Orhan Veli Kanık kitaplarından Orhan Veli – Bütün Şiirleri kitap alıntıları sizlerle…
Orhan Veli – Bütün Şiirleri Kitap Alıntıları
&“&”
Hatıralar başka.
Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır?
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Eğer sevmek bana
Mahzun durmayı
Öğretmeseydi.
Güzelliğin yalnız mısralarımda kaldığı gün.
Liman görünürdü
Ve kilise çanları
Durmadan çalardı, bütün gün.
Tren sesleri duyulurdu yatağından
Arada bir
Ve geceleri.
Bir de kız sevmeye başlamıştı
Karşı apartımanda.
Böyle olduğu halde
Bu şehri bırakıp
Başka şehre gitti.
Şimdi kavak ağaçları görünüyor,
Penceresinden,
Kanal boyunca.
Gündüzleri yağmur yağıyor;
Ay doğuyor geceleri
Ve pazar kuruluyor, karşı meydanda.
Onunsa daima;
Yol mu, para mı, mektup mu;
Bir düşündüğü var.
Nasıl korku verir sessizlik insana;
lnsan nasıl konușur kendisiyle;
Nasıl koșar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
O tek bașına,
Ben tek başıma
Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!
Onun saçları öğretti bana dalgayı;
Çalkalandım durdum rüyalar içinde.
Gece ne kadar serin olsa,
Beden yorulur,
Baş ağrısı yorulmaz.
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik.
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik ,ne gördük şu fâni dünyada
Kötülükten gayrı
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz ;
Şöhretmiş, kadınmış,para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
Derdin günün hasretlik;
Akşam olmuş,
İçmeyip de ne haltedeceksin?
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik."
Onu düşünüyorum,
Onu sevdiğim müddetçe
Yatağımı da seveceğim.
BU GECE, BU YILDIZLAR, BU KOKU,
BU TEPEDEN TIRNAĞA ÇİÇEK AÇMIŞ AĞAÇ
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bir yer var biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epice yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın…
Eğer sevmek bana
Mahzun durmayı
Ögretmeseydi.
Gün ışığındaki hissemize razıydık;
Saadetinden geçtik,
Ümidine razıydık;
Hiçbirini bulamadık;
Kendimize hüzünler icadettik,
Avunamadık;
Yoksa biz…
Biz bu dünyadan değil miydik?
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle,
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret bilmezler.
Gün olur, başıma kada güneş;
Gün olur, deli gibi…
Öyle bir havada gel ki ,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
Geldi yolunu gözlediğim yâr.
Al bu başı sen artık ey rüzgâr
Ve sus artık sus artık ey beden!
Dünyası düşüncelerden geniş!
Ey göğsünde ilâhî geriniş,
Rüyalarıma hükmeden güzel!
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim
Eleni’yi öptüğümü
Yüksek kaldırım’da, güpegündüz?
Melahat’ı almışım da sonra
Alemdar’a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata &‘ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı
Ya o, Muallayı sandala atıp,
Ruhumda hicranın’ ı söyletme hikayesi?
Kendinde arandı mı küplere bin.
Sevinç birdenbire.
Nasırdan çektiği kadar
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendiye
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince…
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
&‘Ölüm Allah’ın emri,
Ayrılık olmasaydı.’
Her şeyi söylemek mümkün..
Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa;
Dört duvarı göreceğine.
Hatırımdan bile geçmezdi
Sana duyduklarımı söylemek.
Acaba hala yaşıyor musun?
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç
Şimdiki kadar kıymet vereceğim?
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle,
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Düşünceler gibi başıboş.
Başladı cıvıltıya can evimin kuşları"
Neden boş geçen yıllardan içim ezik.
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi…
Bu boşluk ondan daha mı iyi?
Başka bir alemden beklediği
Olmayan kula zeval ne güzel!
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler."
Sarhoş ediyor insanı, sarhoş.
Dünyası düşüncelerden geniş !
Ey göğsünde ilahi geriniş
Rüyalarıma hükmeden güzel !
Şairliğimle yetinir,
Avunurum.
Ne londra konferansı;
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya!
Hatıralar başka.
Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır?
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve o ilk yolculukla başlayan hasret
Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki
Vazgeçmek mümkün olmasın.
1)
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasirdan çektiği kadar
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi.
Kundurasi vurmadigi zamanlarda
Anmazdi ama Allah’ın adını
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye
2)
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayiverdi
Aldılar , götürdüler.
Yıkandı ,namazı kılındı , gömüldü
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet
Alacağına gelince …
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin
3)
Tüfeğini deppoya koydular
Esvabini başkasına verdiler
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı
Ne matrasinda dudaklarının izi;
Öyle bir rûzigâr ki,
Kendi gitti ,
İsmi bile kalmadı yadigâr
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında ,el yazısıyla:
Ölüm Allah’ın emri,
Ayrılık olmasaydı."
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerin kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Deniz çeker, dünya tutar.
Senelerdir, ayaklarımın ucunda;
Bu dünyada biraz da yaşayalım,
O tek başına,
Ben tek başıma.
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.."
Ben yıllardır denize hasret.