimsenin işini uzatmam. Zulme uğrayarak kapıma gelen ve adaleti bulan kimse benden tatlı tatlı ayrılır. Benim sertliğim zalimler içindir. Kanun karşısında herkes eşittir.
Ulug kent beyi der ki halk mutlu olmalıdır, halkın mutlu olması için karnının doyması lazımdır. Orhun abidelerinde, hükümdarın esas görevi halkı doyurmak ve giydirmek, onu zengin etmektir.
ADÂLETNÂME, devlet otoritesini temsil edenlerin, reâyâ’ya karşı bu otoriteyi kötüye kullanmalarını, kanun, hak ve adâlete aykırı tutumlarını, olağanüstü tedbirlerle yasaklayan beyannâme şeklinde bir Pâdişâh hükmüdür.
Divân-ı Hümâyûn, bizzat Padişah’ın başkanlık yapması gerekli bir yüksek adalet divanı sayılmakta; sıradan yurttaş dahi devleti temsil edenlere karşı şikâyetini oraya gelip şahsen ifade edebilmekte idi. Bu kurumun kaynağı Şerî’at değil, tarihî gelenektir.
Beg der ki: Taht üç ayak üzerindedir, hiçbir tarafa eğilmez. Hareketim ve sözüm bütün halk için aynıdır , Ben işleri doğruluk (könilik) ile hallederim; insanları bey veya kul olarak ayırmam, ben işleri bıçak gibi keser atarım, hak arayan kimsenin işini uzatmam . Zulme uğrayarak kapıma gelen ve adâleti bulan kimse benden tatlı tatlı ayrılır. Benim sertliğim zalimler içindir.Kanun karşısında herkes eşittir.
Yusuf, bu anlayış içerisinde devlet idaresinde adâlete baş rolü tanıdığı için eserde Hükümdar Kün-Togdı, adâleti temsil etmektedir (b. 68). “Beyliğin temeli adâlet yoludur” (bu beglik köki ol könilik yolı) (b. 821).
Beylik iyi bir şeydir. Fakat daha iyi olan kanundur ve onu doğru tatbik etmek lâzımdır.
Akıl ve bilgi ile hareket eden iki dünyada da kutlu olur.
Akıllı hükümdar, kendi egemenliğini korumak ve gücünü artırmak istiyorsa, reayaya adaletle muamele etmeli, zulümden kaçınmalıdır: ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR
Siyâset ahlâka dayanır.
Milletleri millet yapan tarihleri ve kültürleridir.
Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bireye benzer.
Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bireye benzer.
Bugün Türkiye’nin, seküler siyasi sistemle yönetilen tek İslam ülkesi olması ve diğer İslam ülkelerinden farklı bir yol izlemesi olgusunun, büyük oranda Osmanlı geçmişinin deneyimine dayandığını söylersek, abartmış olmayız.
Ulug-kent beyi der ki halk mutlu olmalıdır, halkın mutlu olması için karnının doyması lâzımdır. Zira Kara budunun kaygısı hep karnıdır Onların yiyecek ve içeceklerini eksik etme.
Bilge Kağan devletin gücünü anlatırken böyle kazanılmış, tanzim edilmiş ülkemiz, törümüz var idi der. Kitabede şu ünlü parçada Yukarıda Tanrı basmasa aşağıda yer delinmese, Türk milleti ülkeni törünü kim bozar. denmektedir.
Anadolu Selçuklu sultanı, senede bir defa şer’i mahkemeye gider, kadı karşısında ayakta durur, davacı var ise Şeri’ate göre kadının verdiği hüküm yerine getirilirdi.
Reşit Rahmeti Arat, Uygur ve Karahanlı kültür kaynaklarını bize açan, böylece Türk kültürünün öz temelleri üzerinde canlanmasını ve gelişmesini hazırlayan bir Türk bilgini idi.
Akıl saadetin temel direğidir ve gayeye erişme için bir anahtardır.
Adâletnâmede, halkı zulme karşı koruma gayesi daima açık bir şekilde belirtilir.
İnsan akıl ile yükselir,bilgi ile büyür.Her ikisi ile insan itibar görür
Hükümdar her şeyden evvel fukarayı gözetmelidir
İnsan akıl ile yükselir,bilgi ile büyür.Her ikisi ile insan itibar görür
Beylik iyi bir şeydir. Fakat daha iyi olan kanundur ve onu doğru tatbik etmek lâzımdır.
Siyâset ahlâka dayanır.
Milletleri millet yapan tarihleri ve kültürleridir.
Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bireye benzer.
Tarihsiz bir millet, kişiliğini kaybetmiş bireye benzer.
İnsan akıl ile yükselir , bilgi ile büyür. (Kutadgu Bilig)
İnsan akıl ile yükselir, bilgi ile büyür.
Akıl saadetin temel direğidir ve gayeye erişmek için bir anahtardır.
”İbn Haldun da dahil olarak bir kısım ulema, ayrı bir örfi hukukun varlığını meşru saymazlar. Onlara göre, dört mezhep Şeri’ata kesin şeklini vermiştir. Her şey Şeri’at içinde çözümlenmelidir ve çözümlenebilir.’
– Buna karşın Osmanlı Devleti, farklı devirlerde şeri kanunlar dışında yeni kanunlar çıkararak sosyal ve ekonomik hayatı düzenleme yoluna gitmiştir.
Hükümdarlık sembollerinde güneş ve arslan hükümdarı, ‘bıçak’ derhal yerine getirilen adâleti temsil eder.
‘Akıl ve bilgi ile hareket eden iki dünyada da kutlu olur.’
Kutadgu Bilig
‘ adâlet halkın üzerinden zulmü gidermek, kuvvetlinin zayıfı ezmesine meydan vermemek, tebaanın can ve malını güvence altında bulundurmaktır.’
Kadılar adâletnâmelere yalnız bizzat zulüm işledikleri için değil, zulüm işlenmesine karşı vazifelerini yapmadıkları için de muhatap olurlar. Bunu içindir ki adâletnâmelerde almayasınız ve aldırmayasınız, etmeyesiniz ve ettirmeyesiniz ibareleri sık sık geçer.
Hükümdarın gücü askeri güce, askeri güç hazineye, hazine reayanın ödediği vergilere, vergilerin artışı adalete bağlıdır. Bu nedenle akıllı hükümdar, kendi egemenliğini korumak ve gücünü artırmak istiyorsa, reayaya adaletle muamele etmeli, zulümden kaçınmalıdır. Adalet mülkün temelidir.
Tursun Bey’e göre; Dinde kanun yapıcıya, yani peygambere her çağda ihtiyaç yoktur. Çünkü ilahi hukuk, mesela İslam, insanlar arasında kıyamete kadar dünyevî ve uhrevî uyum için yeterlidir. Ancak padişahın varlığı her çağda zorunluluktur.
• adl ü insâftan gâfil olma.
/Kâbûsname
/Kâbûsname
Sasani devletinin son zamanlarında, hükümdarlara iyi bir devlet idaresinin esaslarını öğretmek gayesini güden nasihat kitapları, Andarznâme veya Pendnâme adı altında çok yayılmış bulunuyordu. Bunlardan en ünlüsü I.Husrev Anuşirevan zamanına ait Tansar’ın mektubu, o devirde hayali bir durumu ele alarak ahlaki ve siyasi öğütler vermektedir.
Kutadgu Bilig ‘insana her iki dünyada tam manası ile kutlu olmak için lazım olan yolu göstermek maksadıyla’ kaleme alınmış bir eserdir.
İslamiyet, gerek kamu hayatını gerekse bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen, dini temellere dayanan bir tek kanun tanıyordu, o da şeriattı.
Canı ve malı huzur içinde olmayan halk, mal üretip zenginleşemez ve fakir olan halktan vergi verme kabiliyeti de azalır.
Kanunî Süleyman, 1526 seferinde ekilmiş tarlalara zarar verenlerin idamla cezalandırılacağını ilân etti ve suçluları böyle cezalandırdı.
Adaletname halka ilan edilmiş bir beyanname niteliği taşır. Adalet nağmelerin halka duyurulması şarttır. Bunun için vesikanın bitiş protokolünde genellikle halkı toplayıp Adalet nameyi önlerinde okutması ve içindekileri iyice anlatması kadıya emredilir.
1565 adaletnameye göre kudretli olan kimseler reayanın kızlarını velilerin gönlü olmadan zorla istekleri kimselere nikah ettiriyorlar yahut karılarını boşaltıp istedikleri ile evlendiriyorlarmış, bu gerdek resmiyle ilgili bir yolsuzluktur.
Divan-ı Hümayun’un ilk ve adli ödevi şikayet dinlemektir.
Fatih Kanunnamesi büyük kısmı itibarıyla 1451 den önceki kanunların bir araya getirilmesi ile vücut bulacaktır.
Fetret Devri gerçekte 1413’te değil Düzmece Mustafa’nın 1422 ortadan kaldırılmasına kadar sürer. 1416 da Şeyh Bedrettin hareketi bir bakıma, merkezi gittikçe kuvvetlenen Sünni ve devletçi siyasiyasete karşı askeri hudut eyaletlerinde ve Türkmenler arasında kendini gösteren hoşnutsuzluğu bir göstergesidir.
Canı ve malı huzur içinde olmayan halk, mal üretip zenginleşemez ve fakir olan halktan vergi verme kabiliyeti de azalır.
Bugün Türkiye’nin, seküler siyasi sistemle yönetilen tek İslam ülkesi olması ve diğer İslam ülkelerinden farklı bir yol izlemesi olgusunun, büyük oranda Osmanlı geçmişinin deneyimine dayandığını söylersek, abartmış olmayız.
Fatih tahta çıkar çıkmaz, atalarının yaptığı gibi küçük kardeşi Ahmed’i ortadan kaldırdı. O, bu eski teamülü kanunnamesinde, Karındaşların nizam-i âlem için katl etmek münasibdir, ekser ulema dahi tecviz etmiştir formülüyle ifade etti. Islâm cemaatini anarşiden kurtarma kaygısı ile ulemanın caiz gördüğünü belirtmesi önemlidir. Yoksa, bunu mutlak bir kural olarak koymadı.
Ulug-kent beyi der ki halk mutlu olmalıdır, halkın mutlu olması için karnının doyması lâzımdır. Zira Kara budunun kaygısı hep karnıdır Onların yiyecek ve içeceklerini eksik etme.
Bilge Kağan devletin gücünü anlatırken böyle kazanılmış, tanzim edilmiş ülkemiz, törümüz var idi der. Kitabede şu ünlü parçada Yukarıda Tanrı basmasa aşağıda yer delinmese, Türk milleti ülkeni törünü kim bozar. denmektedir.