İçeriğe geç

Okuma Üzerine Yakın Okumalar Kitap Alıntıları – Kolektif

Kolektif kitaplarından Okuma Üzerine Yakın Okumalar kitap alıntıları sizlerle…

Okuma Üzerine Yakın Okumalar Kitap Alıntıları

Okumanın yerine geçebilecek hiç bir şey yoktur.” Blake Marrison: “İşte kitaplar -en iyi kitaplar- bizim için böyledir: bir cankurtaran, inanmamız için bir sebep, daha özgürce nefes almak için bir yoldur.”
“Hayat yanlış kitaplar için çok kısadır, hatta doğru kitapları yanlış zamanda okumak için bile.”
Hayat yanlış kitaplar için çok kısadır, hatta doğru kitapları yanlış zamanda okumak için bile.
Jeanette Winterson:

“Okumanın yerine geçebilecek hiçbir şey yoktur.”

Tim Parks:

“Hayat yanlış kitaplar için çok kısadır, hatta doğru kitapları yanlış zamanda okumak için bile.”

Blake Marrison:

“İşte kitaplar -en iyi kitaplar- bizim için böyledir: bir cankurtaran, inanmamız için bir sebep, daha özgürce nefes almak için bir yoldur.”

Okuma lambasının ışığı altındaki yalnızlığımızda bizim gibi yapayalnız karakterlerle karşılaşırız. Ve bunun sonucunda kendimizi daha az yalnız hissederiz.
Hayat yanlış kitaplar için çok kısadır, hatta doğru kitapları yanlış zamanda okumak için bile
Bazı kitapları hayati önemde ve dölleyici nitelikte buluyorum, okuru oldukları halleriyle bırakmıyorlar.
Ancak, nadiren de olsa,
Sevilen bir el avucumuza konduğunda,
Ve sonu gelmez saatlerin telaşından
Ve düşmanca bakışlarından yıldığında ;
Gözlerimiz o gözleri görebilir yürekten.
Ola ki sağırlaşmıştır dünyamız ;
Kucaklanır sevgi dolu tanısıyla seslerin.
Hiç yoktan bir yıldırım doğar kalbimizden
Ve can verir yeniden, ölüp gitmiş bir duyguya.
Okuma heyecanı, yaşıyor olmanın yani yoğun bir biçimde, zihnen ve sessizce yaşıyor olmanın en tekinsiz yanlarından biridir. Ve bu heyecan, zihnin en akışkan ve kişisel alanından bir başkasının varoluşunun ürettiği yakalanması güç yoruma anbean tepki göstermektir.
bana göre kitap, ancak benimle ilişki kurması ve benim ona karşılık vermem sayesinde var olur. Aksi halde mutlak değildir.
Kitaplar birçok çocuğun laneti olan sıkıntı terörüne karşı birer kalkandır ancak insan cinsi sözcüklerden, düşüncelerden, hikayelerden ayrı bırakılırsa yitip gider.
Okurken her zaman yaşayabileceğiniz en iyi birlikteliği yaşayın
Kitaplarsa
Onları sadece kendimize saklamanın bir yararı yoktur. Bırakın bütün dünya onlara sahip çıksın. Dünya böylece daha iyi bir yer olacak, sözcüklerse bozulmadan kalacaktır.
Yazmak, yüzleşmeye ödümüzün koptuğu şeylerle yüzleşme meselesidir Söylememeyi tercih ettiğimiz, ancak umutsuzca paylaşma ihtiyacı hissettiğimiz şeyleri söylemektir.
Şiir, ruhunuz için bir kutudur Kendinizden bir parçayı koyabileceğiniz ve en karanlık hislerinizi silkebileceğiniz bir yer.
Norman Holland Literature and the Brain (Edebiyat ve Beyin) adlı kitabında, edebiyattaki olaylara verdiğimiz duygusal ve entellektüel karşılıkların, sinir hücreleri düzeyinde, bu olaylarla gerçekten karşılaşmamız durumunda hissedeceğimiz karşılıkları yansıtıyor olmasına rağmen, okuma sırasındaki zihnimizin gerçek dünyayı idare etmek için kullandığımız zihinden çok farklı olduğunu söyler. Günlük yaşantımızda her zaman etrafımızdakilere göre konuşlanıp hareket etmeye çalışırız, bu ister bir arabanın direksiyonu döndürmek olsun, ister sahanda yumurta yapmak isterse de bir internet sitesi bağlantısını açmak olsun. Ancak bir kitaba başladığımızda beklentilerimiz ve tutumlarımız güçlü biçimde değişir. Çünkü sanat eserini hareketlerimiz ile değiştiremeyeceğimizi ya da değiştirmeyeceğimizi anlarız , insanlar ya da nesneler üzerinde nüfuzumuzu kullanma hevesimizden kurtuluruz ve böylece eyleme dönüşmek üzere bekleyen [bilişsel] sistemimizi gevşetebiliriz. Bu durum edebi eserin hayali dünyasının içine çekilmemiz için bizi özgür kılar.
Hikâyelerin gücünün bir kısmı tanıdığımız insanlarda şu ya da bu kurmaca karakterin izlerini görmemizden gelir ve kurmaca dünyadaki sahnelerin gerçek dünyadaki olaylar üzerine yansımaları vardır.
Benlik, zihnin dışında eğirilen bir sözcükler ağında var olur, algıların dünyasından bağımsızdır.
İşte bu yazarlar hikayelerini anlatırken ve romanlarını kaleme alırken bu durumdan yararlanırlar. Üst üste binlerce sessiz işareti kullanarak hayatımızı ve başkalarının hayatlarını durmaksızın sözcüklerle inşa etme davranışımızı taklit ederler. Hepimizin dahil olduğu bir süreci pekiştirirler. İlgimizi çeken de işte budur. Farkında olsak da olmasak da elimiz kendimizi, kendi yaşamlarımızı okuduğumuz hikayelere gider. Çünkü yazılı anlatım aracı kendimizi icat etme şekliyle yakından ilişkilidir.
Alberto Manguel’in de dediği gibi, Metnin varlığı sessiz bir varoluştur, okur tarafından okunana kadar da sessizliğini korur. Metin, ancak hünerli bir çift göz kağıdın üzerindeki işaretlerle buluştuğunda hayat bulur. Yazılan her şey okurun cömertliğine bağlıdır.
“Bir kitap bana nasıl yuva sağlayabilir ki? Kitaplar bana evin neresi olduğunu hatırlatır, bununla kastettiğim beni yeniden konumlandırmalarıdır. Tüm içsel coğrafyam ve değerlerim değişir. Kendimi, dünyamı, vücudumu, kim olduğumu hatırlarım.”

“Okumak bedeni bir süreliğine sakinleştirir, uyuşturmadan dinlenmesine ve edilgenleşmeden sessizleşmesine izin verir. Okumak edilgen bir eylem değildir. Zihin bir kitabın içine girip yazarına eşlik ederek istediği yerde dolaşabilir. Böylesi bir dolaşma özgürlüğü bedenin ve aklın ikisinin de egzersiz yapmaya ve bir faaliyet içinde olmaya ihtiyaç duyduğunu, her ikisinin de kısıtlanmayla baş edemeyeceğini hatırlatır. Ve eğer beden kısıtlanmayla baş etmek zorundaysa serbestçe dolaşmayı bilen bir akıldan daha iyi ne olabilir ki.”

“Kitaplar ruhun bir yerlerinde gerçekleşen özel bir söyleşidir.”

“Metnin varlığı sessiz bir varlıktır, bir okur tarafından okunana kadar sessizliğini korur. Metin, ancak hünerli bir çift göz kâğıdın üzerindeki işaretlerle buluştuğunda hayat bulur. Yazılan her şey, okurun cömertliğine bağlıdır.”

“Bir kitap, her okurun zihninde yeniden yazılır ve her okurun zihnini kendi eşsiz yoluyla yeniden yazar.”

Ev sessizdi ve dünya sakin.
Okur kitabın kendisi oldu.
Kitaplar içten dışa doğru işlerler. Ruhun bir yerlerinde gerçekleşen özel bir söyleşidirler.
Ah şu zihin! Zihnin de var dağları, yarları,
Dibini kimsenin görmediği dehşetli uçurumları,
Bir kez bile kıyısında asılı kalmayanlar
Önemsemez onları
Hayat yanlış kitaplar için çok kısadır, hatta doğru kitapları yanlış zamanda okumak için bile.
“Depresyon teşhisi için aile hekimine gitmeyen birçok sıradan insan mutsuz, huzursuz, ne yapacağını bilmez halde ve üzgündür. Bu, bizim insanlık hali dediğimiz şeydir. Ama insanların içten içe bildikleri ve bilimin de artık anlamaya başladığı şey, mutluluğun yolunun, esas olarak , insanların kendine destek çıkacak arkadaşlardan oluşan bir çevreye, bir amaca, üstesinden gelinecek bir göreve ve anlamlı bir meşguliyete sahip olmalarından geçtiğidir. Müşterek okuma, tüm bunları sağlayabilir.”
“ Eğer eğitim ve kütüphaneler senin için bu kadar önemliyse, onlara bu kadar değer veriyorsan neden bunlar için para harcamıyorsun?” diye soruyorlar. Değerin sadece parayla ölçülebildiğini düşünen insanlardır bunlar,
Kendi ruhunuza inanmak için tanrılara inanmanıza gerek yoktur. İşte sizin maddeselliğe mahkum olmayan tarafınız budur. Ruh, bedensel ölümden sonra da var olur mu bilmiyorum ve bu umurumda da değil, ancak yaşarken ruhunuzu kaybetmenin ölümden beter olduğunu biliyorum.
Ben ruhumu korumak istiyorum.
Hayat yanlış kitaplar için çok kısadır, hatta doğru kitapları yanlış zamanda okumak için bile.
İnsan bu dünya üzerindeki varlığını sürdürdükçe okumaya devam edecek. Kitaplar ve okuma eylemi de, dünya tarihinin en geniş savunma ordusu olarak bunun nasıl yapılacağını bize göstererek dimdik ayakta kalacak.
Çocuklar yetişkinliğe adım atınca çocukluk inanışları ve iktidar sahiplerinin talimatları ortadan kaybolur, ancak kitapların ve okumanın sağladığı huzur kalıcıdır.
İyi kitaplar kaliteli bir yaşamın temel gereksinimidir .
Okumak, alfabetik sembolleri görsel olarak çözmekten öte bir şeydir. Bir ruh hâlidir, bir yaşam hayalidir. Bir kitabın, gerçek bir kitap olmaya niyetliyse eğer, sözcükler toplamından daha fazlası olması gerekir; meşguliyete karşı bir kalkan gibi durmalı, başka diyarlara götüren bir araç olmalıdır.
Okumak, internette sörf sendromuna kurban gidiyor. Okumak, bilgi edinmek için göz gezdirmek değildir. Okumak daha derine dalmaktır. Ya da yükseğe tırmanmaktır.
Bir kitap bana nasıl yuva sağlayabilir ki? Kitap bana evin neresi olduğunu hatırlatır, bununla kastettiğim kitabın beni yeniden konumlandırmasıdır. Tüm içsel coğrafyam değişir, değerlerim değişir. Kendimi, dünyamı, vücudumu, kim olduğumu hatırlarım.
Başka bir deyişle, kendi içimde yeniden yerleşirim. Kendi meskenimde otururum.
Yuvanın ne demek olduğunu tamamen unuttuk. Bu ister doğa, ister biricik gezegenimiz ya da artık kaygı ve doyumsuzluk meskeni haline gelmiş bedenlerimiz olsun, isterse de ancak çok az kişinin güvenlik, huzur, sessizlik, hatta bir bahçe elde edebileceği kocaman yabancılaşmış şehirlerdeki mülkler için attığımız alelacele imzalar olsun.
Bir kitabın eşiğini geçmek bütünsel zamanda yolculuk yapmak demektir. Okumayı boş zaman aktivitesi, boşa harcanmış zaman olarak görmüyorum. Kitabın okunduğu toplam süre atıl zamandan çok,verimli zamandır; tıpkı somon balığının hedefine varmak için akıntıya karşı yüzmesinin zaman kaybı olmaması gibi.
Bir kitap, yazarın aklını takip etmenizi sağlar. Okumak, bir filmde ya da radyoda çalan bir şarkıdaki gibi zamanın doğrusal düzleminde ilerlemez. Elbette bir başı, bir ortası ve bir sonu vardır, ama iyi kitaplarda bunun bir önemi yoktur. Bizi etkileyen kitaplarda kronolojik olarak neler anlatıldığını hatırlamayız, aklımızda kalan, hikâye ile hikâyenin anlatıldığı dilin bıraktığı intibadır. Hafıza tılsımlıdır. Neye ihtiyacımız varsa ona tutunur, gerisini koyveririz.
Geride bıraktığımız 200 yıl içinde materyalizmin hız kazanması ve herkesin mutlu olma hakkının bulunduğuna dair düşüncenin gelişmesi, mutlu olmadığınız takdirde, tıbbi ya da fiziksel bir sorununuz olduğu yanılgısını oluşturdu. Depresyon teşhisi için aile hekimine gitmeyen birçok sıradan insan mutsuz, huzursuz, ne yapacağını bilmez halde ve üzgündür. Bu, bizim insanlık hâli dediğimiz şeydir. Ama insanların içten içe bildikleri ve bilimin de artık anlamaya başladığı şey, mutluluğun yolunun, esas olarak, insanların kendilerine destek çıkacak arkadaşlardan oluşan bir çevreye, bir amaca, üstesinden gelinecek bir göreve ve anlamlı bir meşguliyete sahip olmalarından geçtiğidir. Müşterek okuma, tüm bunları sağlayabilir. Birkaç kişiyi bir araya getirin, iyi bir kitap seçin ve deneyin.
Edebiyatı yeni yerlere götürmeliyiz: iş yerleri, akıl sağlığı merkezleri, huzur evleri, çocuk bakım evleri gibi içe işleyen gerçek değerinin fark edilebileceği yerlere. İnsani değerlerin, insanın anlamının ve evet, evrenin gizemlerinin bile taşıyıcısı olduğunun anlaşılacağı yerlere.
Belki de aynı zamanda doğal olan biriktirme, tüketme ve aldırış etmeme arzumuza rağmen gömülü hayatımızı bilmeye yönelik ifade edilemez arzumuz çok eski ve tükenmezdir. Eğer onu görmezden gelir ya da anlamaya yanaşmazsak bu arzu geri gelip bizi incitecektir, tıpkı karşılanmamış tüm ilkel isteklerin yaptığı gibi.
Okuma öncelikle bir belirtidir. Sağlıklı bir hayal gücünün, bu ve başka dünyalara duyduğumuz ilginin, sakin ve sessiz kalma yetimizin, gün ışığı altında rüya görme kapasitemizin belirtisidir.
Eğer yazar dilin kendisini sevmiyorsa sınırları zorlamak hiçbir şey ifade etmez. Sırf hikâyeyi taşısınlar diye kullanılan sözcükler bana göre boşa harcanmış sözcüklerdir. Bu enstrümanın sevgiyle ve zarifçe çalındığını duymak isterim. Sayfaların üzerinde şarkı söyleyen cümleler ve paragraflar görmek isterim. Çoğu kere en sevdiğim kitaplar vurgulanmış ve altı çizilmiş yerlerden geçilmez.
Ve ne yazık ki bu nedenle, çeviri romanlara tam anlamıyla tutulmak bana göre güç.
Hayat yanlış kitaplar için çok kısadır, hatta doğru kitapları yanlış zamanda okumak için bile.
Kitabın tamamını hızlı okumak isteseniz bile, ilk ve hatta ikinci sayfasını elinizden geldiğince dikkatli okuduğunuzdan emin olun, her sözcüğün tadını çıkarın; bu yazarın nereden geliyor olabileceğini, sizi kendine çekmek için üzerinizde ne tür bir büyü yapmaya çalıştığını, sizi etkilemek için ne kadar hevesli olduğunu, sizi bir aptal yetine koyup koymadığını, ciddi mi eğlenceli mi olduğunu düşünün. Eğer istediğiniz bu değilse kurtulmak için halâ vaktiniz vardır.
Hiçbir telif kanunu şiirlerin hafızalarda yeniden basılmasına karşı çıkamaz.
Bir kitabı Kindle ya da tabletten okumakta bir sorun yok tabii ki, hatta sorun olmamasının yanı sıra çok da pratik, ancak bu, basılı kitapla aynı şey değil. Bir cihaz asla bir kitaba benzemez. Kitaplar çok daha güzeldir. Kitaplar bahçeler gibidir, Kindle ya da tabletse daha çok birer süpermarkete benzer: Hayatı kolaylaştırırlar, ama içinde istediğiniz gibi dolanamazsınız. Kitapları ise kurcalayabilirsiniz.. Tıpkı bahçeler gibi muhteşem bir manzara sunabilirler. Onlara sarılabilir ve sıcak su torbası gibi kullanabilirsiniz; bir makine bunların hiç birini yapamaz
İlhamım her zaman edebiyattan, kitaplardan, yazarlardan ve sevdiğim yazılardan geliyordu. Çocuklar yetişkinliğe adım atınca çocukluk inanışları ve iktidar sahiplerinin talimatları kaybolur, ancak kitapların ve okumanın sağladığı huzur kalıcıdır.
Reader’s Digest başka bir bilgi kaynağıydı. Oradan bir dil sürçmesi türü olan Spoonerism’i öğrendim, adını din adamı William Archibald Spooner’ın konuşmasından alan muhteşem kelime kargaşası. Hardon panımefendi, ancak o bıra senim ve Bahar geldi, ötler kuşuyor. Sonuncusu, güzel bir günü anlatmak için ailecek kullandığımız bir cümle haline gelmişti.

Hakiki İblisler – Carmen Callil

müptela gibi okumak
Yani gerçek dünyanın üzerimizdeki gücünü sınırlamak için okumak. Daha iyi bir neden olabilir mi?
Şiir derinlikle ilintilidir. Gözyaşlarıyla akıtmak için fazla derinlerde duran düşüncelerin dışavurumudur. Belki de bazı okurların şiirden korkmalarının nedeni budur: Kendi derinliklerindekinin dışarı çıkmasından endişelenirler.
Dikkatli olun sizi nesir sevdalıları!
Şiir dörtnala geliyor.
Sizi yavaşlatmak için burada.
Ted Hughes Yazmak demiştir, yüzleşmeye ödümüzün koptuğu şeylerle yüzleşme meselesidir.
Andrea Ashworth’a göre şiir; ruhunuz için bir kutudur Kendinizden bir parçayı koyabileceğiniz ve en karanlık hislerinizi silkebileceğiniz bir yer. İşte birçok insanın şiir yazmaya başlamasının nedeni budur: başka türlü söylenemeyen şeylerden kurtulmak.
Bir kitap bizimle öyle güçlü bir şekilde konuşur ki onun özel olarak bize ait olduğunu düşünürüz, hatta sadece bizim için var olduğunu. Tanıştığımız insanların da üzerimizde bazen böyle etkileri olur. Gözlerimizin içine bakıp dingin ve samimi bir sesle konuşurlar ve başka birine de aynını yapmadan önce onlar için eşsiz bir öneme sahip olduğumuzu düşündürürler. Gerçek hayatta bu tip insanlara çapkın deriz. İyi kitaplar da böyledir, yalnızca bize ait gibi dururlar, ancak aslında herkese aittirler.
_Okumayla İlgili On İki Düşünce – Blake Morrison
Alberto Manguel’in de dediği gibi, Metnin varlığı sessiz bir varoluştur, okur tarafından okunana kadar da sessizliğini korur. Metin, ancak hünerli bir çift göz kâğıdın üzerindeki işaretlerle buluştuğunda hayat bulur. Yazılan her şey, okurun cömertliğine bağlıdır.
İşte kitaplar -en iyi kitaplar- bizim için böyledir: bir cankurtaran, inanmamız için bir sebep, daha özgürce nefes almak için bir yoldur.
Yerel kütüphaneler geçittir; sadece başka kütüphanelere açılmakla kalmazlar, aynı zamanda başka yaşamlara da açılırlar.
…ama hepimiz var olmanın, yaşamanın bir yolunu bulmak zorundayız…
Yaşam hiç bu kadar aceleye getirilmemişti.
Hep gidilecek daha çok yol vardır.
Geri kalanımıza gelince, bu isimsiz yerle, boşlukla, hisle ne yapacağız?
Kalbinin tarifsiz şekilde kırılmış olduğu hissediliyordu.
Ama parçalanmış toplumumuzda ihtiyaç her yerde.
Böylece üzerinde tımarhaneyi temsil eden bir numaranın bulunduğu mezarın başında, yanlış bilgilere dayanan o hasret son buldu.
Kitap, babamın kitabı okuyuşu ve benim kitapla ilgili hislerim ilerledikçe babamın hasret çektiğini hissettim.
Filmler aynı yüzlere bakıp nasıl da iki farklı insan görebildiğimizi gösteremez.
Melodiyi duyabiliyorum, ahenk ve ritmi duyabiliyorum, ama viyolalar nerede? Ya nefesli çalgılar?
Çikolata yemek hoşuma gidiyor ve ne kadar hoşuma giderde gitsin tekrar çikolata yemekten rahatsızlık duyuyorum
Gerçek dünyanın üzerimizdeki gücünü sınırlamak için okumak. Daha iyi bir neden olabilir mi?
Belki kötü son, başka zamanlar ve başka yerlerle alakalıdır…
Kafalarımızın içinde, bildiğimiz sözcüklerle, sessizce bir şeyler yaratırız, bir varlık, bir fantezi ve buna “benlik” deriz.
Neyi bilmem gerektiğini hangi kitap söyleyecek?
Hiçbir telif kanunu şiirlerin hafızalarda yeniden basılmasına karşı çıkamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir