İçeriğe geç

O Kitap Alıntıları – Stephen King

Stephen King kitaplarından O kitap alıntıları sizlerle…

O Kitap Alıntıları

İnsanların hastalıkları kafalarında başlar, Eddie.
“…Yavaş öğrenenlerdendi. Ama iyi bir öğretmen, en iyi başarısını yavaş öğrenenlerle elde eder.”
O’nun gerçek bir şekli vardı ; az kalsın göreceği şekil. O şekli görmek , yaratığın sırrını görmekti. Güç için de aynısı mı geçerliydi ? Ne de olsa güç de O gibi şekil değiştirmiyor muydu ? Kimi zaman gece yarısı ağlayan bir bebek , kimi zaman atom bombası , yeri geldiğinde gümüş bir bilye veya Bevely’nin Bill’e attığı , Bill’in karşılık verdiği bakışlardı.
Kimi zaman hikayeleri anlatan ses , öykünün kendisinden daha önemlidir.
en kötü yanı, içinden geldiği gibi gülememek. İnsan ne zaman güleceğini kontrol edemez ki..
Belki iyi veya kötü arkadaş diye bir şey yoktur, dedi kendi kendine. Sadece arkadaş vardır, incindiğinde yardıma gelen ve kendini yalnız hissetmemeni sağlayan kişilerdir onlar. Belki onlar uğruna korkmaya, onlarla umutlanmaya ve onlar için yaşamaya değer. Belki ölmeye değer. İş o noktaya gelirse. Ne iyi arkadaş, ne kötü arkadaş. Yalnızca yanında olmayı istediğin, yanında olmaya ihtiyaç duyduğun, kalbinde yer edinen insanlar
Ama normal kahkaha gibi değildi, biraz dinleyince çığlık attığını anlıyordunuz.
Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, belki sevgi hariç.
Bazen işler kötüye gidip sonra düzelmez. Bazen işler kötüye gider, sonra daha da kötüye gider ve her şey mahvolana kadar bu böyle devam eder.
Bill öyle bir anlatırdı ki çocuk orada olup tüm bunları gördüğü izlenimine kapılırdı. Ağabeyi okuma ve yazma konusunda çok yetenekliydi ama George henüz küçük bir çocuk olmasına karşın, Bill’in bütün derslerden A almasının yegane nedeninin bu olmadığını bilecek kadar akıllıydı. Mesele, öğretmenlerin oğlanın yazdığı kompozisyonları sevmesi de değildi. Anlatmak, işin küçük bir parçasıydı. Bill’in asıl iyi olduğu, görmekti.
Doğuştan kör olan bir çocuk biri ona söyleyene dek kör olduğunu bilmez. O zaman bile, körlüğün ne olduğunu, ancak akademik tanımıyla kavrayacaktır. Ne kaçırdıklarını, sadece bir zamanlar görüp sonradan kör olanlar bilirler. Ben Hanscom yalnızlığın ne olduğunu bilmezdi. Çünkü aksini hiç yaşamamıştı.
Ben Matthew Ben Betty Ben Veronica Hepimiz aşağıdayız Palyaço da Yaratık da Mumya da Kurt adam da Ve sende bizimlesin beverly. Burada süzülüyor, değişiyoruz
Kalanlara gelirsek, eh, sonraki seller sonra düşünülecek mevzulardı. Önemli olan bu seli atlatmak, elektriğin geri gelmesini sağlamak ve sonra hepsini unutmaktı.
Uçuyorlar Georgie. Buraya, yanıma geldiğinde, sen de uçacaksın
acının içinde acıya rağmen var olabileceğimi öğrendim.
“Ama canavarları yaşatan aslında inanç değil midir? Sürekli aynı sonuca varıyorum: Yemek hayattır ama gücün kaynağı inançtır, besin değil.”
Amber saçların
Kış güneşinde
Kalbim gibi alevden.
Bütün gemiler karanlığa yelken açıp güneşi kaybetmiyor ya
”İnsanların hayattan alacağı bir ders varsa o da mutlu sonların var olduğudur. ”
”En iyisi dönüp bakmamak.En iyisi her şeyin herkes için mutlu sonla biteceğine inanmak. ”
”Zaman kısa,sohbet edebiliyorken edelim. ”
”Eğer korkularımızın bize engel olmasına izin verseydik,yaptıklarımızın hiçbirini yapamazdık. ”
Arada bir kaybedeceksin.Her zaman kazanamazsın,ne demiştim sana?
Biliyorum tatlı kız.Belanın geldiğini görüyorum.
“İnsan bu kadar çabuk alışabilir miydi ölüm korkusuna? Yoksa oda herkes gibi hayatı boyunca ölüm korkusunu içinde taşımış ama bir gün öleceğini düşünmemeye ve hissetmemeye çalışan tüm insanlar gibi onu görmezden gelmeyi mi seçmişti?”
”Hey sen,bana bakan uyuşuk,ateşe bakan ve ben senin tarafından seyredilirken
güzelliğinle sarsılan. ”
”Kabus görmek o kadar da kötü değildir, ” dedi bana. ”Kabuslarımızda en kötüsünü düşünürüz.Sanırım bu yüzden kabus görüyoruz. ”
Arkadaşı yoktu ama kitapları ve hayalleri vardı.
“Canavar,” dedi Richie, kendinden emin bir sesle. “O, bir tür canavar. Tam burada, Derry’de yaşıyor ve çocukları öldürüyor”
vücudunu hisseden, etrafına bakıp yaşadığını zannettiği şeylerin hiçbirini yaşamadığını anlayan ve hepsini unutmaya başlayan insanlar gibiydi. kabuslar böyledir, ayağınız yere değdiğinde yarı yarıya kaybolur. duştan çıkıp havluya sarındığınızda dörtte üçleri kaybolmuştur ve kahvaltınızı bitirirken hepsi unutulup gider. unutulup giderler ama bir sonraki sefere, kendinizi yeniden bir kabusun kucağında bulana dek. o zaman, bütün korkular geri gelir.
Gökteki Ay’ın kare olduğu,yıldızların soğuk kahkahalar attığı ve bazı üçgenlerin dört,bazılarının beş kenarlı olduğu bir evren.O evrende,şarkı söyleyen güller yetişebiliyordu.Her şey,her şeye yol açabiliyordu.
Çocuklar büyümüş ve hayal güçleri zayıflamıştı
Yaşamı basitti. Yemek için uyanıyor, rüya görmek için uyuyordu
”Dört beş el ateş ettikten sonra Ben ve Bev’le gördüğümüz filmdeki Genç Kurt Adam gibi hala üzerimize geliyorsa,altıpatları deneyebilirsin.İşe yaramazsa,ben kafasına hapşırık tozu atarım.O da işe yaramazsa mola ister ve,’ Bekleyin bir
saniye bay canavar,gidip kütüphaneye bakmamız lazım.Birazdan döneriz,’deriz.
Korku göğsünün üzerine yayılmış bir ağırlık gibiydi. Onu boğuyordu
Ama ona asla eskiden baktığın gibi bakamayacaksın,asla eskisi gibi olmayacak.
”Bir şeyin yanlış gittiğini söyleyebilmek için, doğru ve yanlışın ne olduğuna
emin olmalısın. ”
“Belki bu yüzden Tanrı bizleri önce çocuk olacak şekilde tasarlamıştır; en önemli dersi öğrenene dek defalarca düşüp kendimizi yaralayacağımızı bildiği için. Ne alırsan bedelini ödersin, ancak bedelini ödediğin şeyin sahibisindir..
Ve sonunda, sahip olduğun şeylerin acısını senden çıkarırlar.”
Belki bu yüzden Tanrı bizleri önce çocuk olacak şekilde tasarlamıştır; en önemli dersi öğrenene dek defalarca düşüp kendimizi yaralayacağımızı
bildiği için. Ne alırsan bedelini ödersin,ancak bedelini ödediğin şeyin sahibisindir
Ve sonunda, sahip olduğun şeylerin acısını senden çıkarırlar.
Ben ölmüş bir ırkın sonuncusuyum. Ölmekte olan bir gezegenden kurtulabilen tek kimse
Ben âşığım, savaşçı değil
Myra onu ilgiyle hapsetmiş, endişeyle çivilemişti, tatlılıkla prangaya vurmuştu
Robert Frost da, “Ev, gittiğin zaman seni içeri almak zorunda oldukları yerdir” demiş.
Ama ne yazık ki ev, içeri girdiğin zaman seni bir daha salıvermeyi istemedikleri bir yer aynı zamanda
Yirminci yüzyıl sona ererken, orta tabakadan bir Amerikalı erkek ya da kadın hakkında istediğiniz her şeyi, onun ilaç dolabına bakarak öğrenebilirsiniz
Tanrının benim gibilerin ayakları altına halıyı, ancak sonra hızla çekivermek için yaydığını bilmeliydim
böyle konuşma!. ne kadar süredir dostuz? Dokuz yıl mı? On? Bir kere daha hepsi benim hatam dediğini duyarsam kusacağım. Beni duyuyor musun? Kusacağım. Şimdi de senin hatan değildi ondan önceki sefer de senin hatan değildi. Hiçbiri senin hatan değildi
Ölmeye yatmış bir adamın şehrinde doğmak..
Boğulmak üzere olan yorgun birinin, hayatta kalma mücadelesi verirken, kumsala toplanmış eğlenen bir kalabalığın gürültülerini dinlemesi gibi..
Başka bir dünyadan, çok uzaklardan gelen bir müzik gibiydi.
”acının içinde acıya rağmen var olabileceğimi öğrendim. ”
Onu ürküten bilinmezlik veya doğa üstü olaylar değil, hayatın basit gerçekleriydi.
insan bu dünyada elde ettiği şeylerin bedelini de öder.
Ev, kalbinin olduğu yerdir.
Hiçbir şey sonsuz değildir, hiçbir şey sonsuza dek sürmez belki, sevgi hariç.
İnsan zamanla kendine yalan söylemekte ustalaşıyor.
Ağlamak geliyor içimden Ama insan bazen çok utandığı için ağlayamıyor.
”Büyümekten kaçış yoktu. ”
Arkadaşı yoktu ama kitapları ve hayalleri vardı
İnsanların hastalıkları kafalarında başlar Eddie.
Bence dünyanın en aşağılık yaratığı, kadınları döven bir erkektir.
Ne görüyorsan oyum ben,
Delili, altında gömülü gençliğim kökler mi dedin?

Herkesin kökleri vardır.

Nefesimi kesen, boğazımdaki veya ciğerlerimdeki bir ağırlık değil – kalbimdeki bir ağırlık, Marty.
bir araya geldiklerinde yan yana konmuş yedi kişinin toplamından fazlası olduklarını hissediyordu; başka bir şeye dönüşüyorlardı.
Çocukluğun kendi tatlı sırları var Bu ölümlü olduğumuzu kanıtlıyor. Ve bu ölümlülük de cesaret ve sevgiyi biçimlendiriyor İleriye bakan, geriye de bakmak zorunda kalıyor.
Yirmi yedi yıl sonra küvete girip bileklerine çapraz kesikler atarak intihar edecek olan Stan Uris o gün önce dizlerinin üzerinde doğruldu,sonra ayağa kalktı. Gücünün yettiğince koştu. Kaçıp Kansas Sokağına daldığında ne arabalara bakmak ne de soluklanmak için durdu
Arkadaşı yoktu ama kitapları ve hayalleri vardı.
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir