İçeriğe geç

Ödül Yok- Ceza Yok! Bu Nasıl Disiplin? Kitap Alıntıları – Marvin Marshal

Marvin Marshal kitaplarından Ödül Yok- Ceza Yok! Bu Nasıl Disiplin? kitap alıntıları sizlerle…

Ödül Yok- Ceza Yok! Bu Nasıl Disiplin? Kitap Alıntıları

Hangi dilde olursa olsun, bir kişinin ismi, o kişiye dünyanın en güzel ve en önemli sesi gelir.
Her zaman aklınızda tutmanız gereken en önemli şey, Kaybetmemek kazanmaktan çok daha önemlidir ilkesidir.
Attığın her adımın gitmek istediğin yönde olduğundan emin ol.
İnsanların kendilerini iyi hissettiklerinde daha iyi davrandıkları değişmez bir gerçektir.
Başkalarını denetleyebiliriz ama onları değiştiremeyiz. İnsanlar sadece kendilerini değiştirebilirler.
İletişimlerini olumlu cümlelerle kuranlar karşılarındakileri daha çok etkilerler.
Yapabileceğinizi düşünürseniz, yapabilirsiniz; yapamayacağınızı düşünürseniz yapamazsınız. Her iki durumda da siz haklısınız.
Henry Ford
Maymun kendini besleyecek muzu yiyip, işine yaramayan kabuğunu fırlatıp atacak kadar zekâya sahiptir. Ne var ki, çoğu kez insanoğlu eleştiri, aşağılama, utandırma gibi olumsuzlukları içinde barındıran ‘kabuğu’ ağzında sakız eder.
Öğrenme zorunlu değildir dediğimizde, yaşamda kalmak da zorunlu değildir dememiz gerekir.
İnsanları düşüncelerini değiştirmeleri için zorlayamazsınız.
Pişmanlıkları yaptıklarından büyük olanları nasıl cezalandıracaksınız?
ÖDÜL
Gençlerin sorumlu davranmaları için rüşvete gereksinimleri yoktur.
Ödül ve onaylama güdüleyici öğelerdir. Ancak bir davranışın yerleştirilmesi için kullanıldığında etkisiz kalır. Ödül, sorumluluk alınmasını engeller ve bağımlılık yapar.
Öğrenme zorunlu değildir dediğimizde, yaşamda kalmakda zorunlu değildir dememiz gerekir.
Henry Ford’un bu konuda yerinde bir deyimi vardır: Yapabileceğinizi düşünürseniz, yapabilirsiniz; yapamayacağınız düşünürseniz yapamazsınız. Her iki durumda da siz haklısınız.
İnsanları düşüncelerini değiştirmeleri için zorlayamazsınız.
Benjamin Franklin
Çiçek yetiştirirken, gelişemeyen fideleri suçlamaz, neden gelişemediklerini araştırırız. Ne var ki, çocuklarla bir sorun yaşadığımızda hemen onları eleştirerek ve vıdı vıdı ederek suçlarız.
“ /Öğrenme zorunlu değildir dediğimizde, yaşamda kalmak da zorunlu değildir dememiz gerekir.”
Akıllı insanlar , yalnızca bugünü değil, uzun geleceği düşünür.
Dünya bir aynadır ve herkese kendi yüzünü yansıtır.Kaşlarınızı çatarsanız, o da size kaşlarını çatar.Gülerseniz, size neşeli, sevimli bir arkadaş olur.
Baba üç buçuk yaşındaki kızıyla ormanda yürümektedir.Babasının sürekli, Patikadan yürü, uyarılarına karşın küçük kız bir şu ağaca, bir bu çalıya bakmakta ve gezinip durmaktadır.Baba da durup dinlenmeden Patikada kal.Sana patikadan yürü diyorum, demektedir.Sonunda çok kızar ve küçük kızı kolundan tutup silkeleyerek, Sana patikadan yürü demedim mi? der.Küçük kız gözyaşları içinde, Patika ne demek baba? diye sorar.
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın meşe palamutundan köknar yetiştiremezsiniz.Çocuğunuzun özelliklerini öğrenin ve onları besleyip büyütün.
Bir tarih öğretmenine, anlattığı konuları ilginç hale getirmesinin ve öğrencilerini onu heyecan içinde dinlemelerinin sırrını sormuşlar.O da iki sözcükle anlatmış: Öyküler anlatırım. Aşağıdaki öykü bunu çok iyi anlatır:
GERÇEK çırılçıplak ortalıkta dolaştı ve herkes ondan kaçtı.
ÖYKÜ renkli elbiseler içinde ortalıkta dolaştı ve herkes onu sevdi.
GERÇEK, ÖYKÜ ‘ye sordu: Sen ne yapıyorsun da herkes seni seviyor?
ÖYKÜ, GERÇEK’e birkaç tane renkli ve ilginç giysi verdi.Herkes GERÇEK’i sevmeye başladı.
Duyuyorum , unutuyorum.Görüyorum, hatırlıyorum.Yapıyorum, anlıyorum.
Çin atasözü
Thomas Armstrong öğrencilerin en gelişmiş zekâsını saptamanın bir yolunun, sınıfta yaptıkları yaramazlıkları gözlemek olduğunu söyler.Sözel zekâlı öğrenci sırasını beklemeden konuşmaya katılacaktır; görsel yeteneği çok olan çocuk bir şeyler çiziktirecek ve hayallere dalacaktır; insanlarla ilişkileri iyi olan çocuk arkadaşlarıyla birlikte olmaktan hoşlanacaktır; bedensel zekâlı çocuk ise yerinde duramayacak, kıpırdayacaktır. Zekâ türüne özgü bu davranışlar, öğrencilerin nasıl eğitilmek istediklerini gösteren bir yardım çığlığı olarak düşünülebilir( Armstrong, 1994).
Başarısızlığın ardından çocuğu yüreklendirmek, başarının ardından yapılan kitaplar dolusu övgüden daha değerlidir.
Geçmiş ile uğraşırken, acılar tazelenir.Tartışmalar geleceğe dönük olmalıdır; çünkü geçmişi değil geleceği planlayabiliriz.
Öğrenmeyi kolaylaştırmanın en basit yolu, yanlışlıkların öğrenme için bir fırsat olduğunu öğrencilere sık sık hatırlatmaktır.
Kızdığınız zaman, konuşmadan önce 10 #8242; a kadar sayın; çok kızgınsanız 100’e kadar sayın.
Thomas Jefferson
Farklı görüşlere sahip olmak yanlış görüşlere sahip olmak anlamına gelmez.
Sopalar ve taşlar kemiklerimizi kırar,
Sözler ise kalplerimizi.
Robert Fulghum
Kimliksizlik bazı insanlarda sorumsuzluğun kaynağı olur.Bir cumartesi sabahı trafiğin çok hafif olduğu bir yolda arabanızı kullandığınızı düşünün.Gözlerinizi mavi gökyüzünün derinliklerinde, manzarada ve harika yapılarda zevkle gezdirirken, birden gözleriniz dikiz aynasına takılır.Arkanızda arabanızı çok yakından takip eden bir araba vardır.Neredeyse size çarptı çarpacaktır.İlk fırsatta sağa çekilirsiniz, arkanızdaki araç yanınızdan geçerken sürücü size el kol hareketleri yapar.O anda , gözleri gözlerinize takılır ve tanıdığınız biri olduğunu görürsünüz.Aniden el kol hareketleri dost bir el sallamaya dönüşür.Neden davranışını değiştirdi dersiniz? Çünkü artık o kimliği bilinen birisidir.
İlkokulda beden eğitimi öğretmenliği yaptığım bir dönemde, bir gün teneffüste boş okul koridorunda dolaşırken, ikinci sınıf öğrencisi Güney Asya’lı Sam sınıfından çıktı, köşedeki çeşmeden su içti ve sınıfına dönerken bana el salladı. Ben de ona el salladım, yanımdan geçerken çömelip boyunun hizasına geldim ve isminin gerçekten Sam olup olmadığını sordum.İsminin aslında Sambohem olduğunu ama annesinin Amerikalıların bunu söylemekte zorluk çekeceklerini söylediği için kısaca Sam adını kullandığını söyledi.
Kendisini gerçek ismiyle çağırırsam rahatsız olup olmayacağını sordum.Yüzü aydınlandı ve çok sevineceğini söyledi.Ayaküstü birkaç denemeden sonra adını doğru söylemeyi öğrendim.Sınıfına gitmek üzere yanımdan ayrıldı.Bir iki adım attı, sonra döndü hızla yanıma geldi ve beni kucakladı.Gözlerinde yaş vardı, kısık bir sesle teşekkür etti.Ders yılı boyunca Sam ‘in derslerime özel ilgi gösterdiğini gördüm
Chuck Glover
İnsan zihni bir kez yeni fikirlerle dolup genişlerse, bir daha asla eski boyutlarına dönemez.
Oliver Wendel Holmes
Alan Bennett anarşi kavramını şu sözlerle çok güzel özetlemiş: Küçük anarşist bir topluluk kurmaya çalıştık, ama hiç kimse kurallara uymadı.
İnsanların kendilerini iyi hissettiklerinde daha iyi davrandıkları değişmez bir gerçektir.
Ceza olumsuz tepki ortaya çıkarır. Korku, kaçma ve kavga etme gibi birincil duyguları harekete geçirir.Bu duygular öğrencinin öğrenme motivasyonunu yok eder.Ceza aynı zamanda öğret men ve öğrenciyi iki hasım yapar ve sonuçta, öğrenci öğretmenin sınırlarını zorlar ya da öğrenme isteğini yitirir.Ceza alan duyarlı öğrenciler gerçekten kötü olduklarını düşünmeye başlayarak benlik saygılarını yitirirler.
Yapabileceğinizi düşünürseniz, yapabilirsiniz; yapamayacağınızı düşünürseniz, yapamazsınız.Her iki durumda da siz haklısınız.
( Henry Ford )
Çocuklara, davranışlarını denetlemek için seçim yapabileceklerini ve uygun tepkileri vermenin kendi yararlarına olacağını öğretmek yetişkinlerin görevidir.
Sınıfta öğretmen öğrencilerden birinin arkadaşına vurduğunu görür.Dövülen öğrencinin ilk davranışını görmeyen öğretmen, döven öğrenciyi azarlar.Azarlanan öğrenci, Ama önce o vurdu, der.Vuruşa vuruşla karşılık verme kararını vermiştir.Bu seçimi yapan başkası değildir.Öğrencilerin öğrenmeleri gereken şudur: Uyaran ne olursa olsun herkes kendi seçimini yapar.
Bir ameliyat sırasında, çok başarılı ancak insan ilişkileri zayıf bir cerrah, istediği bir aleti kendisine beklediğinden bir saniye geç veren hemşireyi azarlamıştı.Hemşirenin bütün günü berbat olmuştu.Sürekli cerrahın kendisini azarlamasını ve ona olan kızgınlığını düşünüyordu.Çalışma saatini tamamlayıp eve dönerken de aklında hep aynı konu vardı.Aksam yemeğinde olanları eşine anlattı.Esi olayın zamanını sordu.Sabah dokuzda olduğunu duyunca, Şimdi sen, on saat önce olmuş bir olayın senin hala kızdırdığını mı söylüyorsun? dedi.Eşinin söylediklerini üzerinde bir süre düşünen hemşire, bir daha o doktorun gününü zehir etmesine , arabasına binip evine gelmesine ve akşam yemeği sofrasına oturmasına izin vermemeye karar verdi.
Öğrencilerin kendileriyle ilgili oluşturdukları resim, davranışlarını belirler.
Tavırlar düşüncelerimizin fırçası gibidir; her durumu boyayabilir.
İnsanlar mıknatıs gibidir.Olumluya doğru çekilir,olumsuzdan uzaklaşır.
Bir şekerci dükkanındaki satış elemanlarının çoğu boş dururken, birinin önünden kuyruğun eksik olmadığına dikkat eden mağaza sahibi bunun sırrını sorar.Genç kızın yanıtı şöyle olur: Arkadaşlarım, kesekağıdına müşterinin istediğinden daha fazla şeker koyuyorlar, tartıda fazlasını içinden çıkarıyorlar.Bense daha az koyuyorum ve tartıda doğru miktara ulaşmak için eklemeler yapıyorum.
Olasılıklar olumlu ve etkilidir; sorumluluğu, sorumluluk almasına yardımcı olduğumuz kişide bırakır.Olumlu iletişim stresi azaltır,ilişkileri geliştirir, karşımızdaki kişilerin değişimine katkısı daha çok olur.
Karnesindeki her yüksek not için 5 dolar olan çocuk, birinci sömestrde 8 notuna karşılık 40 dolar alır.İkinci sömestrde notlar düşer, yalnızca iki yüksek noyu vardır.
Baba çok üzgündü, bana geldi, durumu anlattı.Çocukla konuşup sorunu öğrenmek istedim.Geldi, konuşmaya başladık. Notların bu dönem neden bu kadar düştü? diye sordum.Hemen yanıtladı, Paraya ihtiyacım yoktu!
1) Söyleyeceğim her şey olumlu olacaktı.Öğrenciler kendilerini iyi hissederlerse, daha iyi çalışıyor ve davranıyorlar.
2) Durum ne olursa olsun, tepkilerini seçme haklarının olduğunu öğrettim.Seçme haklarının olduğunu anlayınca, daha sorumlu davrandılar ve kendi kendilerini denetlemeye başladılar.Güçlenmişlerdi.
3) Kendilerini değerlendirme olanağı verecek yansıtıcı sorular sormayı öğrendim.
Size deneyimlerimden ve öğrendiklerimden üç örnek vermek istiyorum:
1) Yalnızca kişinin itaat etmesi üzerine bir yöntem kullanırsınız, karşı koyma, hatta meydan okumayla karşılaşırsınız, ama kişinin sorumluluk almasını sağlayacak bir yöntem uygularsanız, karşılığında doğal olarak kabul görürsünüz.
2) Kuralları uygulamak, kişilerin gözünde sizi bir eğiticiden çok polis konumuna getirir.
3) İnsanları denetleyebilirsiniz, ama onları değiştiremezsiniz. İnsanlar kendilerini değiştirirler; kendilerinin zorla değişmelerini istemek, onları eğitmede en etkisiz baskı yöntemidir.
Stres dünyanın baş edilebilir ya da edilemez olduğunu algılamakla doğrudan ilgilidir.
Dünya kurulalı beri öğretmenlerin hepsi, “Öğrencinin öğrenmesini nasıl sağlarım?” sorusuyla uğraşırlar. Yanıtı çok basittir. Hiçbir şey yapamazsınız!! Hiç kimse bir çocuğa ya da bir kimseye zorla bir şey öğretemez.
Kalıcı sonuçların etkili olması için kişinin kararı sahiplenmesi gerekir. Öğrencilerin disiplinle ilgili anlaşmalara uymamalarının ana sebebi, kararları sahiplenmemeleridir.
Öğretmenler kurallar koymak yerine öğrencilerinde beklentiler geliştirmelidir.
Dürüst ve ahlaklı olmayı öğretecek etkili hiçbir kural yoktur.
Olumlu yaklaşımlar öğretimi olumlu etkiler. Yıllar önce genç bir öğretmen ders yılının ilk günü eline verilen sınıf listesine bir göz atar. Bütün öğrencilerin isimlerinin karşısında 118, 116,121 gibi rakamlar vardır. Çocukların IQ’ları ne kadar yüksek! Bana harika bir sınıf düşmüş, diye düşünür. Sevinçten havalara uçan öğretmen, çocukları da bir konuşma yaparak onlara çok güvendiğini söyler. Çocukları sınıf etkinliğine katarak hepsinin aktif öğrenciler olmasını sağlar. Bütün öğrenciler çok başarılı olurlar. Bir süre sonra öğretmen, her öğrencinin isminin yanındaki sayıların IQ ölçüsü değil, dolap numaraları olduğunu fark eder.
Öğrenme, kişinin kendini güvende hissettiği ve önemsendiği bir ortamda gerçekleşir.
İnsanlar onları önemsediğinizi öğreninceye kadar bilginizle ilgilenmezler
Yaşam bir sohbettir. Biraz garip gelecek ama, en çok da kendimizle konuşuruz. Bu konuşmaların davranışlarımıza, başkalarını etkilememize ve yaptıklarımıza doğrudan etkisi vardır. Aslında, kendi kendimize konuşmanın gerçek kişiliğimizi oluşturduğu tartışılabilir bir durumdur.
Uzun süre birlikte yaşayan kişiler bir başkasını değiştiremeyeceklerini bilirler. İnsanlar ancak kendilerini değiştirebilirler.
Deneyimlerim bana, içten gelmeyen başarıların, mutlulukların ve sorunlara bulunan çözümlerin uzun ömürlü olmadığını göstermiştir.
Biz öğrencilerin iç disiplinli, kendi başlarına sorunlarını çözebilen kişiler olmalarını isterken, verdiğimiz ödüllerle onları bağımlı yaparız. Öğrenciler, ödüllerin doğru davranmaları için verilmiş rüşvetler olduğunun hemen farkına varıverirler.
En iyi niyetle çekilen nutuklar bile, gençlerin yaptıklarının yanlış olduğu iletisini gönderir.
Insanlar zayıflıklarının üzerine giderek değil, güçlü yanlarının ve doğal yeteneklerinin üzerinde çalışarak değişirler.
Başarısızlığın ardından çocuğu yüreklendirmek başarının ardından yapılan kitaplar dolusu övgüden daha değerlidir.
Kuralları uygulamak,kişilerin gözünde sizi eğitimciden çok polis konumuna getirir.

Insanları denetleyebilirsiniz, ama onları değiştiremezsiniz. İnsanlar kendileri değişir;kendilerini zorla değiştirmelerini istemek, onları eğitmede en etkisiz baskı yöntemidir.

Pişmanlıkları yaptıklarından daha büyük olanları nasıl cezalandıracaksınız?
Yapabileceğinizi düşünürseniz, yapabilirsiniz; yapamayacağınızı düşünürseniz, yapamazsınız. Her iki durumda da siz haklısınız.
Anlatma öğretmekle aynı şey olsaydı, kendimizin bile hayran olacağı iyi öğretmenler olurduk.
Değiştiremeyeceğiniz geçmişi karıştırmayın. Geçmişle uğraşırken acılar tazelenir. Tartışmalar geleceğe dönük olmalıdır; çünkü geçmişi değil geleceği planlayabiliriz.
Dünya bir aynadır ve herkese kendi yüzünü yansıtır. Kaşlarınızı çatarsanız, o da size kaşlarını çatar. Gülerseniz, size neşeli, sevimli bir arkadaş olur.
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın meşe palamudundan köknar yetiştiremezsiniz. Çocuğunuzun özelliklerini öğrenin ve onları besleyip büyütün.
Öyküler gerçeklerin elbisesidir, bilginin akılda tutulmasına yardımcı olur.
Niccolo Paganini (1782-1840) günümüzde hala bütün zamanların en büyük kemancısı olarak bilinir.Tüm salonun dolu olduğu bir konserinde, sahneye çıkarken bir şeylerin ters gittiği hissi vardır. Birden elinde başkasının kemanını tuttuğunu görür. O anda yapacak hiçbir şey yoktur ve konserine başlar.O gün hayatının en başarılı konserini verir. Konserden sonra dinlenme odasında müzisyen arkadaşlarından birine şunları söyler: Bugün yaşamının en önemli dersini aldım.Ben hep müziğin kemandan çıktığını düşünürdüm.Bugün benden çıktığını öğrendim.
Değiştiremeyeceğiniz geçmişi karıştırmayın.Geçmişle uğraşırken, acılar tazelenir. Tartışmalar geleceğe dönük olmalıdır; çünkü geçmişi değil geleceği planlayabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir