İçeriğe geç

Ölen Sevgilimin Şiir Defteri Kitap Alıntıları – Küçük İskender

Küçük İskender kitaplarından Ölen Sevgilimin Şiir Defteri kitap alıntıları sizlerle…

Ölen Sevgilimin Şiir Defteri Kitap Alıntıları

&“&”

sair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!
bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
De ki: ela bir günde geleceğim
İstanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. Hepsi, darmadağın!
üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
Ölü doğanlar hayatın işine yaramaz
Sen hürmet etme sessizliğe
Konuş anlatacağın ne varsa durmadan doya doya
Ben dinlerim, her şey sana kulak kesilir birdenbire
Nehir durur dinler
Bulut durur dinler
Rüzgâr dinler, yaz dinler seni
Çok uzun bir dua okuyacağım sana çok uzaklaştığımda çok inkâr edilen, inkârı esnasında biraz huzur bulan tanrıdan.
Size gelsin buradan ufka çaldığım gri ıslık Çünkü ben de o ıslığı sen uyurken öpe öpe ağzından çaldımdı çekinerek
tanrısız sanıp
Hele akşam olsun
Yüzecek bir şeye benzer hüzün"
Hele akşam olsun
Yüzecek bir şeye benzer hüzün
Şiir gece dürbünüyle okunur
Yaşarken kimse kimseye benzemez
Ölünce herkes birbirinin aynı
Tahammül sınırında nöbetçiydim
Seveni vurdum öfke kusana sevdalandım
Ayrı iki masaya tek iskemle zaten bütün ömür
Düzgün bir cümle kurabilsem, içine tüm insanlığı koyardım
Şimdi hayal kur, bil bakalım ben nasıl öldüm?
İnsan kendine üveyse canı yanar. Demiştim sana bunu. Buza tuzla vurma. Bana vurma ne olur. Bir iç kanama gibi geçtim hayattan. Senden de geçtim. Durmadı otobüs, durmadı gemi, durmadı uçak. Sende durmadı aşkım. Aşkımı bir an gördün camdan. Sonra sis indi. Pus indi. Gece indi. Bitti macera. Yolcular dağıldı. Dağılıp gitti kasaba. İyi yolculuklar. Yürüyüp çıktım cehennemden. Kimse engel olmadı. Cennet oradaydı, girmedim içeri. Seni düşündüm, düşünceme gittim. Orada da bulamadım seni.
İnsan kendine üveyse canı yanar.
Onlara sabahın yedisi, bana karanlık bir milat
Ağızlardan tuhaf bir medeniyet yaptı bu kemirgenler
Topu topu birkaç iyi insanız birkaç uzun kemik
Biraz etimiz var seyrelen hükmümüzde
Nefes bir eşitlik meselesi eğer hayattaysan.
Evet, benden denize dökülüyor bu kanlı ırmak
Görmüyor kimse
Onlara sabahın yedisi, bana karanlık bir milat
Kafiyelerle seviyor insanlar birbirlerini
Kafiyen tuttu mu, âşık oldum sanıyorsun
Sevişmek yatakta oynanan en güzel tek oyun
Bence bırak, tekrar yazma kalbinin kaleme aldığı o şiiri
Bir gömlekti aşk, giydim
Yanlış ilikledim düğmelerini
O gece cümle içinde kullandım sizi ilk ve son kez
Siz, yarım cümlemdeki zarif, güzel kelimelerden ibarettiniz.
Yaşarken kimse kimseye benzemez. Ölünce herkes birbirinin aynı nasılsa.
Mezarlıklar çöplüktür.
Ölülerinizi çöpe atın efendiler!
Tahammül sınırında nöbetçiydim
Seveni vurdum öfke kusana sevdalandım
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Şimdi hayal kur, bil bakalım ben nasıl öldüm?
Kalabalıklar, küfürler, kavgalar, it dalaşı hakimse güne
Ben bir kadeh rakının yanına kedi gibi kıvrılır uyurum kime ne
İşte belki sadece hainler sağır
O yüzden aç radyonu, Bağır Bağır Bağır!
Ellerimizi alsalar da mühim değil
Elsiz de yürürüz biz el ele
Omuz omuza, sırt sırta, yan yana
artık varlığımızdan arta kalan neyse
Oğlaklar gibi zıplaşır, kıpraşırız balıklar gibi
Burada can versek bile sağ varırız bildiğimiz yere
Pamuk tarlalarında incir, elma ağacında nasıl tavuk yetişirse
İşte öyle imkansız ama bir o kadar da öyle gerçek ve gerekliyse
Kavuşmak
İnsan kendine üveyse canı yanar. Demiştim sana bunu. Buza tuzla vurma. Bana vurma ne olur. Bir iç kanama gibi geçtim hayattan. Senden de geçtim. Durmadı otobüs, durmadı gemi, durmadı uçak. Sende durmadı aşkım. Aşkımı bir an gördün camdan. Sonra sis indi. Pus indi. Gece indi. Bitti macera. Yolcular dağıldı. Dağılıp gitti kasaba. İyi yolculuklar.
Nereye gitsem ilkin adını duyuyorum
Bütün yabancılara senin adını koymuş dünya illa
Aşkların da altına raylar döşenmiştir
Bir gün geldikleri hızla giderler
İnenler binenler sürüklenenler
Bir gömlekti aşk, giydim
Yanlış ilikledim düğmelerini
Çok uzun bir dua okuyacağım sana çok uzaklaştığımda çok inkâr edilen, inkârı esnasında biraz huzur bulan tanrıdan.
Yaşarken kimse kimseye benzemez. Ölünce herkes birbirinin aynı nasılsa.
İnsan kendine üveyse canı yanar..
“Her kişi bir kasabadan meydana gelmiştir ve sadece o kasabadan ibarettir. Hangi mevsimi istiyorsa sadece o mevsimi yaşar durur orada ; tükenenlerin , tükettiklerinin yerine hayal figürlerini yerleştirir; yaşanmamış sevdalarla oyalanır , sıradanlığın hezeyanlarını ciddiye alır , zaaflarını tutku sanır. Kısacık tarihi unutulmuş kahramanlarla doludur…”
Gözlerim değil, bir çağ kapanıyor
Arkadaşlarımın durumu ağır
Artık maviyi hatırlamıyorlar
Bir bestekarın ölüpte bitiremediği şarkı
gibi içmiş, son kez konuşmuştuk gün ağırana kadar
içini döktüklerin aramızdaki aynada sır
Uyanıp şafak vakti dağlara baksam, belki onları anlatır
Gözleri bacaklarından uzun sevgilim
Çıkmaz sokaktı vücudun kimi son baharlarda
Öpüşmek iç gıcıklatan bir tat
Sıkışıp kalırdım ekşi dudaklarında
Güzel şeyim benim, bir tane aşkım..
Güzel nostaljik Fransız şarkılarını suçlayacaktım tek başıma
İnitnayla dinlediğim
Enrico Macias J’ai Quitte Mon Pays’in sözleri gibi;

O çekemediğim için seyredemediğim film gibi
O, benden ayırdıkları çocuğun geride kalan elleri
O, benden ayırdıkları aşkın geride kalan müthiş hayalleri gibi
Sürükleye sürükleye götürülen bir sevgili gibi yaz..

Mutluluktan payıma şu uçsuz bucaksız yol düştü bilirsin
Öyle bir yol ki onu yol olmaya mecbur kılan sınırlardan ibaret
Soğuktan dolayı ağzımdan, burnumdan fışkıran buhar-
la ısıtırken bir lokmacık ellerini eskiden senin
Yol başka şehirlere uzanan teselliydi, temenniydi, avuntuydu
Şehirler aniden kalkıp gidilebilecek mesafede uzaktı
Sen hürmet etme sessizliğe
Konuş anlatacağın ne varsa durmadan doya doya
Ben dinlerim, her şey sana kulak kesilir birdenbire
Nehir durur dinler
Bulut durur dinler
Rüzgâr dinler, yaz dinler seni
Aşk bir tarım aracıdır
derdi sevgilim
Papatya koklarken öldü bir gün
İnsan suya yalvarmamalı

Aşk açık açık bir tanrı aracıdır demek isterdim ona
Gerisingeri o papatyaları toplarken öldüm
İnsan zaten suya davetkâr, huya zalimce kapalı.

Bence çöz düğmelerini ruhunun ve soyun önünde aşkın
Çıplaksan varsın
Giyindiysen ölürsün
Kafiyelerle seviyor insanlar birbirlerini
Kafiyen tuttumu, âşık oldum sanıyorsun
Sevişmek yatakta oynanan en güzel tek oyun
Bence bırak, tekrar yazma kalbinin kaleme aldığı o şiiri
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir