İçeriğe geç

Ol / An Kitap Alıntıları – Oruç Aruoba

Oruç Aruoba kitaplarından Ol / An kitap alıntıları sizlerle…

Ol / An Kitap Alıntıları

“Gelip geçici, geçip gidici değil
her şey—sevgi öpüşü
dinginlik düşü, yürek sızısı:
her şey — sen ve ben
gelip geçmedik, geçip gitmiyoruz.
“Gidiyorsun.
Bütün kendimi göndersem seninle
götürür müsün?”
Anlamı olmalı birşeylerin biryerde, yeterince ararsan bir anlamı acının bir yeri sevincin.
Devamı olmalı bazı şeylerin
birzaman, yeterince
ararsan –
bir devam acıya
bir zaman sevince.
Yersiz ve süresiz oysa birşeyler
biryerde birzaman,
biz gidince aramadan bir son acıya
bir son sevincin.
Ne çok
ölü düşün var senin.
Sen
karanlık beynimin aydınlık köşesi
siyah düşüncelerimin beyaz döşeği
pırılpırılsın
burada.

Ben
ışıklı yolunun karanlık köşesi
beyaz düşlerinin siyah döşeği
kapkarayım
orada.

Şimdi
tek bir kez daha çıkacak ay, inecek
sen gitmeden.
Uzaklaşacaksın
Sararacak yaprak, kuruyacak dal
sen gidince.
( )
Yoksun şimdi
“Biliyor musun
nereden
Yaşamın en dibinden,
İçtenliğin en içinden.”
“Orada mısın—
serin ve sessiz kollarında
denizin
özgür dünyanda?”
İçim kuru.
Bu mu
onca uğraşın sonu?
Burada
nerelerden geçip geldiğim bungunluk,
kimlerden gelip geçtiğim durgunluk –
olgunluk
bu mu?
Oldum mu?
Ne çok
ölü
düşün var senin.
Buradayım:
Yüzyıl oldu.
Önümden geçen yol
tıkandı
çevremdeki bahçeler
daraldı
içimde yaşayan insanlar
azaldı:
Yalnızlaştım.
Burada
geçmiş ile gelecek
arasında gerili,
sallanıyorum.

Saatlerim çarpık
günlerim çatlak
yılım yitik.

Sözcükler gelip geçiyor içimden
anlamsızlığa doğru,
eylemler geçip gidiyor elimden
çaresizliğe doğru.

“Senin güneşlerini görürüm diye
bu sabah
güneşi görmeğe çıktım.”
Çok şey hissediyorum senin için
Ama değil bunlar senin istediğin.
Eski bir sanrıdır yıldızlı göğün altında yaşadığımız..
Nereden geçsem benim değil, kalamam bir yerde
Sen evden de benden de gidersin bazen
Yol seni bekler, yola koyulursun üşenmeden.
Susar derinden ev, ıssız halidir.
Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni
Üzerine akşamın kapandığı gölüm ben
Bir kez hatıra ettim aşkı, bir daha etmem.
İnsanın hayatla kurduğu ilişki en çok ellerinden okunurmuş. Ellerim, hayata karşı yeni bir merhamet.
İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, bu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim.
İnceliğim, dal gibiliğim, ellerim İnsanın hayatla kurduğu ilişki en çok ellerinden okunurmuş. Ellerimden okunuyor: Sakin, zarif, yavaş, kuru. Usul usul saça, yaprağa, suya, kapıya değiyor. Usulca günü geceye, geceyi güne çeviriyor.
Ellerim, hayata karşı yeni bir merhamet.
Cümle alem gizlidir bir elifte
Ba dedirtmen bana sonra azarım
İçimde bir parça; ne kopuyor ne ölüyor.
Gitmek ölüm bana, kalmak haram.
geceye yel, uykuya geçmiş sokuldukça
Titreşiyorlar.
Değil mi ki , bir yere kilitlenmiş
Bir küçük iyiliktir ,aşk
Ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
Çağır o zaman, anlatırım sana,
bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
Narın içinde canım niye kanıyor?
Sığmam dünya yüzünde bir yere artık.
İçimde bir parça; ne kopuyor ne ölüyor.
içim kendimden yorgun benim.
Hey, doktor! Ruhumdaki kadim yırtık hâlâ yerinde mi?
çoktandır bir yanım karanlık.
“İşte bu ,dostum ! Bu bizi bütün zenginlikler içinde yoksul kılan : yalnız olamamamız : içimizdeki sevginin , yaşadığımız sürece , ölüp gitmemesi.”
“Beynim yıkılmış bir labirent :
bütün dehlizleri tıkalı
bütün tavanları göçük
bütün duvarları çökük—
içinde yitilemeyecek bile
Beynim taşlaşmış bir ağaç :
bütün dalları çatlak
bürün yaprakları kırık
bütün kökleri kömür—
çürüyüp ölemeyecek bile…”
Uzağımda gelişiyorsun:
işitiyor musun
şarkımı?
“Sen ve ben
yitip giden”
İşte, seni getirmeyen son tekne—
en son tekne de
getirmeyecek
seni.
Uzaktasın
ama yakınımda:
yanımda.
Sen
karanlık beynimin aydınlık köşesi
Gidiyorsun:
Bütün kendimi göndersem seninle
götürür müsün?
Beni
kuruyor musun —
arsız gürültülerden uzak
orada?
Ah! İnsanın yabanıl yüreğine denk bir yurt yok.

-Hölderlin

İşte bu, dostum! Bu,bizi bütün zenginlikler içinde yoksul kılan yalnız olamamamız, içimizdeki sevginin, yaşadığımız sürece, ölüp gitmemesi.

-Hölderlin

Beynim yıkılmış bir labirent
bütün dehlizleri tıkalı
bütün tavanları göçük
bütün tavanları çökük –
içinde yitilemeyecek bile.

Beynim taşlaşmış bir ağaç:
bütün dalları çatlak
bütün yaprakları kırık
bütün kökleri kömür –
çürüyüp ölemeyecek bile.

Ne çok
diri
ölün var senin.
Ne çok
ölü
düşün var senin.
Serin bir kan akıyordu
yaralardan –
Bırak bana
hüzünleri, üzüntüleri
acıları,yıkımı –
al götür
ışıkları, aydınlığı
sevinçleri, mutluluğu.
Belki bitiririm bir gün
delik deşik kozamı
İçimde yaşayan insanlar
azaldı:
Yalnızlaştım.
Ama kimse de demesin ki bizi yazgı ayırıyor! Biziz bunu yapan, biz biziz kendimizi bilinmezin gecesine; herhangi başka bir dünyanın soğuk yabancılığına, fırlatıp atmaktan haz alan -olabilseydi, güneşin alanını da terkeder, yanılgı yıldızının sınırlarının ötesine saldırırdık. Ah! insanın yabanıl yüreğine denk bir yurt yok; nasıl, güneşin ışınları yeryüzünde ilkin olgunlaştırdığı bitkileri sonradan kurutup yakarsa, insan da öldürür yüreğinde gelişen tatlı çiçekleri: neşelerini, yakınlığın ve sevginin.
Set çek seline
yavaş yavaş ilerle
damla damla birik.

Ak geç ıslattığın kayalardan
duraksama -uçurur güneş seni.
Atla takıldığın çavlanlardan
duraksama -savurur rüzgar seni.

Aldırma kumlara, çakıllara
çöker onlar dibe nasılsa-
ilerle yavaş yavaş
birik damla damla
set çek seline.

Yaşıyordum –
yaşıyordu insanlarım.

Yüzyıl oldu:
Karanlık, küf rengi
çevrem
kararmış yıkık dökük
duvarlarım
kasvetli, kir-pas içinde
odalarım
buradayım.

Yaşamıyorum –
yaşamıyor insanlarım

Bir ayağım yerde
bir ayağım nerde
başım
heryerde.
Her yol
benden geçmesin artık.
Hiç doğmayacak mı?
Hep bu belirsiz grilik mi kalacak
buraya, renkler gelmeyecek mi
ben
birkaç arsız karga
bir de küçücük serçe
beklerken onu?
Biraz kıpırdasan uyumadan once –
bilemesen
nereye koyacağını ellerini,
biraz oynatsan bileklerini
düşünürken beni
uyuyamadan önce –
bilsen
nasıl özlediğimi ellerini
bileklerini.
Bekliyorum –
ilk çocuğun attığı
ilk taştan beri
bekliyorum.

Yalnızım
burada
bekliyorum.

– Buradayım:
Çiçekleniyorum
Saysam unuttuklarımı
sen bile şaşarsın —
saysam unutacaklarımı
kendim bile şaşarım.
Bekleyeceğim
gene de
hiçbir tekne getirmese de seni —
getirene dek
hiçbir tekne.

Gene de

Güneşi görmeğe çıktım
bu sabah
senin güneşlerini görürüm diye.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir