İçeriğe geç

Osmanlı Gerçekleri Kitap Alıntıları – Ahmet Şimşirgil

Ahmet Şimşirgil kitaplarından Osmanlı Gerçekleri kitap alıntıları sizlerle…

Osmanlı Gerçekleri Kitap Alıntıları

Şüphesiz en mutlu insan, bir an bile gaflet etmeyerek, sağlığında akıbetini düşünüp, bu dünya tarlasına hayrat tohumu atan kimsedir.
Bir kında iki kılıç, bir ormanda iki aslan olmaz. Hükümdar baş, memleket ise ona tendir, vücuttur. Bu itibarla bedenin iki başlı olması yakışmaz, öyle bir beden ayakta duramaz. Bir kilim üstüne on derviş oturur ancak bir iklime iki padişah sığmaz.
Bir toplumda ahlak yoksa o toplumda kimsenin birbirine güveni kalmaz, muhabbet kaybolur.
İnsan ilimle yaşar, ilimle büyür, ilimle güzelleşir.
Zira arkeolojik ve tarihi vesikalara göre Türkler dünyanın en eski kavimlerdendir. Türklere dair izler MÖ 3000 yılına kadar gitmektedir.
Edeb iledir nizam-ı âlem
Edeb iledir kemal-i âdem
“Tarih ilmi fâidesi herkese şâmil olan bir ilimdir. Ulemânın zekâsını artırır. Ukalâyı uyarır, basiret gözünü açar. Avamı eski bilgilere, havvâsı da gizli sırlara vâsıl ider.”

Naima

Zülfünün zencirine kul eyledin şahım beni
Kullugundan kılmasın azad Allahım beni
Mine’l kalbi ile’l kalbi sebîlâ
Demek ki Osmanlılar Oğuz soyundan gelmekte olup yüzde yüz Türk’türler. Onların Rumlardan, Moğollardan ve Araplardan geldiklerini ifade edenler hiçbir destek göremedikleri gibi zaman içerisinde tezlerini destekleyecek bir belge de ortaya koyamamışlardır.
Yer, gök, deniz tükenir
Oğuz’da er tükenmez
Oğuz’da er tükense
Âlemde şer tükenmez
Zira arkeolojik ve tarihi vesikalara göre Türkler dünyanın en eski kavimlerindendir.
Artık doğru tarihi öğrenmenin vakti geldi diye düşünüyorum. Fakat doğru tarih, doğru dil ve doğru ehl-i sünnet itikadı ile anlaşılabilecektir.
Tarihin birçok tarifi vardır. En önemlisi Tarih milletlerin hafızasıdır diye tâbir edilir. Zira hafızasız bir kişi nasıl ki geçmişini, halini anlamıyorsa bu insanın geleceğine dair hiçbir düşüncesi, planı ve ideali olamaz.
Tarih ilmi fâidesi herkese şamil olan bir ilimdir.
Ulemanın zekâsını arttırır. Fukarayı uyarıp, basiret gözünü açar. Avammı eski bilgilere,havassı da gizli sırlara vâsıl eder.
Osmanli toplumunda sadaka verilecek adam bulunmazdı. Ihtiyacı olup da isteyemeyen sadaka taşlarında bulurdu.
Mine’l-kalbi ile’l kalbi sebîlâ.
Osmanlı Devleti öyle başı örtülü namuslu bir gelindir ki iki damadın talebine tahammül edemez.

II. Bayezîd Han.

Mine’l-kalbi ile’l-kalbi sebîlâ

Kalpten kalbe yol vardır vesselam

Halk, Dursun Fakih’e gelerek şehirde cuma namazı kılınması için izin istediler. Ayrıca problemlerinin çözümü için kadı tayin edilmesini arzu ettiler.

Dursun Fakih, konuyu Şeyh Edebali’ye açtı. Sonra beraberce Osman Gazi’ye arz ettiler.
Osman Gazi, “Ne yapılmak gerekiyorsa yapılsın” deyince, Dursun Fakih:
“Hân’ım! Sultandan izin almak gerektir” dedi. Bunun üzerine Osman Gazi:
“Bu şehri ben kendi kılıcımla aldım. Bunda sultanın ne dahli var ki ondan izin alayım? Ona sultanlık veren Allah bana da gazâ ile hanlık verdi. Eğer minneti şu sancak ise ben kendim dahi sancak kaldırıp düşmanlarla uğraştım. Eğer o, ‘ben Selçuk hanedanındanım’ derse ben de ‘Gök Alp oğluyum’ derim. Eğer ‘bu ülkeye ben onlardan önce geldim’ derse ‘Süleyman Şah dedem de ondan evvel geldi’ derim” cevabını verdi.

“Şüphesiz en mutlu insan, bir an bile gaflet etmeyerek, sağlığında akıbetini düşünüp, bu dünya tarlasına hayrat tohumu atan kimsedir.”
Cahil bir toplum birlikte hareket edemez. Hepsi baş olma sevdasına düşer.
Osmanlı Devleti’nin temeli “Edep” üzerine kurulmuştur.
Yer, gök, deniz tükenir
Oğuz’da er tükenmez
Oğuz’da er tükense
Alemde şer tükenmez
Allah’tan başka her şey yok olacaktır. Dünya bir kimse için devam edip kalacak olsaydı, Allah’ın Resulü onda ebedî kalırdı
Osmanlı padişahlarından zamanı ve durumu müsait olup da hayra yönelmemiş padişah yok gibidir. Onlar sahibü’l hayrat ve hasenatın ta kendileridir.
Bursa’da ahiret için bir yapı yaptılar. Hem misafir evi, hem cami, hem medresedir. Kimsesizler, yoksullar için paçalardan, tatlılardan, ekşilerden daha güzeli olmayan yemeklerin hepsinden verilmesini, konukların hayvanlarının da yemlendirilmesini buyurdu.

Hatiplere, hafızlara, müderrislere, müritlere ve öğrencilere vazife karşılığı akçe bağladı. O evin karşısında bir kubbe yapılmasını buyurdu. Her gün ayrıca 30 hafız o kubbede güzel sesle Kur’an okuyup hatmetmektedirler. Mübarek vücudu o kubbede dinlenmektedir.

Tarihçi Şükrullah

Ey serâser âleme Sultan Süleyman’ım baba
Tende canım canımın içinde cananım baba
Bayezidine kıyar mısın benim canım baba
Bî-günahım Hak bilür devletlü sultanım baba

Şehzade Bayezid

Ey demâdem mazhar-ı tuğyân-u isyanım oğul
Takmayan boynuna hergiz tavk-ı fermanım oğul
Ben kıyar mıydım sana ey Bayezid Han’ım oğul
Bî-günahım dime bari tevbe kıl canım oğul

Kanuni Sultan Süleyman

Tutalım iki elin baştanbaşa kanda ola
Çünkü istiğfâr idersen biz de afv itsek nola
Bayezid’im suçunu bağışlarım gelsen yola
Bî-günahım dime bari tevbe kıl canım oğlum

Kanuni

Cihana verme gönül bî-vefadır
Mülûkun menzili taht-ı fenadır

Huzur-ı saltanat bir bâda benzer
Karındaşı kişinin yâda benzer

Cihan için Karındaşı kıyarlar
Bıçak ile ciğer çeşmin kıyarlar

Celalzade Mustafa

Bu büyük bir feragattır. Benim diyen bir insanın ödeyebileceği bir bedel değildir. Osmanlı padişahlarının bu yüce duygularını ve hareket tarzlarını anlamak lazımdır. Osmanlı’yı kötüleyebilmek için her fırsatı değerlendirenler padişahları taht için kardeşlerini öldürten hunhar ve zalim kimseler şeklinde gösterme yarışındadır.
Aynı kişiler üç kuruşluk menfaati için devletini rahatlıkla satabiliyor. Böyle insanlardan Osmanlı’ nın bu yüce feragatini anlamasını beklemek belki de safdilliktir.
Bana Osmanlı’nın en övündüğünüz noktası nedir diye sorsanız kardeş katli uygulaması derim. Çünkü onlar benim için, senin için, milleti için, dini için kendi canından vermiştir. Bu bir bedeldir. Tarihte her şeyin bir bedeli vardır. Osmanlı Hanedanına tarihin kestiği en acı reçete kardeş katli olmuştur.
Bir kında iki kılıç, bir ormanda iki aslan olmaz. Hükümdar baş, memleket ise ona tendir, vücuttur. Bu itibarla bedenin iki başlı olması yakışmaz, öyle bir beden ayakta duramaz. Bir kilim üstüne on derviş oturur ancak bir iklime iki padişah sığmaz.
Müslümanlar, Osmanlı hanedanı sayesinde ayakta duruyor. Hanedan yıkılırsa din de mahvolur. Bu sebeple hanedanın, din ve devletin selameti ve bekası, evlattan mühimdir.

Busbecq

Türk töresinde ana-babaya itaat ve hürmet esas olmasına rağmen, hükümdar bunun dışında yer alır.
Devlet’in devamı için baba-oğul veya kardeşlerin birbirleriyle mücadelesi normal karşılanmıştır.
Çünkü bu sayede en güçlü ve yetenekli kişi devletin başına geçecektir.
Fatih, 1464 yılından beri nikris hastalığından dolayı muzdaripti. Son 3 yıldır gerçekleştirilen seferlere katılamamıştı. Nihayet son seferine hasta olduğu halde çıkmış ancak çok geçmeden ağrıları daha da şiddetlenerek tedaviye cevap veremez hale gelmiş ve Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu.
Fatih, Ayasofya’nın kubbesine çıkarak bir müddet şehri seyreyledi.
İstanbul’un perişan halini görünce çok üzüldü.
Meşhur Alim Molla Cami’ye ait:

Perdedarı mikuned der kasr-ı kayser ankebut,
Bum nevbet mizened der kubbe-i Afrasiyab

beytini söylemekten kendisini alamadı. Bu beyit şu manaya geliyordu:
Kayserin kasrında örümcek perdedar olmuş.
Afrasiyab’ın kubbelerinde baykuşlar ötüyor.

Cahil bir toplum birlikte hareket edemez. Hepsi baş olma sevdasına düşer.
Bir davanın devamlılığı geriden gelen adamlarla sağlanır. Eğer bir davanın geriden gelen bir adamı yoksa o davanın devamlılığını sağlayamazsınız.
Beyi bey doğurmaz oğul, beyi ana doğurur.

Fethi Gemuhluoğlu

Bir toplumda ahlak yoksa o toplumda kimsenin birbirine güveni kalmaz, muhabbet kaybolur.
Dünya ölüm ve Bela yuvası ve kaçıracak bir yerdir, kalınacak yer değildir. Bahar bulutları gibi gelir geçer, çölde parlayan Serap gibi aldatıcıdır. Ona sonsuz gözüyle bakıp arzularına uyanı zelil eder.
Dünyada herkes misafirdir. Yanındaki şeyler emanettir. Misafirin gitmekten, emanetin ise geri alınmaktan başka Çaresi yoktur.
Kimsenin Ömür defteri elinde değildir!
Osmanlı Devleti öyle başı örtülü namuslu bir gelindir iki damadın talebine tahammül edemez.
II. Bayezid
Osmanlı hanedanına tarihin kestiği en acı reçete kardeş katli olmuştur.
Fatih sevilmezdi diyenlere Şu soruyu sormak lazım. Fatih döneminde anket mi yaptınız?
Zira bazı tarihçiler yabancıların birini bin, bizim ise binimizi bir yapmakta bir hayli mahir.
Macar Urban Bizans’dan parasını alamamış, işsiz kalmış bir top döküm ustasıdır. Fatih’ten gelip iş istediği zaman Fatih ona çizimleri gösterdi. bu topları dökebilir misin? diye, sordu. Çizimleri gördüğünde Macar Urban’ın aklı şaştı. Zira bu büyüklükte Bu cesamette bir top görmemişti o güne kadar. Dökerim ama mermisinin yapamam diyerek, cevapladı. II. Mehmet sen topu dök, mermisini düşünme dedi. Böylece bir topta Macar Urban’a döktürdü.
.Dökülen 4 top arasında Macar Urban’ın döktüğü top Bir haftanın sonunda parçalandı. Bizim mühendislerin döktü toplar ise Fetih sonuna kadar görevini yerine getirdi.
Soru: Şahi topları denilince akla hep Macar Urban gelir. Nitekim İstanbul’un fethi ile ilgili çekilen ‘Fetih 1453′ filminde de Macar Urban ve kızı Era’yı top döküm mühendisleri olarak gördük, bu durum gerçekten böyle midir?

Cevap: Gerçekten de Fetih 1453 filminde Şahi topların sadece Macar Urban tarafından dökülmüş olarak gösterilmesi büyük bir talihsizliktir. Hatta tarihte varlığına dair hiçbir bilgi olmayan kızı Era top döküm ustası olarak gösterildi. Sene 2015 oldu Biz hala Fatih Sultan Mehmet’in bir makine mühendisi olduğunu ve topların çizimlerinin ve Balistik hesaplarının onun tarafından yapıldığını insanımıza öğretemedik.

İnsan ilimle yaşar, ilimle büyür, ilimle güzelleşir.
Pir elinden destur alıp
Çöllere seccade salıp
Hu diyerek yürüyenler
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Bir kişi ki yardımcısı Allah ola
Var kıyas eyle ki ol ne şah ola
Asıl cahil okuma yazması olup bildiklerini ve inandıklarını doğrular karşısında inatla ve kimle savunanlardır.
Edep iledir Nizam-ı âlem
Edep iledir Kemâl-i âdem
Okuma bilmeyip yazan
Odur dünyayı bozan.
Bu aile özel bir ailedir. Sanki bu hanedan millet için, ümmet için ve dünya için bir nimettir. Çünkü Osmanlı’nın idaresinde sadece Müslümanlar değildi huzurlu olan, bütün halklar huzurluydu. Osmanlı gitti, huzur bitti, denilen husus budur. Osmanlı’nın bıraktığı yerler, bir daha asla onun zamanındaki huzuru bulamamıştır.
Bin hac iderse bulmıya kes ol savabı kim
Vaktinde çaresüzden ide def’i ıztırab
Yoksa şu yaprakta Yavuz
Yoksa şu sayfada Oğuz
Biz de yoğuz biz de yoğuz
Tarihi yanlış öğretilen milletler istenildiği gibi yönlendirilen milletlerdir. Onları istediğiniz gibi bölüp parçalayabilirsiniz.
Tarihi yanlış bilmek, öğretmek ve yorumlamak İşte en tehlikeli insan, mankurt edilmiş insan budur.
Bizde tarih, maksatlı bir şekilde yanlış anlatılıyor.
Tarihini unutan insanları hafızasını kaybeden biri olarak görmek lazımdır.
Sin Şın`a girince Muhyiddin`in kabri zahir olur buyurdu .
Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan SELİM Han ŞAM `a geldiğinde ilk işi İbnü`l- Arabi Hazretleri`nin kabrini buldurmak oldu ..
Sin`den maksadın Selim Han , Şın`dan ise maksadın Şam olduğu ortaya çıktı
Maksat sahibi deli gibi olmalıdır
-Ulemanın zekasını artırır.
-Fukahayı uyarıp, basiret gözünü açar.
-Avamı eski bilgilere, havassı da gizli sırlara ulaştırır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir