Charles Dickens kitaplarından Oliver Twist – Stage 4 kitap alıntıları sizlerle…
Oliver Twist – Stage 4 Kitap Alıntıları
Bazen insan denen zayıf yaratığın kafa dengesini bozmaya en eften püften şey yetebilir.
O durgun, derin uyku ki bundan uyanmak insana acı verir. Bu uyku ölüm bile olsa kim uyanıp da gene yaşamanın bütün çile ve yüklerine; bugünün dertleriyle yarının kaygılarına ve hele dünün üzücü anılarına yeniden dalmak ister?
Bazen kendine Gelmen için
Başkalarından gitmen gerekir
Uzaklaşmak özgürlüktür
Başkalarından gitmen gerekir
Uzaklaşmak özgürlüktür
♡ Bu çocuğu alıp, geri götürün ve şefkat gösterin ona. Sevgiye aç bu çocuk!
Düşünce,düşünceyi açarmış.
Sevginin yetersiz kaldığı yerde nefret başarıya ulaşır.
Gerçek hayatta da şölen sofralarından ölüm yataklarına, yas karalarından bayram kıyafetlerine geçiş, sahnedekilerden hiç de aşağı kalmaz. Ne var ki gerçek hayatta bizler edilgin birer seyirci olacağımız yerde uğraşları olan birer oyuncuyuzdur ve bu da çok fark eder. Sahnede oynanan oyunlardaki şiddetli duygu değişimleri yalnızca birer seyirci olarak gözlerimizin önüne serildiği zaman bunlara hemen saçma damgası vururuz.
Çok basit olan gerçek şuydu ki Oliver, onların dediği gibi duygusuz değil, tersine çok duyguluydu ve gördüğü kötü davranışlar yüzünden sersemlemiş temelli aptallaşıp yüz tutmuştu.
Alışılmadık seslerin de insanı ürkütmesi doğaldır.
Dünyada hiç kimsenin kendisi kadar yakın dostu yoktur. Yalnız bazen de insanlar kendi kendilerinin en büyük düşmanı olurlar.
Suç da ölüm gibi yalnızca hastalar ve yaşlılar için değildir. En genç ve en güzelleri de kurban olarak seçer.
Gerçi hayatımın zevki, sevinci de sevdiğim insanlarla birlikte onların mezarlarına gömüldü ama ben gene de yüreğimi tabuta çevirmedim. Sevmek yeteneğimi sevdiklerimle birlikte gömmedim.
Zaten bir kitabın ağırlığı boyundan anlaşılmaz
Soyguna hiç habersiz ve gecenin geç saatinde girişilmiş olması, doktor beyi özellikle kaygılandırmıştı besbelli. Mesleği ev soymak olan beylerin birkaç gün öncesinden mektupla randevu alarak öğleüzeri işe girişmeleri adetmiş gibi!
Kanunlar çok sertti. Çocuk da olsa bir hırsızı affetmiyordu.
“Hadi, ceketinin kol yenleriyle gözlerini sil de ağlamayı kes. Gözyaşlarını lapanın içine akıtıp duruyorsun. Bu çok aptalca bir şey Oliver!” Gerçekten de öyleydi, lapa zaten yeterince suluydu çünkü!
Solunum Zorlu bir iş! Ne yaparsınız ki çabasızca var olabilmemiz için gelenekler bunu zorunlu kılmış.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Solunum Zorlu bir iş! Ne yaparsınız ki çabasızca var olabilmemiz için gelenekler bunu zorunlu kılmış
Sevmek yeteneğimi sevdiklerimle birlikte gömmedim. Çektiğim derin acılar duygularımı yalnızca güçlendirip inceltmeye yaradı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Günah denen şey, birçok tapınakların içine sızmayı başarır.
Dünyamız bir kırık düşler dünyasıdır. Ve kırılanlar da çoğu zaman en özenerek beslediğimiz, ruhumuzun en soylu yönünü yansıtan düşler ve umutlardır.
…Onarılabileceği halde onarılmamış kırgınlıklar, giderilmemiş eksiklikler İnsan için bundan daha acı bir düşünce olamaz! Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir.
Sanırım kitap okumak bana daha iyi gelir.
Onu canlı canlı ateşe atmış olsalardı bile sesi çıkmazdı. Ama şimdi çevrede onu duyup görecek kimse olmadığı için diz çöktü ve ağladı, ağladı.
Bir insanın üzüntüden nasıl öleceğini şimdi çok iyi anlıyorum.
Zamanla alışırsın, alışırsın, Oliver! Alışınca da su içmek kadar kolay gelir insana!
Dünyamız bir kırık düşler dünyasıdır. Ve kırılanlar da çoğu zaman düşler ve umutlardır.
Çevremizdekilere karşı davranışlarımızda dikkatli olmamız gerek. Çünkü her ölüm geride kalan bir avuç kimseye öyle düşünceler miras bırakır ki yapılabilecekken yapılmamış, unutulmuş, boş verilmiş şeyler Onarılabileceği halde onarılmamış kırgınlıklar, giderilmemiş eksiklikler İnsan için bunlardan daha acı bir düşünce olamaz! Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir. Kendimizi acıdan korumak istiyorsak bütün bunları vaktinde anımsayalım
çünkü artık yüreğim tükendi, güçsüz düştüm.
Çocuğun yeryüzünde tek bir dostu bile yoktu ve daracık yatağına girip büzülürken, Keşke bu benim tabutum olsaydı, diyeceği geliyordu.
İnsan denen güçsüz varlığın akli dengesini bozmaya kimi vakit en sıradan bir şey kafidir.
Herkes kendi kendinin en yakın arkadaşıdır.
Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir.
Duvarın o soğuk ve katı yüzeyini duyumsamak bile çevresindeki ıssızlık ve karanlığa karşı bir siper oluyordu sanki!
-Dünyada ne kadar kötü tutku, ne kadar günah, ne kadar çürümüşlük varsa senin ruhunda için için kaynayıp mayalandı.
Öyle ki yüzün bile ruhunun bir haritası olup çıktı.
Öyle ki yüzün bile ruhunun bir haritası olup çıktı.
Yediği içtiği yaramayan, kanı buz, yüreği taştan bir zenginin, o sırada Oliver’ı, köpeğin bile yüz vermediği şeyleri yiyip yutarken görebilmesini dilerdim! Oliver o kayış gibi et parçalarını nasıl kıtlıktan çıkmışlığın yırtıcılığıyla paralıyordu, bunu görebilmesini dilerdim. Ve en çok, o zenginin aynı yiyeceği yediğini gözlerimle görebilmeyi isterdim.
Yüreklerinde güçlü sevgi ve insanlık olmayan, merhametli ve cömert Tanrı’ya minnet duymayan kimseler asla mutluluğa ulaşamazlar.
☆ Doğanın yarattığı yüzlerden kaç tanesi yıllar boyunca canınızı tazeleyecek güzellikte kalabilir ki ! Dünyanın sıkıntıları, kederleri ve karşılanmamış istekleri, yüzleri de gönüller gibi değiştirir.
☆ Dışarıda yardım işinin başlıca ilkesi hanımefendiciğim, yoksullara, hiç ama hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri vermektir.
☆ Oturup kalkıp Tanrı’ ya şükretmeliyiz. Hepimizin elinde birçok nimet var ama çoğumuz değerini bilmiyoruz. Ah ahhh!
Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir.
Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir.
Ölüm gibi suç da yalnızca yaşlıların ve çirkinlerin tekelinde değildir. Çok zaman kurbanlarını en genç ve en güzellerin arasından seçer
dünden ölmüş de bugüne kalmış gibi bir halin var.
göğün dibi yarılsa da bütün yağmurlar aynı anda boşansa insanın kendi içinde yanan cehennem ateşini söndüremez.
☆ Ne var ki gerçek hayatta bizler edilgin birer seyirci olacağımız yerde uğraşları olan birer oyuncuyuzdur.
Piskoposun kaftanını ve kilise yazmanının kokartlı şapkasıyla altın sırmasını alırsanız ne kalır geriye? İnsanoğlu eninde sonunda insandır. Onları istediğiniz kadar yükseltin, daha yüksek, daha önemli mevkilere getirin. İpek kaftanlarıyla kokartlı şapkalarını aldığınız zaman eski ağırbaşlılıklarını kaybedecekler ve halk üzerinde eskisi kadar etki kuramayacaklardır. Saygınlığın ve hatta bazı kere kutsallığın, giyilen yelek ve ceketle ilişkisi bir çok kişinin sandığından daha çoktur.
Çevremizdekilere karşı davranışlarımızda dikkatli olmamız gerek. Çünkü her ölüm geride kalan bir avuç kimseye öyle düşünceler miras bırakır ki yapılabilecekken yapılmamış, unutulmuş, boş verilmiş şeyler Onarılabileceği halde onarılmamış kırgınlıklar, giderilmemiş eksiklikler İnsan için bunlardan daha acı bir düşünce olamaz! Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir. Kendimizi acıdan korumak istiyorsak bütün bunları vaktinde anımsayalım
Dünyamız bir kırık düşler dünyasıdır. Ve kırılanlar da çoğu zaman en özenerek beslediğimiz, ruhumuzun en soylu yönünü yansıtan düşler ve umutlardır.
Oturup kalkıp Tanrı’ya şükretmeliyiz. Hepimizin elinde birçok nimet var ama çoğumuz değerini bilmiyoruz.
büyük acılar gördüğümü öğrenirsen belki beni bir de sen yaralamamaya dikkat edersin
Oliver’i ensesinden yakalayan Bayan Sowerberry onu karanlık ve rutubetli mutfağa sürükleyerek hizmetçisi Charlotte’ ye seslendi ve “Köpeğimiz Trip için sakladığımız bir parça et vardı. Onu buna ver” dedi.
Gözlerinin kızarmasına izin verme Oliver ve minnettar bir şekilde yemeğini ye .
çünkü arkadaşlığımızı unutursan yüreğimi burkarsın.
Genel bir şaşkınlık yaşandı. Bütün yüzlerde bir dehşet vardı.
Tıp Adamı yemek yemeğe gitti. Dadiysa, o yeşil şişesine tekrar başvurduktan sonra ocağın başındaki alçak bir tabureye oturdu, yenidogani giydirmeye koyuldu .
☆ Sevmek yeteneğimi sevdiklerimle birlikte gömmedim .
☆ Zaten bir kitabın ağırlığı boyundan anlaşılmaz
çaresizliğimizin doğurduğu iç çöküntüsü ve hüzün!
Dünyada hiç kimsenin kendisi kadar yakın dost yoktur.
☆ Sevecenlik gösterin kendisine; sevgiye susamış bu çocuk!
“Büyük acılar gördüğümü öğrenirsen belki beni bir de sen yaralamamaya dikkat edersin ”
Sanırım kitap okumak bana daha iyi gelir!
Şu kadınların en kötü tarafı şudur ki,küçücük bir şey için tutar,içlerinde çoktan unutulmuş bir duyguyu alevlendiriverir En iyi tarafları da şudur ki, bu durum çabukcak geçer.
Sevdiği kimsenin acı çektiğini görüp de elinden bir şey gelmemek ve bunun doğurduğu içimizde duyduğumuz bir burkulma, bir çöküntü. Eşi var mıdır bu işkencenin!
Sıcak ve duygulu kalpleri çok iyi bildiğim için yaralanmalarından korkuyorum.
“Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir.”
Yüreklerinde güçlü sevgi ve insanlık olmayan, merhametli ve cömert Allah’a minnet duymayan kimseler asla mutluluğa ulaşamazlar.
Sevmek yeteneğimi sevdiklerimle birlikte gömmedim. Çektiğim derin acılar duygularımı yalnızca güçlendirip inceltmeye yaradı.
Artık yaşamayı istemeyecek kadar mutsuzdu kalp kırıklığından ölmesinin ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum
senin karşında çocuklaşmak o kadar zor değil.
bazen tatlı bir müzik nağmesi, sessiz bir yerdeki su şıpırtısı, bir çiçek kokusu ya da tanıdık bir söz insanın hayalinde ansızın silik bir anı uyandırıverir ki bir soluk gibi uçup giden bu anı, sanki yaşadığımız hayattan değildir de kendimizi ne kadar zorlasak asla anımsayamayacağımız, çok eski, çok daha mutlu bir başka hayattan bize yadigâr kalmıştır.
Miss Rose, crime like death is not limited to young and old age. The youngest are mostly the victims of it.
He was alone in a strange place and had no friends to care of him. Actually, he had nobody who would love him or say a kind world to him. This thought made Oliver very sad and melancholy.