İçeriğe geç

Odun Kesmek Kitap Alıntıları – Thomas Bernhard

Thomas Bernhard kitaplarından Odun Kesmek kitap alıntıları sizlerle…

Odun Kesmek Kitap Alıntıları

Bende, yalnız bana bahşedilmiş gibi davranabilme yeteneği var, ne zaman istersem, berjer koltukta oturarak bu sanatı icra etmişimdir, tek başına kalmayı yani, nefis bir şey
Olmak istediğimiz şeyi kendimiz olamazsak eğer, başkalarından, zoraki olarak da en yakınımızdan, kendi olmadığımız şeyi yaratırız.
Biz yıllarca bize yakın bir insanın gülünç bir insan olduğunu biliyoruz, ama bunu ancak yıllar, yıllar sonra görüyoruz
Ayrıca yaşamımın bir tek gününü bile yeniden yaşamak istemem, bunun olanaksız olmasına seviniyorum.
Uzun süre bir insanın yalnız bir yanını görüyoruz, çünkü başka bir yanını görmek istemiyoruz kendimizi koruma içgüdüsüyle,
diye düşündüm, sonunda bir insanın tüm yanlarını görüp bundan irkilinceye kadar, diye düşündüm.
Üstelik de bu insanların hiçbirinin gerçeği yaşamaya hiçbir zaman ne cesareti, ne gücü, ne de bunun için gerekli gerçeklik sevgileri vardı, diye düşündüm.
herkese her şeyi oynadım hep; tüm yaşamım boyunca, yalnız oynadım ve aldattım
nere­deyse tedirgin edici bir deli olmuşum
insanları daha akıllı kılmayı beceremediğimden, onların uzağında kalarak mutlu oldum.
uzun süre bir insanın yalnız bir yanını görüyoruz, çünkü başka bir yanını görmek istemiyoruz kendimizi koruma içgüdüsüyle, sonunda o insanın tüm yanlarını görüp bundan irkilinceye kadar.
İnsanlarla o kadar iç­li dışlı birlikte oluyoruz ki, bunun yaşam boyu sürecek bir bağ ol­duğunu sanıyoruz ve onlar birden bir anda gözden ve gönülden ıraklaşıyorlar, gerçek bu..
İnsanları daha akıllı kılmayı beceremediğimden, onların uzağında kalarak mutlu oldum.
Voltaire
“Olmak istediğimiz şeyi kendimiz olamazsak eğer, başkalarından, zoraki olarak da en yakınımızdan, kendi olamadığımız şeyi yaratırız.”
“ tüm yaşamım boyunca, yalnız oynadım ve aldattım, gerçek, asıl bir biçimde yaşamıyorum, yalnız tasarlanmış olarak yaşıyor ve varlığımı sürdürüyorum, her zaman yalnız tasarlanmış bir yaşamım oldu, hiçbir zaman asıl, gerçek bir yaşamım olmadı ve bu tasarımı o kadar ileriye götürdüm ki, sonunda bu tasarıma inandım.”
İnsanları daha akıllı kılmayı beceremediğimden, onların uzağında kalarak mutlu oldum.
İntihar zamanımızın moda bir hastalığı
Bu yüzden öldürdü kendini, diye düşündüm, çünkü yalnızca düşleri ve masalları kendi yaşam içeriği yapmış biri, bu dünyada hayatta kalamaz, kalmasına izin verilmez, diye düşündüm.
Bağımsız olmak benim için en önemli şeydir ..
Ve insanların otomobillerine binip..
Bu kişilere kayıtsız şartsız teslim olmaktan nefret ederim ..

En çok sevdiğim şey nereye olursa olsun yalnız yolculuk etmektir

Uzun süre bir insanın yalnız bir yanını görüyoruz, çünkü başka bir yanını görmek istemiyoruz kendimizi korumak içgüdüsüyle, diye düşündüm, sonunda bir insanın tüm yanlarını görüp bundan irkilinceye kadar, diye düşündüm.
Yirmi yaşında olduğumuzu sanıyoruz ve ona göre davranıyoruz, oysa gerçekte elliyi geçtik ve tamamen yorgunuz
Voltaire
İnsanları daha akıllı kılmayı beceremediğimden, onların uzağında kalarak mutlu oldum.
Olmak istediğimiz şeyi kendimiz olamazsak eğer, başkalarından, zoraki olarak da en yakınımızdan, kendi olmadığımız şeyi yaratırız.
“…Aslında bu gülünç ülke ve bu gülünç devlet hakkında konuşmaya bile değmez. (…) onu düşünmek, zaman kaybından başka bir şey değildir.”
“Kimseye tahammülüm yok. Kimseyi ikna etmek istemiyorum. Birinin bayrağı altında yürümek istemiyorum.”
“Kibrimiz olmasaydı mahvolurduk. (…) Kibirlilik, bize karşı çıkan çevreyle başa çıkmak için en iyi araçtır, onlar bu kibirden korkar ve ona saygı duyar.”
Olmak istediğimiz şeyi kendimiz olamazsak eğer, başkalarından, zoraki olarak da en yakınımızdan, kendi olmadığımız şeyi yaratırız.
Onunla olan ilişkimin doruk noktasında ondan ayrılmasaydım, mutlaka onun tarafından yutulur ve böylece yok edilirdim .
Hüzünlü bir gün değil mi ?
Sırf onların beni yiyip bitirmelerini önlemek için onları terk ettim !
Derinliği olan hiçbir şey romantik değildir..
Olağanüstü olan her şey düşmanlık çekmiştir üzerine..
İnsanların hiçbirinin gerçeği yaşamaya hiçbir zaman ne cesareti, ne gücü, ne de bunun için gerekli gerçeklik sevgileri vardı..
Bir süre insanlarla aynı yöne gidiyoruz, sonra uyanıyor ve onlara sırtımızı dönüyoruz.
Tek bir mutluluktan, tek bir felaket yarattılar, bir yığın umuttan bir yığın umutsuzluk yarattılar.
Bağımsız olmak benim için en önemli şeydir..
Benden ve yazdıklarımdan nefret ediyorlar, ama aynı zamanda beni gördüklerinde haince iyi niyetli davranıyorlardı.
En çok nefret ettiğim insanların tuzağına düşmüşümdür sık sık.
ben ne güçlü bir insanım, ne de güçlü bir karakter, ben hemen hemen bütün insanların eline kalmışım.
İnsanları daha akıllı kılmayı beceremediğimden, onların uzağında kalarak mutlu oldum. ( Voltaire )
Kendimizi tehlikeli bir durumdan kurtarmak için, diye düşünüyorum, kendilerine hep sahtekârlık siteminde bulunduğumuz kişiler gibi sahtekâr oluyoruz ve onlar yüzünden herkesi çamura attığımız, küçük gördüğümüz halde, gerçek bu; kendimiz hiç de daha iyi değiliz bu insanlardan, o hep çekilmez ve iğrenç bulduğumuz kişilerden, itici insanlardan, ilişkimizi mümkün olan en aza indirmek istediklerimizden, oysa biz, eğer içtenlikle kabul edersek, hep onlarla uğraşıyoruz ve tıpkı onlar gibiyiz.
Yeryüzü, her şey, haksızlığın ta kendisi, diye düşündüm. İnsanlar haksızlık ve haksızlık her şey, gerçek bu, diye düşündüm. Yalnız haksızlığa sahibiz, diye düşündüm.
İnsanlarla en içten biçimde arkadaş oluyor ve bunun gerçekten ömür boyu süreceğine inanıyor ve günün birinde bu her şeyden çok takdir ettiğimiz, hayranlık duyduğumuz, hatta sevdiğimiz insanlar tarafından hayal kırıklığına uğratılıyor ve onlardan tiksiniyoruz ve onlardan nefret ediyoruz ve onlarla hiçbir ilişkimiz kalsın istemiyoruz, diye düşündüm berjer koltukta, tıpkı eskiden duyduğumuz sevgi ve eğilim gibi, nefretimizle de onları ömür boyu istemediğimiz için onları kafamızdan tamamen siliyoruz.
Onun sesini duydum, onun sözlerinden, gülüşünden, onun tüm güzellikleri algılayışından sevinç duydum.
Uzun süre bir insanın yalnız bir yanını görüyoruz, çünkü başka bir yanını görmek istemiyoruz kendimizi koruma içgüdüsüyle, diye düşündüm, sonunda bir insanın tüm yanlarını görüp bundan irkilinceye kadar, diye düşündüm.
Gerçek olana hiçbir zaman yetenekleri olmadığı için, hep görünüşü yaşadılar, diye düşündüm, onların her şeyi görüntüydü ve yalnızca görüntü oldu, toplumsal ilişkileri, kendi ilişkileri, kendi evlilikleri görüntüden başka bir şey değildi
Ve her zaman iyi niyetli oldukları izlenimini verdiler, ama hiç iyi niyetli değillerdi. Ve en çok da, doğal oldukları izlenimini verdiler ve asla doğal değillerdi
Onları o kadar çok seviyoruz ki, bu sevgi içinde hastalanıyoruz ve bizi kendilerinden iterek uzaklaştırıyorlar, kendi sevgimizden nefret ediyoruz, diye düşündüm. Onlardan her şeyi alıyoruz ve bu yüzden onlardan nefret ediyoruz. Biz hiçbir şeyiz ve onlar bizden bir şey yapıyorlar ve bu yüzden onlardan nefret ediyoruz.
Bir süre insanlarla aynı yöne gidiyoruz, sonra uyanıyor ve onlara sırtımızı dönüyoruz.
Olmak istediğimiz şeyi kendimiz olamazsak eğer, diye düşünmüştü, başkalarından, zoraki olarak da en yakınımızdan, kendi olamadığımız şeyi yaratırız.
Kendimi hiç korumuyordum, kendimi her fırsatta parçalara ayırıyordum.
Bir süre insanlarla aynı yöne gidiyoruz, sonra uyanıyor ve onlara sırtımızı dönüyoruz.
Bir insan hak ettiği yere konduğunda, yani onun alçaklığı ve utanmazlığı ve ahmaklığı ve yetersizliği önüne serildiğinde, bundan büyük bir zevk alıyoruz, diye düşündüm, hele böyle bir şeyi onyıllar boyu beklemek zorunda kalmışsak.
Bir insana doğru anda rastlıyor ve bu insandan bizim için önemli olan her şeyi alıyoruz, diye düşündüm ve onu gene doğru anda terk ediyoruz, diye düşündüm.
Bizi büyüleyen insana tamamen bağımlıyız sonuçta ve yalnız deriyle tırnak gibi değil, denildiği gibi, ona bağlılığımız, aynı zamanda gerçekten ona teslim olmuşuz, onu terk edersek mahvoluruz, diye düşünürüz tıpkı benim o zaman düşündüğüm gibi ve gene de bir gün artık oraya gitmeyiveririz, hiçbir gerekçe belirtmeyiz, neden artık onu aramadığımıza ilişkin, bu insanı ve o andan başlayarak ondan kaçarız, onu küçük görmeye başlarız, hattâ ondan nefret ederiz, bir daha onunla buluşmayız.Sonra onunla karşılaşırız ve korkunç bir öfkeye kapılırız, diye düşündüm şimdi ve bu öfkeyi bastıramayız.
İnsanlar birbirleriyle karşılaşıyor ve bir dostluk kuruyorlar, bu dostluğa yıllarca dayanmakla kalmayıp, onu parçalayıncaya kadar yoğunlaştırıyorlar ve sonra yıllarca durmadan birbirlerinden nefret ediyorlar, belki de yaşam boyunca.
Gerçek olana hiçbir zaman yetenekleri olmadığı için, hep görünüşü yaşadılar, diye düşündüm,onların her şeyi görüntüydü ve yalnızca görüntü oldu, toplumsal ilişkileri, kendi ilişkileri, kendi evlilikleri görüntüden başka bir şey değildi, kendilerine evlilik süsü verdiler, çünkü gerçek evliliği sürdüremediler ve hâlâ sürdüremiyorlar, diye düşündüm.
İnsanlar her şeymiş görümünü verdiler hep, gerçekte hiçbir şeydiler ve zaman zaman, eğitimli görünümü verdiler, oysa değildiler ve kimi zaman, hani derler ya, sanatsal görünümü verdiler, oysa değildiler ve kimi zaman da insani görünümü verdiler, oysa öyle değildiler, diye düşündüm. Ve her zaman iyi niyetli oldukları izlenimini verdiler, ama hiç iyi niyetli değillerdi. Ve en çok da, doğal oldukları izlenimini verdiler ve asla doğal değillerdi,her şeyleri yapaylığın ta kendisiydi ve felsefi olduklarını savunup o izlenimi verdiklerinde, kaçıktan başka bir şey değillerdi.
Büyük kent söylendiği gibi kimseye kollarını açmaz, tam tersine onun içine giren mutsuzları, başarı peşinde olanları durmadan itmeye, yıkmaya yok etmeye çalışır.
Gençler başkente koşuyor ve kelimenin tam anlamıyla orada mahvoluyorlar, oysa çok şey umut ederek geliyorlar, toplumun iğrençliği, toplumun vurdumduymazlığı, kendi doğaları büyük kent Viyana’nın insanı yiyen doğasına çoğunlukla uyum sağlayamıyor.
Biz yıllarca bize yakın bir insanın gülünç bir insan olduğunu biliyoruz, ama bunu ancak yıllar, yıllar sonra görüyoruz birdenbire..
İnsanları daha akıllı kılmayı beceremediğimden, onların uzağında kalarak mutlu oldum.
İnsanlarla o kadar içten birlikte oluyoruz ki, bunun yaşam boyu sürecek bir bağ olduğunu sanıyoruz ve onlar birden bir anda gözden ve gönülden ıraklaşıyorlar, gerçek bu.
Güçlü bir insan ve de aynı derecede güçlü bir karakter onların davetini reddederdi, ama ben ne güçlü bir insanım ne de güçlü bir karakter, ben hemen hemen bütün insanların eline kalmışım.
Ayrıca yaşamımın bir tek gününü bile yeniden yaşamak istemem, bunun olanaksız olmasına seviniyorum.
Yaşlılık ve umursamazlık belli bir biçimde birbirini denkliyor,
Üstelik de bu insanların hiçbirinin gerçeği yaşamaya hiçbir zaman ne cesareti, ne gücü, ne de bunun için gerekli gerçeklik sevgileri vardı, diye düşündüm. Onların hepsi her zaman işte yalnızca modada yaşadılar, diye düşündüm, hep modayı kendilerine görünüm olarak giydiler ve bu örtüye kendilerini bütünüyle esir ettiler,
Tek bir mutluluktan, tek bir felaket yarattılar, diye düşündüm berjer koltukta, bir yığın umuttan bir yığın umutsuzluk yarattılar.
mutlu insanlardı, mutluydular, şimdi artık yalnız bunaltıcı insanlar, bunaltıcı, tıpkı benim artık yalnız bunaltıcı olduğum, mutlu olmadığım gibi,
bugün artık gücüm yok, yürümeye ve konuşmaya, fark bu.
ama ben ne güçlü bir insanım, ne de güçlü bir karakter, ben hemen hemen bütün insanların eline kalmışım.
En çok sevdiğim şey nereye olursa olsun yalnız yolculuk etmektir, tıpkı yalnız yürümeyi sevdiğim gibi..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir