Aphra Behn kitaplarından Oroonoko kitap alıntıları sizlerle…
Oroonoko Kitap Alıntıları
Eğer imkan verilirse,tek başına doğa insanoğlunun tüm icatlarından daha güzel ders verir dünyaya.
..dünyanın artık kendisini kaygılandırmayan önemsiz bir ayrıntı olduğunu söyledi.
Aradığım şey yaşam değil, ölmekten de korkmuyorum.
Gidin, diye devam etti ah çekerek, “ dünyayı paylaşın aranızda, sonra da neşeyle alın öyle beyhude yere değer verdiğinizi, beni de kaderime bırakın.”
Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz.
Eger imkan verilirse, tek başına doğa insanoğlunun tüm icatlarından daha güzel ders verir dünyaya.
Eğer imkan verilse, tek başına doğa insanoğlunun tüm icatlarından daha güzel ders verir dünyaya. Din, bu insanların kendi cehaletleriyle sahip oldukları huzuru yerle bir edecektir; kanun onlara şu an hakkında hiçbir fikirleri yokken, suç nedir onu öğretecektir.
Sıradaki dünyada onur ve dürüstlükle karşılaşabilecek miyiz?
Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz.
Yaşlanmak ya da kırışıklıklar onu değiştirmeyecekti. Çünkü Imoinda’nın ruhu daime güzel, daima genç kalacaktı. Şu an taşıdığı cazibe, Oroonoko’nun zihninde sonsuza dek kalacaktı. Zihnindeki imgeyi onun yüzünde artık bulamadığında, canlandırmak için kalbine bakması yetecekti.
Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz.
Bilmelisiniz ki bu diyarlarda yaraların iyileşmesi adeta mucizedir.
Doğa’da itaat edilmesi gereken birinci ilke onurdu. Fakat hiçbir erkek tüm o erdemler, merhamet, yardımseverlik, sevgi, adalet ve mantık olmaksızın onurluymuş gibi davranamazdı.
Aşk ki, şan ve şerefini bile ihmal etmesine yetmişi..
Eğer kalbinin Imonida’dan sonra başka birini sevebilecek kadar hakikatsiz olduğunu düşünseydi, bir an durmaz, göğsünden söker atardı!
Akıllı adam üçkağıtçı ya da hain olmazdı!
İnsanları cesur ya da iyi yapan unvan değildir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Artık şanla şerefle bir işinin kalmadığını, dünyanın artık kendisini kaygılandırmayan önemsiz bir ayrıntı olduğunu söyledi.
Din, bu insanların kendi cehaletleriyle sahip oldukları huzuru yerle bir edecektir; kanun onlara şu an hakkında hiçbir fikirleri yokken, suç nedir onu öğretecektir.
Önce güç galip geldi, sonra mantık.
Ne öfke! Ne denli vahşi bir çılgınlık sardı yüreğini! Yüreğini belli sınırlar içinde tutmaya çalışıp sessizce acı çekerken durum iyice dayanılmaz hale geldi, on bin çeşit acıyla ruhu parçalandı.
İmkan verilse, tek başına doğa insanoğlunun tüm icatlarından daha güzel ders verir dünyaya.
Çok açık ve net ki burada doğa en zararsız, tehlikesiz ve en erdemli dosttu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Değişikliğin olmadı yerde merak da olmaz.
Kolum yüreğime itaat edemeyecek kadar güçsüz, ona yapmayı planladıklarımı yapamayacak kadar.
Yüreğinin sahibi için hâlâ yas tutuyor, ayağa kalkabilmeye çabalıyordu, fakat olmuyordu.
Bir erkek karısından vazgeçme durumuyla karşılaştığında, eğer onu seviyorsa, kendi eliyle öldürürdü karısını. Sevmiyorsa satar ya da bırakırdı onu başkası öldürsün diye.
Kadınlar eşlerine, diğer insanların ilahlara duyduğuna denk bir saygı duyarlardı.
Doğa’da itaat edilmesi gereken birinci ilke onurdu. Fakat hiçbir erkek tüm o erdemler, merhamet, yardımseverlik, sevgi, adalet ve mantık olmaksızın onurluymuş gibi davranamazdı.
Ağaçlar adeta türlü çiçeklerle bezenmiş çiçek demetleri gibidirler.
Akıllı adam üçkağıtçı ya da hain olamazdı.
Öte dünyadaki cezalar insan özünde hissedilir, dünya farkında bile degildir.
Fakat zaman tüm aşırılıkları hafifletir, dindirir, yerini kayıtsızlığa bırakır.
Cesareti ve cömertliği bahşeden, sahibini mutlu eden sülale değildir.
İnsanları cesur ya da iyi yapan unvan değildir.
Kadınlar satılmaktansa ölümü bin kat tercih ederdi, yalvarırlardı öldür diye.
Ah, aşk başa düşünce, bir kadının niyetinden yana kuşkunuz olmasın.
Hâlâ âşıklarım olabilir, fakat hiçbirini istemiyorum, tek istediğim sensin.
Yüreğini belli sınırlar içinde tutmaya çalışıp sessizce acı çekerken durum iyice dayanılmaz hale geldi, on bin çeşit acıyla ruhu parçalandı.
Tek başına kalıp acısını inlemeler ve gözyaşlarıyla dışa vurduğu anlarda mutlu olabiliyordu ancak.
Eğer imkân verilse, tek başına doğa insanoğlunun tüm icatlarından daha güzel ders verir dünyaya.
Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz.
Onur nedir bilecek kadar akıllıydı.Bu Oroonoko’nun ilkelerinden biriydi: Akıllı adam üçkağıtçı ya da hain olamazdı.
İnsanları cesur ya da iyi yapan unvan değildir, cesareti ve cömertliği bahşeden sahibini mutlu eden sülale değildir.
Tek başına doğa, insanlığın tüm icatlarından daha güzel ders verir dünyaya.
İlk anda ve her an, tüm görebileceğiniz şuydu: Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz.
Savaş yapılıyorken artık yaşından dolayı savaşmayı bırakmış, savaşı ancak kağıt üzerinde öğretebilen yaşlı bir komutan iki adam seçermiş. Bu ikisi başkomutan ya da yüce savaş komutanı olmak için savaşırlarmış. Yine artık savaşa katılmayan yaşlı yargıçlar karşısına getirilir, şu soru sorulurmuş: Bu ordunun başına geçebileceğinizi ispatlamak için neye hodri meydan diyebilirsiniz? Sorunun ilk yöneltildiği rakip hiç cevap vermeden burnunu kesip yere atıverirmiş. Diğeri rakibini geride bıraktığını düşündüren bir şey yapar ve dudaklarından ve belki de bir gözünden vazgeçermiş. Bu böyle, biri vazgeçene dek sürermiş. Bu yarışta ölen çok olurmuş. Güçlerini gösterip ispatlama yolları, yani bu edilgen yiğitlikleri, siyahi kahramanımızın alkışlayamayacağı kadar vahşi bir cesaret türüydü. Yine de onlara saygılarını sundu.
Bu yolda ölecek olurlarsa da, ebedi köleler olarak yaşamaktan daha cesur davranmış olacaklardı.
Aşk ki, şan ve şerefini bile ihmal etmesine yetmişti
Eğer kalbinin Imonida’dan sonra başka birini sevebilecek kadar hakikatsiz olduğunu düşünseydi, bir an durmaz, göğsünden söker atardı!
Akıllı adam üçkağıtçı ya da hain olmazdı!
Sıradaki dünyada onur ve dürüstlükle karşılaşabilecek miyiz?
Fakat zaman tüm aşırılıkları hafifletir, yerini kayıtsızlığa bırakır.
İnsanları cesur ya da iyi yapan unvan değildir.
Artık şanla şerefle bir işinin kalmadığını, dünyanın artık kendisini kaygılandırmayan önemsiz bir ayrıntı olduğunu söyledi.
“Fakat zaman tüm aşırılıkları hafifletir, dindirir, yerini kayıtsızlığa bırakır. “
Din, bu insanların kendi cehaletleriyle sahip oldukları huzuru yerle bir edecektir; kanun onlara şu an hakkında hiçbir fikirleri yokken, suç nedir onu öğretecektir.
İmkan verilse, tek başına doğa insanoğlunun tüm icatlarından daha güzel ders verir dünyaya.
Çok açık ve net ki burada doğa en zararsız, en tehlikesiz ve en erdemli dosttu.
Değişikliğin olmadı yerde merak da olmaz.
Yine de bu zayıflığı ancak aşka yorabilirdi. Aşk ki şan ve şerefini bile ihmal etmesine yetmişti.
Gelin köle kardeşlerim, inelim ve görelim bakalım sıradaki dünyada onur ve dürüstlükle karşılayabilecek miyiz?
dünyayı paylaşın aranızda, sonra da neşeyle alın öyle beyhude yere değer verdiğinizi, beni de kaderime bırakın.
Önce güç galip geldi, sonra mantık.
zaman tüm aşırılıkları hafifletir, dindirir, yerini kayıtsızlığa bırakır.
“Bir erkek karısından vazgeçme durumuyla karşılaştığında eğer onu seviyorsa, kendi eliyle öldürürdü karısını. Sevmiyorsa satar ya da bırakırdo onu başkası öldürsün diye.”
“Doğa’da itaat edilmesi gereken birinci ilke onurdu.”
“ zaman tüm aşırılıkları hafifletir, dindirir, yerini kayıtsızlığa bırakır.”
“Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz.”
Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz.
Kadınlar eşlerine, diğer insanların ilahlara duyduğuna denk bir saygı duyarlardı.Bir erkek karısından vazgeçme durumu ile karşılaştığında eğer seviyorsa kendi eliyle öldürürdü karısını.Sevmiyorsa satar ya da bırakırdı onu başkası öldürsün diye.
Akıllı adam üçkağıtçı ya da hain olamazdı.