İçeriğe geç

Oğlum Hz. Muhammed Kitap Alıntıları – Nuriye Çeleğen

Nuriye Çeleğen kitaplarından Oğlum Hz. Muhammed kitap alıntıları sizlerle…

Oğlum Hz. Muhammed Kitap Alıntıları

Sevmek için zaman aşk için an gerekmiş. Meğer aşkta söz ve göz olmazmış. Aşk sözü sevmez dilsizmiş. Nefis konuşur kalp susarmış. Nefis kalbin eline düşünce sükunete bürünür de kalp sevgide kördüğüm olurmuş .
Kader ince bir çizgi. Sırlar altında. İnsan plan yaptığını sanır, oya hep kaderin bineğinde taşınır.
Babası ölen çocuğun hayatına yetimlik, anası ölen çocuğun hayatına da gözyaşı düşer.
Rabbimin hikmetleri ne kadar çoktu. Ah biz kullar! Bir sabretsek, bir boyun büksek, bir karşısında her şey senden Rabbim desek, Hacer gibi susabilsek,iş yaparken eteklerimizi ayaklarımıza dolaşmasın diye topladığımız gibi onun karşısında irademizi biz toplayabilsek, nefsi ötelesek,verdiğine razı olsak ne çabuk razı ediyor bizi.

Rıza itirazı terk etmekti.Razı olunca rahmet hemen gelirdi.

“anne yüzü unutulmayacak bir yüzdür”
Her yer oğul kokuyor, her yer hasret ateşi.
Hüzün mekâna düşünce adı gurbet olurmuş.
Gurbetteyiz.
Zaman geçer, insan eskir. Geçen zamana mazi, eskiyen insana da yaşlı deriz.
Vakti ölüm yutar. Ecelin ağzından vakit alınmaz. Vakit tamam. Şiir, içimde akan coşkun bir nehir. İlham denizim medcezirle çırpınıyor. Kelimeler kalp sahilime vuruyor, savruk. İçimde hayatım gibi tamamlanmamış cümlelerin burukluğu. Kelimelerim deli divane, kelam içimde meczup. Yer çekiyor derinden derine. Hastalık kuru otların ateşin önünde yanışı gibi vücudumu hızla tutuyor. Dilimde öksüz kelimeler
Acıyı bile hüzün birikirmiş kalbinde sessizce yaşıyor. Artık onun dostu hüzün. Hüzün dosttan gelir de dosta götürür.
Kalbim derin bir acının hüznüyle titriyor. Anlıyorum, sırrım hüzün.
Kalbine hüzün düşen beni kalbine alsın.
Hasretle bakıştık. Allah’ım, bakmaya doyamıyorum. Belli ki benim hayat kumaşım ayrılıktan kesilmiş, kader fistanım hasretten dikilmiş.
Ah kelam! Sen insanın biricik sırrı, kalbinin sızısısın. İçimde kelam, gözümde yaş kalmadı. Gidiyorum. Kalmak sabır, gitmek kırıklık.
İçimde bir kabir. Sıkıntı dışarı çıkarsa öfke, içeri akarsa hüzün olurmuş. Şiir gibi kalbimde hüzün
Veda bir hüzne, bir de gözyaşına düşer.
Ayrılık yarımlık hali, gurbet içte kimsesizlik..
İnsan plan yaptığını sanır, oysa hep kaderin bineğinde taşınır.
Hüzün, her şeyin mayasıdır. Varlığa düşünce adı sonbahar olur da koca ağaçları sarartıp soldurur.
Hasret söz biriktirir, hüzün sır
Umut çıramı hasret ateşimle yaktım hep. İçim firakla dopdolu.
Bir kulum kaderine rahmet düşmüşse gözyaşı kaçınılmazdır. Gözyaşı akan hayat saftır, paktır.
Firak yola akar.
Hüzün, kalp demi
Vakit acıyı eskitir.
Göz yaşarır, kalp hüzünlenirdi. Göz hüznün çırasıydı.
Ana, kalbinden vurulunca cesetten çıkarmış. Ruhum cesedimi ezip geçti. Sanki kuş olup uçtum.
Acı ateşinde yanan nefis odunlarını yakar. İnsan nefsi gittiği kadar güzelleşir, yüzü parlar, kemale erer, melekleşir.
Ana hep hayatın bir yanında yavruyu seyredendi. Seyrinde de ya sevinir ya gözyaşı dökerdi. Kadın ana olunca acısı da, mutluluğu da yavrusu olurdu.
Dilin bir yanı sabır olmalıydı ki, kelimeler Sabra tutunsun da ağızdan hemen çıkmasın. Sabra sarılı kelimeler hep sahih olurdu. Dil sabrederse kalp dile gelirdi. Dil şımarık olmazsa kalbe hikmet dökülürdü. Düşünce dışarı çıkarsa söz, kalbe akarsa hikmet olurdu. Dili sabırlı olanın, bakışı derin olurdu. İkimizin gözlerine birikti derin bir bakış
Hüzün aktı içime.
Kadının kalp kırıklığı rahmetin celbiydi.
Ayrılık ruhu üşütür de kavuşma bir anda ısıtırdı firakla üşümüş canları.
“Duyguların da mevsimi olmalıymış meğer. Nefiste her daim kış, kalpte sonbahar yaşanmalıymış ki kalp, yapraklar gibi döksün bağlandıklarını tek tek. Hüzün, kalbin sonbaharıymış ”
Kalbimde kırık sonbahar
Ana ağladı mı Arş “Ya Hannan!” diye sarsılır. Ana ağladı mı melekler o ananın gözyaşlarından kapmak için yarışır. Ana ağladı mı kâinat incinir de anayı ağlatanlar bunu için ağlatır. Ana ağlarsa Allah merhametiyle yönelir. Ananın gözyaşına nefis değmez, kalpten akar. Onun için ananın gözyaşları hep bereketlidir.
İnsanın sırrı varsa sesi olmazmış. Sessizlik. Yine yalnızlık hırkasını giydim. Yanlızlık, ahiret için fidye-i necattır. Onun için tüm peygamberler yalnızlık kâsesinde yudumlanmış. Kalp yalnız kalınca ruhun kapısı açılır. Aşk kalbin, yalnızlık ruhun sırrıdır. Bende her iki sır da var.
Ezelden çekilmiş ruhuma bir hüzün, bir de yalnızlık sürmesi. Manevî âlemler yalnızlığın gözünde saklı. Nasıl da çoğalıyor insan yalnızlıkta. Yalnızlığın dizlerinde ağladım.
Kalbi kelam serinletir. Dilimden dökülüyor ayrılık dolu beyitler. Ayrılık gözlerimde yaş, kelam içimde kördüğüm.
Asıl yetim Allah’ı bilmeyendir.
Dulluk da yetimlik de ruhu üşütüyor. Ruhum üşüyor Allah’ım ruhum çok üşüyor..
Ruhumda dul gelin olmamın soğukluğu, kalbimde yetimliğin acısı. Her yetim sözü içinde derin bir çizik.
Dul kadın garip, yoksul, kimsesiz. Yavrumdan önce ben yetim kaldım sanki. Yetimlik içimi sızlatıyor. Abdullah’ın iki yetimi yalnızlık hırkasında üşüyor
Hüzünsüz neşe olmazmış. Meğer mutluluk hüzünden sonra ruhun arınmışlığı imiş.
Oğlum, ümmeti için çok ağlayacağa benziyordu. Şefkat kalbin yaşıydı. Şefkatin bir ucu hep gözyaşıydı. Şefkat kalbin hüznüydü. Onun dostu hüzün olacaktı. Ana kalbi şefkatin çırasıydı. Hem yanar, hem aydınlatırdı. Yavrumun kalbi Resul şefkatiydi. Buna kim takat getirirdi? Tüm anaların şefkati birleşse onun şefkatine ulaşamazdı.
Oğlumun kalbi, ism-i Rahim arşıydı.
Yalnızlık hiçlik gibiydi..
.
.
Yanlızlık yüreğe melek kanadının dokunuşuydu. Tüm meleklerin kanadını yüreğimde hissettim.
O gelsin diye Âdem ile Havva ayrılığın ellerine tutunup dünyaya inmişti. O gelsin diye Nuh tufana gemi yapmıştı. Onun gelmesini Yusuf kuyularda beklemişti. O gelsin diye Yunus balığın karnında zikre durmuştu. O gelsin diye dedem İbrahim ateşi gül eylemişti. O gelsin diye masum İsmail boynunu bıçağa uzatmıştı. Tek o gelsin diye Hacer ana buralarda yapayalnız tepeden tepeye savrulup koşmuştu.
O geldi, baharla
İçime dökülüyor uzletimin hikmeti. Aşk kalbin, ayrılık ruhun sırrı. Yanlızlık hepisinin, hepsinin sırrı..
“gözlerimde leylî yaş”
yaşananlar karşısında sükûnetle yürüyenler çöllerde zemzeme kavuşurlar.
İnsanı yürek acısı olgunlaştırır.
Mükâfatı kadar sınanır kul.
Manevi âlem kapılarının insanın kendi içinde saklı olduğunu anlıyorum. Yalnızlık anahtarı ile açıyorum o kapıları. Her kapıda farklı bir âlemin tılsımı var. O kapılardan adım atıyorum. İlk açılan kapıda hissediyorum melekleri. Kalbime değiyor meleklerin nuranî kanadı .
Gün yanlızlığı dokur, gece giydirir. Gecelerde kilitliyim. Dünyaya küs ruhum gecelere kaçıyor, gecelerde soluk alıyorum. Siyah acıyı çeker derler onun için mi gecenin siyahına düşenin acısı gider.

Geceyle dost olanın gündüzü hoş olurmuş. Gündüz nefis kilitlenirse geceye şikayet düşmezmiş. Geceyi sever oldum. Gece leyla yazgısında. Gecesi olmayanın leylası olmaz, hele de gecesi olmayanın Rabbine sevdası hiç olmaz. Nefis penceresine siyah bir perdedir gece.

Gecelerdeyim

Kader sır içinde sırdı da kaderin sırrına nefsimiz perdeydi. Sır, Rabbin katındaki hikmetti.
Sevinç dile vururmuş, acı kalbe.
İçim alev alev özlem, gözlerimde sabrın ıslak mendili. Kalbimde ayrılığın çığlıkları garip bir hüzün
Kalbin işaretidir kelam. Kelamın duygumu taşımaya takati yok. Şiir dökülüyor kalbimden beyit beyit. Bu beyitleri ifade edecek ne söz var, ne vezin. Kalbim safi şiir, ruhum da ilham
Ayrılık hüzündü, kalp ayrılığı sevmezdi. Ayrılık garip bir sır, bilinmez bir yürek sızısıydı./Gözyaşıyla ıslanmayan ayrılık var mıydı? Hele de sevgisi aşka ulaşanların yazısında mutlaka ayrılık vardı.
Kalp konuşursa dil sükût eder.
“Aşka kalpte yaşayanlar ulaşır. Göz görünce aşk nefsin eline düşer. Göz bakarsa aşk kaçar. Nefsin gölgesi düşmüş kalpten aşk firar eder. Aşk, bir ateştir ki o ateşi Allah yakar, günah söndürür.”
Mutluluk taşar, acı kalbe sığar.
Sabır mutluluğu da, acıyı da gizlerdi. Sükût, sabır ehlinin sırrıydı. Sabır da insanı sükûta taşırdı.

Duygu gözde değil kalpteydi. Muhabbeti kalbe göz taşımazdı. Demek ki gözün bakışı, kalbe perdeydi.

Çocukluk kişinin çekirdeğiydi. Büyüklük, çocukluk çekirdeğinden çıkardı.
İnsanlar gece ve gündüz gibidir. Kimi sıkıntıda örter insanı gece gibi kimi insanın güzel gününde yanında olur gündüz gibi.
Sabırla susanın kalbi konuşur. Burada kadınlar sustukça kalpleri akıp duruyor mısra mısra.
Bekleyiş varsa şiir vardır. Hüzün varsa kelam vardır.
Anne sütüyle çocuğuna kendi geçmişini veriyor.
İçimde bir yalnızlık nehri akıp duruyor.
İnsan acıyı kelimelerle hissedermiş. İnsanın acısı kelamı kadarmış. İçimde birikiyor üzüntü sinmiş kelimeler.
Kaderin sırları ne garipti.
Kaderin sırları çok inceydi.
Kader sır içinde sırdı.
Kaderin sırları, kaderin yazısıyla çözülürdü. Kaderin bir ucu beklemek, bir ucu sabırdı.
Evlilik, diyorum kendi kendime. İnsanın kendinde başka birine yer vermesi, kalbinde birini ağırlaması.
Mutluluğun renkleri çeşit çeşittir, acının rengi biriciktir. Onun için herkes farklı sevini de acıda duruş gözden akan yaşla tektir. Acı kişileri yek- dil eyler.
Bilirim aşk surete düşmez. Aşk gözün göremediğidir. Göze gelen aşk, kalbe gitmez.
Aşk vaktin ellerinde belirir, zamanın tılsımıyla bereketlenir. Zaman bu muhabbetin sırrını elbet gösterecektir. Bilirim aşk, kalbin sabrıdır.
Kader ince bir çizgi. Sırlar altında. İnsan plan yaptığını sanır, oysa hep kaderin bineğinde taşınır.
Ölüm ne güzel bir örtü Korkunca insan bir şeyin altına girmek, saklanmak ister. Ölünce toprağın altına girilir ki dünyanın korkuları gitsin.
Ölüm zor değil, ama ana olarak ölmek çok zor imiş.
Bu nasıl kalp atışıydı Allah’ım? Kalp, kelamla mı canlanırdı? Varlık, kelamla mı hayata tutunurdu?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir