Edgar Allan Poe kitaplarından Ölümcül Öyküler kitap alıntıları sizlerle…
Ölümcül Öyküler Kitap Alıntıları
&“&”
içimde alevlenen yasak bir ruhu hissettim
Giysilerimi gösterdi-çamurluydular ve üstlerindeki kan pıhtılaşmıştı. Hiçbir şey söylemedim, nazikçe elimi tuttu; geçirilmiş tırnaklarla berelenmişti. Bana duvardaki bir nesneyi gösterdi. Birkaç dakika baktım: bir kürekti. Bir çığlık atarak masaya kapandım
Varoluşumun defterinde korkunç bir sayfaydı, baştan sona belirsizlikle yazılmış ve iğrenç ve anlaşılmaz anılar.
çökmüş ve yıkılmış
gerçek bir ölümü fazlasıyla andıran ve her kendine gelişinde, çoğu kez ürkütücü biçimde ani olan bir esrime.
en kurnaz en dehşetli bir biçimde kişiliğini bile yıkarak onu altüst etti!
Yazık! Bela geldi ve geçti, ya kurban-o neredeydi? Onu tanımıyor dum-
Yazık! Bela geldi ve geçti, ya kurban-o neredeydi? Onu tanımıyor dum-
düşler ülkesinin vahşi düşünceleri buna karşılık-gündelik varoluşumun maddi yönü değil-gerçekten de bütünüyle ve yalnızca kendi başına bir varoluş oldu.
Kendi var ve yalnız kendinde var, sonsuza kadar ve tek başına TEK olarak.
Çevremdekiler bana, arkadaşımın mezarını ziyaret edersem, dertlerimin bir parça hafifleyeceğini söylüyorlardı.
Ama yazgım üstüne düşünecek zamanım kalmadı-daireler büyük bir hızla küçülüyor-girdabın yakalayışıyla çılgınca gömülüyoruz-ve gürleyen ve kükreyen ve böğüren fırtınanın ve okyanusun ortasında gemi titriyor, ah Tanrım! ve-batıyor.
havanın ağırlaştığı ve deniz canavarının uyuşukluğunu bozacak hiçbir sesin olmadığı, sudan bir cehenneme düşüşümüzün hızıyla başımız dönüyordu.
her an sonumuzu getirmek için bizi tehdit ediyor-dağ gibi her dalga bizi boğmak için acele ediyordu
Her yer yılgı ve zifiri karanlık, boğucu bir abanoz çölüydü.
kasvetli bir karanlık üstümüzü örttü, öyle ki gemiden yirmi adım ötede hiçbir nesne göremiyorduk. Sonsuz gece bizi sarmayı sürdürdü
Kabarmış denize batmadan hemen önce, ortasındaki ateş ansızın söndü, anlaşılmaz bir güç tarafından söndürülüvermişti sanki.
Derinliklerine akıl sır ermez okyanusu boylarken, yalnız, donuk, gü müşi bir çerçeveydi.
Derinliklerine akıl sır ermez okyanusu boylarken, yalnız, donuk, gü müşi bir çerçeveydi.
Pekala inanıyorduk ki, parçalanmış halimizle, art arda gelen koskoca dalgalarda kaçınılmaz biçimde yok olacaktık. Ancak bu yerinde korku hiç de yakında gerçekleşecekmiş gibi görünmüyordu.
Deniz bizi müthiş bir hızla önüne katmıştı ve sular üstümüzden aşıyordu
şaşkın bir halde bakınırken, azgın dalgaların ortasında kaldığımız düşüncesiyle çarpıldım; koskoca burgacın, köpüren okyanusun içine çekilişimiz, en yabanıl imgelemin bile düşleyemeyeceği denli dehşet vericiydi
Bazı öyle gülünç şeyler vardır ki,insan bunlara ya gülmeli ya da ölmelidir. "
Siz okuyanlar henüz yaşayanlar sınıfındasınız ;
ama bunları yazan benim yolum gölgeler diyarına düşeli çok oldu. "
ama bunları yazan benim yolum gölgeler diyarına düşeli çok oldu. "
Hangi mucize felaketten kurtulmama yardım etti,anlatması zor. "
Yaşamak için tek bir andan başka bir şeyi olmayan kişinin oynayacağı bir rolü de yoktur. "
“Morella’nın ölüm anının özlemini içten ve tüketen bir arzuyla çektiğimi söylememe gerek var mı? Bunu istedim; ancak kırılgan ruh balçıktan meskenine günler boyunca yapıştı-haftalarca ve usandırıcı aylarca-ta ki işkence altındaki sinirlerim aklımı ele geçirene dek ve ölümü geciktikçe kızgınlığım büyüdü ve bir iblisin yüreğiyle, onun nazik canı çekilirken-gün bitimindeki gölgeler gibi-uzadıkça uzar görünen günleri ve saatleri ve acılı anları lanetledim.” (Morella, s. 35)
Bazı öyle gülünç şeyler vardır ki,insan bunlara ya gülmeli ya da ölmelidir. "