İçeriğe geç

Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları Kitap Alıntıları – Mitch Albom

Mitch Albom kitaplarından Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları kitap alıntıları sizlerle…

Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları Kitap Alıntıları

Ölüm bir yaşamı sona erdirir, bir ilişkiyi değil.
Birbirimizi sevdikçe ve sevgimizi sürekli hatırladıkça, hiç yok olmadan ölebiliriz. Yaratılan tüm sevgi orada kalır. Tüm anılar. Varlığına özen gösterdiğin ve sevdiğin herkesin yüreğinde yaşamaya devam edersin.
Kendimizi de bağışlayabilmeliyiz. Yapamadığımız her şey için. Yapmış olmamız gereken her şey için. Olmuş olması gereken şeyleri düşünerek yaşama devam edemeyiz.
Ölmeden önce kendini bağışla, sonra da başkalarını.
Nerede yaşarsak yaşayalım, birer ademoğlu olarak en büyük hatamız, uzak görüşlü olmamamızdır. Kim ve ne olabileceğimizi göremiyoruz. Kendi potansiyelimize bakıp var gücümüzle, olabileceğimiz tüm şeyler olmaya çalışmamız gerekir.
Statü seni hiçbir yere götürmez. Sadece açık yüreklilik her insanla eşit düzeyde var olabilmeni sağlar.
Kendini insanları sevmeye, çevren için olumlu şeyler yapmaya ve hayatını amaç ve anlam veren br şey yaratmaya ada.
Eğer duyguyu bastırırsan ve sonuna dek yaşamaya imkân tanımazsan korkuyla mücadele etmek zorunda kalacağın için tam kopuş sağlanamaz. Acıdan korkarsın, üzüntüden korkarsın. Sevginin kolay incinebilirliğinden korkarsın.
Fakat kendini tüm bu duyguların ortasına atarak, böylesi duyguların içine dalarak onları tam anlamıyla yaşarsın. Acının ne olduğunu öğrenirsin. Sevginin ne olduğunu öğrenirsin. Üzüntünün ne olduğunu öğrenirsin. Ve ancak o zaman, ‘Tamam, ben bu duyguyu yaşadım, artık onu tanıyorum. Şimdi ondan bir dakikalığına kopabilirim’ diyebilirsin.
Eğer ailenizden sevgi, ilgi ve destek görmüyorsanız, hayatta fazla bir şeyiniz yok demektir. Sevgi çok önemli. Ünlü şair Auden’in de söylediği gibi, ‘Birbirinizi sevmezseniz yok olursunuz.’
Ölmeyi öğrenince yaşamayı öğrenmiş oluyorsun.
Öğretmen sonsuzluğu etkiler ve etkisinin nerede nihayete ereceğini hiçbir zaman kestiremez.
Henry Adams
Bazen gördüğünüz değil, hissettiğiniz şeye inanmalısınız. Ve eğer başkalarının size güvenmesini istiyorsanız, sizin de onlara güvenebileceğiniz duygusuna sahip olmalısınız, karanlıkta olsa dahi. Düşerken bile.
Dünyada en önemli şeylerden biri sevgi vermeyi ve verilen sevgiyi almayı öğrenmek.
İçine dolmasına izin ver Sevgiyi hak etmediğimiz, eğer sevilmeyi kabullenirsek yumuşayacağımız, güçsüzleşeceğimiz duygusuna kapılırız. En doğrusunu Levine adlı bir bilge söylemişti bence: ‘Tek akılcı davranış sevgidir.’
Belki de ölümün önünde herkes eşitti. Ölüm, birbirlerini hiç tanımayan insanları sonunda birbirleri için ağlatabiliyordu.
Bir çok insan anlamsız bir yaşamın peşinden koşar. Önemli olduğunu düşündükleri bir şeyi yaparken dahi yarı uykuda gibi halleri vardır. Bu, yanlış şeylerin peşinde olduklarındandır. Yaşama anlam kazandırmanın tek yolu kendini insanları sevmeye, içinde bulunduğun topluma adamak, sana anlam ve hedef veren bir şeye hasretmektir.
Toplumumuz insanların kendileriyle mutlu ve barışık yaşamalarına zemin hazırlayan, bu şekilde yaşamalarını öğütleyen bir kültüre sahip değil. Bireyin , ‘Bu kültür bana uymuyorsa, ben de ona uymam’ diyebilecek kadar güçlü olması gerekiyor.
Hayat bir dizi ileri ve geri çekilmeden ibarettir. Sen bir şey yapmak istersin, ama başka bir şey yapman gerekmektedir. Bir şey seni üzer, ama üzülmemen gerektiğini bilirsin. Bazı şeyleri elde veri olarak kabul edersin, fakat hiçbir şeyin garantisi olmadığını da bilirsin.
Zıtların gerilimi, lastik bir bandı çekmek gibidir. Ve çoğumuz bunun ortasında bir yerde yaşarız.
Bir güreş müsabakası gibi, diyorum.
Güreş müsabakası mı? diye gülüyor. Evet, yaşamı o şekilde tanımlayabilirsin.
Peki hangi taraf kazanır, diye soruyorum.
Bana gülümsüyor. Gözlerinin çevresi kırışık, dişleri çarpık.
Sevgi kazanır, sevgi hep kazanır.
Yapabileceklerini de, yapamayacaklarını da kabullen ,
Geçmişi olduğu gibi, reddetmeden ve ondan kurtulmaya çalışmadan kabullen , Kendini ve başkalarını affetmeyi öğren ,
Bir şeylere girişmek için çok geç olduğunu varsayma.
Bu insanlar sevgiye öylesine açlar ki, yerine ne olsa kabul ediyorlar. Maddi nesneleri kucaklıyor ve nesnelerin de kendilerini kucaklamasını bekliyorlar. Fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmiyor. Maddiyat sevginin, şefkatin, duyarlılığın, dostluk duygusunun yerini dolduramıyor.
Para ya da güç şefkatin yerini tutamaz. Şuraya uzanmış yavaş yavaş ölürken rahatlıkla şunu söyleyebilirim: İstediğin kadar güce ya da paraya sahip ol, duygusal tatminsizliğini gideremezsin.
Peki eğer yaşlılık bu kadar değerliyse niçin herkes keşke yeniden gençlik yıllarıma dönebilseydim diyor? ( )
Gülümsedi. Bu söz neyi yansıtıyor dersin? Tatmin olmamış kişiler. Layıkıyla yaşanmamış hayatlar. Anlamı bulunmamış yaşamlar. Eğer hayatın anlamını bulduysan geriye gitmek istemezsin. İleriye gitmek istersin. Daha da yapmak, daha da görmek istersin.
Eğer hep yirmi iki yaşında kalsan, hep yirmi iki yaşında olduğun kadar cahil olursun. Yaşlanmak sadece çürümek değildir bildiğin gibi. Büyümektir. Öleceğini bilmek olumsuz düşüncesinden daha önemli olan öleceğini anladığın için daha iyi bir yaşantı sürmektir.
Çeşmeyi aç ve kendini bu duyguların içinde yıka. Bu sana zarar vermeyecek. Eğer korkuyu kabullenebilirsen ve onu alıştığın bir tişörtmüş gibi başından aşağı geçirebilirsen kendine şöyle diyebilirsin: Tamam, bu sadece korku ve beni kontrolüne almasına izin vermeyeceğim. Ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Aynı şey yalnızlık için de geçerli; kendini bırak, gözyaşların aksın, tamamen hisset onu ve sonunda şöyle de:
Bu sadece yalnızlık. Yalnızlık hissinden korkmuyorum ve şimdi o duyguyu bir kenara bırakacağım, çünkü tecrübe edebilecek daha birçok duygu var.
O da diğer küçük çocuklar gibi büyüdü; pohpohlanarak, hayran olunarak ve gerçekte içten içe işkence çekerek
Eğer ailenizden sevgi, ilgi ve destek görmüyorsanız, hayatta fazla bir şeyiniz yok demektir. ( ) Birbirinizi sevmezseniz yok olursunuz. diye tekrarladı Mori. Doğru değil mi? Çok doğru, sevgisiz kanatları kırık kuşlar gibiyiz.
Mitch, kültürümüz bizi ölüm anı gelmeden bu tür şeyler üzerine düşünmeye yüreklendirmiyor. Kariyer, aile, yeterince maddiyata sahip olmak, evin ipoteğini ödemek, yeni bir araba almak, kaloriferi tamir ettirmek gibi bencilce şeylerle öylesine sarılmış ki etrafımız. Hayatımızı sürdürebilmek için bir sürü ıvır zıvırla uğraşmak zorundayız. Bu yüzden şöyle bir geri çekilip hayatımıza bakarak, ‘Bu mu yani? Hayattan istediğim her şey bu mu? Burada eksik olan bir şeyler yok mu?’ demek alışkanlığına sahip değiliz.
Gününün hemen hemen tamamını kendine acıyarak geçiren kişileri düşündüm. Oysa kendine acıma konusunda günlük bir sınır getirmeleri ne kadar yararlı olurdu. Gözyaşlı birkaç dakika ve haydi güne devam
Dünyada en önemli şeylerden biri sevgi vermeyi ve verilen sevgiyi almayı öğrenmek. Sesi adeta bir fısıltıya dönüşmüştü: İçine dolmasına izin ver Sevgiyi hak etmediğimiz, eğer sevilmeyi kabullenirsek yumuşayacağımız, güçsüzleşeceğimiz duygusuna kapılırız. En doğrusunu Levine adlı bir bilge söylemişti bence:
Tek akılcı davranış sevgidir.
Belki de ölümün önünde herkes eşitti. Ölüm, birbirlerini hiç tanımayan insanları sonunda birbirleri için ağlatabiliyordu.
Ona göre, aslında toplumla bütünleşmesi gereken gençlik toplumdan kopup gidiyordu.
Sana zıtların geriliminden söz ettim mi hiç? diyor.
Zıtların gerilimi mi?
Hayat bir dizi ileri ve geri çekilmeden ibarettir. Sen bir şey yapmak istersin, ama başka bir şey yapman gerekmektedir. Bir şey seni üzer, ama üzülmemen gerektiğini bilirsin. Bazı şeyleri elde veri olarak kabul edersin, fakat hiçbir şeyin garantisi olmadığını da bilirsin.
Zıplayınca gerilimi, lastik bir bandı çekmek gibidir. Ve çoğumuz bunun ortasında bir yerde yaşarız.
Bir güreş müsabakası gibi, diyorum.
Güreş müsabakası mı? Diye gülüyor. Evet, yaşamı o şekilde tanımlayabilirsin.
Peki hangi taraf kazanır, diye soruyorum.
Bana gülümsüyor. Gözlerinin çevresi kırışık, dişleri çarpık.
Sevgi kazanır, sevgi hep kazanır.
Geçmişi olduğu gibi, reddetmeden ve ondan kurtulmaya çalışmadan kabullen, kendini ve başkalarını affetmeyi öğren.
Doğrular tentürdiyot gibidir, acıtır ama iyi gelir.
Hiç gerçekten bir öğretmeniniz oldu mu? Sizi saf ve yontulmamış bir mücevhermiş gibi görüp, bilgelikle onurlu bir ışıltıya dönüştürmek isteyen? Eğer böylesi öğretmenlere ulaşan yolu bulacak kadar talihiniz olursa, dönüş yolunu bulacak kadar da talihiniz olacaktır. Bu bazen sadece zihninizde cereyan eder. Bazen de onların yatak ucunda.
Ölüm bir yaşamı sona erdirir, bir ilişkiyi değil.
Biz yanlış şeylere değer veriyoruz. Bu yanlışlar hayal kırıklığıyla sonuçlanan yaşamlar sürdürmemize neden oluyor. Bence bunun üzerine konuşmalıyız.
İnsanlar sadece bir tehdide maruz kaldıklarında kabalaşırlar. Ve bunu yapan da bizim kültürümüz ve ekonomik sistemimizdir. Bir işi olan insanlar bile bizim ekonomimizde tehdit altındadır. Her an işini kaybedebilir. Ve insan tehdit edildiği zaman sadece kendini düşünmeye başlar. Parayı tanrılaştırır. Tüm bunlar kültürün birer parçasıdır. Ve bu yüzden ben bu kültüre inanmıyorum.
Kendini insanları sevmeye, çevren için olumlu şeyler yapmaya ve hayatını amaç ve anlam veren bir şey yaratmaya ada.
Bu ülkede neye ihtiyacımız olduğu ile ne istediğimiz arasında büyük kafa karışıklığı yaşanıyor.
Tatmin olmamış kişiler. Layıkıyla yaşanmamış hayatlar. Anlamı bulunamamış yaşamlar. Eğer hayatın anlamını bulduysan geriye gitmek istemezsin. İleriye gitmek istersin. Daha da yapmak daha da görmek istersin.
Evet. Kendimi koparıyorum. Ve bu çok önemli. Sadece benim gibi ölmek üzere olan birisi için değil. Senin gibi tamamen sağlıklı olan birisi için de. Kopmayı öğren, ayrılmayı.
Fakat onun kitap sevgisi gerçek ve bulaşıcı.
“Babamın vefatının üzerinden sadece birkaç ay geçmişti. Ruhum öylesine ağır, acım öylesine yoğundu ki bir an için nefes almak ve ölümle ilgili sorularıma yanıt bulmak için yaşamın ‘dur’ düğmesinin olmasını diledim. Masallardaki gibi. Her şeyi bir dakikalığına dahi olsa durdurabilmek… Dinlenmek ve hiç düşünmemek… “
Öğretmen sonsuzluğu etkiler ve etkisinin nerede nihayete ereceğini hiçbir zaman kestiremez.
Bazen gördüğünüz değil, hissettiğiniz şeye inanmalısınız. Ve eğer başkalarının size güvenmesini istiyorsanız, sizin de onlara güvenebileceğiniz duygusuna sahip olmalısınız, karanlıkta olsa dahi. Düşerken bile.
Sizi saf ve yontulmamış bir mücevhermiş gibi görüp, bilgelikle onurlu bir ışıltıya dönüştürmek isteyen? Eğer böylesi öğretmenlere ulaşan yolu bulacak kadar talihiniz olursa, dönüş yolunu bulacak kadar da talihiniz olacaktır. Bu bazen sadece zihninizde cereyan eder. Bazen de onların yatak ucunda.
Hiçbirimiz yaptığımız bir şeyi geri alamayız ve yaşanmış bir yaşamı yeniden canlandıramayız. Eğer Profesör Morris Schwartz bana tek bir şey öğretmeyi başardıysa, o da şudur: Hayatta çok geç diye bir şey yoktur.
Hayattan hemen umudunu kesme, ama çok uzun da asılma.
Hepimizin başlangıcı doğum ve sonu ölüm. Ne kadar farklı olabiliriz ki?
Her aksam, uykuya yattığımda, ölürüm. Ve sabah uyandığımda, yeniden doğarım.
-MAHATMA GANDI
Tepedekilere iyi görünmek istiyorsan, bunu unut. Ne yaparsan yap, seni küçümseyeceklerdir. Eğer aşağıdakilere gösteri yapıyorsan, onu da unut. Onlar sadece sana gıpta edeceklerdir. Statü seni hiçbir yere götürmez. Sadece açık yüreklilik her insanla eşit düzeyde var olabilmeni sağlar.
Kader birçok türe boyun eğdirir,
Kendini riske atan sadece biridir
– W.H. AUDEN,
Şu anda, şu haliyle hayatında neyin çok güzel ve doğru olduğunu bulmalısın. Geriye bakman seni yarışa sürükler ve yaş hiç de rekabete açık bir konu değildir.
Çeşmeyi aç ve kendini bu duyguların içinde yıka. Bu sana zarar vermeyecek. Eğer korkuyu kabullenebilirsen ve onu alıştığın bir tişörtmüş gibi başından aşağı geçirebilirsen kendine şöyle diyebilirsin:
Tamam, bu sadece korku ve bení kontrolüne almasına izin vermeyeceğim. Ne olduğunu çok iyi biliyorum
Gözlerini açtı. Yavaşça, Budistler ne der, bilir misin?
Nesnelere yapışıp kalma, çünkü her sey geçicidir
Birbirinizi sevmezseniz yok olursunuz diye tekrarladı Mori. Doğru değil mi? Çok doğru, sevgisiz kanatları kırık kuşlar gibiyiz.
Ölmeyi öğrenince yaşamayı öğrenmiş oluyorsun.
Başarının mı, yoksa basit bir yaşamın mı peşine düşmeliyiz? Hayır de yeter mi, yoksa Yap yeter mi?
Bazen gördüğünüz değil, hissettiğiniz şeye inanmalısınız. Ve eğer başkalarının size güvenmesini istiyorsanız, sizin de onlara güvenebileceğiniz duygusuna sahip olmalısınız, karanlıkta olsa dahi. Düşerken bile.
Tek akılcı davranış sevgidir.
Hayat bir dizi ileri ve geri çekilmeden ibarettir. Sen bir şey yapmak istersin, ama başka bir şey yapman gerekmektedir.
‘Bu kültür bana uymuyorsa, ben de ona uymam’ diyebilecek kadar güçlü olması gerekiyor bireyin. Kendi kültürünü yarat.
Ölüyor olmak dedi Mori ansızın, üzülmek gereken şeylerden sadece biri. Ya mutsuz yaşamaya ne demeli?
Bundan sonra devam edebilecekmiyim? Bilemiyorum. Ama başaracağıma dair kendimle iddiaya giriyorum.
Bir şeylere girişmek için çok geç olduğunu varsayma.
Yapabileceklerini de, yapamayacaklarını da kabullen
Kendimi bırakıp yok olmayı mı bekleyeceğim, yoksa kalan zamanımı en iyi şekilde mi değerlendireceğim?
Yaşamın ‘dur’ düğmesinin olmasını diledim. Masallardaki gibi. Herşeyi bir dakikalığına dahi olsa durdurabilmek Dinlenmek ve hiç düşünmemek
Doğrular tentürdiyot gibidir, acıtır ama iyi gelir.
Eğer duyguyu bastırırsan ve sonuna dek yaşamaya imkân tanımazsan korkuyla mücadele etmek zorunda kalacağın için tam kopuş sağlanamaz. Acıdan korkarsın, üzüntüden korkarsın. Sevginin kolay incinebilirliğinden korkarsın. Fakat kendini tüm bu duyguların ortasına atarak, böylesi duyguların içine dalarak onları tam anlamıyla yaşarsın. Acının ne olduğunu öğrenirsin. Sevginin ne olduğunu öğrenirsin. Üzüntünün ne olduğunu öğrenirsin. Ve ancak o zaman, ‘Tamam, ben bu duyguyu yaşadım, artık onu tanıyorum. Şimdi ondan bir dakikalığına kopabilirim’ diyebilirsin.
Hayat bir dizi ileri ve geri çekilmeden ibarettir. Sen bir şey yapmak istersin, ama başka bir şey yapman gerekmektedir .Bir şey seni üzer, ama üzülmemen gerektiğini bilirsin. Bazı şeyleri elde veri olarak kabul edersin, fakat hiçbir şeyin garantisi olmadığını da bilirsin.
Zıtların gerilimi, lastik bir bandı çekmek gibidir. Ve çoğumuz bunun ortasında bir yerde yaşarız.
Mitch yaşlıların gençlere gıpta etmemesi imkansız. Ama sorun, ne ve kim olduğunu bilmek ve o kişi olarak mutluluğu bulmak. Şimdi, senin otuz yaşlarını yaşama sıran. Benim otuzlu yaşlarda olma sıram geçti. Şimdi bana , yetmiş sekiz yaşında olma sırası geldi. Şu anda, şu haliyle hayatında neyin çok güzel ve doğru olduğunu bulmalısın. Geriye doğru bakman seni yarışa sürükler ve yaş hiç de rekabete açık bir konu değildir.
Kendimizi de bağışlayabilmeliyiz. Yapamadığımız her şey için.
Yapmış olmamız gereken her şey için. Olmuş olması gereken şeyleri düşünerek yaşamaya devam edemeyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir