İçeriğe geç

Odak Kitap Alıntıları – Daniel Goleman

Daniel Goleman kitaplarından Odak kitap alıntıları sizlerle…

Odak Kitap Alıntıları

Yankesici bir azizle karşılaştığında ,yalnızca ceplerini görürmüş.
Yaşamdaki akış anlarını artırmanın anahtarlarından biri de, yaptıklarımızı hoşlandıklarımızla uyumlu kılmaktır.
Siyasetçiler bizim refahımızdan sorumludur, diyor Weber.

Sistemleri anlamanın temeli, zaman ufkunuzdur.
Şu anda yoksullara ancak hayatta kalmalarına yetecek kadar yardım edilmekte ve bu da kuşaklararası yoksulluk yaratmaktan başka işe yaramamaktadır.
İnsan beyni, evrimin yeterince iyi ama mükemmel olmayan tasarımlardan biridir.
Sevilen birinin varlığı ağrı kesici bir özelliğe sahiptir, acıyı kaydeden merkezleri sakinleştirir.
Yüzyıllık plan yapabilir, ama bir an sonra ne olacağını bilemezsiniz.
Miguel, kendi hikayesinin bir başkası tarafından anlatılışını duyana dek ne kadar ezildiğinin farkına varmadığını söyledi.

Dikkatimiz ne denli dağınıksa, düşüncelerimiz o kadar sığlaşır; benzer biçimde, düşüncelerimiz ne denli kısa süreliyse, o kadar sıradanlaşabilir.
Kendi içinizde izin vermezseniz, yeni fikirler ortaya çıkmaz.
Sadece işin yapılmasına odaklanmak, insanlara hoyratça davranmayı da beraberinde getirir.
Berraklık, farkına varmadıklarımızı ve farkına varmadığımızı fark etmediklerimizi anlamakla başlar.

İnsanlar kendilerini gerçekten mutlu hissettiklerinde, gözlerinin çevresindeki kazayakları bunu belli eder; kazayaklarından yoksun gülümsemelerse sahte neşeye işaret eder.
uygarlıklar, iktidara en yakın insanlara nasıl davrandıklarından çok, iktidardan -gerek ırk din cinsiyet zenginlik ya da sınıf gerekse zaman açısından- en uzak kişilere nasıl davrandıklarına göre yargılanmalıdır diyor larry brilliant, büyük bir uygarlığın onlara da sevgi ve şefkat göstermesi gerekir
küresel ekonomik veriler, bir ülke mütevazı – temel ihtiyaçları karşılamaya yetecek kadar – bir gelir düzeyine ulaştığı anda, mutlulukla zenginlik arasındaki bağlantının sıfıra indiğini göstermektedir. sevdiğimiz insanlarla sıcak bağlantılar ve anlamlı etkinlikler gibi soyut değerler, insanları sözgelimi alışveriş ve işten çok daha fazla mutlu eder.
güçlü yönlerimize odaklanmak, boyatzis’e göre, bizi arzu edilen bir geleceğe yönlendirir ve yeni fikirlere, insanlara ve planlara açık olmayı teşvik eder. zayıf yönlerimize ışık tutmaksa, korunmacı bir zorunluluk ve suçluluk duygusu uyandırarak bizi kapatır.

hayatta kalmak için olumsuz odağa, mutlu olmak içinse olumlu odağa ihtiyacınız var diyor boyatzis her ikisi de gereklidir ama doğru oranda

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
araştırmaların gösterdiği gibi, sevilen birinin varlığı ağrı kesici bir özelliğe sahiptir, acıyı kaydeden merkezleri sakinleştirir. acı içindeki birinin yanında bulunan kişi ne kadar empatiliyse, sakinleştirici etkinin de o kadar güçlü olması dikkat çekicidir.
Pek çok siyasetçi gezegeni ya da yoksulları kurtarmaktan çok, kendi işini kurtarmakla ilgileniyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sadece işin yapılmasına odaklanmak, insanlara hoyratça davranmayı da beraberinde getirir.
Şu anda yoksullara ancak hayatta kalmalarına yetecek kadar yardım edilmekte ve bu da kuşaklararası yoksulluk yaratmaktan başka işe yaramamaktadır.
Yaşamdaki akış anlarını artırmanın anahtarlarından biri de, yaptıklarımızı hoşlandıklarımızla uyumlu kılmaktır.
Dikkatimiz ne denli dağınıksa, düşüncelerimiz o kadar sığlaşır; benzer biçimde, düşüncelerimiz ne denli kısa süreliyse, o kadar sıradanlaşabilir. Heidegger bugün hayatta olsaydı, tweet’lemesi istendiğinde dehşete düşerdi. ????
Sistemleri anlamanın temeli, zaman ufkunuzdur.
Odağınız, sizin gerçekliğinizdir.
Dikkatimiz ne denli dağınıksa, düşüncelerimiz o kadar sığlaşır; benzer biçimde, düşüncelerimiz ne denli kısa süreliyse, o kadar sıradanlaşabilir.
Dâhi, başkalarının görmediği hedefi vurur.
Yaptığımız iş ne olursa olsun, biz onu yaparken beynimiz bazı devreleri güçlendirir , bazılarını güçlendirmez. Yüz yüze etkileşimlerde ,sosyal devremiz iyi bağlantı kurmamıza yardım eden çok sayıda ipucu ve işaret toplar ve ilgili nöronları birbirine bağlar .Ama internette geçirilen binlerce saat sırasında sosyal beyin devreleri hemen hemen hiç çalıştırılmaz.
Beyin en iyi, odaklanma en yüksek düzeydeyken öğrenir ve hatırlar. Video oyunları dikkati odaklayıp hamleleri defalarca tekrarlamamızı sağlandığından, güçlü eğitmenlerdir. Bu durum beyni eğitmek için bir fırsat sunar..
Unutmayın ki , dikkatimizi duygular yönlendirir. Ve dikkat de nahoş olandan uzaklaşır.
En güçlü dikkat dağıtıcı, çevremizdeki insanların gevezeliğinden çok kendi zihnimizin gevezeliğidir.
Albert Einstein sezgisel akıl kutsal bir armağandır, rasyonel akılsa sadık bir hizmetkar, demiştir. Bizler hizmetkarı onurlandırıp armağanı unutan bir toplum yarattık.
Eğitim web-tabanlı formatlara taşınırken, internet dediğimiz multimedya dikkat dağıtıcılar kitlesinin öğrenmeyi köstekleme tehlikesi ufukta belirmekte. Daha 1950’lerde, filozof Martin Heidegger ortaya çıkan “teknolojik devrim gelgiti”ne karşı uyarıda bulunmuştu: “insanı öylesine esir edebilir, büyüleyebilir, gözünü kamaştırabilir ve kandırabilir ki, işlemci düşünüş bir gün tek düşünme biçimi haline gelebilir.”
Dikkatimiz ne denli dağınıksa ,düşüncelerimiz o kadar sığlaşır ;benzer biçimde düşüncelerimiz ne denli kısa süreliyse o kadar sıradanlaşabilir
Albert Einstein bir keresinde, “Sezgisel akıl kutsal bir armağandır, rasyonel akılsa sadık bir hizmetkâr,” demişti. “Bizler hizmetkârı onurlandırıp armağanı unutan bir toplum yarattık.”
Yaşam deneyimlerimizden türetilmiş karar kuralları, hayatımızda meydana gelen her olaydaki algoritmaları toplayan, saklayan ve uygulayan -böylece iç dümenimizi yaratan- korteks altı sinir ağlarına bağlıdır.
En güçlü dikkat dağıtıcı, çevremizdeki insanların gevezeliğinden çok kendi zihnimizin gevezeliğidir. Tam yoğunlaşma bu iç seslerin dinlemesini gerektirir. 100’den art arda 7’leri çıkarmaya başlayın, eğer aklınızı bu işe verirseniz, geveze bölgeniz sessizleşir.
İnsan beyni, evrimin yeterince iyi ama mükemmel olmayan tasarımlardan biridir.
Bir başaka öenmli gelişme, dikkat dağıtıcıların çekici gücüne ket vuran seç,c, dikkatte görülür. Böylece çevremizde olan bitenlerle dikkatimizi dağıtmaktansa, önemli olana odaklanırız; örneğin bu cümlenin sonundaki dipnotun açıklamasına bakarak dikkatinizin uzaklara çekilmesi yerine, bu kelimelerin anlamına odaklanabilirsiniz. Bilişsel kontrolün özü budur.
Bir amaca yoğunlaşlığımızda, o odak noktasıyla ilgili her şey öncelik kazanır. Odaklanma sadece doğru şeyi seçmek değil, ayrıca yanlış şeylere hayır demektir. Ama odaklanma doğru şeylere de hayır dediğinde, çok ileri gitmiş olur. “Dikkat dağıtıcılar” kategorisi diğer insanların moral, sadakat ve motivasyonları bir yana dursun, geçerli kaygılarını, akıllıca fikirlerini ve çok önemli enformasyonlarını da içerecek şekilde genişlediğinde, tek bir amaca odaklanma yüksek başarıya dönüşür.
1984’te görevden alınan Steve Jobs, 1997’de Apple’a döndüğünde, ürün bolluğu içinde yüzen bir şirketle karşılaştı: bilgisayarlar, bilgisayarlar için yan ürünler, on iki farklı tipte Macintosh. Şirket sendeliyordu. Onun stratejisiyse basitti: odaklanma.

Onlarca ürün yerine, Apple sadece dördüne yoğunlaşacaktı: biri tüketici diğeri profesyonel iki piyasa için, birer masaüstü ve dizüstü bilgisayar. Jobs, dikkatinizin dağıldığını fark etmenin yogunlaşmanıza yardım ettiği Zen pratiğinde olduğu gibi, “ne yapmamak gerektiğine karar vermenin de ne yapmak gerektiğine karar vermek kadar önemli” olduğunu görmüştü.

Dâhi, başkalarının görmediği hedefi vurur.
İnsanlar kendilerini gerçekten mutlu hissettiklerinde, gözlerinin çevresindeki kazayakları bunu belli eder; kazayaklarından yoksun gülümsemelerse sahte neşeye işaret eder.
Sevilen birinin varlığı ağrı kesici bir özelliğe sahiptir, acıyı kaydeden merkezleri sakinleştirir. Acı içindeki birinin yanında bulunan kişi ne kadar empatiliyse, sakinleştirici etkinin de o kadar güçlü olması dikkat çekicidir.
Başkalarının acısını algılamak refleks olarak dikkatimizi çeker; acı ifadesi, yardım etme duygusu uyandıran çok önemli bir biyolojik işarettir. Al yanaklı şebekler bile, bir zincir aynı zamanda bir başka şebeğe elektrik şoku veriyorsa, muz alabilmek için onu çekmezler.

Ama istisnalar da var. İlk olarak, eğer acı çeken insanlardan hoşlanmıyorsak -örneğin haksız olduklarını düşünüyorsak- veya onları beğenmediğimiz bir grubun parçası olarak görüyorsak, acı empatisi sona erer. Ayrıca acı empatisi kolayca tam tersine, başkalarının acılarından zevk almaya dönüşebilir.

Duygusal sinyallerin aşırı duyarlı okumaları, başkalarının yaşadıklarına odaklanma yeteneğinin üç ana türünden biri olan bilişsel empatinin doruğunu temsil eder. Bu empati türü başka kişilerin bakış açısını almamızı, zihinsel durumlarını kavramamızı ve duygularını değerlendirirken aynı zamanda kendi duygularımızı da yönetmemizi sağlar. Bunlar yukarıdan aşağıya doğru zihinsel işlemler olabilir.

Buna karşılık, duygusal empatiyle karşımızdaki kişinin hissettiklerine biz de katılırız; bedenlerimiz, o kişinin yaşıyor olabileceği neşe veya kederde birbirine uyum sağlar. Böyle bir uyum genellikle otomatik, anlık ve -aşağıdan yukarıya doğru- beyin devrelerinde gerçekleşir.

Bilişsel ya da duygusal empati, karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü anlayıp onunla aynı duyguları hissetmek anlamına gelse de, mutlaka sempatiye, ötekinin iyiliğiyle ilgilenmeye yol açmaz. Üçüncü tür olan empatik ilgi, daha da ileri gider: onlara değer vermemizi sağlar, gerekirse yardım etmek üzere bizi harekete geçirir. Bu şefkatli tutum, beynin derinlerinde ilgi ve bağlılıkla ilgili aşağıdan yukarıya doğru temel sistemlere dayanır, ancak bunlar daha yansıtıcı olan, onların iyiliğini ne denli önemsediğimizi değerlendiren yukarıdan aşağıya doğru devrelerle karışır.

Steve Jobs, birkaç yıl sonra hayatına mal olacak karaciğer kanseri teşhisinin ardından, Stanford Üniversitesi”nden mezun olan öğrencilere hitaben içtenlikli bir konuşma yaptı. Tavsiyesi şuydu: “Başkalarının düşüncelerinden gelen sesin kendi iç sesinizi boğmasına izin vermeyin. En önemlisi de, yüreğinizin ve sezginizin peşinden gitme cesaretine sahip olun. Onlar bir şekilde sizin aslında ne olmak istediğinizi zaten bilirler.”
Salesforce’un CEO’su Marc Benioff, “Kendi içinizde izin vermezseniz, yeni fikirler ortaya çıkmaz,” dedi bana. “Oracle’da başkan yardımcısı iken, sırf dinlenmek için bir aylık izin alıp Hawai’ye gittim ve bunu yapmam kariyerimi yeni fikirlere, bakış açılarına ve yönelişlere açtı.”

O açık alanda Benioff, bulut programlamanın potansiyel kullanımlarını fark etmiş, bu da onu Oracle’dan ayrılıp, kiralık bir dairede Salesforce’u kurmaya ve o zamanlar radikal bir kavram olan bu şeyin öğretisini yaymaya yöneltmiş. Salesforce, şu anda milyarlarca dolar değerindeki bir sanayiye öncülük ediyor.

Akıl dağılması konusundaki beyin araştırmaları, benzersiz bir paradoksla karşı karşıyadır: Birine kendiliğinden, anlık düşüncelere dalmasını öğretmek -yani kişinin aklının dağılmasını sağlamak- olanaksızdır. Başıboş sürüklenen düşünceleri yakalamak istiyorsanız, başgösterdikleri anda ele geçirmelisiniz. Tercih edilen araştırma stratejilerinden biri de, insanların beyni taranırken onlara rasgele anlarda ne hissettiklerini sormaktır. Bu, büyük miktarda dağınık düşünce dahil, zihin içeriklerinin karman çorman bir karışımına yol açar.
Dikkat dağıtıcıların başlıca iki türü vardır: duyusal ve duygusal. Duyusal dikkat dağıtıcılar kolaydır: bu sözcükleri okurken, metni çevreleyen boş kenarları dikkat alanınızın dışında bırakmaktasınız.

Daha ürkütücü olansa ikinci ayartıcı türüdür: duygu yüklü sinyaller.

En odaklı kişilerin bile karşılaştıkları en büyük zorluğun kaynağı ise, yaşamlarımızın duygusal karmaşasıdır; durmadan düşüncelerinize sızan, yakın bir ilişkinizdeki en son patlama gibi.

Eğitim web-tabanlı formatlara taşınırken, internet dediğimiz multimedya dikkat dağıtıcılar kitlesinin öğrenmeyi köstekleme tehlikesi ufukta belirmekte. Daha 1950’lerde, filozof Martin Heidegger ortaya çıkan “teknolojik devrim gelgiti”ne karşı uyarıda bulunmuştu: “insanı öylesine esir edebilir, büyüleyebilir, gözünü kamaştırabilir ve kandırabilir ki, işlemci düşünüş bir gün tek düşünme biçimi haline gelebilir.”
Odaklanma duygusal ayartıcılarımıza kulak tıkamamızı gerektirdiğinden, seçici dikkate ayrılmış sinir devrelerimiz bunu ket vurucu duygu kapsamına alır. Bunun anlamı, en iyi odaklanan kişilerin duygusal çalkantıdan görece bağışık olabilecekleri, kriz anında soğukkanlılıklarını daha iyi koruyabilecekleri ve hayatın duygusal dalgalarına rağmen sakin kalabilecekleridir
Dikkat dağıtıcıların başlıca iki türü vardır: duyusal ve duygusal.
Duyusal dikkat dağıtıcılar kolaydır: bu sözcükleri okurken, metni
çevreleyen boş kenarları dikkat alanınızın dışında bırakmaktasınız. Ya da bir an için üst damağınıza değen dilinizin verdiği hisse dikkat edin: beyninizin arka plandaki sesler, şekiller ve renkler, tatlar, kokular, duyumlar gibi şeylerin sürekli akışından ayıkladığı bitmek bilmez uyaranlar dalgasından sadece biridir bu.

Daha ürkütücü olansa ikinci ayartıcı türüdür: duygu yüklü sinyaller. Mahallenizdeki kafenin curcunası içinde e-postalarınızı yanıtlamaya odaklanmak belki size daha kolay gelebilir, ama birinin adınızı andığına kulak kabartırsanız (güçlü bir duygusal tuzaktır bu), onu taşıyan sesi yok saymanız hemen hemen imkânsızdır; dikkatiniz refleks olarak hakkınızda söylenen şeyi duymanız için size uyarıda bulunur. O e-postayı unutun.

1977 yılında Nobel Ödülü’nü alan ekonomist Herbert Simon, bütün bunları daha o zamandan öngörmüştü. Enformasyon zengini bir dünyanın gelişini yazarken, enformasyonun tükettiği şey, “alıcılarının dikkatidir. Bu yüzden enformasyon zenginliği dikkat fakirliği yaratır,” diyerek bizi uyarmıştı.
Günümüz çocukları, insanlık tarihinde hiç görülmedik biçimde insanlardan çok makinelere uyum sağladıkları yeni bir gerçeklikte büyüyorlar. Çeşitli nedenlerle can sıkıcı bir durum bu. Bir kere, çocuk beyninin sosyal ve duygusal devresi, gün içinde karşılaştğı herkesle temas ve sohbetten bir şeyler öğrenir. Bu etkileşimler beyin devrelerini biçimlendirir; insanlarla daha az, sayısallaştırılmış bir ekran başında daha çok saat geçirmek, eksikliklerin habercisidir.
Beyin en iyi, odaklanma en yüksek düzeydeyken öğrenir ve hatırlar. Video oyunları dikkati odaklayıp hamleleri defalarca tekrarlamamızı sağlandığından, güçlü eğitmenlerdir. Bu durum beyni eğitmek için bir fırsat sunar..
Dr. Hyman Haiti depremi ile ilgili olarak, “Böyle bir durumda hiçbir şey yapamazsanız, felç olursunuz, ” dedi. ” Bazen yorgunluktan, sıcaktan ve açlıktan bitkin düştüğünüz anlarda, çevrenizdeki ıstırap ve acı savunmanızı kırıp geçer. Ama genellikle aklım beni dehşet duygusuna rağmen iş görebileceğim bir hale getiriyordu.. ”
Berraklık, farkına varmadıklarımızı ve farkına varmadığımızı fark etmediklerimizi anlamakla başlar
Ben, olduğumu düşündüğünü düşündüğüm kişiyim..
Başkalarının düşüncelerinden gelen sesin kendi iç sesinizi boğmanıza izin vermeyin. En önemlisi de, yüreğinizin ve sezginizin peşinden gitme cesaretine sahip olun. Onlar bir şekilde sizin aslında ne olmak istediğinizi zaten bilirler

Steve Jobs

Aklımızın başka yerde olduğunun farkına varmak, beyin etkinliğinde bir değişimin göstergesidir ; bu meta-farkındalık arttıkça, akıl dağınıklığı azalır..
Sezgisel akıl kutsal bir armağandır, rasyonel akılsa sadık bir hizmetkar.. Bizler hizmetkarı onurlandırıp armağanı unutan bir toplum yarattık

Albert Einstein

Kendi içinizde izin vermezseniz, yeni fikirler ortaya çıkmaz..
Beyin araştırmaları, bilgisayar da oyun oynarken nöral ödül sistemlerinde, alkoliklerde ve uyuşturucu bağımlılarında rastlanana benzer çeşitli değişiklikler olduğunu açığa çıkarıyor..
O annenin kayıtsızlığı ve kızlar arasındaki sessizlik, Teknolojinin dikkatimizi çelip bağlantılarımızı bozuşunun belirtileridir..
Algı da bir çeşit seçimdir. Bilgilerin süzgeçten geçirilmesi
çoğunlukla kişinin yararınadır. Fakat beynin bunu gerçekleş­
tirmedeki asıl kapasitesi farkında oluş için izin verilenlerin
ve reddedilenlerin çarpıtılmasını tenkide açık bir hale getir­
mektedir. Buchsbaum kişilerin beyin süzgeçlerinden süzülen
farklı bilgilerin daha sonra dış çevrelerle ilgili farklı bilinçler
yaratacaklarına işaret ederek sözlerine devam etmektedir.
Böylelikle her kişi kendi duysal sinyallerinin kabul veya red­
dini yönlendirebilir.
Dikkatimizin yönlendirilmesinin çok derin etkileri vardır.
William James’in söylediği gibi Benim yaşamım, ilgilenme­
yi kabul ettiğim yaşantıdır. Ve sadece benim farkına vardı­
ğım parçalar zihnimi şekillendirir. Ve William James şunu
da eklemektedir: Seçici ilgi!er olmazsa, yaşam tam anla­
mıyla bir kaos olur. James için dikkat, bir arzu ve istek işi­
dir. Yani bilinçli bir tanesine dikkat etmek için neyin kabul e­
dileceğine karar veren bir seçimdir. Freud için ise dikkat, bi­
linçsiz zihindeki güçler tarafından şekillendirilmektedir. Bu­
rası bilinçli seçimlerin erişebilecekleri bölgenin dışındadır.
Yaptığımız iş ne olursa olsun, biz onu yaparken beynimiz bazı devreleri güçlendirir , bazılarını güçlendirmez. Yüz yüze etkileşimlerde ,sosyal devremiz iyi bağlantı kurmamıza yardım eden çok sayıda ipucu ve işaret toplar ve ilgili nöronları birbirine bağlar .Ama internette geçirilen binlerce saat sırasında sosyal beyin devreleri hemen hemen hiç çalıştırılmaz.
Hayatta kalmak için olumsuz odağa, mutlu olmak içinse olumlu odağa ihtiyacımız vardır
Olumlu duygular dikkat aralığımızı genişletir; her şeyi serbestçe içeri alabiliriz. Gerçekten de olumluluğun kontrolündeyken algılarımız değişir. Her şey nereye odaklandığımıza bağlıdır; kötü niyetli bir takipçiye mi, yoksa tezahürat yapan elli bir hayrana mı?
Olumsuzluk bizi dar bir aralığa, bizi üzen şeye odaklar. Bilişsel terapinin temel bir kuralına göre ,deneyimin olumsuz yönlerine odaklanmak , depresyon için bir reçetedir.
Unutmayın ki , dikkatimizi duygular yönlendirir. Ve dikkat de nahoş olandan uzaklaşır.
Yüzyıllık plan yapabilir, ama bir an sonra ne olacağını bilemezsiniz.
Şefkat empatiye dayanır ,empati de ,başkalarına odaklanmayı gerektirir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir