İçeriğe geç

O Sarışın Kurt Kitap Alıntıları – Attila İlhan

Attila İlhan kitaplarından O Sarışın Kurt kitap alıntıları sizlerle…

O Sarışın Kurt Kitap Alıntıları

birdenbire beş adım sağında onu gördü
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: ‘üç’ dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı

NÂZIM HİKMET
( ‘Kuvâ-yı Milliye Destanı’ndan)

Evet benim naçiz vücudum Birgün toprak olacaktır Fakat Türkiye Cumhuriyeti İlelebet payidar kalacaktır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Bayrak bir milletin bağımsızlık alametidir. Düşmanın da olsa hürmet etmek lazımdır.

Mustafa Kemal Paşa

birdenbire beş adım sağında onu gördü
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: ‘üç’ dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı

Nazım Hikmet

Mustafa Kemal Paşa : – evet, benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cummhuriyeti..ilelebet pâyidar kalacaktır.
Mustafa Kemal Paşa : – mümkün müdür ki, bir camianın yarısı topraklara zincirle bağlı kaldıkça diğer kısmı semâlara yükselebilsin !
Yaşasın Gâzi Paşa’mız ! , – Yaşasın Cumhuriyet !
Mustafa Kemal Paşa : – bir hey’et-i içtimaiye bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan mürekkeptir kabil midir ki, bir kitlenin bir parçasını terakki ettirelim diğerini ihmal edelim de kitlenin hey’et-i umumiyesi mazhar-ı terakki olabilsin?
Mustafa Kemal Paşa : – kadınlar hayat-ı içtimaiyede erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin mûini ve müzâhiri olacaklardır
Mustafa Kemal Paşa : bugünün levâzımından biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temin etmektir binaenaleyh kadınlarımız da âlim ve mütefennin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün derecât-ı tahsilden geçeceklerdir
Mustafa Kemal Paşa, kederli: – içmeyip de, nâpayım be birader? İzdivacın manası buysa, hayatımın en vahim hatasını işlemişim ben?
Mustafa Kemal Paşa: – bu kadın, hicrânıma ortak olacağına, dakika başı karşıma dikilir : ‘ ben ben ben ‘ ; ya arkadaşlarıma lâf süyler ya da tutturur, ‘rakı içme ayran iç, rakı içme soda iç !’
evlenmek, yoksa hayatımın, en vahim hatası mıdır?

Mustafa Kemal Paşa

yahu nedir ? bir kadını idâre etmek, muhârebe idâre etmekten zor imiş!

Mustafa Kemal Paşa

Mustafa Kemal Paşa : – gençler ! Cesâretimizi takviye ve idâme eden sizlersiniz Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfân ile insanlık meziyetinin vatan muhabbetinin fikir hürriyetinin kıymetli timsâli olacaksınız ey yükselen yeni nesil istikbâl sizindir cumhuriyeti biz tesis ettik onu ilâ ve idâme edecek olan sizsiniz
Mustafa Kemal Paşa: – medeniyetin ihtirâları fennin harikâları cihânı tahavvülden tahavvüle düçâr ederken asırlık köhne zihniyetlerle mâziperestlikle muhâfaza-i mevcudiyet mümkün değildir
Mustafa Kemal Paşa : – efendiler bu muazzam zaferin muhtelif âmilleri fevkinde en mühimi ve âlisi Türk Milleti’nin, bilâ-kayd-ü-şart, hâkimiyetini eline almış olmasıdır çünkü, hâkimiyet-i milliye, öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur milletlerin esâreti üzerine kurulmuş müesseseler, her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Vazifeli zabit : – Türk gazetecileri değil mi? Elini uzatarak : – İzmir ‘e hoş geldiniz efendim !

Asım Us, heyecanlı: – şimdi desem ki, bunu duymak bir ömre bedeldir ! Yâkup Kadri Bey’e doğru eğilerek : – haksız mıyım birader?

Yâkup Kadri Bey’in gözleri, İzmir’in narin görüntüsüne dalmıştır; başını, şehrin profiline çevirir, kendi kendine konuşur gibi mırıldanır: – ya bu şehir, azizim ya bu şehir? O kaç ömre bedel?

Mustafa Kemal Paşa : harptir bu be kızım canımı kurtarayım derken, vatanı kaybedersin !
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Mustafa Kemal Paşa, içlenmiştir : – büyledir bu millet düğüne gider gibi harbe gider sırtını kim yere getirebilir?
Mustafa Kemal Paşa, gizlemeye çalıştığı acıdan dişlerini sıkarak, biraz da hınçla konuşur : – Konstantin’in kafasını işte burada kıracağız !
Mustafa Kemal Paşa: – bizi buraya Allah gönderdi arazi, avucumuzun içi gibi, ayaklarımızın altında ! artık vaziyet takarrür etmiştir Fevzi Paşa’ya döner : – mutabık mıyız Hoca Paşa’m ?

Fevzi Paşa, memnun, hafif mütebessim cevap verecektir : – şüphesiz ! Ben nikbinim, Paşa ! Düşmanı, Sakarya’nın şarkında yeneceğiz.

Mustafa Kemal Paşa : Halide Edip Hanım, bir timsal-i cesaret

İsmet Paşa : – Eskişehir’de faal ve gayûrdu, paşam

Mustafa Kemal Paşa : – bilir misiniz bu sefer ne yaptı? Cephede harbetmek için vazife istiyor Türk kadını böyle olmalı

Fikriye : – ben de ümitsiz biriydim, paşam ümit etmeyi sâyenizde öğrendim başkumandan olursanız, zannımca, millet de öğrenecektir
Mustafa Kemal Paşa : – ümitsiz vaziyet yoktur, Fikriye; ümitsiz insanlar vardır : Başkumandanlığı uhdeme almadığım için, öyle sanıyorlar
Binbaşı : – yirmi dört saattir açım, aman bana bir fincan çay !..Allah rızası için
Zehra Hanım : inanması gayr-ı mümkin ama bir hakikat : Ankara’nın kadınları bin lira verdiler
Halide Edip Adıvar : mühim olan, bu namus ve haysiyet davasında, kadınların, oğullarından ve erkeklerinden, asla geri kalmadığını ispat eylemektir. Bunu yapacağınızdan eminim
Halide Edip Adıvar : kadın halk edilmiş olmakla bu vatanın hamurunda biz yok muyuz?..Hakikatte o hamuru yoğuran kim ? Biz değil miyiz? Cephede dövüşen yiğitleri biz doğurmadık mı? binaenaleyh, mes’uliyet erkekler kadar, kadınlara da düşer; bu işin vebâli, bizim de boynumuzdadır.
Mustafa Kemal Paşa : rehavete kapılan kim? Bizi isyanlarla, çökertemediler Yunanlıyı taarruza geçirdiler, çökertemediler bundan sonra, hiç çökertemeyeceklerdir.
Mustafa Kemal Paşa : Kendilerinin tâbiri veçhiyle, cennetten vatanımıza nigehbân olan, merhum Kemal demiştir ki : ‘ Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini / yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini ‘

Mustafa Kemal Paşa : işte bu kürsüden, bu Meclis-i Âlinin reisi sıfatıyla, hey’et-i âliyenizi teşkil eden bütün âzanın her biri nâmına ve bütün millet namına diyorum ki : ‘ ..vatanın bağrına düşman dayasın hançerini / bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini ! ‘

Fikriye: – sizin yanınızda iken, kötü olmak kabil mi, Paşam?
Mustafa Kemal Paşa, müstehzi: – herkes istediği hayali kurmakta serbesttir, lâkin hayallerin, hakikatleri tebdil ettiği görülmemiş.
Bekir Çavuş, gülerek : – biri herif, biri karı iki ecnebi ! Karı da bi güzel kokuyor ki ! ..
Mustafa Kemal Paşa, sigarasını yakarken: – bu musiki beni melâle sevk ediyor : Sofya’da ataşe iken, operaya giderdim Bir an yine dalar : – ne ihtişamdır o, ne debdebe !
Mustafa Kemal Paşa, dalgın, kendi kendine söyleşir gibi: – on senedir, adam gibi sofraya mı oturabildik? Evvelâ Trablusgarp arkasından, soluk soluğa Balkan Harbi daha sonra Çanakkale, Filistin Cehpesi şimdi de Lâfını bitirmez askıda bırakır.
Mustafa Kemal Paşa: yemekle başım hoş değildir yağlı fasulye pilav bana yeter yanına bir de hoşaf olursa, değme gitsin !
Mustafa Kemal Paşa, aynı hülyalı ve dalgın gözler, aynı ciddi duygusallıkla yüklü yüzüyle, görünmez bir hayale bakar gibi bakmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa düşünceli görünmektedir ve gözleri yağmura dalmıştır.
Mustafa Kemal Paşa : Şeyhülislâm’ın Fetvâ-yı Şerife’si ! ziyadesiyle başımızı ağrıtacak olan bence budur

Ali Fuat Paşa, ciddi ve heyecanlı : – evet, Paşa haklı ! Hükümet Fetvâ’yı halka tâmim etmiş, deniyor ki : kim ki Kuvâ-yı Milliye’ye dâhildir veya ona muavenet eder, katl-i vâcip ola !

Mustafa Kemal Paşa, kesin : – evet, ben her kerâmeti Meclis’ten bekleyenlerdenim, Nadi Bey ! Bir devre yetiştik ki, meşruiyet esastır, bu da ancak milli kararlara istinat etmekle mümkün olabilir.
Hakikatte boş görünen o saha dolu, çöl sanılan o âlemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır ki, o millettir ; eksik olan teşkilât. Biraz susar, mütebessim, şimdi onun peşindeyiz
Mustafa Kemal Paşa : İttihatçılık, bir ocaktır ; yetişmemizde dahli var, bu bu gayr-ı kabil-i inkâr bir hakikat ! Ne var ki, onlar Garplılaşmak temayülündeydi, biz medeniyetçi olacağız Onlar komitacıydı, biz inkilâpçıyız Onlar Osmanlılaşma taraftarıydı, biz milliyetçiyiz eğer bu hakikatleri anlatabilirsek millet dâvamızı tecviz edecektir.
Kapalı ve karanlık ufuklar, zincirleme çakan şimşeklerin yalazı, hızlanan yağmur altında, çaresiz Anadolu.
birdenbire beş adım sağında onu gördü
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: ‘üç’ dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı

Nazım Hikmet
(Kuvâ-yı Milliye Destanı’ndan)

Efendiler, bizim vazifemiz bazılarınızın teessür ve heyecanına iştirak ederek umumun kuvve-i maneviyesini kırmak değildir bilakis onlara metanet ve sebat ve ümit verecek tarzda hareket etmektir Artık buna mani kalmamıştır: Hey’et-i İcraiye, bir kısım tevellütlüleri silahaltına celbedebilecektir
Hâkimiyeti milliye, öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur milletlerin esâreti üzerine kurulmuş müesseseler, her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
Mustafa Kemal Paşa, usul usul ayağa kalkıyor; herkes gözünü ona dikmiştir, merakla ne diyeceğini bekliyorlar. Biraz susar, ve sonra Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.
Yaşasın Gazi Paşa! Yaşasın hâkimiyeti milliye! Yaşasın hürriyet!
Mustafa Kemal Paşa’nın sesi nutuk irad ediyor. Efendiler! Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar iktisadi muzafferiyetlerle tetviç edilmezlerse, husûle gelen zaferler pâyidâr olamaz az zamanda söner.
Mustafa Kemal Paşa, içlenmiştir: Böyledir bu millet düğüne gider gibi harbe gider. Sırtını kim yere getirebilir?
Mustafa Kemal Paşa: İngilizlerin, bizden mülâyemet intizârı, hüsn-ü kuruntudan ibarettir Yunus Bey! Bizim gâye-i aslimiz, istiklâl-i tamdır; bu gâyeyi istihsal için, ebediyen dövüşmeye hazırız.
‘ ben her kerameti Meclis’ten bekleyenlerdenim! Bir devre yetiştik ki, meşruiyet esastır, bu da ancak milli kararlara istinat etmekle mümkün olabilir.’
“ cumhuriyetimizin ve milletin ruhunda mülhem prensiplerimizin bir vücudun izalesi ile haleldar olabileceği zehabında bulunanlar çok şahit dimağlı bedbahtlardır evet,benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
“Mustafa Kemal Paşa: – “ ve Türk milleti emniyet ve saadetini zamin prensiplerle medeniyet yolunda,tereddütsüz yürütmeye devam edecektir ” “
“Mustafa Kemal Paşa: – “ arkadaşlar! Bu Anadolu zaferi,tarih arasında bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadir ve muhyi bir kuvvet olduğunun mevanii, birer birer yıkıp aştıktan sonra ” “
“Fehmi Hoca duasını bitirip,kurbanlar kesildikten sonra,kamera,Mustafa Kemal’e ve yanındakilere yaklaşır; Paşa, Meclis binasının iki üçayaklı taş merdivenini çıkarak, kırmızı-beyaz kurdeleler bağlanmış kapıya yaklaşır; kurdeleyi keserek, TBMM’yi açar. “
Kazım Karabekir Paşa: – emrinizdeyim Paşam! ben, zabitanı ve efradıyla bütün kolordum, emirinizdeyiz!
Asker yorgun ve çıplaktı ama kaçmadı, muharebe etti.
Yunan kıtaatının, önde süvariler, arkada piyade, törenle Balıkesir’e girişi; bir cami duvarı önünde sıralanmış gözleri bağlı, kurşuna dizilen Kuva’yı Milliyeciler; ateşe verilmiş harmanlar
Aman Paşa Hazretleri İstanbul terk edilmeyecek gibi mi? Orası artık esir bir şehir!
Ateş edilen yer: Beykoz Eytam yurdu. Yüksekçe bir tepedeki, büyükçe bir bina. Binadan dehşet içinde kaçışan, küçük yetimler; düşenler, kalkanlar, şaşkın ve korkmuş, ağlayanlar.
“Biz bu hakkımızı mahfuz bulundurmak istiklalimizi emin bulundurabilmek için bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı hey’et-i milliyece mücâhedeyi câiz gören bir mesleği, tâkip eden insanlarız ”
Paşa, Meclis binasının iki üçayaklı taş merdivenini çıkarak, Kırmızı -beyaz kurdeleler bağlanmış kapıya yaklaşır; kurdeleyi keserek, TBMM’yi açar.
Ankara ilk nazarda bir çöl gibi görünür, zaten işin zevki de burada. Bu çölden bir hayat çıkarmak, bu inhilâlden bir teşekkül yaratmak lazımdır. Hakikatte boş görünen o saha dolu, çöl sanılan o âlemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır ki, o millettir; eksik olan teşkilat. Şimdi onun peşindeyiz. ..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir