İçeriğe geç

Öğrenme Ve Bilgi Üzerine Kitap Alıntıları – Jiddu Krishnamurti

Jiddu Krishnamurti kitaplarından Öğrenme Ve Bilgi Üzerine kitap alıntıları sizlerle…

Öğrenme Ve Bilgi Üzerine Kitap Alıntıları

&“&”

Bilgi durağandır, çünkü bilgiye daha çok bilgi eklenebilir ya da bilgiden bilgi çıkarılabilir, oysa öğrenme etkindir—hiçbir şey buna eklenemez ya da bundan çıkarılamaz, çünkü hiç­bir zaman biriktirme yoktur. Kendiniz hakkında bilmenin, öğrenmenin başı ve sonu yoktur, oysa bilginin vardır. Bilgi sonludur, ama öğrenme, bilme sonsuzdur.
Yeşil ağaçlar, mavi gökyüzü, denizin dans eden dalgaları, dünyanın bütün güzelliği—bü­tün bunlar, çirkin, küçük, sıradan benliği dışarıya attılar ve bir an için siz bütün bunlar oldunuz. Bu kuşkusuz, hesap­lama olmaksızın, kendini bırakma halidir.
Öyleyse, kendimi bilmeliyim, çünkü kendimi bilmeden, ça­tışma sona eremez; korku ve çaresizlik sona eremez; ölüm anlaşılamaz. Kendimi anladığımda, bütün insanları, insan ilişkisinin bütününü anlarım. Kişinin kendini anlaması, fizik bedeni ve sinirlerin çeşitli tepkilerini öğrenmesidir; düşün­cenin her hareketinin farkında olması demektir; kıskançlık, zalimlik olarak adlandırılan şeyi anlamak ve şefkatin, sev­ginin ne olduğunu bulmaktır. Bunun bütününü, ‘ben’i , ‘sen’i anlamaktır.
Saygınlık, baskı, öykünme, uygunluk çerçevesi içine sıkışmış bir in­san, aslında yaşamıyordur. Bütün öğrendikleri, bütün elde ettikleri, belirli bir kalıba uymaktan öte bir şey değildir ve izlediği disiplin onu yıkmıştır.
Bilmek, bilgisiz olmaktır; bilmemek bilgeliğin başlangıcıdır.
Zihnin bilgiden arınıp kurtulma­sı başlı başına bir kökten değişimdir, çünkü zihin bu saye­de alçakgönüllü olur ve bu alçakgönüllülük de bütünüyle yeni bir eylemin ortaya çıkmasını sağlar.
&”Bulmak için bilinenin sona ermesi gerekir.&”
Bunun yanısıra, belleği geliştiren bir zihin geleneğinden söz edebiliriz, bu tıpkı bir bilgisayar gibi işler, edimlerin her biri peşi sıra tekrarlanır; böylece kesinlikle yeni hiçbir şey olamaz, bütünüyle farklı bir şeyi hiçbir zaman dinleyemez.
Zihinlerimiz tıpkı kasetçalara benzer; bazı anılar yüzyıllar boyunca ekilmiştir ve biz bunu hep yineleriz, yeniden yeniden başlarız. Bu yinelemenin gürültüsü arasından yeni bir şeyler dinlemeye çalışırız ve böylece hiçbir şey dinlemeyiz.
Daha sonra ise, “Ben ne yapacağım? Eski düzenekten, eski kasetten kurtulup yeni kaseti nasıl dinleyeceğim?” deriz.
Yeni olan, ancak eski kaset sustuğunda duyulabilir. Eski kasetin hiçbir çaba gerektirmeden bütünüyle susması ancak dinleme, keşfetme, dikkatinizi verme konusunda ciddi olduğunuzda gerçekleşebilir; böylece bir diğerinin yetkesi, bir diğerine bağımlılık olmaz.
Ayrıca gelenek yalnızca iletilmiş olan değil, aynı zamanda çok daha güç olan bellek geleneğini de çağnştınr. Geleneklere baktığınızda, bazı düzeylerde değeri olduğunu, diğer düzeylerde ise kesinlikle değeri olmadığını görürsünüz. İyi davranışlar, incelik, saygı, düşünceli olmak, seyreden zihnin uyanıklığı, giderek bir gelenek halini alabilir ve bu düzen bir kez kurulduğunda, zihin bunu yalnızca yinelemeye başlar, kalkar,
kapıyı açar, yemek saatini geçirmez. İncedir, ama bu bir gelenek
halini almıştır; bu, uyanıklık, kesinlik, ilgi ve açıklıktan
doğmamıştır.
Saflık olmadan, nasıl bilgelik olabilir?, bilmek bilgisiz olmaktır; bilmemek bilgeliğin başlangıcıdır.
Anlamak, bilgiyle olmaz.Anlamak, sözcük aralarındaki, düşünce aralarındaki aralıklarda ortaya çıkar.Bu aralık bilginin bozamadığı sessizliktir; açık olan, ölçülemez olan, öz olandır.
Öyleyse, kendimi bilmeliyim, çünkü kendimi bilmeden, ça­tışma sona eremez; korku ve çaresizlik sona eremez; ölüm anlaşılamaz. Kendimi anladığımda, bütün insanları, insan ilişkisinin bütününü anlarım. Kişinin kendini anlaması, fizik bedeni ve sinirlerin çeşitli tepkilerini öğrenmesidir; düşün­cenin her hareketinin farkında olması demektir; kıskançlık, zalimlik olarak adlandırılan şeyi anlamak ve şefkatin, sev­ginin ne olduğunu bulmaktır. Bunun bütününü, ‘ben’i , ‘sen’i anlamaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir