İçeriğe geç

Olasılıksız Kitap Alıntıları – Adam Fawer

Adam Fawer kitaplarından Olasılıksız kitap alıntıları sizlerle…

Olasılıksız Kitap Alıntıları

Hayat satranç gibidir. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin
“Hayat satranç gibidir. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin.”
“İnsanı en çok üzen şey;
Ummadıkları kişiler adam olurken, adam sandıklarının insan bile olamamış olmasıdır ”
Gülmeyeli , içten gülmeyeli uzun zaman olmuştu ..
“Şeytanlar bile sürprizleri sever.”
İnsanlar gördükleri geleceklere giden yolu her zaman izlemezler. Ama izlerlerse ve bu gerçekleşirse, bu bilinçte birden ortaya çıkar; işte deja vu denilen şey de budur.
Her yükselişin bir düşüşü vardı.
“Benim çöplüğümde benim kurallarım geçer. Beğenmediysen git başka yerde oyna.”
Her bir yolun birçok yolu ve aklına bile getiremeyeceği birçok sonucu vardı.
Tek bir avcı hedefin peşine düşünce hata olmazdı.
Geleceği tahmin etmekle, kontrol etmek arasında çok büyük bir fark vardı.
“Satranç hayat gibidir David,” demişti babası. “Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek.”
Başarılı olmamın en önemli nedeni hiçbir zaman sürprizlerle karşılaşmamak için çok iyi hazırlanmamdır.
Umutlarımı bağlasam geceye, küle dönmüş hayallerim ısıtır mı yüreğimi?
İnsana bir şey oluyormuş gibi gelmiyor, her şey normalmiş gibi geliyor. İşte bu yüzden bu kadar korkutucu.
Umut etmekten bıktı, hayal kırıklıklarından sıkıldı. Bu yüzden de içine kapandı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Unutması iyiyidi aslında, mutluydu. Eğer bilmiyorsa, bir seçim yapması da gerekmeyecekti çünkü.
İşte hayatın en güzel tarafı da buydu; her şey olabilirdi, her ne kadar olasılıksız olursa olsun olabilirdi, olasılık dışı olan bir olay mutlaka olurdu.
Planlamak başkaydı, gerçekleştirmek bambaşka.
Başkasının mutluluğuna bakınca kendine acıyorsan, çaresizsin demektir.
İnsanı en çok üzen şey; Ummadıkları kişiler adam olurken, adam sandıklarının insan bile olamamış olmasıdır.”
Her şeyi geride bırakmak. Yeni bir yerde, yeniden başlamak her şeye.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sanki yalnız kalmaktan korkuyormuş gibi kendi ellerini tutuyordu.
Yaşıyorlar. Acı çekiyorlar. Ölüyorlar.
O zamanlar televizyon diye bir aygıt yoktu, yani insanlar kitap denen şeyleri okumak zorundaydılar.
Yarattığın dünyanın içinde mantıklı kararlar vermeye çalış. Sonunda gerçeği bulursun.
Dünyanın neresine kaçarsa kaçsın; hastalığından kaçamazdı ki.
Unutması iyiydi aslında, mutluydu. Eğer bilmiyorsa, bir seçim yapması da gerekmeyecekti çünkü.
Her zaman seçeneklerin ve seçim hakkın vardır.
Bir an için doğanın tüm güçlerini ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek -ve bunun bu verilerini inceleyebileceğini de düşünürsek- aynı anda evrendeki en büyük varlıkları ve en küçük atomları da hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de, aynen geçmiş gibi, gözlerinin önündedir.
Yarattığın dünyanın içinde mantıklı kararlar vermeye çalış. Sonunda gerçeği bulursun.
Bu karmaşıktan da öte Çünkü sonsuz. Bu sonsuzluk,her yöne aynı anda uzanan,dolambaçlı bir yol; bir yoldan daha çok bir boyut gibi. Ama bu boyut tek değil ki. Yüzeyini oluşturan sonsuz sayıda nodun her birinde bir başka boyut daha var; o da sonsuza dek uzanıyor, kendi çevresinde dönüyor,dolanıyor,sürekli,sonsuz
Hayat satranç gibidir. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin
“Bazen çocuklar yetişkinlerin göremedikleri şeyleri görürler. Gençken zihnimiz daha açıktır. Ama daha önemlisi çocuklar rüyalarında gördüklerine inanırlar. İşte bu yüzden çocuklar kendilerini itfaiyeci, astronot, kahraman olarak görebilirler. Büyüdükçe bu mantıksız görüntüleri göz ardı etmeyi öğretirler bize ”
“İşte hayatın en güzel tarafı da buydu; her şey olabilirdi, her ne kadar olasılıksız olursa olsun olabilirdi, olasılık dışı olan bir olay mutlaka olurdu ”
Umutlarımı bağlasam geceye, küle dönmüş hayallerim ısıtır mı yüreğimi?
Herkes bardağın elimden düşüşünü fark etti, ama hiç kimse elimin titreyişini fark etmedi
Yeni bir yerde, yeniden başlamak her şeye. İnsanların ismini bilmediği, hayatını nasıl mahvettiğini bilmediği bir yerde
“İmkansız diye bir şey yoktur, sadece bazı olayların olma olasılığı daha düşüktür ”
“İnsanı en çok üzen şey;
Ummadıkları kişiler adam olurken, adam sandıklarının insan bile olamamış olmasıdır ”
Geleceği tahmin etmek imkansızdır. Ama şimdiki zamanı çok iyi bilirsen geleceği kontrol edebilirsin
Şimdi de düşük olasılıklı bir olaydan söz edelim: Dünyaya dev bir gök taşı çarpacak ve uygarlık yok olacak. Jeofizikçilere göre, her yıl bunun olma olasılığı milyonda bir. İnsanoğlunun atalarını da hesaba katarsak, yedi milyon yılı aşkın bir süredir bu gezegende varlığımızı sürdürdüğümüze göre, bir gök taşının bugüne kadar bizi yok etmiş olma olasılığı yüzde yedi yüz. Yani anlayacağınız, bir kere değil, yedi kere ölmüş olmalıydık şimdiye kadar
Yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci sahneye fırlayıp Romeo’nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. Sonunda geminin batacağı bilindiği halde Titanic defalarca izlenmiştir. Bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın. Çünkü Romeo ölmeli, Titanic batmalı ama aşk her şeye rağmen yaşanmalı
Satranç hayat gibidir. Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek
Yaşıyorlar ,acı çekiyolar ,ölüyolar…!
Eğer bir şeyi yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman da çoğunlukla yapamazsın, çünkü yapmayı denemezsin bile.
İşte hayatın en güzel tarafıyda buydu; her şey olabirdi, olasılık dışı olan bir olay mutlaka olurdu.
Tuhaf; tüm duyguların merkezi olan beyin, acı hissetmeyen tek organdır.
Geleceği tahmin etmek imkansızdır. Ama şimdiki zamanı çok iyi bilirsen geleceği kontrol edebilirsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir